- Dilucu Şehitleri Anıtı
- Bugün 1 Mayıs.
- 1 MAYIS BİLDİRİSİ
- Defterdar Abdulkadir Büyükfırat’tan Vali Ercan Turan’a Anlamlı Ziyaret
- Iğdır’da ihracat ve İthalat Arttı
- İL JANDARMA KOMUTANLIĞI TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ GÜZERGAHLARI İLE AFİŞ-PANKART ASILABİLECEK YERLERİ BELİRLEDİ
- İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ GÜZERGAHLARI İLE AFİŞ-PANKART ASILABİLECEK YERLER,
- TAZİYE VE TEŞEKKÜR MESAJI
- TAZİYE TEŞEKKÜR MESAJI
- Taziye Teşekkür Mesajı
- İL BAŞKANI AYAZ 14 MAHALLE MUHTARIYLA BULUŞTU
- SENGER BAŞKAN MAZBATASINI ALDI
- TUZLUCA BELEDİYE BAŞKANLIĞI TÜRKAN’A VERİLDİ
- MEHMET NURİ GÜNEŞ MAZBATASINI ALDI
- ÜLKÜ ÖCAL’DAN SEÇMENE TEŞEKKÜR MESAJI
Milli Mücadelenin bilinmeyen kahramanlarından Mehmet çavuş
Mehmet Çavuşun torunu olan Şükrü Özgür ile yapılan mülakatı yayımlıyoruz.
Kim bilmek istemez ki babasını? Kim tanımak istemez? Sefer Özgür
babasını hiç görmeden ve bilmeden 94 yıl yaşadı. Gençliğinde çok
aramıştı ama nafile, hiçbir iz yok babası adına. Ne ölüm, ne yaşam
izi…2000 yılındaysa bir küçük umut belirdi Özgür için. Bir anıt vardı
Iğdır’da. Mehmet Çavuş anıtı… Ilgazlıydı Mehmet Çavuş ve babasının
adını taşıyordu. Heyecanlandı, ama artık çok yaşlıydı. Araştırmayı oğlu
Şükrü Özgür (50) devraldı.
Ankara’da yaşayan Şükrü Özgür, çok sayıda kurumla yazışmaya başladı.
Iğdır Valiliği, Iğdır Belediye Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı,
Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi Başkanlığı, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı, Iğdır, Ilgaz ve Çankırı Askerlik Şubeleri… 3 yıl süren bu
araştırmalar neticesinde bir gerçek su üstüne çıktı. Şükrü Özgür
dedesini bulmuştu.
Herkesin bir acı hikâyesi var
S: Babanıza, babasını bulduğunuz müjdesini verdiğinizde Sefer Özgür’ün ilk tepkisi nasıldı?
Bu aslında acı birçok hikâyeden oluşan çerçeveli bir hikâye. Babam,
babasını 94 yaşında buldu; O da şehit haberini alarak. Duyunca hem
ağladı hem şükretti. İçinde hep baba hasreti vardı ve yetimliğin,
kimsesizliğin acısını çok çekmişti. Araştırma sonuçlarımız neticesinde
Mehmet Çavuş’un dedemiz olduğu kesinleşince, Iğdır Belediyesi
tarafından 14 Kasım Iğdır’ın Kurtuluş törenine davet edildik ve babamla
birlikte Mehmet Çavuş Anıtı önünde düzenlenen resmi törende yer aldık.
Orada yaptığı konuşmasında babam ağlayarak Iğdır halkına Mehmet Çavuş’u
sahiplendiği için teşekkür etti.
S: Çerçeve bir hikâye derken kastettiğiniz neydi?
Bu hikâye öyle iç içe ve çok yönlü ki… Bir tarafta, yıllarca cepheden
cepheye vatanı için mücadele eden ve Iğdır’da halkı eğiten,
silahlandıran ve Ermenilere karşı çarpışarak şehri kurtaran Mehmet
Çavuş… Bir tarafta, kocasını büyük bir sabır ve vefa örneği göstererek
bekleyen ve her türlü yokluğa göğüs geren Mehmet Çavuş’un karısı Ayşe…
Bir tarafta, yıllarca babasının bir izini bulmak için uğraşan ve baba
hasretiyle yanan babam. Bir de, Mehmet Çavuş’un akıbetini bilen fakat
bizim köylümüz olmasına rağmen, bize hiçbir şey söylemeyerek Iğdır’da
yerleşip devletin Mehmet Çavuş için verdiği şehit madalyasını alan ve
onun üzerinden çıkar sağlayan Er Ali mesela…
S: Burada bir suçlama var aslında Er Ali için. Bunu da konuşacağız ama önce Mehmet Çavuş’un hikâyesini dinlesek.
Mehmet Çavuş, Balkan Harbi için çıkmıştı köyünden. Karısı Ayşe
hamileydi. Oğlu olunca adını sefer koydu babası seferde olduğu için.
Mehmet Çavuş ise cepheden cepheye mücadele etti ve bir daha hiç
dönemedi çıktığı seferden.
Çok sayıda cephede çarpışıyor Mehmet Çavuş sonra da Doğu Cephesinde
mücadele veriyor. Kurtuluş savaşımızın en şiddetli yılları… Ermeniler
büyük kıyım yapıyor. Atatürk, Kazım Karabekir’e Doğu cephesiyle
ilgilenmesini söylüyor. Kazım Karabekir de bu iş için gayri resmi
olarak 11.Tümen Komutanı Cavit Paşa’yı görevlendiriyor. Bu kapsamda
gayri resmi olarak Kuva-yı Milliye çalışmalarında halkı eğitecek ve
silahlandıracak kişiler belirleniyor. Iğdır Şura Hükümeti Başkanı Ali
Ekber Tufan’ın da Kazım Karabekir’den Ermenilere karşı yardım istemesi
neticesinde, Mehmet Çavuş ve beraberindeki 3 er -ki bunlardan biri
köylümüz Ilgazlı Ali- Cavit Paşa tarafından gayri resmi olarak Iğdır ve
çevresi için görevlendiriliyor.
S: Gayri resmi görevlendirilmiş olmaları gizli görevlendirildikleri anlamına mı geliyor?
Evet. Dönemin şartlarını düşünürseniz bunun nedenini de anlarsınız.
1917_1918 yıllarında yaşanıyor bu gelişmeler. Mehmet Çavuş da bugünkü
deyimle gizli görevli olarak gidiyor Iğdır’a. Yakalanırsa, devlet
tarafından asker kaçağı muamelesi uygulanacak. O yüzden kendisine
verilen silah vb. hiçbir şey kayıtlı değil.
S: Bir önceki soruya tekrar dönelim. Mehmet Çavuş neler yapıyor Iğdır’da?
Mehmet Çavuş Iğdır ve çevresinde gizli çalışarak halkı askeri anlamda
eğitiyor. Halkı silahlandırıyor ve Ermeni çetelerine karşı da mücadele
ediyor. 3 yıl süren bu çalışmalar sonucunda 14 Kasım 1920’de Iğdır
Ermenilerden tamamen kurtarılıyor. Ancak bu tarih aynı zamanda dedem
Mehmet Çavuş’un da şehit edildiği tarih oluyor.
S: Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşu her yıl resmi törenler
kutlanıyor. Ayrıca törenler Mehmet Çavuş Anıtı önünde
gerçekleştiriliyor. Siz nasıl bunca yıl dedenizden haberdar olmadınız?
İşte bu çerçeve hikâyemizdeki acı diğer bir hikâye. Dedemin yanına
aldığı Er Ali, Mehmet Çavuş’un itibarından faydalanıyor Iğdır’da. Çünkü
devletin şehit yakınına verdiği madalya ve arsalar var. Bu yüzden onu
kendi akrabası olarak gösteriyor ve oraya yerleşip evleniyor. Bir ara
Ilgaz’a geliyor. Köyde anne ve babasının öldüğünü öğrenince kimseye bir
şey demeden Iğdır’a geri dönüyor. Hatta babaannem o dönem soruyor ona,
çünkü büyük bir aşkla kocasını bekliyormuş babaannem. Yokluk ve
yoksulluk da had safhada tabi. Ama hiçbir bilgi vermiyor Ali, Ayşe
Anaya. Bu yüzden hiçbir şey öğrenememişler yıllarca. Babam büyüyünce
kendi imkânlarıyla araştırmaya başlamış. Her haberin ardına düşmüş.
Batı Cephesini Kafkas Cephesini araştırmış. Askerlik şubelerinden
soruşturmuş. Bir şey çıkmamış. Bunda bir de Mehmet Çavuş’un gayri resmi
görevlendirilmiş olmasının da payı var. Kayıtlar yok çünkü. Ben de 3
yıl araştırdım. Tabi bilgi edinme kanununun da büyük faydası oldu
bunda. Bir de tanıştığım Iğdırlı Tarihçi-Yazar Nizamettin Onk. Onun da
Mehmet Çavuş ile ilgili çalışmaları vardı ve bildiklerimizi
birleştirince gerçeğe ulaştık. Hatta Nizamettin Hocanın şu an Mehmet
Çavuş’u ve mücadelesini, hayatını anlatan kitabı da çıktı.
S: Mehmet Çavuş’un dedeniz olduğu kesinleşince 2004 yılında babanızla
birlikte Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 84. yıldönümü
kutlamalarına katıldınız. Babanızın yaklaşımı ve sizin izlenimleriniz
nelerdir?
Babam, daha önce de belirttiğim gibi, çok duygulandı ve anıtın başından
uzun süre ayrılamadı. Toprağını seyretti babasının ağlayarak. Hep baba
hasreti çektiği için ne zaman kederlense “Baba ekmeği yiyemedim. Bir
baba giyeceği giyemedim.” diye ağlardı. Törenden sonra, hayalinde bir
baba imgesi oluştu ve bu onu çocuk gibi mutlu etti. Özellikle Iğdırın
Mehmet Çavuş’u görüp hatırlayan yaşlılarının babama “Mehmet Çavuş’a
benziyorsunuz.” demeleri onu daha çok sevindirdi. Hayatının sonlandığı
2006 yılına kadar da hep o günün anısıyla yaşadı. Bu noktada özellikle
Iğdırlılara çok teşekkür etmek istiyorum ben de. Dedemizi çok sevmiş,
benimsemiş ve sahiplenmişler. Onun anısına bizi de çok güzel
ağırladılar. Bize bu gururu ve sevinci yıllar sonra yaşattıkları için
çok teşekkürler.
Aslında çok ilginç bir öykü bu gerçekten Şükrü Bey, hatta tıpkı sizin
ifadeniz gibi iç içe geçmiş pek çok hayattan oluşan acı bir hikâye.
Gurur duyulan bir geçmiş ve Milli Mücadelenin kahramanlarından bir ata.
Ve mutlu bir son. Geç de olsa, elbette gerçek su yüzüne çıkar.
İçtenliğiniz için çok teşekkürler.
BU MÜLAKAT TUĞBA ÖZGÜR TARAFINDAN YAPILMIŞTIR
Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.