Me’mun hükümet işlerindeki adaletsizliklerine ve zulümlerine ortak arıyordu, ama İmam bu fırsatı ona tanımadı. Kendisini devlet işlerinden kenara çekerek Müslümanların dini sorunlarıyla ilgilendi. Doğal olarak İmamı gören onun yüce ahlakına, ilim ve bilgisine hayran oluyordu, imam maneviyatı ve ilmiyle halkı kendisine cezp ediyordu. Bu durum Me’muna ve Abbasilere çok ağır geliyordu, imamın şahsiyetini kırmak için ülkedeki muhtelif dinlerden olan âlim ve bilginleri ilmi tartışmalar için toplantılar düzenliyordu.
Yüce İslam dini ve tarihi akıl almaz medeni ve hukuki hareketlerde bulunmuştur. İslam tarihini incelediğimizde hatta Resulullah s.a.a efendimizin döneminde bile ilim, sanat ve bilgiye çok değer verilmiştir. Mesela Bedir savaşında tuttukları esirlerden okuma yazma olanlarını beş kişiye okuma yazma kaydıyla serbest bırakıyordu. İslam’ın bu mantığı gün geçtikçe daha da genişlik kazanıyordu, özellikle Müslümanların güç ve sanat bakımından en ileri oldukları dönemde yani Abbasilerin döneminde artık ilim de zirveye ulaşmıştı. Bu gün demokrasinin beşiği olan avrupanın azınlık Müslümanlara karşı tutumlarına bakın birde İslam dünyasının dününe ve bu gününe bakın. Bazılarının cahilce onların örnek almasına şaşmamak elde değil, hal bu ki kültür ve medeniyet bizdedir. Bizim kültür hazinelerimizi içeren asil kaynak kitaplarımız milyonlarca cildi geçmektedir. İslam ülkelerinde bir yılda yazılan kitap sayısı nerdeyse onların bir asırda yazamayacakları kadar çoktur. Hicri 3ncü ve 4ncü asırda Yunan felsefesi Arapçaya tercüme olmuş bütün Müslümanlar öğrenmeye çalışmışlardır ilime karşı herhangi bir taassup göremezsin İslam tarihinde, hem de öyle zalim İslam’a yakışmayan yöneticilerin döneminde. Aynı asırda İslam mezhepleri ve Kelam mezheplerinin ilmi ve kültürel çalışmaları zirveye ulaşmıştı. Bu günün coğrafyasıyla 36 büyük İslam ülkesine tek hükümet hakim idi. Ülkenin dört bir yanından muhtelif din mensupları bilginleri masrafları ödenerek başkente (Horasan’a) ilmi tartışmalara davet ediliyordu. Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, Sabii ve diğer din mensupları. Müslümanlardan ise tüm mezhep mensubu alimler davet ediliyordu. Demek ki ilmi konularda herhangi bir kısıtlama, yaptırım ve zorlama söz konusu değildir. Her ne kadar Me’munun hedefi şeytanlık ve İmamı mağlup ettirmek de olsa ancak o günkü İslam devletinin konumu buydu. Böyle bir ortam bu gün ne batıda var ne de doğuda. Gerçi Şia dünyasının büyük müçtehitleri ve taklit mercileri yer, yer bu meseleye çok iyimser yaklaşmışlarsa da karşı taraftan her hangi bir cevap alamamışlardır. Ben Mukaddes Kum ilim havzasında meşgul iken avrupadan tamamen tarafsız bir grup tüm dünyayı dolaşıp her dinin ve mezhebin ileri gelen büyükleri ile tanışıyor ve araştırmalar yapıyorlardı. O sıralar ben de Kafkaslı büyük müçtehit yüce taklit mercii üstadım rahmetli Ayetullah Uzma Muhammed Fazil LENKERANİ r.a hazretlerinin huzurundaydım. Tanışma sohbet, soru cevap ve çay faslından sonra gitmek istediklerinde sözcüleri şöyle dedi; Sizin selamınızı Pap’a iletmemize müsaade eder misiniz? Ayetullah hazretleri buyurdular ki; Benim selam ve dualarımı kendisine iletin ve deyin ki biz bu kopukluktan razı değiliz, onları dinler arası diyaloga davet ediyoruz. Onlar memnun kalıp kalkıp gittiler ama batıdan herhangi bir haber gelmedi. Bizim dinimizin bize verdiği kültür ve hoş görüdür. Bundan haberi olmayan batı yanlıları onların gökten geldiklerini zannediyor ve kendi kültürünü bırakıp başkasını taklit etmeye çalıştıkları için de taklit hiç br zaman gerçek olamaz ve olamıyor. Konudan çok saptım ama bilmemiz gerekir ki kutsal İslam dini ve tarihi güzelliklerle doludur. Kimseye inancından ötürü herhangi bir yaptırım, kısıtlama horlama söz konusu değildir. Bir toplumda yaşayan Müslüman da gayri Müslüman da aynı haklara sahiptirler her kes fiilinden sorumlu tutulur inancından değil.
Me’munun kendisi de bilgin okumayı araştırmayı ve ilmi tartışmaları seven birisi olduğu için sık, sık bu şeytani niyetiyle böyle ilmi toplantılar düzenler İmamın mars olmasını isterdi. Aslında Me’munun kendisi İmamı ve onun direkt Allah’tan ve Resululullah’tan ilim aldığını her kesten daha iyi biliyordu ama ikindeki kıskançlık ve kin onu bu işlere itiyordu. Her seferinde İmamın şahsiyeti biraz daha tanınıyor ve büyüyordu. İşte insanoğlu böyledir eğer hakka teslim olup ona boyun eğerse değeri artacak Allah da kendisinden razı olacak halk da. Ama eğer inat eder hakka teslim olmasını bilmezse hem Allah’tan uzaklaşacak hem de halkın gözünden düşecektir.
İmam Rıza’nın a.s çeşitli din mensubu âlimler ile tartışmasını içeren Türkçemize de kazandırılan Hadis Pınarı adlı eserde tamamı vardır, kardeşlerimiz geniş bilgi için bu kitaba başvursunlar. Ben bu iki makalede sadece zihinlerin açılsın güzel tahlil yapasınız diye kısa ve öz açıklamalar yaptım. Allah’ın Selamı Üzerinize Olsun.Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
Yüce İslam dini ve tarihi akıl almaz medeni ve hukuki hareketlerde bulunmuştur. İslam tarihini incelediğimizde hatta Resulullah s.a.a efendimizin döneminde bile ilim, sanat ve bilgiye çok değer verilmiştir. Mesela Bedir savaşında tuttukları esirlerden okuma yazma olanlarını beş kişiye okuma yazma kaydıyla serbest bırakıyordu. İslam’ın bu mantığı gün geçtikçe daha da genişlik kazanıyordu, özellikle Müslümanların güç ve sanat bakımından en ileri oldukları dönemde yani Abbasilerin döneminde artık ilim de zirveye ulaşmıştı. Bu gün demokrasinin beşiği olan avrupanın azınlık Müslümanlara karşı tutumlarına bakın birde İslam dünyasının dününe ve bu gününe bakın. Bazılarının cahilce onların örnek almasına şaşmamak elde değil, hal bu ki kültür ve medeniyet bizdedir. Bizim kültür hazinelerimizi içeren asil kaynak kitaplarımız milyonlarca cildi geçmektedir. İslam ülkelerinde bir yılda yazılan kitap sayısı nerdeyse onların bir asırda yazamayacakları kadar çoktur. Hicri 3ncü ve 4ncü asırda Yunan felsefesi Arapçaya tercüme olmuş bütün Müslümanlar öğrenmeye çalışmışlardır ilime karşı herhangi bir taassup göremezsin İslam tarihinde, hem de öyle zalim İslam’a yakışmayan yöneticilerin döneminde. Aynı asırda İslam mezhepleri ve Kelam mezheplerinin ilmi ve kültürel çalışmaları zirveye ulaşmıştı. Bu günün coğrafyasıyla 36 büyük İslam ülkesine tek hükümet hakim idi. Ülkenin dört bir yanından muhtelif din mensupları bilginleri masrafları ödenerek başkente (Horasan’a) ilmi tartışmalara davet ediliyordu. Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, Sabii ve diğer din mensupları. Müslümanlardan ise tüm mezhep mensubu alimler davet ediliyordu. Demek ki ilmi konularda herhangi bir kısıtlama, yaptırım ve zorlama söz konusu değildir. Her ne kadar Me’munun hedefi şeytanlık ve İmamı mağlup ettirmek de olsa ancak o günkü İslam devletinin konumu buydu. Böyle bir ortam bu gün ne batıda var ne de doğuda. Gerçi Şia dünyasının büyük müçtehitleri ve taklit mercileri yer, yer bu meseleye çok iyimser yaklaşmışlarsa da karşı taraftan her hangi bir cevap alamamışlardır. Ben Mukaddes Kum ilim havzasında meşgul iken avrupadan tamamen tarafsız bir grup tüm dünyayı dolaşıp her dinin ve mezhebin ileri gelen büyükleri ile tanışıyor ve araştırmalar yapıyorlardı. O sıralar ben de Kafkaslı büyük müçtehit yüce taklit mercii üstadım rahmetli Ayetullah Uzma Muhammed Fazil LENKERANİ r.a hazretlerinin huzurundaydım. Tanışma sohbet, soru cevap ve çay faslından sonra gitmek istediklerinde sözcüleri şöyle dedi; Sizin selamınızı Pap’a iletmemize müsaade eder misiniz? Ayetullah hazretleri buyurdular ki; Benim selam ve dualarımı kendisine iletin ve deyin ki biz bu kopukluktan razı değiliz, onları dinler arası diyaloga davet ediyoruz. Onlar memnun kalıp kalkıp gittiler ama batıdan herhangi bir haber gelmedi. Bizim dinimizin bize verdiği kültür ve hoş görüdür. Bundan haberi olmayan batı yanlıları onların gökten geldiklerini zannediyor ve kendi kültürünü bırakıp başkasını taklit etmeye çalıştıkları için de taklit hiç br zaman gerçek olamaz ve olamıyor. Konudan çok saptım ama bilmemiz gerekir ki kutsal İslam dini ve tarihi güzelliklerle doludur. Kimseye inancından ötürü herhangi bir yaptırım, kısıtlama horlama söz konusu değildir. Bir toplumda yaşayan Müslüman da gayri Müslüman da aynı haklara sahiptirler her kes fiilinden sorumlu tutulur inancından değil.
Me’munun kendisi de bilgin okumayı araştırmayı ve ilmi tartışmaları seven birisi olduğu için sık, sık bu şeytani niyetiyle böyle ilmi toplantılar düzenler İmamın mars olmasını isterdi. Aslında Me’munun kendisi İmamı ve onun direkt Allah’tan ve Resululullah’tan ilim aldığını her kesten daha iyi biliyordu ama ikindeki kıskançlık ve kin onu bu işlere itiyordu. Her seferinde İmamın şahsiyeti biraz daha tanınıyor ve büyüyordu. İşte insanoğlu böyledir eğer hakka teslim olup ona boyun eğerse değeri artacak Allah da kendisinden razı olacak halk da. Ama eğer inat eder hakka teslim olmasını bilmezse hem Allah’tan uzaklaşacak hem de halkın gözünden düşecektir.
İmam Rıza’nın a.s çeşitli din mensubu âlimler ile tartışmasını içeren Türkçemize de kazandırılan Hadis Pınarı adlı eserde tamamı vardır, kardeşlerimiz geniş bilgi için bu kitaba başvursunlar. Ben bu iki makalede sadece zihinlerin açılsın güzel tahlil yapasınız diye kısa ve öz açıklamalar yaptım. Allah’ın Selamı Üzerinize Olsun.Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
