Herkes Konuşuyor, Bir Tek Yetkililer Susuyor

Sevgili okuyucular, Iğdır zehir ambarı oldu. Nefes alamıyor, zehir soluyoruz. Kanser vakaları bitmiyor, gün geçtikçe de çoğalıyor. Çeşitli hastalıklarla birlikte üst solunum yolu rahatsızlıkları da giderek artıyor. Duyarlı vatandaşlar, gazeteciler çeşitli platformlarda bu duruma dikkat çekiyor; kimi akademik, kimi amatör birçok öneriyle havamızın temizlenmesini talep ediyor.

Geçen yıl Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Iğdır ziyareti sırasında tüm ilçelere ve köylere doğalgaz çekileceğinin sözünü vermişti. Iğdır Milletvekili Cantürk Alagöz’ün de bu sözün takipçisi olmak adına yoğun bir mesai harcadığını yakinen biliyorum. Ancak tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek böylesine hayati bir konu öteleme yoluna gidilmiş gözüküyor. Daha doğrusu bu yıl Iğdır’ın tamamına doğalgaz çekme işi de şimdilik ertelenmiş durumda.

Sevgili yöneticiler, tasarruf tedbirleri hükümetin aldığı bir karar olabilir; ancak şunun da bilinmesi gerekiyor ki Iğdır halkı zehirleniyor. Avrupa’nın en kirli havası Iğdır’da ve bunu bütün dünya konuşuyor. Yani burada yaşayan insanların adım adım zehirlendiğini, ölüme bir adım daha yaklaştığını herkes biliyor.

Yıllar önce Ankara’da sabah giyip dışarı çıktığınız beyaz gömleğiniz kısa sürede grileşirdi. Şimdi Iğdır aynı durumda, hatta birkaç tık daha kötü… Ankara’nın havası temizlendi ama Iğdır yıllardır kaderine terk edilmiş durumda. Iğdır merkezde bile doğalgaz tam anlamıyla her yere ulaşmış değil. Hâlâ tüm uyarılara rağmen lastik ve katı kömür yakılıyor; birçok kamu kurumu doğalgaz olmadığı için katı yakıt kullanmak zorunda kalıyor.

Iğdır’ın hava kirliliği dünya tarafından bilinirken, Avrupa rekoru kırdığı söylenirken hiçbir yetkilinin tek kelime etmemesi sizce normal midir?

Sakın ola Avrupa rekoru kırmamızı bir başarı olarak görmeyin! Kirlilik konusunda rekor kırıyoruz, haberiniz olsun. Şehir kirli, hava kirli, mahalle ve sokaklar kirli. Temizlik yok, ilgilenen yok, bakım yok, düzen yok, tertip yok…

Sevgili idareciler, sanırım Iğdır’dan adeta intikam alınıyor gibi bir hava hissediyoruz. Çünkü bu olumsuzluğu kimse görmezden gelemez, gelmemeli. Ama ne yazık ki kimsenin kılını kıpırdattığı yok. Sokakların süpürülmesi, toz oluşturan bölgelerin tespit edilip önlem alınması, katı yakıt kullanan vatandaş ve kamu kurumlarının gerekirse bacalarına filtre takması; mümkünse Nahçıvan’da olduğu gibi doğalgaz borularının açıktan döşenecek hatlarla en ücra köşelere kadar ulaştırılması gerekmektedir. Ayrıca hava kirliliğiyle ilgili üniversite tarafından bir çalıştay başlatılmalı; bu çalıştayda Valilik, belediyeler ve ilgili tüm kurumlar yer almalı ve ortaya çıkacak sonuçlara göre yaptırım uygulayabilecek bir yetki ve bütçe oluşturulmalıdır.

Iğdır’da sadece konuşulan ama icraata dökülmeyen sorunlar kronikleşerek çoğalır ve büyür. Bir zaman sonra da altından kalkılamayacak seviyelere ulaşır. Nitekim hava kirliliği de bunlardan biridir. Yıllardır çözüm bekleyen bu sorun, çok konuşulmasına rağmen önlem alınmadığı için bu seviyelere gelip dayanmıştır.

Artık havamız alarm veriyor; hava diye toz soluyor, zehri ciğerlerimize çekiyoruz. Malum, ülkemizin en kurak şehri Iğdır olduğu için kuraklıktan kaynaklı toz da kirliliği artırıyor.

Bizlerin sunacağı amatör öneriler çok dikkate alınmayabilir. Bu nedenle işin uzmanı akademisyenlerin bir çalıştay yapması ve Iğdır’ın hava durumuna ilişkin gerçek verilerin kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir.

Unutmadan belirtmek gerekiyor: Kimin siyasi görüşü neyse kendinedir. Bu toplumsal bir olaydır ve bu zehir kimseyi ayırt etmez. “Falanca ırka, falanca siyasi görüşe, falanca inanca mensup kişilere bir şey yapmaz” diyemeyiz. Bu havayı kim soluyorsa ölüme bir adım daha erken yaklaşmış olur.

Bu nedenle konu sahiplenilirken toplumsal olarak sahiplenilmelidir. Elini taşın altına koyması gerekenler, kısır siyasi çekişmelerden bağımsız şekilde sorumluluklarının gereğini yerine getirmelidir.