Mukaddes Meryem mucizevî bir şekilde hamile oldu doğum sancısı
geldiğinde Allah tebarek ve teala kendisine doğum yapması için Beyt-ul
Mukaddesi terk etmesi ilham etti. O da Mescid-i Aksa’dan çıktı,
doğumundan sonra Allah’ın emriyle kurumuş hurma ağacını salladı taptaze
hurma döküldü o da ondan yedi. Ama işin ilginçliğine bakın! Ne
hikmetse, Allah tebarek ve teala halkı neye hazırlayacaksa Eset kızı
Fatıma da hamile, doğum sancısı geldiğinde Allah’ın evine Beytullah-il
Harama gelmesi kendisine ilham oluyor. Peygamber efendimizin amcası ve
Yezit bin ma’keb de durmuş bakıyorlar. Esat kızı Fatıma Allah’ın evinin
yanında durarak şöyle dedi: Allah’ım ben sana ve senin indirdiklerine
inanıyorum, ben senin kulunum bu doğumu bana kolaylaştır. Diyorlar ki
bir baktık evin duvarı yarıldı ve Fatıma içeriye girdi. Biz yaklaşınca
duvar eski vaziyetini aldı, kapıya gittik her ne kadar zorladıksa
açılmadı. Üç gün sonra aynı yerden duvar yarıldı Fatıma kucağındaki
çocuk ile dışarıya çıktı. Doğumunda kendisine melekler yardım etti ve
cennetten gelen yiyecekleri yedi.
Böyle şeyleri ispat etmek zordur, hele tarihte olan yalancıların ve övgücülerin doldurduğu övgüler göz önüne alınırsa ispatı daha da zorlaşır. Ama bir iş yaptı mı onu korumasını da çok iyi bilir. Yeryüzü kurulduğundan bu yana belki de milyonlarca sağlam imaretler saraylar, binalar, köşkler vs kurulmuştur. Ancak hiç birisi devamlılığını koruyamamıştır. Ama Allah’ın evi olan Kâbe yeryüzünde kurulan ilk evdir, gün geçtikçe hem sağlamlılığını hem de şerefini hem koruyor hem de artırıyor. Hz. Ali’nin a.s doğumu Ammul Fil’den otuz yıl sonra yani 701 veya 702nci yılda gerçekleşmiştir. Ana eseri hala devam etmektedir. Hacca gidenler eğer dikkat etmişlerse biliyorlardır, dikkat etmişlerse diyorum çünkü ben şahsen 1997 ve 1998 yıllarında müşerref oldum, konuyu bildiğim halde yaşadığım heyecan mı neyse asla dikkat etme aklıma gelmemişti. Bir gün Kum’da arkadaşlarla bu konu hakkında daha doğrusu bir haber aldık onun üzerine konuşuyorduk. Haber şu idi İslamiyet’in eserlerini yok etme ile görevlendirilmiş Vehhabiler, nasıl ki o iki kutsal mekâna –Mekke ve Medine- gittiğinde Rasulullah s.a.a ve sahabesine, ailesine ait hiçbir iz bulamıyor isen, Kâbe’de hz. Ali’nin doğumu için yarılan duvarda oluşan izi yok etmek için, İtalya’da onu kapatacak harç yaptırmış ve onunla kapatmışlar. Ancak gece geç saette yapılan bu iş birkaç saat sürmemiş hepsi dökülmüş. Bu konuyu da ciddiyetle gizlemeye çalışmışlar. Kendi kendime çok müteessir oldum üzüldüm, iki sefer hacca gittiğim halde nasıl da Rükn-ü Yemani’de buna dikkat etmemişim. Gece rüyamda tavaf yaptığımı ve duvardaki izi bana gösterdiler. Daha sonra 2007 de müşerref olduğumda dikkat ettim, 1400 yıldır Allah teala eserini nasıl koruduğuna bir daha iman ettim.
Belki de Allah tebarek ve teala bu mucizeyle halkı gelecek olan yeni din ve kitaba inanmaya hazırlıyordu. Hemen bu olaydan yaklaşık 10-11 yıl sonra Allah kendi peygamberini mucizelerle gönderdi.
Allah’ın evinde yeni doğan bu çocuğa ev sahibi nasıl bir isim vermişti bilmem ama O’nun c.c elçisi dünyanın en güzel ismi olan Allah’ın isminden alınma Ali ismini verdi. Anası Esat kızı Fatıma’dan çocuğu ilk alıp bağrına basan Allah’ın son elçisi oldu. Artık onu kendisi eteğinde saklıyor, yemeği çiğneyip ağzına koyuyor. Allah’ın kendisine öğrettiği ahlak ve edebi ona öğretiyor ve şöyle buyuruyordu: Rabbim beni eğitti ben de seni eğittim sen de layık ve kerim olan insanları eğiteceksin. Seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık düşman olur. Sana düşman olduğu halde beni sevdiğini zanneden yalancıdır. Artık bu çocuk annesinden çok Allah’ın habibine bağlanmış onu görmese dayanamazdı. O da s.a.a Ya Ali sen benim gördüğümü görüyor duyduğumu duyuyorsun ama peygamber değilsin.
Bu kutlu doğum Allah’ın haram saydığı aylardan Recep ayının 13nde gerçekleşmiştir. Recep ayının 13-14-15nci günlerine Ayyam-i biyz derler yani ışıklı ve parıltılı günler, bu günleri oruç tutmanın sevabı çoktur. İnsan nefsini tezkiye etmede de çok tavsiye edilmiştir. Hatta dinimizce özel bir ibadet olan İtikâf ibadeti yapılır. Bu günleri oruç tutabilen oruç tutsun, yapılan programları kaçırmasın böyle özel günleri nefsimizi temizlemek için fırsat bilelim öyle sağda solda boş vakit geçirmeleri bir kenara bırakıp maneviyatımızı çoğaltalım inşallah. Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
Böyle şeyleri ispat etmek zordur, hele tarihte olan yalancıların ve övgücülerin doldurduğu övgüler göz önüne alınırsa ispatı daha da zorlaşır. Ama bir iş yaptı mı onu korumasını da çok iyi bilir. Yeryüzü kurulduğundan bu yana belki de milyonlarca sağlam imaretler saraylar, binalar, köşkler vs kurulmuştur. Ancak hiç birisi devamlılığını koruyamamıştır. Ama Allah’ın evi olan Kâbe yeryüzünde kurulan ilk evdir, gün geçtikçe hem sağlamlılığını hem de şerefini hem koruyor hem de artırıyor. Hz. Ali’nin a.s doğumu Ammul Fil’den otuz yıl sonra yani 701 veya 702nci yılda gerçekleşmiştir. Ana eseri hala devam etmektedir. Hacca gidenler eğer dikkat etmişlerse biliyorlardır, dikkat etmişlerse diyorum çünkü ben şahsen 1997 ve 1998 yıllarında müşerref oldum, konuyu bildiğim halde yaşadığım heyecan mı neyse asla dikkat etme aklıma gelmemişti. Bir gün Kum’da arkadaşlarla bu konu hakkında daha doğrusu bir haber aldık onun üzerine konuşuyorduk. Haber şu idi İslamiyet’in eserlerini yok etme ile görevlendirilmiş Vehhabiler, nasıl ki o iki kutsal mekâna –Mekke ve Medine- gittiğinde Rasulullah s.a.a ve sahabesine, ailesine ait hiçbir iz bulamıyor isen, Kâbe’de hz. Ali’nin doğumu için yarılan duvarda oluşan izi yok etmek için, İtalya’da onu kapatacak harç yaptırmış ve onunla kapatmışlar. Ancak gece geç saette yapılan bu iş birkaç saat sürmemiş hepsi dökülmüş. Bu konuyu da ciddiyetle gizlemeye çalışmışlar. Kendi kendime çok müteessir oldum üzüldüm, iki sefer hacca gittiğim halde nasıl da Rükn-ü Yemani’de buna dikkat etmemişim. Gece rüyamda tavaf yaptığımı ve duvardaki izi bana gösterdiler. Daha sonra 2007 de müşerref olduğumda dikkat ettim, 1400 yıldır Allah teala eserini nasıl koruduğuna bir daha iman ettim.
Belki de Allah tebarek ve teala bu mucizeyle halkı gelecek olan yeni din ve kitaba inanmaya hazırlıyordu. Hemen bu olaydan yaklaşık 10-11 yıl sonra Allah kendi peygamberini mucizelerle gönderdi.
Allah’ın evinde yeni doğan bu çocuğa ev sahibi nasıl bir isim vermişti bilmem ama O’nun c.c elçisi dünyanın en güzel ismi olan Allah’ın isminden alınma Ali ismini verdi. Anası Esat kızı Fatıma’dan çocuğu ilk alıp bağrına basan Allah’ın son elçisi oldu. Artık onu kendisi eteğinde saklıyor, yemeği çiğneyip ağzına koyuyor. Allah’ın kendisine öğrettiği ahlak ve edebi ona öğretiyor ve şöyle buyuruyordu: Rabbim beni eğitti ben de seni eğittim sen de layık ve kerim olan insanları eğiteceksin. Seni ancak mümin sever ve sana ancak münafık düşman olur. Sana düşman olduğu halde beni sevdiğini zanneden yalancıdır. Artık bu çocuk annesinden çok Allah’ın habibine bağlanmış onu görmese dayanamazdı. O da s.a.a Ya Ali sen benim gördüğümü görüyor duyduğumu duyuyorsun ama peygamber değilsin.
Bu kutlu doğum Allah’ın haram saydığı aylardan Recep ayının 13nde gerçekleşmiştir. Recep ayının 13-14-15nci günlerine Ayyam-i biyz derler yani ışıklı ve parıltılı günler, bu günleri oruç tutmanın sevabı çoktur. İnsan nefsini tezkiye etmede de çok tavsiye edilmiştir. Hatta dinimizce özel bir ibadet olan İtikâf ibadeti yapılır. Bu günleri oruç tutabilen oruç tutsun, yapılan programları kaçırmasın böyle özel günleri nefsimizi temizlemek için fırsat bilelim öyle sağda solda boş vakit geçirmeleri bir kenara bırakıp maneviyatımızı çoğaltalım inşallah. Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı