İslam Peygamberi (s.a.a) hicretten sonra tam 10 yıl yaşadılar. Hicri 28 Sefer 10ncu yılda vefat ettiler. Peygamberimiz vefat ederken İmam Hüseyin a.s 6 yaşındaydılar. İmam Ali ibn Ebu Talib Resul-i Ekrem’in s.a.a vefatından 30 yıl sonra yani 21 Ramazan 40ncı yılda Küfe’de şehit oldular. İmam Ali’den a.s sonra İmam Hasan a.s 6 ay halife oldular, ancak şartların gereği Muaviye ve Emevilerin oyun ve hilelerini bastırmak için sulh yapmak zorunda kaldı. (konuyla ilgili geniş bilgi için İmam Hasan’ın a.s barışı adlı kitaba başvurulabilir.) Biz Muharrem ayının ilk on gününü Kerbela ve İmam Hüseyin a.s ile ilgili konuları işleyeceğimizden dolayı, olayı tam baştan (Peygamberimizin zamanından) alamadık. İmam Hasan a.s Muaviye ile yaptığı sulhun metninde çok önemli birkaç şart vardı, ezcümle şartların birisi Muaviye’den sonra Halifelik İmam Hasan’ın a.s olacaktı. Muaviye İmam Hasan’da a.s yaşça büyüktü, doğal olarak Muaviye daha erken ölecekti. Ama sadece buna yetinilmemiş bu şart genişletilmişti, eğer İmam Hasan’a bir şey olursa! İmam Hüseyin halife olacaktı. İmam Hasan a.s Muaviye’nin teşvikleriyle kendi eşi Cu’de tarafından zehir verilerek şehit edildi. (28 Sefer yıl 50) İmam Hüseyin a.s, -Muaviye anlaşmanın maddelerine bağlı kalmasa bile- anlaşmaya sadık kalıp Muaviye’nin cehennemi boylamasını bekledi. Ahde sadık kalma anlaşmalara bağlı kalmak, hem geçmişte ilkel toplumların hem de günümüzde medeni toplumların en ana ve esas ilkelerindendir. Peygamber soyuna yakışan ahdine vefa göstermek Ebu Süfyan soyuna da ahdi bozma yakışırdı.
Muaviye hayatta olduğu müddette İmam Hüseyin a.s herhangi fiili bir harekete geçmedi. Ama Muaviye dereki boyladıktan sonra, halifeliği saltana çevirmiş, hiç de liyaketi olmayan oğlu Yezid’i yerine tayin etmiş ve kendisinden İslam dünyasında üç kişiden biat almadıkça saltanatının tehlikede olduğunu söylemişti. Yezid’de babasının vasiyetini yerine getirmiş, hilafeti ele geçirir geçirmez, Medine valisi olan Beni Ümeyye oğullarından Kur’an’ın da fasık diye hitab ettiği Velid ibn Utbe’ye şöyle bir mektup yazdı: Hüseyin ibn Ali’den, Abdullah ibn Zübeyr’den ve Abdullah ibn Ömer’den hemen biat al, onları iyice sık sakın onlara fırsat verme. Velid ibn Utbe mektubu aldı Medine’nin eski valisi olan Mervan ibn Hakem ile meşveret etti o da bu işin hemen gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi, böylece hemen İmam Hüseyin’i a.s çağırdılar. İmam Hüseyin a.s Haşimileri toplayıp durumu bildirdi, sebebini sorduklarında İmam şöyle buyurdular: Öyle sanıyorum ki Muaviye cehennemi boyladı, bunlar biat almak için beni çağırıyorlar. İmam Hüseyin a.s Velid’in yanına hazırlıklı gitti.
İçeriye girdiğinde aynen beklediği gibi Velid Yezit için kendisinden biat istedi. İmam; Benim gibi birisinin gecenin bu vaktinde gizlice biat etmesinin bir faydası olmaz, bize fırsat tanı yarın veya başka zaman bu işi değerlendirelim. Velid bunu mantıklı buldu, ancak Mervan kaş-göz işaretiyle sakın mühlet verme hemen boynunu vur veya biat at işaretinde bulundu. İmam kendisine kızarak şöyle seslendi:”Ey Zerka’nın çocuğu, sen mi beni öldüreceksin yoksa velid mi? Yalan söyledin ve günah işledin” daha sonra Velid’e şöyle dedi: “Ey vali! Bizler nübüvvet hanedanı ve risalet medeni, meleklerin gidip geldiği (dolaştığı) ve Allah’ın rahmetinin (kendilerine) indiği kimseleriz. Allah Teala İslam’ı bizimle (Hz. Muhammed s.aa ile) başlatmış ve bizimle Hz. Mehdi A.f sona erdirilecektir. Ama benden kendisine biat almak istediğin şarap içen elini suçsuz insanların kanına bulayan ilahi düsturları ayaklar altına alan, alenen ve halkın gözü önünde fısk-u fucura başvuran bir şahıstır. Acaba benim gibi parlak geçmişe sahip ve soylu bir aileye mensup bir kimsenin böyle fasit bir adama biat etmesi doğru olur mu? Fakat bu hususta biz ve siz geleceği nazara almalıyız; o zaman da hilafet ve biat makamına hangimizin daha layık olduğunu göreceksiniz.
Bu sözlerle Kerbela hareketinin temelleri atılmış oldu. Olaylar böyle gelişmeye başladı.
Muaviye hayatta olduğu müddette İmam Hüseyin a.s herhangi fiili bir harekete geçmedi. Ama Muaviye dereki boyladıktan sonra, halifeliği saltana çevirmiş, hiç de liyaketi olmayan oğlu Yezid’i yerine tayin etmiş ve kendisinden İslam dünyasında üç kişiden biat almadıkça saltanatının tehlikede olduğunu söylemişti. Yezid’de babasının vasiyetini yerine getirmiş, hilafeti ele geçirir geçirmez, Medine valisi olan Beni Ümeyye oğullarından Kur’an’ın da fasık diye hitab ettiği Velid ibn Utbe’ye şöyle bir mektup yazdı: Hüseyin ibn Ali’den, Abdullah ibn Zübeyr’den ve Abdullah ibn Ömer’den hemen biat al, onları iyice sık sakın onlara fırsat verme. Velid ibn Utbe mektubu aldı Medine’nin eski valisi olan Mervan ibn Hakem ile meşveret etti o da bu işin hemen gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi, böylece hemen İmam Hüseyin’i a.s çağırdılar. İmam Hüseyin a.s Haşimileri toplayıp durumu bildirdi, sebebini sorduklarında İmam şöyle buyurdular: Öyle sanıyorum ki Muaviye cehennemi boyladı, bunlar biat almak için beni çağırıyorlar. İmam Hüseyin a.s Velid’in yanına hazırlıklı gitti.
İçeriye girdiğinde aynen beklediği gibi Velid Yezit için kendisinden biat istedi. İmam; Benim gibi birisinin gecenin bu vaktinde gizlice biat etmesinin bir faydası olmaz, bize fırsat tanı yarın veya başka zaman bu işi değerlendirelim. Velid bunu mantıklı buldu, ancak Mervan kaş-göz işaretiyle sakın mühlet verme hemen boynunu vur veya biat at işaretinde bulundu. İmam kendisine kızarak şöyle seslendi:”Ey Zerka’nın çocuğu, sen mi beni öldüreceksin yoksa velid mi? Yalan söyledin ve günah işledin” daha sonra Velid’e şöyle dedi: “Ey vali! Bizler nübüvvet hanedanı ve risalet medeni, meleklerin gidip geldiği (dolaştığı) ve Allah’ın rahmetinin (kendilerine) indiği kimseleriz. Allah Teala İslam’ı bizimle (Hz. Muhammed s.aa ile) başlatmış ve bizimle Hz. Mehdi A.f sona erdirilecektir. Ama benden kendisine biat almak istediğin şarap içen elini suçsuz insanların kanına bulayan ilahi düsturları ayaklar altına alan, alenen ve halkın gözü önünde fısk-u fucura başvuran bir şahıstır. Acaba benim gibi parlak geçmişe sahip ve soylu bir aileye mensup bir kimsenin böyle fasit bir adama biat etmesi doğru olur mu? Fakat bu hususta biz ve siz geleceği nazara almalıyız; o zaman da hilafet ve biat makamına hangimizin daha layık olduğunu göreceksiniz.
Bu sözlerle Kerbela hareketinin temelleri atılmış oldu. Olaylar böyle gelişmeye başladı.