Iğdır Nefes Alamıyooorrrrr

 

            Yaklaşık 15 gün önce Iğdır’daydım. Nefes almada zorlandım. Boğazımda bir yangın; yediklerimin, içtiklerimin tadını alamadım. Hatta çok özlediğim “bozbaş” bile aynı değildi.  Şöyle, derinlemesine bir “soluk” çekemedim akciğerlerime.  Ayıp olmasın; bol bol balgam siyah çıkardım, kömür karası. 

            Bir an önce işimi bitirip Ankara’ya kaçmaya baktım. Ben kaçtım ya;   Iğdır’da yaşayan yakınlarım; dostlarım, hemşerilerimi düşündüm. Çocukları, yaşlıları, hastaları, yaşamak için nefes almak  zorunda olan diğer canlıları düşündüm. Ya onlar ne olacaktı? Onlar nereye kaçacaklardı?  Onlar nasıl nefes alacaklardı?  

         Sonra da, bu sorunu tek başıma yaşamaktansa, vicdani bir sorumlulukla, iki satır yazayım, paylaşayım dedim.  

           Tamam, Iğdır çukura yerleşmiş, etrafı yüksek dağlarla çevrili, hava sirkilasyonu yok.

           Kirli hava pardon “zehirli hava” bir kabus gibi çökmüş kentin üstüne, bir daha da kalkmak bilmiyor. 

           Tamam kapılar, pencereler sıkı sıkıya kapalıyken bile; yine de duvar çatlaklarından, kapı ve pencere aralarından bir yolunu bulup içeri sızabiliyor  kara düşman.

         Bir insanın en temel yaşam hakkı  olan “hava, su ve çevre”  üçü de kirli, üçü de hastalıklı, kuşatmışlar Iğdır’ı üç koldan...   

           Gerçekten, Iğdır NEFES alamıyor, boğuluyor. Kent’te kirli hava insan sağlığını tehdit eder boyuta ulaşmış. Hele de çocuklar, yaşlılar ve hastalar açısından durum dayanılmaz, tehlikeli boyuttadır.         

           Bunu sadece ben ya da Iğdır’da yaşayanlar demiyor ki;  İşte bir bilim adamı; Sn. Prof. Dr Recep  AKDUR tarafından yapılan ölçümler ortada.  İlimiz Iğdır, Düzce ili ile birlikte hava kirliliğinde TÜRKİYE BİRİNCİSİ (Şampiyon) olmuş... 

Gündüzleri neyse, sabah ve akşam saatlerinde Iğdır hayalet kente dönüyor. Özellikle de akşama doğru sokakta kimseleri göremezsiniz.  Hava kirliliği Iğdır”da “sokağa çıkma yasağı” ilan etmiş... 

Herkes de buna tam uyuyor...

Hava kirliliğinin önlenmesi için düşünülen çözüm yollarından biri olan “Doğal gaz” Iğdır’a sadece 30-35 Km öteden göz kırpıyor. Yani; Iğdır zehirli havadan kurtulmak için “doğal gazın” gelmesini beklerken; Doğalgaz: 30-35 Km. Ötede kendisini Iğdıra götüreceklerin, kendisine ulaşmasını bekliyor. “Heyyy ben burdayım” diye ünleniyor...  İşin acı tarafı da burası...

Doğalgaz kendiliğinden koşarak Iğdıra gelemeyeceğine göre; bizlerin gidip onu bulunduğu yerden Iğdır’a getirmemiz gerekmiyor mu?... 

Şu sıralarda İstanbul’da  düzenlenen EMITT Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarına   katılan İlimiz turizm değerlerini tanıtarak, turist çekmeye çalışmaktadır. 

Iğdır’ın zehirli havası gazetelerde yazıldı, televizyonlarda söylendi.  Şimdi,  böyle bir  kente kim, hangi turist gelir ki? Bilmeden gelen de en kısa sürede geri döner. Iğdır’ın en temel, en acil 

sorunu; üstüne çöken bu “zehirli” havadan kurtulmaktır.   

Bu tespiti ilk ben yapmıyorum ki. Bir çok kişi yazdı, çizdi açıkladı.  Şu anda Iğdır’da en çok konuşulan konu bu zehirli havasıdır.   

Devletin güçlü, şefkatli, yatırımcı eli; zaman kaybetmeden acilen Iğdır’a uzanmalıdır. 

Çünkü; IĞDIR NEEFES ALAMIYOOOOORRRRRR...   

Zehirli hava, Iğdır’da Sokağa Çıkma Yasağı ilan etmiş... Duyula, biline, çare buluna...                                                                                  

25.01.2015

            İslam ÇANKAYA