AK Parti MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Mücahit Arınç, "Terörsüz Türkiye" hedefiyle kurulan Milli Birlik ve Kardeşlik Komisyonu’nun tarihi bir adım olduğunu söyledi.
AK Parti MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Mücahit Arınç, 28. Dönem üçüncü yasama yılı sonrası düzenlediği basın toplantısında hem Ankara’da ve TBMM’de yürüttüğü yasama çalışmalarını hem de yaz tatilinde Manisa’da gerçekleştirdiği saha ziyaretlerini değerlendirdi. Türkiye’nin en önemli gündemlerinden birinin "Terörsüz Türkiye" çalışması olduğunu kaydeden Arınç, Mecliste Milli Birlik ve Kardeşlik Komisyonu’nun kurulduğunu hatırlatarak, "Terörsüz Türkiye dediğimiz ve bugün Milli Birlik ve Kardeşlik Komisyonu olarak Mecliste çalışmalarını başlatan bir komisyon var. Bu komisyona İYİ Parti dışında bütün partiler üye verdiler ve üyeleriyle birlikte temsil ediliyorlar. Bunun amacı artık girilen bu yolda yıllardır Türkiye’nin başında bir terör belası var. Bölgesel olarak da etrafımızda Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada tabii ki buna DEAŞ’da, IŞİD’de dahil olmak üzere çok ciddi bir çemberin altındaydık. Bununla birlikte insan kaynağımızı kaybettik. Binlerce insanımızı şehit verdik, gazilerimiz var. Ailelerimizde travmalar yaşadık. Ama artık dünya kendi içinde her ülkenin kendi meselelerini halledip konsolide olmasını gerektirecek bir hale geldi. Güvenlik ön plana çıktı ama bu güvenliğin alt kırılımı da sadece silahlı mücadele değil, bazı meseleleri kendi ölçeğinde de bitirebilme iradesini ortaya koyabilme. O yüzden Türkiye olarak başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekten güçlü iradesiyle Sayın Devlet Bahçeli’nin bir çıkışı oldu ve onun devamında bir komisyon kuruldu. Burada konuşulan konular tutanak altına alınıyor ve açıklanacak. Burada çoğunlukta uzlaşılan konular, maddeler bir kenara not alınacak ve ilgili maddelerde yani ceza kanunlarında veyahut da anayasada ilgili yerlerde bir değişiklik gerektirirse çoğunluğun mutabakatı ile buralarda da değişikliklere gidilecek. İkincisi tabii bunun halka, sosyolojiye, insanlarımıza anlatılabilmesi lazım doğru bir şekilde. Burada da yine aynı şekilde temsilciler dediğimiz yani odalar, sendikalar, dernekler, başkanlıklar, bunların ziyaretleri, şehit ailelerimiz, gazi derneklerimiz aynı şekilde onlardan hem geri bildirimler alıyoruz hem onlarla süreçleri bir vesileyle konuşarak istişare ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın kurduğu ve koyduğu irade birinci olarak şu; kesinlikle terör örgütlerinin hepsi silah bırakacak. Bizde ve etrafımızda bütün bölgelerde süreç terör örgütlerinin silah bırakmasıyla nihayete erer. Bu birinci şart. İkinci şart; bir pazarlık veyahut da devletle bir pazarlık değil. Bu sosyolojik olarak da, gerçek realite olarak da Türkiye terörle mücadele etti ve onurlu bir şekilde devlet kendi bağımsızlığını ve üniter yapısını korumak için mücadele etti, bunda muvaffak oldu. Artık terör örgütleri de bu işin silahla olmayacağını anlamış durumda. Bu da ikinci realite. Bu irade ve toplum olarak buna sahip çıkarsak bunun üstesinden geleceğiz. Ve artık daha güçlü bir Türkiye, hep beraber yaşama arzusunu daha güçlü haykıran bir Türkiye olarak yola devam edeceğiz" dedi.
"Enflasyonu tek haneye indireceğiz"
Ekonomik sıkıntılara da değinen Arınç, en önemli hedeflerinin enflasyonu tek haneli rakamlara indirip toplumun alım gücünü artırmak olduğunu söyledi. "Son yıllarda özellikle yüksek enflasyona bağlı olarak yaşadığımız bir hayat pahalılığı var" diyen Arınç, "Büyük şehirler başta olmak üzere tabii kira fiyatlarının çok yüksek olması, alım gücünün düşmesi, paramızın kısmen enflasyon karşısında değer kaybına uğramasıyla birlikte tabiri caizse yeni bir ekonomi yol haritası açıklandı. Burada da temel hedefimiz şudur; birincisi 2026 ve 2027’de artık enflasyonu tek haneye indirecek şekilde bir yol haritası. Enflasyon tek haneye inerse eğer alım gücümüz, toplumdaki desteklenmesi gereken gruplar başta olmak üzere paramızın tekrardan değer kazanmasıyla birlikte refah artışımız olacak. Desteklenmesi gereken gruplara çalışmalarla desteklemeler yapılacak. Ama ana hedefimiz enflasyonun tek haneye indirilmesi, faizlerin kademeli olarak realitede aşağı çekilmesi ve bu denge sağlandıktan sonra asgari ücretten başlayarak toplumdaki her kısımdaki desteklenen gruplar aldığı parayla hayatını normal şartlarda idame edebilmeli. Aşağıdakiler ve yukarıdaki küçük bir kesim arasında uçurum açılmaya başladı. Bizim bu uçurumu tekrardan kapatıp, toplumun genel refahını, toplumun kahir ekseriyetini tekrardan hayatını idame edebilir hale getirmemiz lazım. Bunun için de bugünün realitesi, gerçekliği ekonomide birinci hedef, paramızın değer kaybına uğramaması için yüksek enflasyondan kurtulmamız lazım" şeklinde konuştu.
İzmir ve Manisa arasındaki su sorunu
Son aylarda İzmir’in yaşadığı su sıkıntısı üzerine İZSU’nun Manisa’daki su kaynaklarından yeni sondajlar açmak istemesiyle başlayan tartışmalara da değinen Arınç, şunları söyledi:
"1980 yılından bu yana DSİ ile İZSU ve İzmir’le içme suyu ve çevre suyu değerlendirme ve paylaşım protokolü var. Bu su havzalarında suyumuz azaldı. Sondajlarımız çok derine inmeye başladı ve maliyetli hale gelmeye başladı. Zaman zaman İZSU şunu şu şekilde talep ediyordu; ’Ben buradaki hakkım olan eskiyen kuyularımı ölçeği, çapı ve tahsisi değiştirmeyecek, geçmeyecek şekilde eskiyen kuyuları yenileyeyim.’ Bu talep olumlu bir şekilde ’evet’ karşılığı buldu. DSİ’nin onayıyla bu kuyular yenilendi. Ancak Tahtalı Barajı ve diğer alanlarda da su kaynakları düştüğü için tekrardan Sarıkız Havzası’na geliyorlar ve yeni sondaj açma istekleri oluyor. Şehirler, hatta ülkeler arasında artık su savaşları olacak. O kapsama getirmemek lazım. Ama herkesin kendi içinde bu ciddiyette davranıp, projeler geliştirip buna uygun hareket etmesi lazım. Bizim İzmir’le kendi aramızda istediğimiz, arzu ettiğimiz şey onların yeni kaynaklar veya başka kaynaklardan faydalanması, mercilerin konuşarak anlaşarak bir ortak noktada hakkaniyet içinde olması gerekiyor. Ama bizim arzumuz artık Manisa’nın hakkı olan, Manisa’nın da ihtiyacı olan suyun paylaşımı noktasında yeni sondajların onlara verilmemesi. Hakkaniyetli bir şekilde bunun çabası içinde de olacağız. Ben Tarım Bakanımızla da görüştüm. DSİ ile de ilgili yerlerle de görüşüp bu meselenin şehirlerarası su savaşlarına dönmeden ama Manisa’nın da hakkının yenmemesi açısından en doğru şekilde nasıl düzenlenebilir, tadil edilebilir, bu meseleyi de gündemimize aldık."
Yorumlar
Kalan Karakter: