Hakkıntezahürü ile batılın tezahürü karşı karşıyadır. Batıla, hem de her türlü aldatıcı maskesine rağmen nasılkarşı durulur, maskesi nasıl alaşağı edilir ve Hakkın erleri nasıl bir duruş sergiler, Kıyamete kadarbütün insanlığı Sırat’ul Müstakim’e hidayet eden Kur’an ve sünnetin pratiğe yansıması nasıl olur, ÖzMuhammedî İslam, nifak perdesine bürünmüş, hak maskesi takmış batıl karşısında, sayıca az da olsa,bütün imkânlar aleyhte de olsa ne yapar?… Bütün bunların hepsi orada o mekânda, Kerbela’da ortayakonmuştur… Basiret sahipleri için apaçık Furkan olmuştur Kerbela… Kalın ve silinmez çizgilerle Hakile batıl bir kez daha aşikâr edilmiştir…Kerbela, sadece tarihi bir olay değildir ki, onu unutalım… Kerbela evrensel bir duruşun adıdır…Kerbela’yı sadece bir mekâna hapsetmek, bu olayı bir zaman dilimi ile kısıtlamak, Aşura’yı, olmuşbitmiş bir olayın olduğu gün olarak nitelemek, insanlığa zulümdür… O zamanın batıl safınınkomutanları da bunu murad etmiş, Kerbela’yı alelade bir mekân, Aşura’yı da alelade bir gün olaraktanıtmak için olmadık münafıklıklar sergilemişlerdi… Ama Hakkın temsilcileri, kanla yazdıkları buyüce duruşu, yine nice zorluklara, tahammül edilmez eziyetlere rağmen tarihe ulaştırmışlardır… Evet,Kerbela evrenseldir, ister hak safının, ister batıl safının öncüleri olsun onlar da evrensel bir duruşunöncüleridir… nasıl ki, Firavun zulmün öncüsü ise Yezid de öyledir… Nasıl ki Hz.Musa (a.s.) Hakkın,adaletin, kurtuluşun imamı ise, İmam Hüseyin de (a.s.) öyledir…Eğer “Kerbela hadisesi artık baydı, ikide bir gündeme neden getiriliyor?” diye isyan ediliyorsa,bu isyanın önce Yüce Rabbimize yapılması gerekmez mi? Çünkü hak ve batıl mücadelesini YüceKitabında anlatarak evrenselleştire bizzat O’dur (c.c.)…Kur’an’da Buruc suresinde Ashab-ı Uhdud’dan söz edilir… Buruc suresinin ilk on ayeti, ateş doluhendeklere atılan müminlerden ve onlara bu işkenceyi yapan zalimlerden bahseder:1-Burçlarla dolu göğe andolsun,2-Vadedilmiş güne (kıyamete) andolsun, 3,4,5-Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (müminleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir.6,7-O vakit, ateşin etrafında oturmuş, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı. 8,9-Onlar müminlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye layık Allah'a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah her şeye şahittir.10-Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.Ashab-ı Uhdud ( Hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar) olayı, İslamiyet’ten çok önce vuku bulanbir olaydır… Ama Yüce Rabbimiz, onu yüce kitabında bize kıssa olarak anlatmakta ve o zalimlerilanetlediğini belirtmektedir… Bundan ne murad edilmektedir? Asahab-ı Uhdud olayı da “tarihte vukubulmuş olaylardan bir olay” değil midir? Neden Yüce Rabbimiz onu kitabında ölümsüzleştirmekte vebizlere de “ibret almak için” nakletmektedir?Bu olay ile Kerbela’da vuku bulan o zulümler arasında bir paralellik yok mudur? O zalim Hendekashabını lanetleyen Yüce Kitabımız’dan hareketle Kerbela’daki zulümleri lanetlemek ve onlardan beriolduğunu haykırmak neden “bıkkınlık” veriyor birilerine? Ateş dolu çukurlara atılarak işkence edilenmüminlerin anıldığı gibi Kerbela mazlumlarını anmak ve onlara “taraf” olduğunu haykırmak nedenyadırganıyor, öteleniyor?Kerbela hadisesinden bahsedilmesini hazmedemeyenler veya ondan gereken dersi alamayanlar Burucsuresine, Ashab-ı Uhdud kıssasına baksınlar… Ve eğer itiraz edeceklerse de itirazlarını Yücerabbimize ve onun kitabı olan Kur’an-ı Kerim’e yapsınlar…Yüce Rabbimiz Tekvir Suresi’nin 8 ve 9. Ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:“Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda…” (Tekvir 8,9)Burada kastedilen, cahiliye dönemindeki müşriklerin kızlarını diri diri toprağa gömmesi olayıdır…Onları, kızlarını diri diri gömen zihniyeti kitabında zikrederek evrenselleştiren ve bizlere tanıtan YüceRabbimizin bu tanıtımından hareketle Kerbela’da Ehl-i Beyt’in o küçücük kız çocuklarına yapılanları zikretmek ve “Kendi dinine, kendi dininin kutsallarına” , hem de yine bu din adına yapılan zulümleri hatırlamak ve hatırlatmak neden yadırganıyor?Ve rahmet peygamberinin, alemlere rahmet olarak getirdiği Rahmet dinini, vefatından sadece 50 yıl sonra Buruc suresinde belirtilen zulümlere rahmet okutacak kadar zalim bir çehreye nasıl çevirdiler? Yezid’in temsil ettiği o “İslam”, öz Muhammedi İslam mıdır? Yezid’in “hilafete” (daha doğrusu saltanata) geçişinin daha ilk yılı dolmadan işlediği aşağılığın en alt derecesini gösteren bu cinayetleri işleyen “Müslümanlar”, rahmet dininden bu zulmü anlar hale nasıl geldiler? Bu birden bire mi oldu? Bunların sorgulanması, o sürecin hayatımızı tanzim ederken iyi tahlil edilmesi ve “Sırat’ul Mustakim’in tanınması için ibretle gözden geçirilmesi neden rahatsızlık veriyor? Kerbela’yı anlamaya çalışmak yerine o olay karşısında gözlerini kapatmak, sadece nurdan kendinimahrum etmektir… Tercih elbette her kesin kendisinindir…Ali KIRAN
Genel Haber
Yayınlanma: 05 Ekim 2016 - 00:00
ASHAB-I UHDUD VE KERBELA
Bismillah… Kerbela hadisesi, hem kapkara sayfaları ile hem nurlu bembeyaz sayfaları ile kıyamete kadar inananların kılavuzudur. Çünkü orada Kur’an-ı Natık’ın batıl ile apaçık bir mücadelesi vardır.
Genel Haber
05 Ekim 2016 - 00:00