” İl Başkanı Yikit “Bunun yanı sıra Doğubayazıt İlçesinde DTP parti
yöneticilerinin basın açıklamasından sonra yürüyüşe geçmesi polis
engeline takılan bir vatandaşımız şehit olmuştur.”dedi.
Yikit ”Geçtiğimiz haftalarda Balıkesir'in Altınova beldesinde gençler arasında çıkan tartışmanın Kürtlere ait işyeri ev ve arabalarının yakılarak Kürtleri linç etme anlayışına dönüştürülmek istenmesi akabinde Mersin, Adana ve Maraş'ta benzer olayların yaşanması ile adeta 1980 önce si ve 1990'lı yıllarda uygulanan ve acısı halen bütün ülkenin hafızasında canlı olan hukuk dışı yaptırımlar yeniden canlandırılmak istenmektedir. Bu tehlikeli ve çirkin senaryoya, savaştan rant elde etme peşinde olan bazı çevrelerce de açıkça destek verilmektedir.
Bununla birlikte Aktütün Karakoluna yapılan baskın sonrası ortaya çıkan tablo, 25 yıldır süre gelen çatışmalı ortamın ve Kürt sorununun askeri çözüm yolları ile hal olmayacağının, PKK'yı bitirdik, bitireceğiz anlayışının, Kürt sorununun inkar ve imha ile çözme politikalarının iflas ettiğidir. Tüm bu gelişmeler karşısında yıllardır ilk defe Türkiye kamuoyunda Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollarla çözümü için tartışmalar başlamış ve en önemlisi ise Türkiye'de Genelkurmay ve aske riye artık sorgulanmaya başlamış iken duyarlı ve sorgulayan kamuoyunu tahrik etmek ve gündemini değiştirmek için akıl almaz bir senaryo ve eylemliliğin içerisine girilmiştir.Önce tezkere süresi AKP'li bölge milletvekillerinin de kabulü ile 1 yıllığına uzatılmış akabinde de tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan ve halkın iradesi olarak kabul ettiği Öcalan'a yönelik fiziki şiddet uygulaması. Tek kişilik bir cezaevi, 400 den fazla özel eğitilmiş askeri personel ile korunan bir cezaevi ve denizin ortasındaki adada bir cezaevi, hücrede arama yapılacağı bahanesi ile 3 milyon insanın benim siyasi irademdir dediği, Öcalan'a önce hakaret edildiği, ölümle tehdit edildiği ve akabinde de fiziki şiddet uygulayarak işkence edildiği iddiaları.
Kürt halkını tahrik etmek ve onursuzlaştırmak için Hükümetin ve sistemin bütün silahlarını ve projelerini devreye soktuğu açık ve nettir. Zira hükümet yaklaşan yerel seçimler öncesinde milliyetçi ve muhafazakar tabanın sempatisini kazanmak için ordu ise eleştirilen ve sorgulanan yapısını ve sistemini muhafaza etmek için Kürt halkını ve duyarlı kamuoyunu tahrik etmektedir.Ancak şunu çok iyi bilmelidirler ki Kürt halkı geçmişte olduğu gibi bugün de onuruna sahip çıkmış ve sahip çıkmaya devam edecektir.
Yeniden Olağanüstü Hal ve Sıkıyönetim rejimlerinin isimleri zikredilmek ile bölge yeniden bir çıkmazın bir kan gölünün ortasına sürüklenmek istenmektedir. Unutmayalım ki 1980 sonrası terörle mücadele adı altında uygulanan politikalar sonucunda 35 bin insanımız yaşamından olmuş, 3 Milyon insan yerinden yurdundan edilmiş ve Türkiye yaklaşık 500 Milyar Dolar maddi kayba uğramıştır. Peki bu politikalar ve rejimler bir şeyleri çözebilmiş midir? Hayır. Çünkü Demokraside ve Demokratik Hukuk Devletlerinde bu rejimlerin yeri yoktur ve olmamalıdır. Zira Kürt Sorunu halen bütün yakıcılığı ile gündemdeki yerini almaya devam etmektedir. Bir yandan ekonomik problemler yaşayan öte taraftan Kültürel ve Sosyal Haklarından yoksun bırakılan Kürt Halkının bu boyuta varan tepkileri karşısında Hükümetin etnik çatışmaya dönüşebilecek olayları körüklemesi, gerçek ve kalıcı çözümler, projeler üretilmesi gerekirken günlük ve şoven politikalar ile problemi daha da derinleştirmesinin de hiç kimsenin tasvip etmeyeceği sonuçlar doğuracağı kuşkusuzdur Bu sebeplerle tüm halkımızı ve hükümeti sağduyulu olmaya davet ediyoruz.
Yikit ”Geçtiğimiz haftalarda Balıkesir'in Altınova beldesinde gençler arasında çıkan tartışmanın Kürtlere ait işyeri ev ve arabalarının yakılarak Kürtleri linç etme anlayışına dönüştürülmek istenmesi akabinde Mersin, Adana ve Maraş'ta benzer olayların yaşanması ile adeta 1980 önce si ve 1990'lı yıllarda uygulanan ve acısı halen bütün ülkenin hafızasında canlı olan hukuk dışı yaptırımlar yeniden canlandırılmak istenmektedir. Bu tehlikeli ve çirkin senaryoya, savaştan rant elde etme peşinde olan bazı çevrelerce de açıkça destek verilmektedir.
Bununla birlikte Aktütün Karakoluna yapılan baskın sonrası ortaya çıkan tablo, 25 yıldır süre gelen çatışmalı ortamın ve Kürt sorununun askeri çözüm yolları ile hal olmayacağının, PKK'yı bitirdik, bitireceğiz anlayışının, Kürt sorununun inkar ve imha ile çözme politikalarının iflas ettiğidir. Tüm bu gelişmeler karşısında yıllardır ilk defe Türkiye kamuoyunda Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollarla çözümü için tartışmalar başlamış ve en önemlisi ise Türkiye'de Genelkurmay ve aske riye artık sorgulanmaya başlamış iken duyarlı ve sorgulayan kamuoyunu tahrik etmek ve gündemini değiştirmek için akıl almaz bir senaryo ve eylemliliğin içerisine girilmiştir.Önce tezkere süresi AKP'li bölge milletvekillerinin de kabulü ile 1 yıllığına uzatılmış akabinde de tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan ve halkın iradesi olarak kabul ettiği Öcalan'a yönelik fiziki şiddet uygulaması. Tek kişilik bir cezaevi, 400 den fazla özel eğitilmiş askeri personel ile korunan bir cezaevi ve denizin ortasındaki adada bir cezaevi, hücrede arama yapılacağı bahanesi ile 3 milyon insanın benim siyasi irademdir dediği, Öcalan'a önce hakaret edildiği, ölümle tehdit edildiği ve akabinde de fiziki şiddet uygulayarak işkence edildiği iddiaları.
Kürt halkını tahrik etmek ve onursuzlaştırmak için Hükümetin ve sistemin bütün silahlarını ve projelerini devreye soktuğu açık ve nettir. Zira hükümet yaklaşan yerel seçimler öncesinde milliyetçi ve muhafazakar tabanın sempatisini kazanmak için ordu ise eleştirilen ve sorgulanan yapısını ve sistemini muhafaza etmek için Kürt halkını ve duyarlı kamuoyunu tahrik etmektedir.Ancak şunu çok iyi bilmelidirler ki Kürt halkı geçmişte olduğu gibi bugün de onuruna sahip çıkmış ve sahip çıkmaya devam edecektir.
Yeniden Olağanüstü Hal ve Sıkıyönetim rejimlerinin isimleri zikredilmek ile bölge yeniden bir çıkmazın bir kan gölünün ortasına sürüklenmek istenmektedir. Unutmayalım ki 1980 sonrası terörle mücadele adı altında uygulanan politikalar sonucunda 35 bin insanımız yaşamından olmuş, 3 Milyon insan yerinden yurdundan edilmiş ve Türkiye yaklaşık 500 Milyar Dolar maddi kayba uğramıştır. Peki bu politikalar ve rejimler bir şeyleri çözebilmiş midir? Hayır. Çünkü Demokraside ve Demokratik Hukuk Devletlerinde bu rejimlerin yeri yoktur ve olmamalıdır. Zira Kürt Sorunu halen bütün yakıcılığı ile gündemdeki yerini almaya devam etmektedir. Bir yandan ekonomik problemler yaşayan öte taraftan Kültürel ve Sosyal Haklarından yoksun bırakılan Kürt Halkının bu boyuta varan tepkileri karşısında Hükümetin etnik çatışmaya dönüşebilecek olayları körüklemesi, gerçek ve kalıcı çözümler, projeler üretilmesi gerekirken günlük ve şoven politikalar ile problemi daha da derinleştirmesinin de hiç kimsenin tasvip etmeyeceği sonuçlar doğuracağı kuşkusuzdur Bu sebeplerle tüm halkımızı ve hükümeti sağduyulu olmaya davet ediyoruz.