Milli Mücadelenin bilinmeyen kahramanlarından Mehmet çavuş

Tarih : 2009-11-16 / Kategori : Genel Haber

Mehmet Çavuşun torunu olan Şükrü Özgür ile yapılan mülakatı yayımlıyoruz.

    Kim bilmek istemez ki babasını? Kim tanımak istemez? Sefer Özgür babasını hiç görmeden ve bilmeden 94 yıl yaşadı. Gençliğinde çok aramıştı ama nafile, hiçbir iz yok babası adına. Ne ölüm, ne yaşam izi…2000 yılındaysa bir küçük umut belirdi Özgür için. Bir anıt vardı Iğdır’da. Mehmet Çavuş anıtı… Ilgazlıydı Mehmet Çavuş ve babasının adını taşıyordu. Heyecanlandı, ama artık çok yaşlıydı. Araştırmayı oğlu Şükrü Özgür (50) devraldı. 
   Ankara’da yaşayan Şükrü Özgür, çok sayıda kurumla yazışmaya başladı. Iğdır Valiliği, Iğdır Belediye Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Iğdır, Ilgaz ve Çankırı Askerlik Şubeleri… 3 yıl süren bu araştırmalar neticesinde bir gerçek su üstüne çıktı. Şükrü Özgür dedesini bulmuştu.
Herkesin bir acı hikâyesi var
   S: Babanıza, babasını bulduğunuz müjdesini verdiğinizde Sefer Özgür’ün ilk tepkisi nasıldı?
Bu aslında acı birçok hikâyeden oluşan çerçeveli bir hikâye. Babam, babasını 94 yaşında buldu; O da şehit haberini alarak. Duyunca hem ağladı hem şükretti. İçinde hep baba hasreti vardı ve yetimliğin, kimsesizliğin acısını çok çekmişti. Araştırma sonuçlarımız neticesinde Mehmet Çavuş’un dedemiz olduğu kesinleşince, Iğdır Belediyesi tarafından 14 Kasım Iğdır’ın Kurtuluş törenine davet edildik ve babamla birlikte Mehmet Çavuş Anıtı önünde düzenlenen resmi törende yer aldık. Orada yaptığı konuşmasında babam ağlayarak Iğdır halkına Mehmet Çavuş’u sahiplendiği için teşekkür etti. 
   S: Çerçeve bir hikâye derken kastettiğiniz neydi?
Bu hikâye öyle iç içe ve çok yönlü ki… Bir tarafta, yıllarca cepheden cepheye vatanı için mücadele eden ve Iğdır’da halkı eğiten, silahlandıran ve Ermenilere karşı çarpışarak şehri kurtaran Mehmet Çavuş… Bir tarafta, kocasını büyük bir sabır ve vefa örneği göstererek bekleyen ve her türlü yokluğa göğüs geren Mehmet Çavuş’un karısı Ayşe… Bir tarafta, yıllarca babasının bir izini bulmak için uğraşan ve baba hasretiyle yanan babam. Bir de, Mehmet Çavuş’un akıbetini bilen fakat bizim köylümüz olmasına rağmen, bize hiçbir şey söylemeyerek Iğdır’da yerleşip devletin Mehmet Çavuş için verdiği şehit madalyasını alan ve onun üzerinden çıkar sağlayan Er Ali mesela… 
   S: Burada bir suçlama var aslında Er Ali için. Bunu da konuşacağız ama önce Mehmet Çavuş’un hikâyesini dinlesek.
Mehmet Çavuş, Balkan Harbi için çıkmıştı köyünden. Karısı Ayşe hamileydi. Oğlu olunca adını sefer koydu babası seferde olduğu için. Mehmet Çavuş ise cepheden cepheye mücadele etti ve bir daha hiç dönemedi çıktığı seferden. 
Çok sayıda cephede çarpışıyor Mehmet Çavuş sonra da Doğu Cephesinde mücadele veriyor. Kurtuluş savaşımızın en şiddetli yılları… Ermeniler büyük kıyım yapıyor.  Atatürk, Kazım Karabekir’e Doğu cephesiyle ilgilenmesini söylüyor. Kazım Karabekir de bu iş için gayri resmi olarak 11.Tümen Komutanı Cavit Paşa’yı görevlendiriyor. Bu kapsamda gayri resmi olarak Kuva-yı Milliye çalışmalarında halkı eğitecek ve silahlandıracak kişiler belirleniyor. Iğdır Şura Hükümeti Başkanı Ali Ekber Tufan’ın da Kazım Karabekir’den Ermenilere karşı yardım istemesi neticesinde, Mehmet Çavuş ve beraberindeki 3 er -ki bunlardan biri köylümüz Ilgazlı Ali- Cavit Paşa tarafından gayri resmi olarak Iğdır ve çevresi için görevlendiriliyor.
   S: Gayri resmi görevlendirilmiş  olmaları gizli görevlendirildikleri anlamına mı  geliyor?
Evet. Dönemin şartlarını  düşünürseniz bunun nedenini de anlarsınız. 1917_1918 yıllarında yaşanıyor bu gelişmeler. Mehmet Çavuş da bugünkü deyimle gizli görevli olarak gidiyor Iğdır’a. Yakalanırsa, devlet tarafından asker kaçağı muamelesi uygulanacak. O yüzden kendisine verilen silah vb. hiçbir şey kayıtlı değil.
   S: Bir önceki soruya tekrar dönelim. Mehmet Çavuş neler yapıyor Iğdır’da? 
Mehmet Çavuş Iğdır ve çevresinde gizli çalışarak halkı askeri anlamda eğitiyor. Halkı silahlandırıyor ve Ermeni çetelerine karşı da mücadele ediyor. 3 yıl süren bu çalışmalar sonucunda 14 Kasım 1920’de Iğdır Ermenilerden tamamen kurtarılıyor. Ancak bu tarih aynı zamanda dedem Mehmet Çavuş’un da şehit edildiği tarih oluyor.
  S: Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşu her yıl resmi törenler kutlanıyor. Ayrıca törenler Mehmet Çavuş Anıtı  önünde gerçekleştiriliyor. Siz nasıl bunca yıl dedenizden haberdar olmadınız? 
İşte bu çerçeve hikâyemizdeki acı diğer bir hikâye. Dedemin yanına aldığı Er Ali, Mehmet Çavuş’un itibarından faydalanıyor Iğdır’da. Çünkü devletin şehit yakınına verdiği madalya ve arsalar var. Bu yüzden onu kendi akrabası olarak gösteriyor ve oraya yerleşip evleniyor. Bir ara Ilgaz’a geliyor. Köyde anne ve babasının öldüğünü öğrenince kimseye bir şey demeden Iğdır’a geri dönüyor. Hatta babaannem o dönem soruyor ona, çünkü büyük bir aşkla kocasını bekliyormuş babaannem. Yokluk ve yoksulluk da had safhada tabi. Ama hiçbir bilgi vermiyor Ali, Ayşe Anaya. Bu yüzden hiçbir şey öğrenememişler yıllarca. Babam büyüyünce kendi imkânlarıyla araştırmaya başlamış. Her haberin ardına düşmüş. Batı Cephesini Kafkas Cephesini araştırmış. Askerlik şubelerinden soruşturmuş. Bir şey çıkmamış. Bunda bir de Mehmet Çavuş’un gayri resmi görevlendirilmiş olmasının da payı var. Kayıtlar yok çünkü. Ben de 3 yıl araştırdım. Tabi bilgi edinme kanununun da büyük faydası oldu bunda. Bir de tanıştığım Iğdırlı Tarihçi-Yazar Nizamettin Onk. Onun da Mehmet Çavuş ile ilgili çalışmaları vardı ve bildiklerimizi birleştirince gerçeğe ulaştık.  Hatta Nizamettin Hocanın şu an Mehmet Çavuş’u ve mücadelesini, hayatını anlatan kitabı da çıktı.
  S: Mehmet Çavuş’un dedeniz olduğu kesinleşince 2004 yılında babanızla birlikte Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 84. yıldönümü kutlamalarına katıldınız. Babanızın yaklaşımı ve sizin izlenimleriniz nelerdir?
Babam, daha önce de belirttiğim gibi, çok duygulandı ve anıtın başından uzun süre ayrılamadı. Toprağını seyretti babasının ağlayarak. Hep baba hasreti çektiği için ne zaman kederlense “Baba ekmeği yiyemedim. Bir baba giyeceği giyemedim.” diye ağlardı. Törenden sonra, hayalinde bir baba imgesi oluştu ve bu onu çocuk gibi mutlu etti. Özellikle Iğdırın Mehmet Çavuş’u görüp hatırlayan yaşlılarının babama “Mehmet Çavuş’a benziyorsunuz.” demeleri onu daha çok sevindirdi. Hayatının sonlandığı 2006 yılına kadar da hep o günün anısıyla yaşadı. Bu noktada özellikle Iğdırlılara çok teşekkür etmek istiyorum ben de. Dedemizi çok sevmiş, benimsemiş ve sahiplenmişler. Onun anısına bizi de çok güzel ağırladılar. Bize bu gururu ve sevinci yıllar sonra yaşattıkları için çok teşekkürler. 
Aslında çok ilginç  bir öykü bu gerçekten Şükrü Bey, hatta tıpkı  sizin ifadeniz gibi iç içe geçmiş pek çok hayattan oluşan acı bir hikâye. Gurur duyulan bir geçmiş ve Milli Mücadelenin kahramanlarından bir ata. Ve mutlu bir son. Geç de olsa, elbette gerçek su yüzüne çıkar. İçtenliğiniz için çok teşekkürler.
BU MÜLAKAT TUĞBA ÖZGÜR TARAFINDAN YAPILMIŞTIR

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.