Neyse, dönelim konumuza… Son bir iki yıldır polis ve jandarma gece gündüz demeden vatandaşı uyarıyor. İçişleri Bakanlığı sürekli mesajlar yollayarak halkı dolandırıcılara karşı bilgilendiriyor.
Devletin tüm uyarılarına rağmen sınır tanımayan dolandırıcılar bir yolunu bulup yine vatandaşı ağlarına düşürmekte; kimilerinin neyi var neyi yok elinden alarak mağduriyetine sebep olmaktadır.
Polis ve jandarma diyor ki: “Sevgili vatandaşlarım, sizi ‘Ben polisim, savcıyım, bankayım’ diyerek arayan hiç kimseye itibar etmeyin. ‘Hesaplarınız terör örgütü tarafından ele geçirilmiş, şifrenizi verin müdahale edelim’ şeklinde arayanlara da kesinlikle güvenmeyin.” Tüm bu uyarılara rağmen, yine de dolandırıcıların ağına düşen birçok insanla karşılaşılmaktadır.
Peki, dolandırıcılık niye bu kadar arttı?
Hırsızlık niye bu kadar arttı?
Suç oranı niye bu kadar arttı?
Aslında buna da biraz kafa yormak gerekiyor.
Sevgili okuyucular, ülkemiz nüfusunun yüzde 20’sinin ekonomisi iyi olunca, yüzde yüzünün ekonomisi iyi sayılmaz.
Ülkemizde insanların ekonomisi kötü. Herkes bir yerlere saldırıp bir şey koparma peşinde. İşsizlik arttığında fuhuş, hırsızlık, çatışma artar; suç oranı yükselir. Eğer hükümet yetkilileri bunları görüp gerekli müdahaleyi yapmazsa, bu durum çığ gibi büyür ve ülke zorbalar ülkesine döner.
Trafikte kızan eline sopasını, bıçağını, satırını alıp aşağı iniyor.
Komşusuna kızan silah çekiyor.
“Yan baktın” deyip saldırıya geçiliyor.
İki çocuğun sokak kavgası aileleri tarafından kan davasına dönüştürülüyor.
Ve bunların başlıca sebeplerinden biri uyuşturucu… İnanılmaz yaygınlaşıyor. Adeta her köşede bizi bekleyen bir tehlikeye dönüşmüş durumda.
Bu olumsuz tabloyu da çoğalt, çoğaltabildiğin kadar…
Yani psikoloji bozuk; acıma hissi yok, merhamet yok. Saldırganlık, kin, nefret tavan yapmış durumda. Böyle bir ortamda büyüyen çocuğun normal bir psikolojiyle yetişmesini beklemek yanlış olur.
Daha önce de yazmıştım: 15–25 yaş aralığındaki sokak çetelerinin yaptığı eylemler sizce normal midir? Bu durum tamamen ülke politikasının eksikliğinden, toplumun iyi bireyler hâline gelmesi için yapılması gerekenlerin yapılmamasından kaynaklanmaktadır.
Iğdır gibi küçük bir yerde sokakta çocuk yaştaki bireylerin birbiriyle konuşma şekli, emin olunuz ki, ahlaki çöküntünün tavan yaptığını göstermektedir.
Yani, “Ziraat Bankası caminin kıblesine doğru geliyor, orada faiz işlemi var, bu cemaati huzursuz ediyor” gibi yapay gündemler oluşturacağınıza, toplumun ahlaki değerlerini korumak için gündem yaratmalısınız. Ve samimi olmalısınız ki toplum size itibar etsin.
Sokakların suç makineleriyle dolması belki birilerinin umurunda olmayabilir; ama gariban, kimsesiz, çaresiz insanların çok umurunda. İnsanlar kara kara düşünmekte, yarınlarının nasıl olacağını sorgulamaktadır.
Geçim sıkıntısı yaşasak bile, ahlak sıkıntısı yaşamamamız gerekiyor. Ama gelinen noktada ahlak erozyonu ilk sıraya yerleşmiş durumda.
Bazı insanlar verdikleri sözü, verdikleri vaadi unutup inkâr edip hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorlarsa, durumumuz çok vahimdir diyebilirim.
Ahlak olmayınca dolandırıcılık, kapkaç, hırsızlık, uyuşturucu, gasp… Ne ararsan fazlasıyla çoğalmaya başlar.
Kolluk kuvvetleri toplumun huzuru için gece gündüz çalışıp suçluyu yakalasa da, toplantılar tertip edip insanları uyarsa da, arkadan yine bir dünya suçlu türemekte; yine yığınla eğitimsiz, sorunlu insan akışı gelmektedir.
Umarız tez zamanda devletin gücü her alanda daha belirgin şekilde hissedilir; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın da belirttiği gibi, çocuk yaştaki suçlularla ilgili kanunun değiştirilmesi en kısa sürede gerçekleşir.