İnsanoğlu yaradılışı itibariyle iyiye, doğruya, mazluma, yücelik ve yiğitliğe meyyaldir. Ancak, onun bunların zıddını yapma kabiliyeti de vardır. Ve vicdanını öldürenler, kalplerini karartanlar bunda sınır tanımazlar ne yazık ki…Tarihin birçok sahnesinde yücelikle aşağılığın, onurla zilletin, yiğitlikle namertliğin savaşı belirgindir. Ancak yüceliğin en üst düzeye, aşağılığın ise inebileceği en alt dereceye vardığı en net sahne Kerbela sahnesidir diyebiliriz. Bu sahnede olabildiğince ak ve olabildiğince kara sergilenmiştir.Aslında Kerbela sahnesi dünya hayatının bir özetidir. Bu sahnede üç gurup insan tipi göze çarpmaktadır. Birinci gurup hakkı, mazlumiyeti, yiğitliği, zulme direnişi, yüceliği, izzeti, fedakârlığı bütün boyutlarıyla ortaya koyanlardır. Bunların sayısı çok azdır, ama sebatları, direnişleri ve yüce değerleri o kadar güçlüdür ki, asla yenilgiye uğratılamamaktadır. Kanları, uğradıkları zulme baş eğmemeleri onlar ölümsüz kılmıştır. Meşhur tabirle onlar “ölümü öldürenlerdir.”Diğer gurup ise bu gurubun tam zıddında yer alır. Aşağılığı, zilleti, kaypaklığı, dönekliği, satılmışlığı, kula kulluğu, menfaatperestliği, kibiri, ve aşağılık duyguları yine bütün boyutlarıyla sergilemektedirler. Bunların sayısı çoktur. Geçici olarak “zafer” kazanmış gibi görürler kendilerini. Ancak asıl yenilgiye uğrayanlar bunlardan başkası değildir. Bunlar ise “vicdanlarını öldürenlerdir.”Üçüncü gurup ise sessiz çoğunluktur. Bunlar seyircilerdir. Olanlara kalpleri ile katılırlar, ancak sahnede değildirler. Asıl çoğunluk bunlardır. Bu gurubun içinde hakkı isteyenler de vardır, batıla yaranmak isteyenlerde... Ancak çoğunluğu hakkı talep eder, ama almak için hiçbir harekette bulunmazlar. Ancak içindeki hak-batıl savaşını hak lehine sonuçlandırıp ta iç inkılâbını gerçekleştirenler, hakka lebbeyk deyip sahneye atılıverirler. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Özgürlük mücadelesi veren milletler ve Kerbela kıyamından kısa bir süre sonra ortaya çıkan “Tevvabun (Tövbe edenler) Hareketi” bunun en belirgin örnekleridir.Batıl, her zaman hakkı örtmek, tanınmasını engellemek, bastırmak, yanlış tanımak uğraşındadır. Böylece hakkı talep edenleri şaşırtmak ve dağıtmak ister…Tarihin en ak ve kara sahnesinin sergilendiği Kerbela olayını da unutturmak, yok saymak tahrif ederek yanlış aksettirmek, üzerinde kafa yorulmasını engellemek için az uğraş verilmemiştir. Ancak bunu başaramamışladır. 1369 yıl önce yakılan gür meşale, aynı gürlükle yanmaya ve hak âşıklarının yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Bu olayın unutulmaması, Aşura yas merasimleri vasıtası ile sağlanmıştır denebilir.İmam Hüseyin’e ağlamak, O’na yas tutmak, mersiye okumak, her yıl Aşura’yı canlı tutarak gündeme getirmek ve bunun için merasimler düzenlemek, sine vurarak ağıtlar okumak, o yüce direnişi, fedakârlığı, yiğitliği, onuru, şerefi bütün yönleri ile tanımak ve tanıtmak içindir. Bu merasimleri düzenleyenler, taraf olduklarını, hakkı ve yücelikleri talep ettiklerini, zulmü ve aşağılığı ise lanetleyip, reddettiklerini ilan etmektedirler. Eğer bu sözlerini üzerinde durabilirlerse ne mutlu onlara… Artık zihin altına yerleşen, vücudun bütün hücrelerine, bütün zerrelerine işleyen bu ağıt ve ağlamalar, birer katılış, birer talep, birer özlemdir. Bunların üzerleri çeşitli yanlışlarla, hatalarla örtülebilir. Ancak günün birinde bu yanlışlardan, hatalardan oluşan tozları silecek bir söz, bir hareket, bir iç inkılap bir canlı örnek olabilirse, hak bütün parlaklığı ile ortaya çıkar ve muhatabını yücelere, yüceliklere taşıyabilir, muhatabını bir Hür bin Riyahi kılabilir.Peygamberimizin, İmam Ali’nin ve Hz. Zehra’nın sağlıklarında, daha vuku bulmamış Kerbela hadisesine dikkat çekmeleri, ağlamaları, İmam Hüseyn’den sonra gelen imamlarımızın, Aşura merasimlerini bizzat yapmaları ve şiddetle tavsiye buyurmaları, mersiye okutup ağlamaları boşuna değildir. Bu konuda onlarca hadis vardır.Dikkat edilirse, Aşura’dan sonra ilk mersiye meclislerini düzenleyen Hz. Zeyneb (s.a.)’dır. Hz. Zeyneb, orada, Kerbela’da yaşananları bütün ayrıntıları ile, ağlayarak, gözlerinden kan yaşlar dökerek anlatmış, Yezid ve taraftarlarının o muhteşem kıyamı ve o aşağılık zulümleri ört bas etmesine müsaade etmemiştir. Hatta İmam Hüseyin’in, parmağındaki yüzüğü almak için ellerinin, parmaklarının nasıl kesildiğini dahi anlatmıştır. Bunun Hz. Zeyneb için ne kadar ağır olduğunu tahmin etmek zor değil. Ama o kanlı direnişin haberinin tarihe yazılması gerekirdi. İmam Zeynel Abidin (a.s.), her su gördüğünde ağlamıştır. “Yebne Resulullah, neden bu kadar ağlıyorsunuz? Bu ağlama nedeniyle hastalanmanızdan, hatta ölmenizden korkuyoruz.”” Diyenlere ise, “Hz. Yakup, bir tek Yusuf’unu kaybettiği için o kadar ağladı ki, gözleri kör oldu. Benim azizlerimin birer birer gözlerimin önünde başları kesildi. Nasıl ağlamayayım?” diye cevap vermiştir. İşte bu yas merasimleri, Kerbela kıyamının ve o aşağılık zulümlerin üstünü örtülmesinin önlenmesi, hak maskesi takmış batılın açıklanışı, ortaya çıkarılışıdır. Ve bundan sonraki Hak’kın ve Batıl’ın tanınması için apaçık bir ölçü olması hasebiyle, unutturulmasının önüne geçilmesidir.Kısacası Hüseyin’e ağlama, O’nu sahiplenmedir, O’na katılma arzusudur, hakkı tanıma ve onu sevmedir. Batıldan ise uzak oluşun, nefretin beyanıdır. Üzerinden kaç yıl geçerse geçsin İmam Hüseyn’in Aşura’sı mazlum yüreklerin umudu, hakkın dinmez sesi, sönmez meşalesi olacaktır. Ta kıyamete kadar…Ali KIRAN
Genel Haber
Yayınlanma: 07 Ekim 2016 - 00:00
YASIN MANTIĞI
Bismillah... Bu günkü konumuz Muharrem ayında Kerbela şehitleri için tutulan yas ile ilgili. "Yasın mantığı nedir? Neden bunca yıldır yas tutuluyor ve yasın ne faydası vardır?" sorularına cevap arayacağız...
Genel Haber
07 Ekim 2016 - 00:00