Ne İstediğimizi Biliyormuyuz?

               Genel olarak şöyle bir anlayış var halkımızda, ne istediğini bilmeyen, her gelene diyecek sözü olan, illada bende varım dedirten bir alışkanlık edinmiş toplumumuz…  Hastalık demeye dilim varmıyor, ama aslında bu alışkanlık değil düpedüz hastalıktır…
                Siyasette, ticarette, bürokraside, kısacası hayatın her alanında başarı gösteren, dik duruş sergileyen, şansı yaver giden her kim olursa olsun, mutlaka hışmımıza uğramakta, tarafımızdan eleştirilmektedir…
               Yukarıda saydığım meziyet sahibi kişilerin eleştirilmesinin asıl sebebi nedir biliyor musunuz? Asıl sebep, kıskançlık, kabullenememe, hazmedememedir… İyi güzel hoşsun da, bana niye gelmedin…  Beni niye unuttun…  Beni niye aramadın… Bende buradayım gibi sıradan davranışlarla dikkat çekmeye çalışmaktan başka bir şey değildir… Yani anlayacağınız hem bir kıskançlık var ruhumuzda, hem de bir benlik duygusu yerleşmiş bedenimize… 
               Sözüm meclisten içeri, acaba diyorum kaçımız öz eleştiri yapabiliyoruz. Veya kırıp dökmeden bizi eleştirenlere tahammülümüz var mıdır? 
               Doğrusunu söylemek gerekirse bende dâhil büyük çoğunluğumuz hoşgörüden yoksunuz. 
              Tartışırken önce nasıl alt ederiz diye düşünürüz…
              Fikri bizden olmayanlara nasıl zarar veririzin hesabını yaparız…
             Beğenmediğimiz, kişilere çevremizde yaşam hakkı tanımayız…
              Belki oturup kendimizi sorgularsak, eksikliklerimizi göreceğiz, ama kendimizi sorgulayacak cesaretimiz olmadığından suçu hep başkalarına atma kolaylığını gösteriyoruz.
           HEYECANSIZ BİR SEÇİM
         12 Haziran genel seçimiyle alakalı sürekli bir tartışma, tahmin yapılır durur. Yorum ve tartışmalara kendi bakış açımızla söz diyecek olsak, mutlaka nefsimizi yorumumuza dâhil ederiz… Oysaki yorum nefisle şekil alırsa, yorumluktan çıkar taraftar ifadesi olur…
         Her birimizin bir tarafı ve aynı zamanda nefsi vardır.  Birey olarak falanca parti ve aday dememiz doğaldır. Ancak hangi partiyi ve adayı desteklersek destekleyelim sözün doğrusunu söylemek güzeldir. Hem desteklediğimiz kişiyi yanıltmış olmayız, hem de kendimizi, kendi yalanımıza inandırmış olmayız…
          Mesela ne diyor vatandaş:
          Kimi diyor ki bu seçimi MHP ile AKP kazanır…
           Kimi diyor ki MHP ile Bağımsız kazanır.
           Kimi de diyor ki AKP ile Bağımsız kazanır…
            Adaylarda diyorlar ki biz 2-0 yapacağız…
            Bu yorumlar bizim toplumumuzda konuşulan ve tartışılan sözlerdir…
            Kimse yoğurdum karadır demez… Ancak söylenen sözün inandırıcılığı olmalı… İhtimaller arasında MHP’nin kazanamayacak ihtimalide yer almaktadır. Bu mümkün olabilir mi bilmiyorum.  Şayet böyle bir şey olursa, demek ki Iğdır’da gerçekten garip bir durum söz konusu…
            Yapılan hesaplamalarda Azeri Türklerini görmezden gelen, tamamıyla bölük pörçük hesaplayanların, dayanağı nedir doğrusu merak ediyorum… 
             Bildiğim şey Nurettin Aras AKP’den birinci sıra adayı olsaydı, Kürt seçmen ne kadar oy verirdi onu merak ediyorum doğrusu…
             Zira Nurettin Aras 29 Ekim’de Ak Parti Belediye Başkan adayı olduğunda Kürt seçmenden hiç oy almadı desek yeridir… 
             Kafam yine karıştı, peki durum böyleyse ki böyledir. O zaman Azeri seçmen bu seçimde oyunu kime verecek dersiniz.?
              Niye Nurettin Aras Kürt seçmenden oy alamazken,  Yaşar Akkuş Azeri seçmenden ciddi bir oy alacağını iddia ediyor… 
                İki farklı durum, Azeri seçmen Kürt adaya oy veriyor, Kürt seçmen Azeri adaya oy vermiyor. 
                İşte bu durum ve hesaplama bana garip geliyor…
                Elbette ki her siyasi parti ve adayı çeşitli hesaplar yapacak, kazanmanın yolunu arayacaklardır… 
               İyi hesap yapmalarını temenni ederek adaylara tekrar başarılar diliyorum…