İnsana ve Zamana Yazan,” bir şair- Ogün Kaymak

Tarih : 2014-04-12 / Kategori : Kültür & Sanat

İnsana ve Zamana Yazan,” bir şair- Ogün Kaymak

             Fatma Aras ;      1984 yılında şiir çalışmaya başlayan Ogün Kaymak, ilk “Son Kişot dergisinde” ürünlerini yayımlandı. Şiir dışında; peotik yazı, deneme ve söyleşileriyle de dikkat çekti. Sevgili Ogün Kaymak’ın kitaplarını okuyorum kaç zamandır.

            Arı bir Türkçe ile kaleme aldığı şiirlerinde, tüm hayatı acısıyla tatlısıyla dizelere yerleştirmiş. Bugüne kadar yayımlanan kitapları sırasıyla: Parantez Kuşağı, (2003) Henüz, (2005) , Kırık Dans, (2006) ,Aşk Kere Aşk, Hüzündeki Mavilik, Rüzgâr Alfabesi, Gün Boyunda Güneşi, Henüz Kuşak Kırılmadan, 5 kitaplık şiir seti - (2008),Gayb Suyu (2009), Düş/Görümlüğü (2010) Bu Bir Sır Değil, (2012) Şair, kitapları arasındaki zamanlarda hep kendini yenileyerek şiirlerini okura sunmuş. Kendinden önceki ve sonraki kuşağın şiirlerini biliyor ve bu bilgiyle yenileşmeyi önemseyen Ogün Kaymak, kendiyle varlaşıp kendi ses renginin farkındalığını bu yenileşme temelinde gösteriyor. Metafor ve mecaz anlamlarla öykülemenin derinliğine inen ve en soyutuna kadar giden şair, evrenin zenginliğini, sözcükleri dillendirerek gösteriyor. Nesne- insan birlikteliğini yaşamla örtüştürüp şiirin öznesini eğretilemelerle uyandırıyor… Goethe: “Atalarından sana kalanı hak etmeye bak! Yoksa senin olmazlar” diyor. Bu sözle bağdaştırdığım Ogün Kaymak, ilk Türk şairi Aprin Çur Tigin’den günümüze kadar varlığını gösteren ozanları, akımları bilerek okuyarak şiirini kuruyor. Veysel Çolak’ Ogün Kaymak şiiri hakkındaki saptamasını okurla paylaşmak istedim. “Ogün Kaymak’ın şiirlerine bakıldığında, bir anlamlar galası oluşturdukları; şiirlerinde anlatıyı öncelediği, öyküye değil, öykülemeye işlerlik kazandırdığı görünüyor. Bunu gerçekleştirirken şiirin gereksindiği değişmece ve eğretilemelere yaslanma gereği duyuyor. elbette… Ama bu, hiçbir zaman şiirin imgeyle boğulmasına neden olmaz. Ogün Kaymak, bu bıçak sırtı noktada tutuyor şiirini. Çünkü ona göre, ‘şiir, asla, sadece şiir değildir. Bir şiir anlayışının, böylesine bir savı içermesi yabana atılmaz’”Çolak’ın saptaması, şairin şiirlerinin üniforması gibidir. Ogün Kaymak, bu “bıçak sırtı noktada”; görünen o ki böylesine bir savla, şiir bilgisi sınırları içinde güçlü bir şiir temeli oluşturmuş. Şairin son kitabı “Bu Bir Sır Değil” yaşadığımız çağın olaylarına ilişkin bir kitap. Hızla tüketilen değerlerimizle, kirlenmeye yüz tutmuş bir dünya ve çok uzağa gitmeden günümüzdeki olaylardan yola çıkacak olursak, bir gezi parkı olayı ve bunu görmezden gelip suskun kalan medya… Komşu devletlerin iç kargaşasını bize verdiği huzursuzluk, savaşa soyunanlar, barışı bile belli amaçla isteyenler, töre cinayetleri, hak hukukun güce göre düzenlenen bir dünya… Siyah- beyaz, gece- gündüz, açlık- tokluk gün yüzü gibi ortada; hiçbiri sır değil. Kitaptaki şiirler her ne kadar kent izleğiyle örtünse de yaşadığımız bu çağda yoğun göç olayları köyleri, kasabaları kaynaştırmış durumda. Bu bağlamdan bakıldığında şairin şiirleri tam da bu noktada olayları, olguları kent çatısı altında topluyor. Ay’ı, yıldızı’ güneşi ortak olan bir dünyada sınır çizmeden gözünün iliştiği yerlerde başlatıyor şiirini. Aşka, yaşama, doğaya, insana olan hassasiyeti, anlam yoğunluğuyla özneleri bu şiirlerde yolculuğa başlatıyor. Şairin, “Bu Bir Sır Değil” Kitabı doksan iki sayfadan oluşan bir yapıt. Kitaptaki ilk şiir, “İlk ve Eski”:”Viranında şehirlerle yatıyor sihirli akşam/Gül ağacına ağaç, denilebilir. Akdeniz’e menekşe”(…)” Yakamı ta Lamas’ta kaptırdığım o güneş!/Ah Mersin! Aynı harfe akıyoruz geceleyin/ Bu Bir Sır Değil! Kristal bir vazo sadece” (s.5) Dizeriyle sonuçlanan şiir, çarpan ve etkilenenin üstlendiği görev oldukça dinamik. Zekâya dayalı bir ustalık şiirin dünyasına dil ustalığı giriyor; dokunanların çizgisini aktarmalarla kendi coğrafyasını, yaşamla ilişkilendirerek bir fotoğrafı canlandırıyor.Kitapta bir bölüm şiir adları roma rakamlarıyla adlandırılmış, ”II” başlıklı şiiri:” Yıldızlı bir kral çıkar - yastık altından / Doksandan bir gol da ekle, Güneyli - kısa öykü – Amerika / Birkaç kere Vertigo, biraz, Tiffany’de Kahvaltı / Kardeşim gizleyecek soluksuz gölgesinde / Yeşerdikçe içimde tumturaklı boş telaş” (s.31) her şair şiirini oluştururken düş yoluyla yola çıkmaz; olaylar, anlar ve durum yara kabuğu gibi… Bilindiği gibi dünyanın çobanlığına soyunan Amerika emperyalizmi, zamanın en büyük kaygısıdır. Kokuşmuşluğa yüz tutan bir çağın tedirginliği gün geçtikçe korkutucu boyutta. Hayata müdahil olan bu şiir! Şair bu olumsuzluklara ve kirli gerçeğe dikkat çekiyor. “Bu bir Sır Değil” kitabının “Hi/Caz” başlıklı şiiri: “(…) “Bu şehir çok sokaklı, sonsuz surat, adresler yamalı/Kabuklu, kabuksuzu, kağıttan kabuslusu/İçinden nehir gibi geçen deniz- iskelesiz/ Ve yürüdüm üstünde ayaklarım akışkan” (s.36) Şiirin tamamına bakıldığı zaman, başlıkta olduğu gibi şarkı makamıyla, acıyan ve acıtan günlere gönderme yapmış. Düşlerin, sırların sınır yoklaması ve beklentiler… Bilindiği gibi şairin sığındığı tek liman dildir. Ogün Kaymak, yalın bir dille zorlama dizelere yer vermeden kendi sözüyle, ”yamalı adreslerde” içsel bir dalganın nabzını tutuyor bu şiirde. “Kır/ağı” isimli şirinde:”(…) Düş kırpıkları akıyor çatısından binalarımın/ Bir yatak mı uzandığım mezar, mezar” (s.62)Dizeleri, tam da içinde bulunduğumuz bu da günleri merkezine alıyor. Doğal olarak her şair duygularını acıtan olaylara yüreğini beşik yapar ve “Ben senim” duyarlığıyla yaklaşan şair. ”güze çalan bir kış burada şu hain mevsim/ Belki bunu sakince sevdiğim için/kristali uzattın ya, bildiğim/Bütün damarlarım ellerinle dolacak”(s.62) dizeleriyle sonuçlandırdığı şiire genel olarak baktığımızda, “Kır/ağı” kelimesinin her iki anlamını da şiirin başlığına kullanmış. Şaire esin veren Akdeniz’in iklimi, damarla kan uyumu gibi… İnsan - nesne ilişkisinde beklediği ölüm değil, insanın ruhsal derinliğine inip duygu ağırlığını ağırlıyor şiirin bütününde… Yine, “Yer yürür” başlıklı şiirinde: “(…) Karanlığı bir ucundan düzeltir insan, yüzler yüzlere karışır/Günler uzanırken meyve bahçelerinde/Tanış olur bir ölüm ötekine; öteki kalkar yerinden/ Kalkar ki yer yürür”(s.65) Dizelerinde göründüğü gibi hüzün, yaşam iç içe. Ölümün tene deyişi, karanlık eylemler, yaşanan sıkıntının tortusu ve kişinin kendi özüyle tanışıklığı, yalın bir dille yazılan bu şiirdeki imgeler anlam kaymasına yer vermeden duru bir dille çini gibi işlenmiş.Sonuç olarak, Gerçeküstücülüğün babası olarak bilinen André Breton’un dediği gibi: “Ben aşkta da mutluluğu değil aşkı aradım” sözüyle örtüşen bir anlayışla, tarihsel dönemlerin şiirlerini de göz ardı etmeden yeni imge anlayışıyla kendi şiir aşkını arıyor ve bu aşkın farkındalığını kurmuş. Şiirlerinde sözcük ekonomisine önem veren şair, yazdıklarıyla yaşamla sanat arasında bağ oluşumunu sağlamış. Kitapta; “deniz”, “ağaç”, “güneş”, “su” sözcüklerini sık kullanmasına rağmen farklı imgelerle bağdaştırmalar oldukça farklı. Şair, bireysel ve toplumsal olaylara, olgulara şiir adları ve dizelerinde müzik notalarıyla yaptığı göndermeler, içi boş olmayan imgeler, sözcükler ve şiirin sağlam yapısı bir heykeltıraşın bakış biçimi… Şair şiir aşkını barındırdığı bunca kitapla, bugüne kadar hiçbir yarışmaya katılmaması kendisini saklı tutmasından olsa gerek. Ogün Kaymak’ın şiir geleceği umut veriyor. “Bu Bir Sır Değil” hayatın çıplaklığı; okuduğumu paylaştım. Umutla, sevgiyle… Ogün Kaymak,“Bu Bir Sır Değil” Hayal Yayınları, y.2012 Cumhuriyet Kitap- 10-04-214

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası