Kültür & Sanat
Yayınlanma: 14 Ocak 2013 - 06:39
Kar kan rengiydi o gece Hocalı katliamı
Kitap Adı: kar kan rengiydi o geceYazar: Kebuter HakverdiYayınevi: İleri yayınları /2012 Şubat basımÇeviri: Hikmet ElpKar kan rengiydi o gece… Hocalı katliamı Bu hafta sizlere içimizden biri Azarbaycanlı kadın Yazar-Gazeteci-Eleştirmen Kebuter Hakverdi ve ’Kar Kan RengiydiOGece’’ kitabını ( İleri Yayınları) tanıtmak istiyorum. Emperyalizm tarihin her döneminde Kafkaslarda ‘’bağımsız güçlü bir Türk devletinin’’ kurulmaması için her fırsatı kullandı. 1890-1905-1918-1988-1992 yıllarında Rus ve İngilizler tarafından ara ara desteklenen Ermenilerin katliamları gibi. - 100 yıl önce Türk toprakları olan Erivan gibi bölgelerin bilinçli iskan ve göç ettirme politikalarıyla, Ermenistan haline getirilmesinin, -I. Dünya savaşı sonrası, yeni rol edinen Amerika ile Sovyetler Birliği arasında yapılan pazarlıklar sonrasında Sovyetlerin desteğini çekmesiyle Amerika ve İngiltere destekli Pehlevi ordusunun Aralık-1946 yılında Güney Azerbaycan'ı tekrar işgal etmesinin, -1992 yılında Ermenilerin yine emperyalist destekli Dağlık Karabağ/ Hocalı da gerçekleştirdikleri katliamın, hedefi hep aynıydı. Azarbaycan Türklerini zayıflatmak bağımsızlıklarını engellemek ve Türkiye’den uzak tutmak. Rusya, Azerbaycan topraklarına Ermeni saldırısı oyununu 1992 yılında 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede, sözde Azeri Türkü milislerinin direnişini kırmak amacıyla çatışmaların merkezi Dağlık Karabağ’ın Hocalı kasabasında yeniden sahneye koydu. Ermeniler Azarbaycan Türklerine bir kez daha acıların en büyüğünü, 20. yüzyılın en dehşetli katliamını yaşattı. Savaşlar önce kadın ve çocukları yaralar, ama asıl amaç soykırımsa önce kadınlar yok edilir. Hocalı katliamının amacıda buydu. Hocalı’dan Türk soyunu yok ederek, gerçek bir soykırımı tam anlamıyla uygulamak. İşte Azerbaycanlı kadın yazar Kebuter Hakverdi'nin ‘’kar kan rengiydi o gece’’ kitabında anlattıkları, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede aklınızın alamayacağı kadar acı, kabul etmek istemeyeceğiniz kadar gerçek yaşanmışlıklar. Gözlerinin önünde en sevdikleri diri diri yakılan, esir alınan, işkence gören, tecavüzlere uğrayan ve bu yaşadıklarına dayanamayarak intihar eden Türk çocuklarının ve kadınlarının hikayesi. Kitabı okurken, gözyaşlarınız istem dışı süzülecek, yüreğiniz sıkışacak, acı gerçekle yüzyüze gelmenin ve insan onurunun bu kadar çiğnenmesine sessiz kalmanın ezikliğini yaşayacaksınız. Biz Türk Milleti olarak ne yazık ki Ermeniler kadar sesimizi duyuramadık, gerçekleri dünyaya anlatamadık. Yalnız kendimiz bildik, kendimiz söyledik, kendimiz duyduk. Bu kitap bizzat o acıyı yaşayan insanlarla yüzyüze yapılan konuşmalar sonrasında bu gerçekleri dünyaya, insanlara anlatma sorumluluğu hisseden ve kendi yaşamında bu acıları derinden yaşayan, birgün doğduğu topraklara geri dönme umudu taşıyan bir annenin kızı olarak büyüyen kadın gazeteci- yazar tarafından hayata geçirildi. Ben de; Kadir Aydemir’in kitabın gizli hedefini ‘’Hayatımızı değiştiren ya da değiştirme gücüne sahip bir şeydir "kitap"... Hiç küçümsememeli onu... Bir kitabın üzerine düşen görevi yerine getirdiği zaman "okunup paylaşıldığı zaman’’dır. Okumalı ve başka insanlara ulaştırmalı tüm kitapları. Böylece yepyeni insanlar belki de kendi hayatları için özel pencereler açabilecektir. Hayat bu, belli mi olur? Olmaz demeyin... Bir kitap okuyup yaşamına farklı bir yön verme kararı alan çok insan tanıdım... Kitap, değişim demektir. Tanımından yola çıkarak soluk almadan, içim yanarak okuduğum İleri Yayınları tarafından Şubat 2012 tarihinde basılan ve çevirisi Iğdırlı hemşerimiz Hikmet Elp tarafından yapılan bu kitabın mutlaka okunması, okutulması ve en azından Iğdırlılara ulaşması amacıyla yazdım bu yazıyı. Kebuter Hakverdi, 1967 yılında Azarbaycan ile Güney Azarbaycan’ı ayıran sınır kasabası Bilesuvar’da dünyaya gelmiş.Annesi10 yaşındayken ailesi Rusya ve İngiltere sömürgesi altındaki Pehlevi hükümetinin1946 yılında Güney Azerbaycan’ı işgali sırasında ‘’yaşamak için’’ Aras nehrini geçerek, Sovyetler Birliği sömürüsü altındaki Azerbaycan’a sığınmış. İran ‘da Şah Pehlevi yönetiminin İngiltere ve Amerika destekli Azarbaycan Milli Hareketini yok etmesi ve Güney Azarbaycan’ı işgali ile aynı köyün bir mahallesi Güneyde,diğeri Kuzeyde kalmış. Ama kim, hangi tarafta kalınırsa kalınsın, gözleri ve yürekleri hep karşı taraftaki sevdiklerine dönük olmuş. Kebuter hanımın sınır kasabasında geçen yaşamını dinlerken, Sinan Çetin’in ‘’Propaganda’’ filminden kareler izler gibi oldum. Sınır bölgesinde başka bir ülke vatandaşı gibi yaşamalarını, Azarbaycan’ın diğer şehirlerine gidebilmenin, başka şehirlerden konuk kabul etmenin izne tabi olmasını, Babası Azarbaycan Türkü iken ne Güney, ne de Azarbaycanlı olunamamasını, okula, erkek kardeşlerinin askere bile kabul edilmemelerini, aklım almadı. 1989 yılında halk hareketiyle Bakü’ye yerleşen yazarımız Üniversitede çocukluğundan bu yana istediği Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. 25 yıl aktif gazetecilik hayatının 11 yılında ‘’Yeni Azarbaycan‘’gazetesinde köşe yazarlığı yanında, öykü yazarlığı ve eleştirmen olarak çalıştı. 2 yıl önce İstanbul’a yerleşen iki çocuk annesi kadın yazarımız, şimdi ikinci romanını yayına hazırlıyor. Romanın Türkçe çevirisi Iğdırlı hemşerimiz, araştırmacı- yazar Cumhur Turan tarafından yapılacak. ‘’Kalemimi vicdanlı işlettim’’ diyen yazarımız, dik duruşu, onurlu hayatı, güzel yüreğiyle gerçekleri bize aktararak sorumluluğunu yerine getirdi, şimdi sıra bizde. Okunması ve okutulması dileğiyle.Sevgiyle daima Neşe Sofuoğlu
Kültür & Sanat
14 Ocak 2013 - 06:39