Ramazan bayramından önce ayın son gününün orucunu açarken Mukaddes
Şeriatımızın emri gereği mali bir ibadet yapılır ki fakir zengin her
kes, azda olsa eşit duruma yakın olsunlar bu yüzden son gün iftar
açmadan önce aile reisi nafakası üzerine farz olan fertlerin ve o gece
evinde bulunan misafirin Fitre Zekâtını vermesi veya ayırması farzdır.
Kendisiyle aynı şehirde veya aynı ülkede yaşamayabilir, ancak
nafakasını ödüyorsa Fitresini de vermelidir. Fitre zekatı insanın kendi
yediği içtiği yiyeceklerden verilir. Mesela pirinç, un, hurma, Arpa ve
Buğday gibi şeylerden verebilir. Eğer aynin kendisini veremezse
bedelini verebilir. Bu saydıklarımızdan hangisini ödemek isterse her
birinden 3 kgr vermelidir. Mesela pirinç pahalı buğday ucuz olduğu
hasebiyle 2 kgr pirinç 1 kgr buğday veremez. Hangisini seçmiş ise ondan
tam 3 kgr hesaplamalıdır. Fazla vermenin sakıncası yoktur.
Herkesin aklına takılan soru! Fitre zekâtı kime verilir? Elbette ki fakire! Ama Şer’i ölçülere göre fakir kime denir? Şer’i ölçülere göre çalıştığı halde yıllık geçimini temin edemeyen kimsedir. Veya hastalığı dolayısı ile çalışıp üzerine nafakası farz olan insanların yiyecek, kıyafet ve ev gibi ihtiyaçlarını karşılayamayan kimsedir. Bunu da hatırlatmada yarar vardır ki Miskin fakirden daha düşkün kimsedir. Buna göre miskin fakire göre daha önceliklidir. Yine sık karşılaştığımız ve herkesi ilgilendiren bir diğer mesele şu ki; Öğrenciğe Fitre zekatı verilebilir mi? Bu sorunun cevabı şudur, eğer ihtiyacı varsa ve temin edemiyorsa verilebilir.
Fitre verilecek şahıslarda hangi şartlar aranmalıdır? Fitre verilecek şahıs gerçekten fakir olmalı dilenmeği kendine adet etmiş olmamalı, açıktan günah işleyen olmamalı, Müslüman olmalı ve vereceğin Fitre zekâtını günahta harcamamalıdır. Ben çok kısa bir açıklama yaptım mümin ve Müslüman kardeşlerim geniş ve faydalı bilgiler için taklit mercilerinin Tam ilmihal kitaplarına müracaat etsinler, yine de kafalarına takılan bir şey olursa değerli Ehl-i Beyt alimleri kardeşlerime sorsunlar.
Mukaddes İslam dininde bayram anlayışı yani günahlardan silkinme, arınma ve temiz olma demektir. Şanı yüce İslam dininde iki resmi bayram vardır. Biri Ramazan Bayramı, bir ay oruç tuttuktan sonra yapılan bayram diğeri ise Kurban Bayramı, yani insanın Allah’a en yakın olduğu ve yaklaştığı gündür. Ramazan da müminler günahlarından temizlenir bağışlanırlar, onun için Allah o günü onlara bayram kılmıştır. Kurban bayramında ise hacılar Arafat çölünde vakfe yapar hacı olurlar ve bu vakfe ile günahlarından tamamen arınırlar ve ertesi günü bayram yaparlar. İnşallah Müslümanlar da bu mübarek Ramazan ayında günahlarından temizlendiler ve geri kalan kaç gün içerisinde de temizlenirler ki bu onların gerçek bayramı olur. Mümin kardeşlerim Allah’ın açtığı bu ziyafet sofrasında kendini arındırmayan kimsenin bayram yapması kendini aldatmadan başka bir şey değildir. Bayram da yaşanan heyecan mutluluk sevinç bizlere haddimizi aştırmasın Allah’ın razı olmayacağı belki O’nu c.c gazaba getirecek bir şey yapmamalıyız. Yüce Rabbimiz tarafından yüzümüze açılan bu ziyafet sofrasının toplanması Allah’ın özel kulları ve velilerini hüzüne boğduğu gibi bizi de hüzüne boğmalıdır. Ariflerin ve ermişlerin büyüğü, ibadet edenlerin ziyneti Rasulullah’ın s.a.a torunu İmam Hüseyin’in a.s oğlu Kerbela musibetlerinin acısını bir ömür yaşayan İmam Zeynelabidin a.s Kur’an’ın kardeşi sayılan Sahifei Seccediye kitabında Ramazan ayı ile vedalaştığı duada şöyle buyurmaktadır.
Selam sana ey Allah’ın en büyük ayı ve dostlarının bayramı.
Selam sana ey bizimle olan vakitlerin en değerlisi ve günler ve saatler içinde en iyi ay.
Selam sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü ümit kaynağı.
Selam sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın.
Selam sana ki şeytana karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın.
Selam sana ki bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin.
Selam sana ki vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün başlar.
Devamında ise bayrama işaret ederek şöyle buyuruyor:
Allah’ım müminler için bayram ve sevinç günü, İslam ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz. Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hal üzere sabit kıl. Amin
Bayram oldu diye kendimizi şaşırmamalı, Ramazan ayında kazandığımız o yüksek metanet ruhunu koruyup pekiştirmeliyiz. O zaman gerçek bayramı yaşamış oluruz.
Yüce Rabbim bu bayramı tüm Müslümanlara özellikle biz Türk milletine mübarek etsin ve hayırlara vesile kılsın inşallah.
ÇOK ÖNEMLİ NOT:
Hem Şia hem de ehl-i sünnet arasında ayı görme ile yaşanan sıkıntılar vardır. Ben acizane diyorum ki konunu şer’i, ilmi ve teknolojik boyutunu bilmeyen kardeşlerim bu meseleye girip kendilerini riske sokmasınlar. Çünkü bu bir dini ve şer’i meseledir, din adına yanlış bir şey söylersin Allah’a karşı olan sorumluluğun altından kalkamazsın. İkinci olarak birbirimize saygılı davranmayı öğrenelim gelişi güzel kimsenin birilerini suçlamaya hakkı yoktur. Her kim ne yapıyorsa kendisi bundan sorumludur, senin onun yerine sorumlu değilsin. Hatta Emr-i Bil-Maruf Nahy-i Anil- münker babından bile sana bir vazife yoktur.
Çünkü şüphe hüküm üzerinde değildir, mevzu üzerindedir. Şer’i bir sorumluluk hissediyorsan gider kendisine hatırlatırsın kabul ederse eder etmezse bunu başkalarına taşıman giybet olur, sonrada Allah korusun iftiraya çeker. Sen bir Şer’i görevi yapayım derken günaha düşersin farkında olmadan, günaha düşmende şeytanın arzu ettiği bir şeydir, Allah’ın istediği ve razı olduğu bir şey değildir. Üçüncü olarak da her kes kendi vazifesinin peşinde olsun, zaten böyle olursa herhangi bir yanlışlık ve dedi koduya da mahal kalmaz.
İnşallah Ramazan bayramı geldiğinde kardeşce birbirimize saygılı olarak bayram yapanlarda kendi vazifelerini Şer’i ölçüler içerisinde yapmışlardır, yapmayanlar da. Önemli olan Allah katında kabul görmesidir ki Allah oruç tutan tüm Müslüman kardeşlerimizden kabul etsin, tutmayanları da ıslah etsin. Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun
Arslan BAŞARAN Iğdırmava camii imamı
[email protected]
Herkesin aklına takılan soru! Fitre zekâtı kime verilir? Elbette ki fakire! Ama Şer’i ölçülere göre fakir kime denir? Şer’i ölçülere göre çalıştığı halde yıllık geçimini temin edemeyen kimsedir. Veya hastalığı dolayısı ile çalışıp üzerine nafakası farz olan insanların yiyecek, kıyafet ve ev gibi ihtiyaçlarını karşılayamayan kimsedir. Bunu da hatırlatmada yarar vardır ki Miskin fakirden daha düşkün kimsedir. Buna göre miskin fakire göre daha önceliklidir. Yine sık karşılaştığımız ve herkesi ilgilendiren bir diğer mesele şu ki; Öğrenciğe Fitre zekatı verilebilir mi? Bu sorunun cevabı şudur, eğer ihtiyacı varsa ve temin edemiyorsa verilebilir.
Fitre verilecek şahıslarda hangi şartlar aranmalıdır? Fitre verilecek şahıs gerçekten fakir olmalı dilenmeği kendine adet etmiş olmamalı, açıktan günah işleyen olmamalı, Müslüman olmalı ve vereceğin Fitre zekâtını günahta harcamamalıdır. Ben çok kısa bir açıklama yaptım mümin ve Müslüman kardeşlerim geniş ve faydalı bilgiler için taklit mercilerinin Tam ilmihal kitaplarına müracaat etsinler, yine de kafalarına takılan bir şey olursa değerli Ehl-i Beyt alimleri kardeşlerime sorsunlar.
Mukaddes İslam dininde bayram anlayışı yani günahlardan silkinme, arınma ve temiz olma demektir. Şanı yüce İslam dininde iki resmi bayram vardır. Biri Ramazan Bayramı, bir ay oruç tuttuktan sonra yapılan bayram diğeri ise Kurban Bayramı, yani insanın Allah’a en yakın olduğu ve yaklaştığı gündür. Ramazan da müminler günahlarından temizlenir bağışlanırlar, onun için Allah o günü onlara bayram kılmıştır. Kurban bayramında ise hacılar Arafat çölünde vakfe yapar hacı olurlar ve bu vakfe ile günahlarından tamamen arınırlar ve ertesi günü bayram yaparlar. İnşallah Müslümanlar da bu mübarek Ramazan ayında günahlarından temizlendiler ve geri kalan kaç gün içerisinde de temizlenirler ki bu onların gerçek bayramı olur. Mümin kardeşlerim Allah’ın açtığı bu ziyafet sofrasında kendini arındırmayan kimsenin bayram yapması kendini aldatmadan başka bir şey değildir. Bayram da yaşanan heyecan mutluluk sevinç bizlere haddimizi aştırmasın Allah’ın razı olmayacağı belki O’nu c.c gazaba getirecek bir şey yapmamalıyız. Yüce Rabbimiz tarafından yüzümüze açılan bu ziyafet sofrasının toplanması Allah’ın özel kulları ve velilerini hüzüne boğduğu gibi bizi de hüzüne boğmalıdır. Ariflerin ve ermişlerin büyüğü, ibadet edenlerin ziyneti Rasulullah’ın s.a.a torunu İmam Hüseyin’in a.s oğlu Kerbela musibetlerinin acısını bir ömür yaşayan İmam Zeynelabidin a.s Kur’an’ın kardeşi sayılan Sahifei Seccediye kitabında Ramazan ayı ile vedalaştığı duada şöyle buyurmaktadır.
Selam sana ey Allah’ın en büyük ayı ve dostlarının bayramı.
Selam sana ey bizimle olan vakitlerin en değerlisi ve günler ve saatler içinde en iyi ay.
Selam sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü ümit kaynağı.
Selam sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın.
Selam sana ki şeytana karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın.
Selam sana ki bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin.
Selam sana ki vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün başlar.
Devamında ise bayrama işaret ederek şöyle buyuruyor:
Allah’ım müminler için bayram ve sevinç günü, İslam ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz. Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hal üzere sabit kıl. Amin
Bayram oldu diye kendimizi şaşırmamalı, Ramazan ayında kazandığımız o yüksek metanet ruhunu koruyup pekiştirmeliyiz. O zaman gerçek bayramı yaşamış oluruz.
Yüce Rabbim bu bayramı tüm Müslümanlara özellikle biz Türk milletine mübarek etsin ve hayırlara vesile kılsın inşallah.
ÇOK ÖNEMLİ NOT:
Hem Şia hem de ehl-i sünnet arasında ayı görme ile yaşanan sıkıntılar vardır. Ben acizane diyorum ki konunu şer’i, ilmi ve teknolojik boyutunu bilmeyen kardeşlerim bu meseleye girip kendilerini riske sokmasınlar. Çünkü bu bir dini ve şer’i meseledir, din adına yanlış bir şey söylersin Allah’a karşı olan sorumluluğun altından kalkamazsın. İkinci olarak birbirimize saygılı davranmayı öğrenelim gelişi güzel kimsenin birilerini suçlamaya hakkı yoktur. Her kim ne yapıyorsa kendisi bundan sorumludur, senin onun yerine sorumlu değilsin. Hatta Emr-i Bil-Maruf Nahy-i Anil- münker babından bile sana bir vazife yoktur.
Çünkü şüphe hüküm üzerinde değildir, mevzu üzerindedir. Şer’i bir sorumluluk hissediyorsan gider kendisine hatırlatırsın kabul ederse eder etmezse bunu başkalarına taşıman giybet olur, sonrada Allah korusun iftiraya çeker. Sen bir Şer’i görevi yapayım derken günaha düşersin farkında olmadan, günaha düşmende şeytanın arzu ettiği bir şeydir, Allah’ın istediği ve razı olduğu bir şey değildir. Üçüncü olarak da her kes kendi vazifesinin peşinde olsun, zaten böyle olursa herhangi bir yanlışlık ve dedi koduya da mahal kalmaz.
İnşallah Ramazan bayramı geldiğinde kardeşce birbirimize saygılı olarak bayram yapanlarda kendi vazifelerini Şer’i ölçüler içerisinde yapmışlardır, yapmayanlar da. Önemli olan Allah katında kabul görmesidir ki Allah oruç tutan tüm Müslüman kardeşlerimizden kabul etsin, tutmayanları da ıslah etsin. Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun
Arslan BAŞARAN Iğdırmava camii imamı
[email protected]