İlköğrenimini Keleki’ye yakın olan Unus Köyü’nde tamamlamıştır. Ebulfez’e daha ortaokul çağlarında “Millet” lakabı verilmiştir. Ebulfez’in Türkçe sevgisinde ve milli değerlere bağlılığında okul müdürü İsmayıl Kâzımov’un (Azerbaycan Dili ve Edebiyatı Öğretmeni) büyük etkisi vardır.
Unus Köyü’nde 7 yıllık eğitimini tamamladıktan sonra, Ordubad şehrinde Mehmet Ali Sıtkî adına 1 numaralı Ordubad Şehir ortaöğrenimine başladı. 1957 yılında burayı bitirdikten sonra Bakü Devlet Üniversitesi Şark Dilleri Fakültesinin Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandı. Ebulfez’in burayı tercihinde, kendi öz milli kültürünü tam olarak araştırmak için Arapçayı bilmesi gerektiği düşüncesi etkilidir. Üniversite yıllarını yurtta kalarak geçiren Elçibey 2. ve 3. sınıflarda okurken tarihî ve siyasî meseleler daha fazla ilgisini çekmiş.Arkadaşlarıyla vatanın ve milletin durumu hakkında ateşli tartışmalar yapmışlar ve Azadlık için bu arkadaşlarıyla ant içmişlerdir. Elçibey babasını hayal meyal hatırlamaktaydı. Annesi ise Mehrinisa Anadır.
Daha önceleri millet olan Ebulfez'in lakabı üniversite arkadaşları tarafından Elçi olarak değiştirilmiş ve sonuna da Bey getirilerek Elçibey olmuştur. zamanla bu lakap Ebulfez’in soyadı durumunu almıştır. İlk kez 1990 yılı Ocak ayında Sovyet Ordusunun Bakü’yü işgalinde ortaya koyduğu vahşeti dünyaya duyurmak amacıyla Birleşmiş Milletlere gönderdiği müracaatında “Elçibey” lakabını kullanmıştır. 1962 yılında üniversiteyi bitirdi
Elçibey hem bir hoca, hem bir tarihçi, hem bir derviş, hem bir siyasetçi, devlet adamı, hem de bir halk kahramanıdır. O milletine, milleti de ona aşıktır. O özgürlük savaşçısıdır.
1988 yılında başlayan ermeni saldırı ve provokasyonlarına karşı ilk direniş hareketini; Kasım 1988'de "Meydan Mitingleri'ni düzenledi.16 Haziran 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi'ni resmen kurarak başkanı seçildi. Kızılordu'nun 20 Ocak 1990'da Bakü'de hayata geçirdiği katliama kadar çalışmalarını sürdürdü. Katliamın ardından dağılma sürecine giren Sovyetler Birliği ve Azerbaycan'da siyasi istikrar tamamen sarsıldı.ELÇlBEY önderliğindeki Azerbaycan Halk Cephesi, Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık taleplerini açıkça dile getirdiler. Üç renkli ayyıldızlı bayrak Parlamento binasına asıldı. Aralıksız sürdürülen çalışmalar sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etti.
ELÇİBEY, Parlamentonun aldığı karar gereği 7 Haziran 1992'de yapılan ilk demokratik seçimler sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı seçildi.
Göreve başladığı ilk günden itibaren ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı.Rus ordularını Azerbaycan Cumhuriyeti'nden çıkardı. Devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu.Ermeni saldırı ve işgallerine Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarından oluşan gönüllü birliklerle karşı koydu. Ancak 4 Haziran 1993'de maruz kaldığı darbe sonucu Bakü'den ayrılarak Nahçıvan'ın Keleki köyüne gitti.4 yıl süreyle kaldığı Keleki'den 31 Ekim 1997'de Bakü'ye dönerek 1995 yılında partiye dönüştürülen Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin Genel Başkanı olarak siyasi çalışmalarını devam ettirdi. Bu süreçte kurduğu ve başkanı olduğu Bütöv Azerbaycan Birliği adlı teşkilatla da büyük ideallerini hayata geçirme çalışmalarını yürüttü. Elçibey yüksek kültürü, engin tarih bilgisi, ulaşılması güç siyasi tahlil kabiliyeti, soğukkanlılığı ve efendiliğiyle düşmanlarının bile takdirine sahip, sevilen bir büyüktür. Demokrasiyi hazmetmiş, halka güvenen, halka mâl olmuş, cebir ve şiddeti daima reddetmiş, beşeri münasebetlerinde çok yumuşak ve eşsiz bir dost, siyasi münasebetlerinde tecrübeli bir kurttur.
Elçibey’in dâvası yalnız Azerbaycan’la sınırlı değildir. 250 milyonluk bütün Türk milletini içine alan “tek millet, tek devlet” istiyordu. “Türkiye Türk dünyasının başıdır” diyordu. “Alfabe ve yazı birliği” istiyordu. O büyük bir Türkçü idi ve kendisine de her zaman, başkumandanımız, büyük başbuğumuz M. Kemal Atatürk’ü örnek alarak her fırsatta kendisinin Atatürk’ün askeri olduğunu, söylüyor ve ölünceye kadar altından Atatürk rozetini yakasından çıkarmıyordu. Ne tesadüftür ki 1938 yılında Türk dünyasının bir başbuğu dünyaya gözlerini kapatırken, bir başbuğu açıyordu. Elçibey dünyaya Turan Ülküsüyle gelmiş, dünyadan Turan Ülküsüyle gitmiş bir başbuğ idi.
Ebülfez ELÇlBEY uzun süre devam eden rahatsızlığının şiddetlenmesi üzerine tedavi görmek amacıyla 7 Temmuz 2000'de geldiği Türkiye'de vefat etti.Doğumunun 70. yılında rahmetle anıyoruz.
Azerbaycan Türklerinin istiklaliyet uğruna mübarizesi çoktan, lap çoktan başlayib. Bu mübarize şehitlerinin, kahramanlarının adı TÜRKLÜĞÜN şeref tarihine yazılıb. Bu mübarizenin bir elinde kalem, o biri elinde kılıç olub.
Bu mübarizenin zaman ve mekan sınırı genişten geniştir;
Bir ucu Mete, Attila, o biri ucu Atatürk, Şeyh Mehmed Hiyabani, Sattarhan,
Bir ucu Viyana kapısı, o biri ucu Japonya.
Bir ucu Şeyh Şamil, o biri ucu Mustafa Cemiloğlu Kırımlı.
Bir ucu Kaşgarlı Mahmut, o biri ucu Şehriyar.
Bir ucu Dede Korkut, o biri ucu Mehmet Emin Resulzade...
Azerbaycan istiklal yollarında. Bu yolun büyük Alperenlerinden biride
EBÜLFEZ ELİ ELÇİ BEY’dir. ERŞAN KACAR
Unus Köyü’nde 7 yıllık eğitimini tamamladıktan sonra, Ordubad şehrinde Mehmet Ali Sıtkî adına 1 numaralı Ordubad Şehir ortaöğrenimine başladı. 1957 yılında burayı bitirdikten sonra Bakü Devlet Üniversitesi Şark Dilleri Fakültesinin Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandı. Ebulfez’in burayı tercihinde, kendi öz milli kültürünü tam olarak araştırmak için Arapçayı bilmesi gerektiği düşüncesi etkilidir. Üniversite yıllarını yurtta kalarak geçiren Elçibey 2. ve 3. sınıflarda okurken tarihî ve siyasî meseleler daha fazla ilgisini çekmiş.Arkadaşlarıyla vatanın ve milletin durumu hakkında ateşli tartışmalar yapmışlar ve Azadlık için bu arkadaşlarıyla ant içmişlerdir. Elçibey babasını hayal meyal hatırlamaktaydı. Annesi ise Mehrinisa Anadır.
Daha önceleri millet olan Ebulfez'in lakabı üniversite arkadaşları tarafından Elçi olarak değiştirilmiş ve sonuna da Bey getirilerek Elçibey olmuştur. zamanla bu lakap Ebulfez’in soyadı durumunu almıştır. İlk kez 1990 yılı Ocak ayında Sovyet Ordusunun Bakü’yü işgalinde ortaya koyduğu vahşeti dünyaya duyurmak amacıyla Birleşmiş Milletlere gönderdiği müracaatında “Elçibey” lakabını kullanmıştır. 1962 yılında üniversiteyi bitirdi
Elçibey hem bir hoca, hem bir tarihçi, hem bir derviş, hem bir siyasetçi, devlet adamı, hem de bir halk kahramanıdır. O milletine, milleti de ona aşıktır. O özgürlük savaşçısıdır.
1988 yılında başlayan ermeni saldırı ve provokasyonlarına karşı ilk direniş hareketini; Kasım 1988'de "Meydan Mitingleri'ni düzenledi.16 Haziran 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi'ni resmen kurarak başkanı seçildi. Kızılordu'nun 20 Ocak 1990'da Bakü'de hayata geçirdiği katliama kadar çalışmalarını sürdürdü. Katliamın ardından dağılma sürecine giren Sovyetler Birliği ve Azerbaycan'da siyasi istikrar tamamen sarsıldı.ELÇlBEY önderliğindeki Azerbaycan Halk Cephesi, Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık taleplerini açıkça dile getirdiler. Üç renkli ayyıldızlı bayrak Parlamento binasına asıldı. Aralıksız sürdürülen çalışmalar sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etti.
ELÇİBEY, Parlamentonun aldığı karar gereği 7 Haziran 1992'de yapılan ilk demokratik seçimler sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı seçildi.
Göreve başladığı ilk günden itibaren ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı.Rus ordularını Azerbaycan Cumhuriyeti'nden çıkardı. Devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu.Ermeni saldırı ve işgallerine Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarından oluşan gönüllü birliklerle karşı koydu. Ancak 4 Haziran 1993'de maruz kaldığı darbe sonucu Bakü'den ayrılarak Nahçıvan'ın Keleki köyüne gitti.4 yıl süreyle kaldığı Keleki'den 31 Ekim 1997'de Bakü'ye dönerek 1995 yılında partiye dönüştürülen Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin Genel Başkanı olarak siyasi çalışmalarını devam ettirdi. Bu süreçte kurduğu ve başkanı olduğu Bütöv Azerbaycan Birliği adlı teşkilatla da büyük ideallerini hayata geçirme çalışmalarını yürüttü. Elçibey yüksek kültürü, engin tarih bilgisi, ulaşılması güç siyasi tahlil kabiliyeti, soğukkanlılığı ve efendiliğiyle düşmanlarının bile takdirine sahip, sevilen bir büyüktür. Demokrasiyi hazmetmiş, halka güvenen, halka mâl olmuş, cebir ve şiddeti daima reddetmiş, beşeri münasebetlerinde çok yumuşak ve eşsiz bir dost, siyasi münasebetlerinde tecrübeli bir kurttur.
Elçibey’in dâvası yalnız Azerbaycan’la sınırlı değildir. 250 milyonluk bütün Türk milletini içine alan “tek millet, tek devlet” istiyordu. “Türkiye Türk dünyasının başıdır” diyordu. “Alfabe ve yazı birliği” istiyordu. O büyük bir Türkçü idi ve kendisine de her zaman, başkumandanımız, büyük başbuğumuz M. Kemal Atatürk’ü örnek alarak her fırsatta kendisinin Atatürk’ün askeri olduğunu, söylüyor ve ölünceye kadar altından Atatürk rozetini yakasından çıkarmıyordu. Ne tesadüftür ki 1938 yılında Türk dünyasının bir başbuğu dünyaya gözlerini kapatırken, bir başbuğu açıyordu. Elçibey dünyaya Turan Ülküsüyle gelmiş, dünyadan Turan Ülküsüyle gitmiş bir başbuğ idi.
Ebülfez ELÇlBEY uzun süre devam eden rahatsızlığının şiddetlenmesi üzerine tedavi görmek amacıyla 7 Temmuz 2000'de geldiği Türkiye'de vefat etti.Doğumunun 70. yılında rahmetle anıyoruz.
Azerbaycan Türklerinin istiklaliyet uğruna mübarizesi çoktan, lap çoktan başlayib. Bu mübarize şehitlerinin, kahramanlarının adı TÜRKLÜĞÜN şeref tarihine yazılıb. Bu mübarizenin bir elinde kalem, o biri elinde kılıç olub.
Bu mübarizenin zaman ve mekan sınırı genişten geniştir;
Bir ucu Mete, Attila, o biri ucu Atatürk, Şeyh Mehmed Hiyabani, Sattarhan,
Bir ucu Viyana kapısı, o biri ucu Japonya.
Bir ucu Şeyh Şamil, o biri ucu Mustafa Cemiloğlu Kırımlı.
Bir ucu Kaşgarlı Mahmut, o biri ucu Şehriyar.
Bir ucu Dede Korkut, o biri ucu Mehmet Emin Resulzade...
Azerbaycan istiklal yollarında. Bu yolun büyük Alperenlerinden biride
EBÜLFEZ ELİ ELÇİ BEY’dir. ERŞAN KACAR