Ermeni diasporası ve Türkiye'deki işbirlikçileri tarafından
yapılanlara ortak tavır almanın zamanının geldiği hepimizin malumudur.
Bu nedenle Federasyonumuzun önderliğinde Ankara'da bir araya gelinmeli,
tarihi gerçekleri içeren, her hangi bir kızgınlık ve aşırılık içermeyen
(çünkü kızgınlık, haklıyken haksız pozisyona düşürebilir), olgun ve
anlaşılır bir
bildiri hazırlanmalı ve bu bildiri fotoğraf ve slayt ya da Hocalı'da çekilip yayınlanan cd gösterimi ile desteklenerek kamuoyu bu konuda bilgilendirilmelidir.
Hiç bir şekilde bezginlik ya da moral bozukluğuna meydan vermemeliyiz, zira karşı tarafın gayesi zaten budur, bizleri psikolojik olarak çökerterek bıktırmak ve mücadeleden vazgeçire rek yalanlarını tarihi gerçeklerin önüne geçirerek hem Türk Kamuoyu ve Gençliğini, hem de dünya kamuoyunu bu yalanlara inandırmak için zemin hazırlamaktır.
Bu nedenle bıkmadan, usanmadan bu konudaki gerçekleri önce kendimize, yani Türk kamuoyuna anlatmalıyız, çünkü bu "dahili bedhahlar" ve hainler, harici düşmanlardan daha etkili ve tehlikelidirler. Yaptıkları hainliği "insanlık, insancıllık" kisvesi altında ve haince metodlarla sunarak, özellikle, gerekli eğitimden ve okuma alışkanlığından uzak Türk Gençliğini zehirlemektedirler.
Oysa bu konuda (soykırım) BM'nin 1948 tarihli "Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi" bir tanım yapmış ve soykırımı " Irk, milliyet, etnik ve din farklılıkları nedeniyle insan gruplarının yok edilmesi" olarak tanımlamıştır.
1915' teki "tehcir" ile birinci dünya savaşında yaşananların Ermeniler açısından bu tanımlamaya uymadığı, tam aksine, Iğdır'da, Kars'ta, Erzurum'da ve Çukurova'da Ermenilerin Türklere karşı sistemli olarak yaptıklarının ( Camilerde toplayarak yakmalar, fırınlarda yakmalar ve köylerdeki toplu öldürmeler vs) BM'nin soykırım tanımına bire bir uymaktadır.
Kaldı ki, yüz yıl öncesine gitmeye bile gerek yoktur! Ermeni katillerin 1992'de Hocalı'da ve diğer Azerbaycan yerleşkelerinde yaptıkları günümüz teknolojik imkanlarıyla kayıt altına alınmıştır ve resmen bir toplu kıyım, diğer bir ifadeyle "soykırım"dır.
Tüm bu gerçekleri, vicdanlara- vicdanı olmayanları bir kenara bırakarak- haykırmalı ve haklı davamızı devam ettirmeliyiz. Aksi takdirde, gemi azıya almış bu azgınların yaptıklarının hukuki sonuçlarıyla karşı karşıya kalırız. Bunlar da; yarınlarda, özellikle ABD'li sigorta şirketleri kanalıyla gündeme getirilecek olan TAZMİNAT ve akabinde TOPRAK TALEBİ olacaktır.
Bunların önüne geçmenin yolu, yukarıda da vurguladığım gibi, iftirala ra karşı gerekli çalışmaları yapmak ve aynı zamanda, bu çerçevede diaspora görevimizi de yerine getirmektir. Bu konuda her bir Derneğimizin ve hatta üyelerimizin üzerine düşeni yapmaya çalıştığına şüphe yoktur. Ancak GÜN, GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRME GÜNÜDÜR.
Bu vesileyle hepinizin, tüm hemşehrilerimizin yeni yılını ve Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik Gününü kutluyor, selam ve saygılar sunuyorum,
YAKUP BULUT
ADANA AZERBAYCAN KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
bildiri hazırlanmalı ve bu bildiri fotoğraf ve slayt ya da Hocalı'da çekilip yayınlanan cd gösterimi ile desteklenerek kamuoyu bu konuda bilgilendirilmelidir.
Hiç bir şekilde bezginlik ya da moral bozukluğuna meydan vermemeliyiz, zira karşı tarafın gayesi zaten budur, bizleri psikolojik olarak çökerterek bıktırmak ve mücadeleden vazgeçire rek yalanlarını tarihi gerçeklerin önüne geçirerek hem Türk Kamuoyu ve Gençliğini, hem de dünya kamuoyunu bu yalanlara inandırmak için zemin hazırlamaktır.
Bu nedenle bıkmadan, usanmadan bu konudaki gerçekleri önce kendimize, yani Türk kamuoyuna anlatmalıyız, çünkü bu "dahili bedhahlar" ve hainler, harici düşmanlardan daha etkili ve tehlikelidirler. Yaptıkları hainliği "insanlık, insancıllık" kisvesi altında ve haince metodlarla sunarak, özellikle, gerekli eğitimden ve okuma alışkanlığından uzak Türk Gençliğini zehirlemektedirler.
Oysa bu konuda (soykırım) BM'nin 1948 tarihli "Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi" bir tanım yapmış ve soykırımı " Irk, milliyet, etnik ve din farklılıkları nedeniyle insan gruplarının yok edilmesi" olarak tanımlamıştır.
1915' teki "tehcir" ile birinci dünya savaşında yaşananların Ermeniler açısından bu tanımlamaya uymadığı, tam aksine, Iğdır'da, Kars'ta, Erzurum'da ve Çukurova'da Ermenilerin Türklere karşı sistemli olarak yaptıklarının ( Camilerde toplayarak yakmalar, fırınlarda yakmalar ve köylerdeki toplu öldürmeler vs) BM'nin soykırım tanımına bire bir uymaktadır.
Kaldı ki, yüz yıl öncesine gitmeye bile gerek yoktur! Ermeni katillerin 1992'de Hocalı'da ve diğer Azerbaycan yerleşkelerinde yaptıkları günümüz teknolojik imkanlarıyla kayıt altına alınmıştır ve resmen bir toplu kıyım, diğer bir ifadeyle "soykırım"dır.
Tüm bu gerçekleri, vicdanlara- vicdanı olmayanları bir kenara bırakarak- haykırmalı ve haklı davamızı devam ettirmeliyiz. Aksi takdirde, gemi azıya almış bu azgınların yaptıklarının hukuki sonuçlarıyla karşı karşıya kalırız. Bunlar da; yarınlarda, özellikle ABD'li sigorta şirketleri kanalıyla gündeme getirilecek olan TAZMİNAT ve akabinde TOPRAK TALEBİ olacaktır.
Bunların önüne geçmenin yolu, yukarıda da vurguladığım gibi, iftirala ra karşı gerekli çalışmaları yapmak ve aynı zamanda, bu çerçevede diaspora görevimizi de yerine getirmektir. Bu konuda her bir Derneğimizin ve hatta üyelerimizin üzerine düşeni yapmaya çalıştığına şüphe yoktur. Ancak GÜN, GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRME GÜNÜDÜR.
Bu vesileyle hepinizin, tüm hemşehrilerimizin yeni yılını ve Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik Gününü kutluyor, selam ve saygılar sunuyorum,
YAKUP BULUT
ADANA AZERBAYCAN KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ