İsrail’in kanla çizdiği sınırlar, İran’ın direnişiyle sarsılıyor. Artık sığınaklardan çıkamayan bir İsrail var.
İsrail’in kanun tanımaz, kural tanımaz bir ülke olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Teknolojiyle ve bilimle ilerlemiş olabilir ama bu ilerlemeden insanlık nasibini alamamış.
Çevresi tamamen Müslüman ülkelerle çevrili bir devletin, bölgede bu kadar cüretkâr olması, kan ve gözyaşıyla beslenmesi, elbette yalnız başına başarılacak bir şey değil.
Filistin topraklarını işgal etti, Gazze’yi yıllardır yerle bir etti.
Kendisinin önüne kim çıktıysa yok etti, alan açtı, genişledi.
Bu tutumda yalnız mıydı? Elbette hayır.
ABD başta olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batılı ülkeler yetmedi; Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi Müslüman ülkeler de bu barbarlığa sessiz kaldılar.
Kimi açık destek verdi, kimi göz yumdu, kimi sadece izledi.
İsrail’in elli yıldır saldırdığı Filistin halkı Sünni Müslüman.
Peki ya destekleyen Arap ülkeleri? Onlar da Sünni Müslüman.
Ne garip değil mi? Aynı inanca sahip, ama biri işgal altında, öbürü işgalciyle kol kola.
Ama bu denklemde bir ülke vardı ki, Şia Müslüman olsa da safı belliydi: İran.
İran, Suriye ve Lübnan üzerinden yürüttüğü direniş hattıyla Filistin’e her zaman destek verdi.
Silah gönderdi, para gönderdi, psikolojik savaş yürüttü.
Lübnan’da Şii, Sünni ve Hristiyanlardan oluşan karma yapıya rağmen Hizbullah herkesin saygısını kazandı.
Hristiyanı da, Sünnisi de, Şiisi de Hizbullah’ın adaletinden emindi.
Hizbullah, Sünni Hamas’ı destekledi. İsrail’e karşı birlikte savaştılar.
Ve bir gün, Lübnan’dan gelen bir hamleyle İsrail yerle bir oldu.
33 Gün Savaşı’nda Hizbullah, İsrail’in yenilmezliğini tarihe gömdü.
İntikam hırsıyla pusuya yatan İsrail Hizbullah’ın Motorola cihazlarına yerleştirdiği patlayıcılarla binlerce askerini öldürdü, birçoğunu sakat bıraktı.
Ama İsrail boş durmadı.
Teknolojiyi devreye soktu. Suriye’yi hedef aldı.
Esad’ı “katil, mezhepçi, diktatör” ilan ettiler.
Sosyal medyayı, uluslararası diplomasiyi kullandılar.
Suriye’yi çökerttiler. Kuklalarını başa geçirdiler.
Bugün İsrail, Suriye semalarında cirit atıyor.
IŞİD’in başı Colani’yi tasmalı köpek gibi dolaştırıyorlar.
Ve şimdi sıra İran’da.
Hedef belli, İran’ı Fars, Türk, Kürt diye üçe bölmek.
Bölünmüş İran, ABD ve İsrail için çocuk oyuncağı.
Hem sömürecekler, hem yönetecekler, hem köleleştirecekler.
Ama İran’ın cevabı net oldu.
İsrail’in ilk saldırısına öyle bir yanıt verildi ki, İsrailliler sığınaklardan çıkamıyor.
Çıkabilenler ülkeyi terk ediyor.
İranlılar ise, bombaların düştüğü yerlerde “Merg ber Amerika! Merg ber İsrail!” sloganlarıyla direniyor.
İran’da hayat normal.
Gümrük kapılarında herhangi bir yoğunluk yok.
Türkiye’ye gelen İranlı kadar geri dönen de var.
Satılmışlar hariç herkes, vatanını savunmak için İran’da kalıyor.
İsrail’in troll ordusu ise boş durmuyor.
Yeni gündemler üretiyorlar.
Azerbaycan’ı hedef gösteriyorlar. Mossad ajanı gibi saçma senaryolar uyduruyorlar.
Oysa Azerbaycan da saldırıyı kınadı, hava üslerini İsrail’e kapattı.
Türkiye ise diplomasi yürütüyor, barış için elinden geleni yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıyı en sert şekilde kınadı.
MHP Lideri Bahçeli, “Bu saldırı Türkiye’yi hedef alıyor” dedi.
Ama birileri hâlâ ısrarla ortalığı karıştırmaya çalışıyor.
Bu da İran’a iyilik değil, bilakis kötülüktür.
Ve o kötülüğü servis edenler, İsrail ve onun kafadarlarıdır.
Gözünüzde büyüttüğünüz İsrail, dokunulmaz değilmiş.
Gördük, yaşıyoruz.