Iğdır’ımızı ele aldığımızda uzun yıllardır Hasret kapısı yada Dilucu gümrük kapısı olarak bilinen Azerbaycan’ın Nahçivan Özerk Cumhuriyetini Türkiye’ye bağlayan kapıdan yapılan mazot ağırlıklı sınır ticareti halkı topraktan ve hayvancılıktan tamamen koparmış, insanlar var güçleriyle mazot kamyonu almanın peşinde koşarak güzel paralar kazanmışlardı.. Dilucu sınır kapısı şimdilerde geçişlerde sorunların yaşandığı, ticarette pasifleştirilmiş bir konuma getirildi.. Ayrıca yıllardır komşu Van ilinde, Ağrı Doğubayazıt ilçesinde mazot vs çok rahat, aleni caddede bidonlarda satılırken, bizde ise birkaç litreden yakalananlar hapis ve para cezası yediler, bu da kanunların Iğdır’da işlediğinin göstergesidir kanımca!
Iğdır’lı, tarıma ve hayvancılığa bağlandı tarım politikasıyla ama hayvancılığı destekleyen hükümet bir taraftan da et ithal ederek desteklediği hayvancılığı baltaladı, et ve süt fiyatları ithal canlı hayvan getirip hayvancılığa soyunan halkın belini büktü, peşinden ülkede oluşan kuraklık sonucu ot fiyatları aldı başını gitti.. Türkiye’nin birçok ilinden gelip Iğdır’dan yonca otu satın almakta, fiyatları alabildiğince yükseltmekteler.. Geçen yıl balyası 4-5 liraya alıcı bulan yonca balyası bu yıl 10-15 arası seyretmeye başladı, saman balyası 1-2 liradan 4-5 liraya fırladı, sılajlık mısır yine rekor fiyatlara yükseldi daha ürün çıkmadan.. Süt fiyatları ise yıllardır 60 kuruş, halen de 60 kuruş..
Şimdi hayvan yetiştiricisi kara kara düşünmeye başlamış hayvanı nasıl doyuracağım diye.. Geçen bir banka müdürü ile konuştuğumda 13 faal işletmenin yem fiyatlarıyla birlikte 3’e düştüğünü, yani hayvanlarını satarak işletmeyi durdurduklarını anlatıyordu.. Ve şunu ilave ediyordu ‘hiçbir şeyin sağlıklı olmadığı ülkede insanlar nasıl güvenip, borçlanıp hayvan işletmesi kurar aklım almıyor yöredeki halkın ticaretini..’
Ülkemiz elbette kalkınmalı, bu toprakla, hayvancılıkla olmalı, yani halk üretmeli, sadece tüketici olmamalı.. Kalkınmış, gelişmiş ülkelerde ürettikleriyle kalkınmışlar katılıyorum.. Lakin, eğer üretemezsek ve üreteni korumazsak sonucun hiçte iyi olmayacağını görür gibiyim.. Hayvanı, sütü para etmeyen bir işletme ne kadar borçlanarak ve öz kaynakla desteklenerek ayakta kalabilir..
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı konuya gerekli önemi vermeli ve bankaya borçlanarak hayvan alan üreticilerin borçları ertelenmeli, ülke dışından ot getirmek için izin vermeli ve gümrük işlemlerini vergisiz, kolay kılmalı.. Bakanlığın belirlediği diğer tedbirleri de almalıdır..
Aksi takdirde görünen o ki, Iğdır da dahil Türkiye’mizde yeni gelişmekte olan Hayvancılık işletmeleri borç batağında ülkenin sırtında kambur oluşturacaktır..
E. ŞIKTAŞ
Iğdır’lı, tarıma ve hayvancılığa bağlandı tarım politikasıyla ama hayvancılığı destekleyen hükümet bir taraftan da et ithal ederek desteklediği hayvancılığı baltaladı, et ve süt fiyatları ithal canlı hayvan getirip hayvancılığa soyunan halkın belini büktü, peşinden ülkede oluşan kuraklık sonucu ot fiyatları aldı başını gitti.. Türkiye’nin birçok ilinden gelip Iğdır’dan yonca otu satın almakta, fiyatları alabildiğince yükseltmekteler.. Geçen yıl balyası 4-5 liraya alıcı bulan yonca balyası bu yıl 10-15 arası seyretmeye başladı, saman balyası 1-2 liradan 4-5 liraya fırladı, sılajlık mısır yine rekor fiyatlara yükseldi daha ürün çıkmadan.. Süt fiyatları ise yıllardır 60 kuruş, halen de 60 kuruş..
Şimdi hayvan yetiştiricisi kara kara düşünmeye başlamış hayvanı nasıl doyuracağım diye.. Geçen bir banka müdürü ile konuştuğumda 13 faal işletmenin yem fiyatlarıyla birlikte 3’e düştüğünü, yani hayvanlarını satarak işletmeyi durdurduklarını anlatıyordu.. Ve şunu ilave ediyordu ‘hiçbir şeyin sağlıklı olmadığı ülkede insanlar nasıl güvenip, borçlanıp hayvan işletmesi kurar aklım almıyor yöredeki halkın ticaretini..’
Ülkemiz elbette kalkınmalı, bu toprakla, hayvancılıkla olmalı, yani halk üretmeli, sadece tüketici olmamalı.. Kalkınmış, gelişmiş ülkelerde ürettikleriyle kalkınmışlar katılıyorum.. Lakin, eğer üretemezsek ve üreteni korumazsak sonucun hiçte iyi olmayacağını görür gibiyim.. Hayvanı, sütü para etmeyen bir işletme ne kadar borçlanarak ve öz kaynakla desteklenerek ayakta kalabilir..
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı konuya gerekli önemi vermeli ve bankaya borçlanarak hayvan alan üreticilerin borçları ertelenmeli, ülke dışından ot getirmek için izin vermeli ve gümrük işlemlerini vergisiz, kolay kılmalı.. Bakanlığın belirlediği diğer tedbirleri de almalıdır..
Aksi takdirde görünen o ki, Iğdır da dahil Türkiye’mizde yeni gelişmekte olan Hayvancılık işletmeleri borç batağında ülkenin sırtında kambur oluşturacaktır..
E. ŞIKTAŞ