Ayrıca Bedirde Allah teala yardımlarına melekleri göndermişti nasılsa biz hak yoldayız Allah da hakkın yardımcısıdır fikri, bazılarının kafasındaydı. Ama Allah’ın özel değil genel kanunu bu dünyada geçerlidir. İnsanlar hak ettiğinde özel kanun uygulanır. Birçok sebepten dolayı bu savaşı Müslümanlar kaybettiler, hem de ağır bedeller ödeyerek. Bunun tafsilatı böyle gazetede yayınlanacak bir makaleye sığmayacağı malumdur, inşallah okurlarımız bu konuyla ilgilenir tarih kitaplarına müracaat eder bilgisini artırdığı gibi bir Müslüman olarak da efendisinin başına gelenlerden biraz olsun haberdar olur.
Bildiğiniz gibi bizi ahlaki, ilmi ve ders alacağımız yönleri ilgilendirdiği için daha fazla ibret alacağımız nüktelere vurgu yapacağım.
Bu savaşta düşmanın yaptığı şeylerden birisi kendi düzen ve savaş disiplinini korumaktı. Bir diğer taktik ise savaşta düşmanın azim ve ruhuyesini kıracak tebligatlar yapmaktır ki onu da yaptılar. Müslümanlar arasında Muhammed peygamberi öldürdükleri dedi kodu ve şayiasını yaydılar. Bununla da imanı zayıf Müslümanların azmi kırıldığı gibi bazıları neye ve ne için savaştıklarını unutup gerisin geriye kaçtılar. Konuyla ilgili Allah tebarek ve teala ayet nazil ederek şöyle buyurdu: “Eğer o öldürülürse veya ölürse topuklarınız üstünde gerisin geriye mi döneceksiniz”? Yine ashabın kaçtığını ve Resulullah’ın s.a.a onları arkadan çağırdığından söz etmektedir. Demekki efendimizin zamanında olan sahabeler şimdiki insanlar gibi farklıymışlar, hepsinin adil, kahraman Allah’ın ve Resulünün rızası doğrultusunda hareket ettikleri düşüncesi Kur’an’a aykırı bir görüştür. Kim bilir böyle asılsız ve hakikatten uzak şeyleri kendi kriterlerindeki bazı fertleri korumak ve onlara toz kondurmamak için savunuyorlar, gerçekte Allah’ın rızası yoktur.
Uhud savaşından çıkaracağımız önemli derslerden birisi orada vuku bulan bazı olaylardır, ezcümle Resulullah’ın s.a.a büyük sahabesi Cabir bin Abdullah ENSARİ hazretlerinin halasının yaşadığı olay ve sarfettiği sözler. Müşrikler Müslümanları mağlup etmek için psikolojik savaş taktiğini kullandılar. Peygamberin öldürüldüğü şayıasını yaydılar, savaştan kaçan bazı korkaklar nefeslerini Medine’de aldılar. Halk özelliklede şehirde kalan kadın çoluk çocuk savaşın durumunu sordular. Bunlarda mağlup olduklarını ve peygamberin de öldürüldüğünü söylediler. Bunun üzerine Cabir’in halası Hama hanım bu habere inanmayıp hemen Uhud bölgesine koştu. Müslümanlardan bazılarını gördü efendisini sordu? Resulullah’ın s.a.a yaşadığını ama yaralı olduğunu söylediler. Beni ona götürün dedi. Efendimizin huzuruna varınca şükür secdesi yapıp şöyle dedi: Senden başkasının müsibeti ne de kolaydır. Yani senin ayrılığına ve yokluğuna dayanılmaz, senden başka herkesin ayrılığına dayanılır. Hama hanım bu sözünde tam gerçekçi idi. Çünkü bu savaşta kardeşi, oğlu ve eşi şehit olmuştu. İşte gerçek iman sahibi böyledir. Şayet bizde onun sarf ettiği sözü sarf ederiz ama amelde de bunu yapabilir miyiz?
Efendisini görüp gönlünü rahatlattıktan sonra kardeşi, oğlu ve eşini arama fikrine düştü ki her üçü de ölümlerin en güzeli olan Allah yolunda şehadet rütbesine ermişlerdi. Kendi eliyle cenazeleri deveye yükleyip Medine’ye getirmek istiyordu. Şehitlerin cenazesini taşıyan deve hiçte meyilli değildi, bu esnada Rasulullah’ın zevcesi Ayşe’ye rastladı durumu ona bildirdi. Tekrar peygamberin huzuruna vardılar durumu kendisine bildirdiler. Efendimiz hazretleri eşin savaşa gelirken evden çıktığında bir şay dedi mi? Diye sordu. Hama; eve ya Resulellah, evden çıkarken Allah’ım bana kendi yolunda şehit olmayı nasip et bir daha beni buraya döndürme dedi. Efendimiz öyleyse onu buraya defnedin buyurdular. Kiyamete kadar kabri aşıkların ziyaretgahı olmuş, Allah ruhunu şad etsin kiyamette bizlere şefaatçi kılsın inşallah. Allahım sen bizim imanımızı kamil kıl ve kendi işlerimizi kendi rızan doğrultusunda karar ver. Amin Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı [email protected]
Bildiğiniz gibi bizi ahlaki, ilmi ve ders alacağımız yönleri ilgilendirdiği için daha fazla ibret alacağımız nüktelere vurgu yapacağım.
Bu savaşta düşmanın yaptığı şeylerden birisi kendi düzen ve savaş disiplinini korumaktı. Bir diğer taktik ise savaşta düşmanın azim ve ruhuyesini kıracak tebligatlar yapmaktır ki onu da yaptılar. Müslümanlar arasında Muhammed peygamberi öldürdükleri dedi kodu ve şayiasını yaydılar. Bununla da imanı zayıf Müslümanların azmi kırıldığı gibi bazıları neye ve ne için savaştıklarını unutup gerisin geriye kaçtılar. Konuyla ilgili Allah tebarek ve teala ayet nazil ederek şöyle buyurdu: “Eğer o öldürülürse veya ölürse topuklarınız üstünde gerisin geriye mi döneceksiniz”? Yine ashabın kaçtığını ve Resulullah’ın s.a.a onları arkadan çağırdığından söz etmektedir. Demekki efendimizin zamanında olan sahabeler şimdiki insanlar gibi farklıymışlar, hepsinin adil, kahraman Allah’ın ve Resulünün rızası doğrultusunda hareket ettikleri düşüncesi Kur’an’a aykırı bir görüştür. Kim bilir böyle asılsız ve hakikatten uzak şeyleri kendi kriterlerindeki bazı fertleri korumak ve onlara toz kondurmamak için savunuyorlar, gerçekte Allah’ın rızası yoktur.
Uhud savaşından çıkaracağımız önemli derslerden birisi orada vuku bulan bazı olaylardır, ezcümle Resulullah’ın s.a.a büyük sahabesi Cabir bin Abdullah ENSARİ hazretlerinin halasının yaşadığı olay ve sarfettiği sözler. Müşrikler Müslümanları mağlup etmek için psikolojik savaş taktiğini kullandılar. Peygamberin öldürüldüğü şayıasını yaydılar, savaştan kaçan bazı korkaklar nefeslerini Medine’de aldılar. Halk özelliklede şehirde kalan kadın çoluk çocuk savaşın durumunu sordular. Bunlarda mağlup olduklarını ve peygamberin de öldürüldüğünü söylediler. Bunun üzerine Cabir’in halası Hama hanım bu habere inanmayıp hemen Uhud bölgesine koştu. Müslümanlardan bazılarını gördü efendisini sordu? Resulullah’ın s.a.a yaşadığını ama yaralı olduğunu söylediler. Beni ona götürün dedi. Efendimizin huzuruna varınca şükür secdesi yapıp şöyle dedi: Senden başkasının müsibeti ne de kolaydır. Yani senin ayrılığına ve yokluğuna dayanılmaz, senden başka herkesin ayrılığına dayanılır. Hama hanım bu sözünde tam gerçekçi idi. Çünkü bu savaşta kardeşi, oğlu ve eşi şehit olmuştu. İşte gerçek iman sahibi böyledir. Şayet bizde onun sarf ettiği sözü sarf ederiz ama amelde de bunu yapabilir miyiz?
Efendisini görüp gönlünü rahatlattıktan sonra kardeşi, oğlu ve eşini arama fikrine düştü ki her üçü de ölümlerin en güzeli olan Allah yolunda şehadet rütbesine ermişlerdi. Kendi eliyle cenazeleri deveye yükleyip Medine’ye getirmek istiyordu. Şehitlerin cenazesini taşıyan deve hiçte meyilli değildi, bu esnada Rasulullah’ın zevcesi Ayşe’ye rastladı durumu ona bildirdi. Tekrar peygamberin huzuruna vardılar durumu kendisine bildirdiler. Efendimiz hazretleri eşin savaşa gelirken evden çıktığında bir şay dedi mi? Diye sordu. Hama; eve ya Resulellah, evden çıkarken Allah’ım bana kendi yolunda şehit olmayı nasip et bir daha beni buraya döndürme dedi. Efendimiz öyleyse onu buraya defnedin buyurdular. Kiyamete kadar kabri aşıkların ziyaretgahı olmuş, Allah ruhunu şad etsin kiyamette bizlere şefaatçi kılsın inşallah. Allahım sen bizim imanımızı kamil kıl ve kendi işlerimizi kendi rızan doğrultusunda karar ver. Amin Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı [email protected]