Geçmişe göz atıyorum da kimleri görmüşüz, teşri mesaimiz olmuş, çoğu dünyadan göç etmiş, pek azı kalmış hayatta, fakat her türlü yaşlılık marazla uğraşmak zorunda kalmaktalar.
Ortaokul çağımızda Iğdır’ımızda görev yapmış Dr Mehmet Ali Derman, Dr. Abbas Çöllü, Dr Kemal Karasu, Dr. Şaziye Karasu, (başka varsa hatırlayan dostlar uyarsınlar ilave edeyim) her sağlık derdimizde onlara koşmaktan başka çaremiz olmayan insanlardı. Çoğunun hatıraları halk arasında halen anlatılmaktadır. Her birinin ayrı bir meziyeti, kişiliği, davranışı, çalışma prensibi varmış.
Tanınmış ailelerin okumuş insanları da vardı toplumda. Hiç okumayan bir gazete abonesi idi, akşama doğru gelen gazeteyi almak isteyenler H. Mecit Kumtepe’nin Yıldız kitapevine kadar gider çay ve sohbetten sonra abone gazetesini alır giderdi. Rahmetli H Fazıl Şıktaş’ın gazetesi tercüman idi, rahmetliden sonra yıllarca devam ettirildi.
Vefat etmeden önce Ankara’da ziyaret ettiğim rahmetli Mecit Hun Cumhuriyet başta olmak üzere yerel gazeteleri de hep takip ederdi ve arşiv oluşturduğunu da onun meyvesini deren oğlu Mücahit Hun’un kitaplarından anlamaktayız.
Iğdırda görev yapmış Doktor Kemal Karasu ile de ilk kez Iğdır eski kültür derneği lokalinde tanışmış oldum.
Eşi Şaziye Karasu, kız kardeşimizi demirov, saçkıran denilen hastalıktan kurtarıp saçlarına kavuşturduğu için hep minnetle, sevgiyle anılmaktaydı.
Avukatlarımız vardı; Av Ataman Yalçın, Türkan Aydoğan, Zeki Kara, Ali Karagiyim, İbrahim Bozyel.
Yıllarca lise önünde ekmek arası köfte, yumurta satan, zuladan tek tek sigara satıp gençleri alıştıran bununla yolunu bulan köfteci Dursun emiyi başı sıkışınca görmüş oldum, baya Hayatta olan hocalarımız Kenan Çatak, Cemil Gülali, Sadık Ak, Timur Yıldırım, Mehmet Yılmaz, Paşa Akyıldız, Süleyman Büyükdağ, Gönül Berk Urallı, Ayhan Kelebek, Müşerref hoca, Turgut ve Abbas Öcal, Müslim Oğuz, Öztürk Zülaloğlu, rahmetli İnayet Akyüz, Asker Çağlar, Mustafa Karabatak, Ayşe Karabatak, Ayhan Dağdemir, Ferman Aslan, Mehmet Aktaş, öğrendiklerimizi okul ya da okul dışı borçlu olduklarımız insanlardı.
Kaynaştırma taşlarından olan rahmetli İbrahim Bozyel kültür elçisi, öğrenci babası, kardeş edebiyatları buluşturan efsane, folklör, yöresel tiyatro, oyun, skeç, güldürü, dram ile sosyal faaliyetlerde sadece ismi kalan ve üstlendiği yöresel kültürü yaşatma misyonunu devam ettiremeyen Iğdır lisesini folklörde dünya birincisi yapmıştı. Özeleştiri yapacak olursak şimdi birçok okulumuzda bu faaliyetler angarya iş olarak görülmekte, yöresel Kafkas folklörü için öğrenciler eğitilmemektedir.
İlkokul 3’üncü sınıftayız, Amerika’nın Marşall yardımı dediği süt tozu un verdiği dönem. Çocuk aklı ile evde sütlü kalın yapmışlar, bende nasılsa yemek serbest deyip bir parça alıp gelmişim, üçüncü derste Sefer öğretmen sınıfta cep sı yapılacağını, herkesin elini masanın üzerine koymasını istedi. Bende ekmek getirdiğimin korkusuyla ekmeği masanın gözüne koydum, Öğretmen geldi ve ekmeği alınca yanında ortan Ferzende arkadaşı dövmeye başladı, bende korkudan ben getirdim diyemedim. Amerikan ekmeğine serbest olan okul evimizin sütlü fetirine galip gelmişti.
Yıllara meydan okuyan H Şeref Iğdır’ın otuz metreden gol attığı zamanlarda takımdaki gönüllü olan rahmetli namı diğer rıtto Yusuf amca başta olmak üzere Nurhat Tek, Mikail Göleli rahmetli olmuş ve ismini hatırlayamadıklarım Iğdırdan kopmuş büyük şehirlere yada yurt dışına yerleşmişlerdir. Vidalı Kemal, Göçmen Selo, Şeref Iğdır arada bir görüp hal-hatır sorduklarımızdır. Rahmetli Rıtto Yusuf eminin “bastır Ankara kara kara gücü” sloganı bugün gibi kulaklarımızda.
Mero dayıya “yegenin Famil’i yılan vurmuş git bir bak nasıl olmuş” diye sorduklarında direk “Famil haksızdır, sormaya gerek yok, ben tahmin ediyorum” deyişi ve Famil’e “yılan seni niye sokdu” dediklerinde Famil’in “yılan yuvasına giriyordu, bende kuyruğundan yakaladım geri çektim, o da çıkar çıkmaz beni ısırdı” deyince Mero dayı haklıymış diyerek atılan kahkahalar dükkandan bozma çay kahvehanesini doldurdu. Iğdır spor her yendiğinde Şeref hocanın mutlaka bir golü olur ve samimi arkadaşı Yusuf amca başlardı tezahürata “Şeref senin o t*şlarını yeyim” diye espriyi patlatınca taraftar coşar alkış tufanı kopardı. Yusuf amca vefat etmeden önce tatlı sohbet ortasında Şeref hoca “Yusuf sende az yemedin ha benim t*şakları” diye takılınca, kızarak “hacı adamsın ayıp, ayıp, ben hiç öyle söyler miyim, asla demem, iftira ediyorsun” diye inkar etmişti.
Iğdırın güzellikleri geçmişindeki birlikteliğinde hep olmuştur, ayrıştırılmış bir Iğdır tek eli kalmış aslan gibi olur. İki elle sarılmak gerek her şeye bence.
Kültür & Sanat
Yayınlanma: 14 Temmuz 2022 - 00:00
IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR XXVI- GEÇMİŞTE GEZİNTİ
Emir ŞIKTAŞ Yıllar yılları çok hızlı kovalıyor, dünün çocukları gençlerimiz, dünün gençleri orta yaşlılarımız, orta yaşlılarımız ak sakallılarımız olmuşlar. Bu illet virüs hastalıklarından, kalp krizlerinden, başka nedenlerle ölmezseler tabi.
Kültür & Sanat
14 Temmuz 2022 - 00:00
İlginizi Çekebilir