Kültür & Sanat
Yayınlanma: 07 Ocak 2013 - 06:54
Öğrendim ki
Yılın ilk haftasını geride bıraktık bile, zaman akıp geçiyor. Geçerken de boş geçmiyor, mutlaka ama mutlaka bir şeyler öğretiyor. Birçok şeyi öğrenebildim bir tek şey hariç. Karnımdan konuşmak. Düşündüğümü söylemekten, söylediğim gibi yaşamaktan vazgeçmedim. Zaman zaman zarar verse de aynaya baktığımda kendimle barışık olma gibi bir lüksüm oldu. Bu yazı da o anlardan birinde yazıldı. Aaaa yeter artık diye tıkanma noktasına geldiğim, tepkisiz kalmak istemediğim bir anda. Doğru bildiğim ne çok şey meğer yanlışmış! Ulus olarak balık hafızalı olduğumuz için çabuk unutuyoruz. Ancak, son yıllarda öğrendiğimiz öyle şeylerde var ki hafızamızdan silinmese iyi olur. İşte onlardan bazıları; -Olağanüstü koşullarda ulusu ile el ele bağımsızlık savaşını vermiş, diğer uluslara örnek olmuş Atatürk’ümüzün aslında bir diktatör olduğunu, -‘’ Ne Mutlu Türküm’’ demenin şovenlik olduğunu, - 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Spor Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi, ulusal bayramları kutlamanın boş iş olduğunu, -İleri demokrasinin Sultanlık anlamına geldiğini, -Kuvvetler ayrılığının ileri demokrasinin önünde engel olduğunu, - Hukukun Ergenekon ve Balyoz davalarından ibaret olduğunu, -Terörle mücadelenin, PKK’ya destek vermek ve İmralı’dakini rahat ettirmekten geçtiğini, -Milli kimlik, milli değerler, milli kültürü savunmanın, bölücülük anlamına geldiğini, -Bilimsel araştırma yapabilen, özgür, demokratik haklarını kullanan üniversitelerin asıl amaçlarının terörist yetiştirmek olduğunu, -Adil gelir dağılımının, kömür, makarna dağıtılarak sağlanabileceğini, -Ekonomide büyümenin işsizlik ve borçlanmanın artmasıyla gerçekleştiğini, - Kaynak yaratmanın üretimle değil, ülke topraklarının, kamu mallarının yabancılara satışı ile yapılabileceğini, -Yandaş olmadan gerçek aydın ve gazeteci olunamayacağını, -Eğitimde fırsat eşitliğinin zengin eş, dost, akrabaların destekleriyle yaratılabileceğini, -Saldırgan ruha sahip olmadan Lider olamayacağını, -Feodal yapıdan kurtulmak için yeni bir burjuvazi sınıfı yaratılması gerektiğini, -Tarım ve hayvancılık ülkesi olmanın yolunun ot ve et ithalatından geçtiğini, - Tarih ve doğayı korumak için barajlara ve nükleer santrallere ihtiyacımız olduğunu, -En büyük sömürünün Din üzerinden yapılabileceğini,-Kendi Milletin dururken, ülke kaynaklarını başkaları için kullanmanın, insan sevgisinden kaynaklandığını, -‘’Beraber yürüdük biz bu yollarda’’ şarkısını bilmeyenin sanattan bihaber olduğunu öğrendim… Ne mutlu bana ufkum genişledi, siz de öğrenin vizyonunuz gelişsin. Vizyonu olmayanın misyonu olabilir mi? Tarık Tufan bakın ne demiş; ‘’İnsanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak, buharlı cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların, sonra silinip gidiyor’’. Sevgiyle daima… Neşe Sofuoğlu
Kültür & Sanat
07 Ocak 2013 - 06:54