Tadı Kaçtı
Geçenlerde gazeteci-yazar Akay Aktaş hocamız ziyaretime gelmişti. Hasbihal ettik, dertleştik. Her zamanki gibi, eğitimci olmasının verdiği alışkanlıkla yine bir şeyler öğretiyor, Türk dilinin harikalığından bahsediyordu. Verdiği örneklerle söylediklerini destekliyordu.
Akay Hoca 80 yaşında. Ama sanki 40 yaşında gibi. Hâlâ bildiği yoldan dönmeyen, akşamdan akşama arslan sütünü yudumlayan, üç kadehin dışına çıkmayan bir alışkanlığı ve ilkesi var.
Sohbet sohbeti açarken rakıdan peynire gelmiştik. Ben, “Ezine peynirinin eski tadını arıyorum,” derken, iş insanı Kıyas Baştemur, “Eski kaşar peynirini bulmak mümkün mü? Etin, sütün, peynirin tadı kaçtı,” dediğinde, işte köşe yazımın başlığı dedim ve sümenime not ettim.
Tadı Kaçtı
Belki yaşlanıyoruz diye tatlar bize garip gelmiş olabilir.
Kim bilir, belki kokular da öyledir.
Bence değil. Mahallede pişen tandır lavaşının kokusu, mahallenin bir ucundan duyulurdu. O muhteşem koku ve tat… Üzerine sürülen “şor ve kere” yani lor ve tereyağı, ayrılmaz bir üçlü olurdu.
Bazı aşçılar der ya, “Yemeğimize sevgimizi kattığımız için lezzetlidir.”
Eskiden insanlar yaptıkları tüm işlere sevgilerini kattıkları için samimiyet vardı, tat vardı, tarifi anlatılamayan bir lezzet vardı.
Ama artık deri peyniri, kaşar peyniri, şor, kere, camış (manda) kaymağı, lavaş, Melekli şalağı, Karakoyunlu salatalığı eski tadında değil.
Organik tarımdan uzaklaşalı çok oldu.
Her şeyimiz kimyasal gübre ve katkı maddesiyle üretiliyor.
Düşünsenize:
• Adı deri peyniri, ama naylon bidon içinde.
• Adı kaşar peyniri, içinden patates çıkıyor.
• Adı camış sütü, içinden su çıkıyor.
• Adı verimli tohum, ama GDO’lu çıkıyor.
Yani anlayacağınız, her şeyi bozdular.
Hiçbir şey aslının aynısı değil. İçine mutlaka katkı maddesi eklenmiş ve orijinalliğinden eser kalmamış.
Aslına bakarsanız, insanların da tadı kaçtı.
İnsanlığın tadı kaçtı.
Her şey yapmacık ilerliyor. İnsanlar birbirlerine soyut yaklaşıyor. “Yürekten can gardaş, koşmu, emioğlu, dayıoğlu, köylüm, mahallelim” tabirleri olmadan, hatta çoğunlukla birbirini tanımadan yan yana yürüyüp gidiyor toplum.
Eskiden, aile dışında mahallenin büyüklerine bayramlaşmaya gidilirdi. Şimdi görmezden gelerek geçiliyor.
Eskiden, bayramlarda küsler barıştırılırdı. Şimdi fitneyi çoğaltıp insanları çatıştırıyorlar.
Eskiden, varlıklı olan olmayanlara yardım eder, el uzatırdı. Şimdi herkes daha çok biriktirme derdinde.
Eskiden, insanlarımız daha merhametliydi. Şimdi kimsede acıma hissi kalmamış. Herkes ezip, yıkıp, yok edip geçmek istiyor.
Eskiden, yalan söylemek büyük ayıp sayılırdı. Şimdi yalan sıradanlaşmış, insanlar birbirine kolayca iftira edebiliyor.
Eskiden, toplumun kınama mekanizması güçlü çalışırdı. Şimdi kimse kimseyi kınamaya cesaret edemiyor.
Umarım bu bayram vesile olur da insanlarımız özüne döner. Sağduyu hâkim olur, hoşgörü vazgeçilmezimiz olur.
Bayramınız mübarek olsun.
SELAMALEYKÜM ABİ BAYRAMANINIZ MUBAREK OLSUN SÖZÜNÜZE VE KALEMINIZE SAĞLIK SÖYLEDİKLERİNİZ AYNAN DOĞRU ŞİMDİ HERKES GEÇİÇİ DÜNYA MALLARIN PEŞİNE VE İNSANLARI DOLANDIRMA PEŞİNE DÜŞMÜŞ ŞUAN ŞEYTEN ARTIK KABUNA ÇEKILMIŞ ÇÜNKÜ ONUN İŞİNİ BİZ İNSANLAR FAZLASIYLA YAPIYORUZ. YAZIN İÇİN TEŞEKÜRLER SAYGILARIMLA Nevzat ALPASLAN