İkinci Karabağ savaşının üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bu savaş askeri tarihimiz açısından daha uzun yıllar tartışılacaktır. Özellikle modern savaş yürütme teknolojisini dünyaya ilk kez tanıtan Azerbaycan, dünya askeri tarihinde yeni sayfalar yazmıştır. Elbette savaşlar sadece teknolojik yeteneklerle değil, yeni nesil savaş felsefesini anlamak, doktrini uygulama, emir savaş şartlarında emir komuta kabiliyyetleri, komuta kontrol maharetoi savaşan askerlerin inanışları, zihni ve fiziksel hazırlıklarıyla da ölçülür. Öte yandan modern çağda, savaşların seyri ve sonucu üzerinde son derece önemli etkiye sahip küresel görüşler ve etki mekanizmaları da bulunmaktadır. Bunların her biriyle Vatan savaşı sırasında sık - sık karşılaşdık. Özellikle adaletin gücün yanında olduğu dünyamızda bu süreçler halen devam etmektedir.
Kardeş Türkiye Cumhuriyeti Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Agar beyle ikinci Karabağ savaşını ve bu savaşda bölgede yaşanan süreçleri bir kez daha tartışmaya çalıştık:
Abdullah Bey, sizi gördüğümüze sevindik. Karabağ savaşı sırasında ve savaş sonrası dönemde Azerbaycan ve Türkiye kamuoyu şahsınızın aktif analizlerinizi çok yakından takip etti. Tabii ki, devam eden süreçlerin kamuoyuna net bir şekilde iletilmesindeki rolünüz inkar edilmezdir ve bir azerbaycanlı gazeteci olarak şahsınıza teşekkür ederim. Elbette bu analizler genellikle belirli bir olay ve ya süreç için veriliyordu. Bu kez sizlere Karabağ savaşı ve sonrası hakkındaki genel görüşünüzü sormak istiyorum.
Çok teşekkür ederim. Hoş bulduk. Öncelikle belirtmek isterim ki, ikinci Karabağ savaşı yıllardır çözülmeyi bekleyen ama bir türlü çözülemeyen bir savaştı. Dolayısıyla bu savaş kaçınılmazdı. Savaşlar ne zaman olur? Her iki taraf için de müzakereler artık sonuç vermediğinde ve son çare olarak bir yüzleşme gerekli olduğunda olur. Azerbaycan, dünya toplumu tarafından kabul edildiği üzere, bu savaşta elbette haklı taraftır ve yıllarca topraklarını işgalden kurtarmak için tüm siyasi ve diplomatik araçları kullandı. Karşı taraf, yani Ermenistan savaşın olmaması için yer bırakmadı. Ama bu savaşı hızlandıran nedenler de vardı. Bilhassa temmuz 2020'de Tovuz olaylarında efsanevi general Polad Haşimov Paşa ve diğer subay ve askerlerimizin şehit edilmesi Azerbaycan'ın sabrını zorladı. Ermeni tarafının bu yöndeki saldırılarının asıl sebebi, Azerbaycan'ın bu kısımdan geçen doğal gaz, petrol ve uluslararası ulaşım yollarını kontrol altına almak istemesiydi. Bu, savaş sırasında ermeni karargahında ele geçirilen stratejik belgelerle de doğrulandı. Dolayısıyla savaş öncesi bu saldırılar yaklaşan savaşın ayak sesleriydi ve Azerbaycan büyük bir riskle karşı karşıyaydı ve bunu önceden hissediyordu.
Riskler nelerdi?
Yani Azerbaycan'ı üç parçaya böleceklerdi. Araz nehri kıyısı boyunca stratejik bir saldırı başlatacak ve Hazar denizi'nin petrol ve gaz sahalarına kadar ilerleyeceklerdi. Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan arasında aynı Zengezur koridorunda olduğu gibi bir toprak parçasını ele geçirmeye çalışacaklardı. Öte yandan geleceği öngörecek şekilde Azerbaycan'ın Doğusu ile Batısını tamamen ayıracaklardı. Böylece eğer savaş Ermenistan ve arkasındakıların istediği gibi olsaydı ülkeyi üçe böleceklerdi. Azerbaycan'ın önünde böyle bir risk vardı. Azerbaycan da savaşın başında böyle bir planı hissetmiş ve stratejisini buna göre hesaplamıştır.
Kesinlikle doğru. Bu nedenle savaşın ilk günlerinde güvendiği dost ve kardeş Türkiye ile çok yakın siyasi ve diplomatik ilişkiye girdi. Böylece Türkiye, saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü iradesiyle siyasi ve manevi olarak çok açık bir şekilde Azerbaycan'ın yanında yer aldı. Tovuz olaylarından sonra Türkiye zaten askeri ve siyasi düşüncesiyle bu savaşın yanında yer almıştır. Savaşın başında Ermeni askeri birlikleri Azerbaycan'ın sivil ve askeri tesislerine topçu saldırıları düzenledi. Bana göre ikinci Karabağ savaşı dünyanın çok küçük bir bölgesinde çok tehlikeli ve yeni nesil savaş'ın uygulandığı bir savaştı ve Azerbaycan bu mücadeleyi büyük bir başarıyla fedakarlık ve kahramanlıkla tamamlayarak muhteşem bir Zafere imza attı.
Tehlikeli derken neyi kastediyorsunuz?
Biliyorsunuz cephedeki Ohanyan bariyeri, şimdiye kadar diğer savaşlarda karşılaştığımız basit bir bariyer değildi. Normal kurallara göre, her birimiz I, II, III savunma hatları hakkında bilgiliyiz. Savaştan sonra, o cephe hattını ziyaret ettiğimde, ermenilerle olan tüm temas hatları boyunca bu tür savunma hattı inşa edildiğine bizzat tanık oldum: kalın beton duvarlar, aşılmaz tank bariyerleri, eksiperler, mayın tarlaları ve benzeri. Elbette Azerbaycan ordusu bu engelleri geçerken kayıplar verdi. Toplam şehit sayımızın 2914-e ulaştığını ve bunun üçte birinin ilk iki ve ya üç günde verildiğini unutmayalım! Savaş sırasında imha etmemize rağmen rusların ermenilere verdiği modern tanksavar kontrol sistemlerinin ilk günlerde ordumuzun ilerlemesi için büyük zorluklar yarattığını söylemeliyim. Ancak Azerbaycan özel kuvvetleri, Nahçıvan'dan gelen özel kuvvetlerle birlikte cephenin birçok yönünde büyük başarılar elde etti.
Özellikle Şuşa'yı düşmandan kurtarmakla öne çıktılar...
Sadece Şuşa'nın kurtuluşu değil. Özel kuvvetler, "N" kolordularla birlikte farklı yönlerden saldırılara katıldı. Bildiğiniz gibi Azerbaycan, Füzuli bölgesinin kurtarılmasından önce İran ile güney sınırındaki topraklarını işgalcilerden temizlemek için stratejik bir karar aldı ve o sırada cephenin iç bölgelerinde konuşlanmış özel kuvvetlerin bir kısmını geri çekerek sızma herekatı ile Cebraille birlikde sınır hattını çok kısa sürede ele geçirdi. Özellikle Cebrail topraklarında hem Ermenistan, hem de Azerbaycan özel kuvvetleri karşı karşıya gelirken Azerbaycan özel kuvvetleri büyük bir azim ve kahramanlıkla düşmanı mağlup etdi ve Cebrail işgalden kurtarıldı. Bunun üzerine Hadrut da düşmandan kurtarıldı. Hadrut'un duşmandan kurtuluşunun çok gösterişli bir operasyonun sonucu olduğunu da belirteyim. Bundan sonra Füzuli kurtarıldı. Bu operasyonlardan sonra ermeni tarafında büyük bir moral bozukluğu yaşandı. Tabii tüm bunlar özel kuvvetlerimizin diğer birimlerimizle birlikte büyük bir başarısıydı. Bundan sonra asıl görev Şuşa'yı kurtarmaktı. Şuşa harekâtını da biliyorsunuz ki burada özel kuvvetler çok güzel işler yaptı. Bilhassa mevcut Zafer yolunun yapılması Şuşa'ya giren birliklerin arkadan desteklenmesinde önemli rol oynamıştır. Şuşa operasyonunun çok mühteşem bir operasyon olduğunu belirtmeliyim. En önemlisi, özel kuvvetlerimizin Şuşa'ya Ermenilerin beklediği yerden değil, karşı taraftan - kuzeybatı tarafından girmesi karşı tarafı şaşırtmıştı. Ondan sonra Şuşa çevresinde iki-üç gün çok şiddetli çatışmalar oldu, çünkü ermenilere sürekli olarak Hankendi yönünden tedarikler devam ediyordu. Sonunda bu yol da kapatıldı ve Şuşa tamamen Azerbaycan askerlerinin kontrolüne geçti.
Bildiğiniz gibi Abdullah Bey, savaş sırasında Ermenistan'dan Karabağ'a herhangi bir hareket, Nahçıvan'daki ordu birlikleri tarafından sıkı bir şekilde kontrol ediliyordu. Hatta Başkomutan Sayın İlham Aliyev savaş sonrası yaptığı açıklamalarda bu konudakı görüşünü dile getirmiştir. Genel olarak ikinci Karabağ Savaşı sırasında ve bu zaferin kazanılmasında Nahçıvan'ın rolünü nasıl ifade edersiniz?
Öncelikle Nahçıvan özel kuvvetlerinin savaştakı rolünü çok iyi bildiğimi belirteyim. O özel kuvvetlerin başındaki kişilerle de tek-tek görüştüm, sohbet etdim. Ayrıca nasıl savaştıklarını ve hangi kahramanlıkların onları farklı kildığını da yazdım. Nahçıvan'dakı özel kuvvetlerin Azerbaycan'daki özel kuvvetlerle ortak harekatı çok gösterişliydi ve bu zaferin kazanılmasına da yansıdı. Öte yandan, bildiğimiz gibi, savaş sırasında ordumuz bu savaşa Nahçıvan yönünden katılmadı, yalnız Nahçıvan'da, ordunun her an savaşa hazır hale getirilmesi ve beraberindeki silah ve teçhizatın bakımını yapması buradakı irtibat hattının muharebeye hazır durumda olması, tedbir gelişdirme-yığınak güç angaje etme ve psikolojik olarak ermeni tarafını etkiliyordu. Ayrıca Nahçıvan'dan Karabağ istikametine giden yolun sıkı bir şekilde kontrol edilmesi birliklerimizin oradakı düzgün hareketi açısından büyük önem taşıyordu.
Bir konu hakkında görüşünüzü öğrenmek istiyorum. Bugün dünyada önemli ticaret yollarının geçtiği bölgelerin, o bölgelerin güvenliği açısından da büyük önem arz ettiği aşikardır. Yani ticaret yolları ile ilgilenen ülkeler bu yolların güvenliği ile de ilgilenmektedir. Bu açıdan bakıldığında Zengezur koridoru Nahçıvan'ın güvenliğinde nasıl bir rol oynayabilir?
Biliyorsunuz Zangezur koridoru'nun açılması Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin ortaklaşa imzaladığı anlaşmaya yansıdı. Ancak savaşın bitiminden iki buçuk yıl geçmesine rağmen bu alanda hiçbir adım atılmadı. Nedeni ne? Nedeni çok basit: Bu koridor şimdiden birçok güclerin çıkarlarının tokkuşduğu bir alan haline geldi. Ancak koridorun açılması burada iştirak eden Rusya'nın, Azerbaycan'ın, Ermenistan'ın hatta İran'ın bile işine geliyor. Ama ortada ne görüyoruz? Mesela, İran bunu kırmızı çizgisi olarak görüyor, Ermenistan zaman-zaman farklı bir şeyler söylüyor. Ancak dediğimiz gibi buradaki ülkelerin her biri bundan faydalanabilir. Aynı zamanda bu proje Çin'in ve diğer Avrupa ülkelerinin de çıkarınadır ve her biri bundan yararlanmak istemektedir. Bir şeyi unutmayalım ki, Zangezur koridoru bizim hakkımız. Bu hakkımızı ya barış yoluyla ya da zorla kullanacağız. Bu koridorun açılmasıyla Nahçıvan'ın güvenliği ön plana çıkacak. Yani ekonomik çıkarlara dayalı bir zorunluluk haline gelecektir.
Abdullah bey, özel kuvvetlerle yaptığınız görüşmeleri not ettiğinizi söylemiştiniz. Bununla ilgili yeni bir projenizmi var?
Evet, ikinci Karabağ Savaşı ile ilgili kitabım üzerinde çalışıyorum. Bunun için on yedi ay harcadım. Bunun dokuz ayı Azerbaycan'da, sekiz ayı Türkiye'de. Bu kitabı yazmak için doğrudan savaşa dahil olan yaklaşık 400 kişiyle konuştum. Bu görüşmelere başta Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Kerim Valiyev, Hava Kuvvetleri Komutanı Ramiz Tahirov, Özel Kuvvetler komutanı Hikmet Mirzeyev, tüm ana karargah, kolordu ve ayrı-ayrı askeri birliklerin komutanları başta olmak üzere çok sayıda subay ve asker katıldı. Şu anda yazdığım materyal 1500 sayfa ve sonunda 2000 sayfaya da ulaşabilir. Ve bir şey daha söyleyeyim ki bu ciltte ve seviyede dünyadakı herhangi bir savaşla ilgili kitap yazılmamıştır ve bu kitabın Azerbaycan'a ithaf edilmiş olmasının benim için ayrı bir önemi vardır. Şükürler olsun Allah bana böyle bir iş yapmayı nasib etdi.
Kitabın adı ne olacak? benim için çok ilginçti...
Kitaba "Karabağ Destanı" adını verdim, "Karabağ Savaşı" da olabilir. İşler bitdikden sonra adı net olarak bilinecek.
Abdulla Bey, bu harika çalışmalarınızda başarılar diler, sizinle sohbet etmenin çok keyifli olduğunu da eklemek isterim. Umarız kitabınız en kısa zamanda yayımlanır. Aynı zamanda, sorularımızı yanıtlamak için zaman ayırdığınız için bir kez daha teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim, benim için de çok hoş oldu. Herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle.
Sabuhi Hasanov “Şark kapısı” gazetesi Nahçıvan, Azerbaycan