Heyecan dolu Azerbaycan gezi programımız gecenin karanlığı ile İstanbul Sabiha Gökçen havalimanında başladı. Ekibin yarısından çoğu ata topraklarına ilk kez gidecekti. Biz İSTAD yönetim kurulu olarak Azerbaycan’a birkaç defa gitmemize rağmen aynı heyecanı duyuyorduk çünkü 30 yıl özlemle hasretini çektiğimiz bağımsızlık mücadelesini verdiğimiz Hocalı, Hankendi ve Şuşa’ya ilk kez gidecektik…Birinci gün
Bakü’ye vardık. Azerbaycan Haydar Aliyev Uluslararası Havalimanında bizleri sürücümüz Halid Bey ve dostlarımız karşıladı. Bakü’nün ışıltılı caddelerinden geçerek Bakü merkezde bulunan otelimize yerleştik. Güler yüzlü, sempatik otel personelinin ekibimizi kapıda karşılaması bütün yorgunluğumuzu almıştı. Kısa süre içinde konaklama işlemlerimiz tamamlanınca istirahate geçtik.İkinci gün
Azerbaycan ketesi ile yapılan sabah kahvaltısı sonrası ilk olarak Bakü merkezini dolaşarak Hegani İş Merkezi’nde bulunan dernek temsilcimiz Arzu Qedimov Bey’i ziyaret ettik. Arzu Bey bizi maharetli Garmon sesi ile Azerbaycan “Oğluyam” ve “Can Laçin” eserleri ile karşıladı. Hoş sohbet hasret giderdikten sonra yola revan olduk. Azerbaycan tarihi ve kültürel yerleri ve fakirler babası hayırsever iş insanı Zeynelabidin Tağıyev’den kalan müze evini ziyaret ettik. Akabinde “O Olmasın Bu Olsun” halk arasında “Meşedi İbat” diye bilinen filmin çekildiği sokakları gezdik. Gız Galası, Şirvan Şahlar Sarayı ve bölgede bulunan tarihi eserleri inceledik. İçeri şehirden park bulvara geçerken gençler tarafından oluşturulan canlı müzik ziyafetine denk gelip, hep beraber eşlik edip, Azerbaycan ezgilerini dinledik. Aynı bölgede bulunan Mirze Elekber Sabir (Hophopname’nin yazarı) ve halk şairi Eliağa Vahit büstünü ziyaret ettik. Adeta açık hava müzesini andıran içeri şehirden Park Bulvar sahil tarafına geçiş yapıp Hazar’ın kokusunu ciğerlerimize çekip kardeş derneğimiz Azerbaycan ve Türk dilli konuşan Halklar Emekdaşlık Merkezi’ne Atxem Ictimai Birlik (ATXEM) doğru yürüyerek yol aldık. ATXEM Başkanı İlham İsmailov ve ekibi bizleri kapıda karşıladı. Hasret giderdikten sonra Azerbaycan mutfağından ekibimize ikramda bulunuldu. ATXEM tarafından düzenlenen “Kafkas İslam Ordusunun Tarihi Önemi ” konulu programa iştirak ettik. Türkiye Bakü Büyükelçiliği’nin basın müşavirinin de katıldığı programda Türkiye Azerbaycan kardeşliği ve dayanışması hakkında bilgiler verilip, Kafkas İslam Ordusu askerleri ve Karabağ şehitleri anıldı. Program sonunda Azerbaycan Halk sanatçısı değerli kardeşimiz Şahin Bey Azerbaycan ezgilerinden eserler sundu.Üçüncü gün
Üçüncü gün herkeste farklı bir heyecan vardı çünkü 30 yıl hasret kaldığımız topraklara kavuşacaktık. Evet; istikamet Hocalı, Hankendi, Şuşa…
Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in özel tapşırığı ile Diaspora İş Üzere Devlet Komitesi Başkanı Fuad Muradov’un tahsis ettiği araçlarla sabahın ilk ışıkları ile yola çıktık… Yolda hüzün, mutluluk ve gurur birbirbirine karmıştı. Gezi programımıza katılan birbirinden değerli arkadaşların tarih sohbetleri, sazlar, sözler, şiirler, fıkralar havada uçuştu. Bu vesile ile ekip birbirini daha yakında tanımış oldu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Yevlak kavşağından Askeran, Xocalı, Xankendi, Şuşa istikametine döndüğümüzde heyecanımız tavan yaptı… Askeran’da bizi Azerbaycan Milli Kahramanı Hudayar’ın devasa fotoğrafı karşıladı. Akabinde Hocalı levhasını gördüğümüzde sürücüyü durdurana kadar heyecandan levhayı geçmiştik. Rica ile geri dönüp levhanın yanında inip, toprağı öpüp, Türkiye’den kucak dolusu selam getirdiğimizi ilettik. Hocalı merkezine doğru ilerlerken sağlı sollu yıkık dökük binalar içimizi acıttı. 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece geldi gözümüzün önüne. Yok olan evler, binalar ve bir gecede korumasız 613 kişinin yok edilmesi aşağı indiğimizde yüzümüze bu güne kadar hiç birimizin hissetmediği kokusunu, hiç birimizin bu güne kadar duymadığı bir nefes yüzümüze ılık ılık esiyordu bir anda herkes birbirine bakıp duygusal anlar yaşadı. Sanki bir gecede yok edilen 613 kişinin ruhu bizleri karşılamış 30 yıl savunduğumuz Azerbaycan gerçeklerini kalbimizin derinliklerinde hissetmemizi sağlamışlardı. 30 yıl önce bu ahalide 7.000 insan yaşarken şimdi yeniden asıl sahipleri geri almıştı ama yitip giden 30 yıl binlerce şehit yok olan bir kasaba, evet buranın adı Xocalı’ydı. 30 yıl haksız yere işgal edilmiş, yerinden yurdundan sürülmüş, soykırıma uğramış tek suçlarının Türk olduğu Xocalı’ydı. Ekibimiz gözyaşlarını tutamadı. Öyle bir koku, öyle bir etir bizi karşılamıştıki ekipte olan herkes o kokuyu almış hüzün ve gururu bir arada yaşamıştı. Şehrin kısa zamanda yeniden yapılanması takdire şayandı. Basın açıklaması yaptıktan sonra hanların kenti Xankendi’ne doğru yola devam ettik.Kısa bir süre sonra Xankendi’ndeyiz. Hankendi bölgenin en büyük yerleşkelerinden biridir. Düzenli caddeleri devlet binaları yeni yapılan Üniversite görmeye değerdi. Valilik binası önüne asılmış olan Türkiye Azerbaycan Bayrağı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in demir yumruk portresi egemenliğin ve zaferin göstergesi olarak sonsuza dek yerini koruyacaktır. Kısa bir şehir turundan sonra medeniyetler merkezi Şuşa’ya doğru hareket ettik. Xankendi’nden tepeye doğru baktığımızda Şuşa’nın ihtişamlı görünümü bizi davet ediyordu.Evet; Medeniyetler şehri Şuşa’dayız. Bizi ilk önce heybetli görünümüyle Şuşa Kalesi karşıladı. Akabinde tarihi yerler ve Cıdır Düzü’ndeyiz. Cıdır Düzü’ne ekibimiz yalınayak girdi. Çünkü Cıdır Düzü sarp kayalıkların üstüne kurulmuş muhteşem bir alandı. Bu alan şehitlerimizin kanları ile sulanmıştır. Hemen aşağısı sarp ve çıkılması çetin düz duvar gibi oluşan ve dibi bucağı görülmeyen bir uçurum kenarıydı. Askerlerimiz 8 Ekim 2020 tarihinde burayı tekrar Azerbaycan topraklarına katmışlardı. Her zerresi şehit kanıya sulanan bu topraklar heyecanımıza heyecan katmış, özgürlük ve bağımsızlık rüzgarının ılık ılık estiği bu yer heyetimizi adeta büyülemişti. 3 yılda ağır bedeller ödeyerek kaybettiğimiz Azerbaycan topraklarının acısını, 44 gün + 23 saatlik kahramanlık dolu mücadele sonucu geri aldığımız toprakların huzur ve gururunu yaşayarak şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar dileyerek basın açıklaması yaptıktan sonra Fizuli istikametinden Bakü’ye doğru yola devam ettik. Bu arada Zengezur Koridoru’na bağlanacak olan yolların yapımı ve Fizuli Uluslararası Havalimanı görülmeye değerdi. 4 gidiş gelişli yeni yolların yapılması bölgeye kısa zamanda renk katmıştır. Bunun yanısıra Fizuli ve çevresinde yıkık dökük adeta haritadan silinmiş kasabaları görünce bir daha hüzün bastı ekibimizi kendi kendimize söylenmeden duramadık; bu vahşiler insan olamazdı! Ermeniler insanları yok ettiği gibi yaşam yerlerini de yok etmişlerdi. Herşeye rağmen 28 yıl önce yalın ayak sürgüne tabi tutulan çocuklarımız 28 yıl sonra Tank üzerinde topraklarına dönerek ebediyete kadar Türk toprakları olarak kalacak olan bu bölgeyi yurt yaparak tescillemiş oldular. Hüzün ve mutluğu bir arada yaşayarak kaldığımız otele dönmüş olduk.Dördüncü gün
Hüzün ve mutluğun tatlı yorgunluğunu attıktan sonra sabahın ışıltıları ile 2. Karabağ Şehitler Hıyabanı’na revan olduk. Şehitliğe geldiğimizde bizi Azerbaycan ve Türkiye bayrakları birlikte (goşa) karşıladı. İlk sözümüz Türkiye’den ve Karabağ’dan size selam getirdik oldu.Tüm şehitlerimiz ve orda bulunan şehit ailelerini ziyaret ettik. Akabinde General Polad Haşimov, Mübariz İbrahimov ve derneğimizin onursal üyesi Türk Dünyasının sevilen siması Milletvekili Ganire Paşayeva’nı mezarını ziyaret ettik. Şehit ailelerinin ve kardeş derneğimiz ATXEM tarafından düzenlenmiş olan yas merasim programına iştirak ettik. İçimizde dinmeyen bir acı, anlımızda guru duyacağımız bir tebessümle şehitlikten ayrıldık.
Daha sonra şehrin turistlik yerlerini ziyaret ettik özellikle ateşgah çok ilgimizi çekmişti. Ateşgah, dünyadaki 3 Zerdüşt tapınağından biridir. Azerbaycan Abşeron Yarımadası'nda, Bakü şehrinden 30 km uzakta, Surahanı İlçesi’ndeki Surahanı Köyü yakınlarında bulunan, çeşitli dönemlerde Zerdüştler, Hinduistler ve Sihler tarafından ibadetgâh olarak kullanılmış bir ateş tapınağıdır. Rehberimiz Natavan hanım Ateşgah Zerdüş tapınağı ile ilgili ekibimize aydınlatıcı bilgiler aktardı. Gezi sonunda değerli arkadaşımız derneğimiz onursal üyesi İkbal Elisoy Bey’in misafiri olduk. İlham Askeroğlu Azerbaycan aşık sazı ile buluşmamıza renk kattı.Beşinci gün
Diaspora İş Üzere Devlet Bakanlığı ziyaretimizden sonra Azerbaycan Türkiye Evi (ATEV) tarafından düzenlenen “Kafkas İslam Ordusu’nun Türk Dünyasında Yeri ve Önemi” konulu programa katıldık. ATEV Genel Başkanı Tenzile Rüstemhanlı ve birçok seçkin davetlinin katıldığı program takdire şayandı.ATEV’in programından sonra Bakü Ganimetler Parkı gezildi. Ganimetler Parkı’nda bir daha Azerbaycan kahramanları, Azerbaycan halkı ve Cumhurbaşkanı ile gurur duyuldu.
Ayını gün Hedef Okulları ziyaret edilip Azerbaycan eğitim sistemi hakkında bilgi alındı. Okul öğrencilerinin düzenlemiş olduğu Kafkas İslam Ordusu anma programı ve müzik sunumları takdire şayandı okul kurucusu Şəmil Sadıqov Bey’e ve ekibine sonsuz teşekkürler...Altıncı gün
Gezimizin en önemli amaçlarından birisi de özellikle 1918’de Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan’ı işgalden kurtarmasının 106.yıl dönümü programlarına katılmaktı. Türkiye Bakü Büyükelçiliği’nin düzenlemiş olduğu programa katılım sağladık. Akabinde şehitler Xıyabanı ve fahri Xıyaban ziyaret edildi.
Yedinci gün
Quba’dayız…Quba, Azerbaycan’ın kuzeyinde, Kafkas dağlarının tabiatıyla çok güzel şirin bir yerleşim yeridir. Azerbaycan’ın yüzölçümü bakımından en büyük kentlerinden bir tanesi olup, elması ve doğal güzellikleriyle meşhurdur.Kafkas dağlarının en yüksek zirvelerinden biri olan Şahdağı da bu kentin arazisindedir.
Aynı zamanda Quba, 1918’de tarihin en gaddar soykırıma maruz kalmıştır. 1918’de 16 bin masum insanın kuyu mezarlara atılarak, yarı canlı şekilde gömüldüğünü öğrenince insanlığımızdan utandık. Böyle bir vahşet herhalde dünya üzerinde yaşanmamıştır. Ne acıdır ki 2007 yılında bir kazı sonucu tesadüfen ortaya çıkartılmıştır.Quba’ya doğru yol alıyoruz. Ekibimiz o kadar uyum içindeki herkes sanki yıllardır bir arada büyümüş yol boyunca şiirler, şarkılar, fıkralar gırla gidiyor. Solumuzda Ceyranbatan Gölü, sağımızda Sumgayt. Sumgayt’ın anlamını sorunca kimse bilemedi. Dilim döndüğünce Sumgayıt adının hikayesini anlatmaya çalıştım. “Arkadaşlar görmüş olduğunuz Sumgayt’ın adı bu Ceyranbatan gölünden gelmektedir. Rivayete göre Azerbaycanlı bir kızımız Sum adında bir genci sevmektedir. Bir gün göl kenarına gelen iki genç bir müddet sonra sıcaklığın etkisiyle bunalmış ve Sum adındaki genç serinlemek için Ceyranbatan gölüne girmiş, biraz açıldıktan sonra bir daha geri dönememiş. Sum’un çırpınışlarını gören kız arkadaşı çığlıklar içinde hıçkıra hıçkıra ağlamış: “SUM GAYIT (Sum Geri Dön) SUM GAYIT, SUM GAYIT” demiş ve maalesef SUM boğularak ölmüştür. O gün bugündür, bu yerleşim yerinin adı Sumgayt olarak kalmıştır. Sum’u rahmetle anarak yola devam ediyoruz…
Bozkırların ortasından geçerken adeta Sivas, Erzincan, Iğdır, Kars bölgesini andıran bir coğrafyadan geçiyoruz. Bir müddet sonra yeşillikler başlıyor ve yeşillikler diyarı Quba’dayız.Quba’da bizi Kafkas Tv ve basın mensupları karşılıyor. Asrın en büyük soykırımlarının yaşandığı Quba soykırım mezarlarına gidiyoruz. Soykırım anıtı önünde bizleri Quba Vali yardımcısı Anar Bey ve yetkililer, rehberler karşılıyor. Herkesin nutkunun tutulduğu yerdeyiz. Vahşetin boyutları gözler önüne seriliyor. Bu hazin manzara karşısında adeta donuveriyoruz. Karanfillerimizi anıt mezara bırakıp şehitler için dua ediyoruz. Gezi sonrası duygu düşüncelerimizi anı defterinde paylaşıp imzaladıktan sonra böyle acıların bir daha yaşanmaması temennisiyle Quba’nın ağ elmalarını tadıp hüzünle yola devam ediyoruz…
Quba’da bulunan Türkiye Azerbaycan Kardeşlik Parkı ve Şehit Basın Mensupları Anıtı ziyaret edilip karanfiller konulup dualar edildi.
Quba valimiz İlham Mahmudov Bey bizleri makamında ağırladı “İki devlet bir millet” şiarı ile kurulmuş olan derneğimizin çalışmalarına başarılar diledi. Karşılıklı hediyeler takdim edildikten sonra hoş bir tebessümle yola koyulduk. Quba şehrine adım attığımızdan itibaren ekibimize mihmandarlık yapan Kafkas Tv muhabiri ve yetkilisi Elçin Bey ve şube müdürü Şahin Bey makamlarında ziyaret edilip tv programına katılım sağlandı.
Aynı gün akşamı İSTAD Bakü temsilcisi Arzu Gadimov Bey ve Murad Bey'in destekleri ile ekibimize gala gecesi düzelendi. Azerbaycan ve Türk Dünyasının çeşitli yerlerinden müzik ziyafeti sunuldu.
Kalbimizi gönlümüzü odlar yurdu Can Azerbaycan’da bırakarak Türkiye’ye dönüş yaptık. TEŞEKKÜRLER
Başta Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham ALİYEV olmak üzere, Diaspora İş üzrə Dövlət Komitəsi Başkanı Fuad Muradov’a TADEF Genel Başkan Vekilimiz Pefviz Memmedzade’ye ATEV Başkanı Tenzile Rüstemhanlıya, ATHEM Başkanı İlham İsmailov’a, Arzu Gedimo’a, İkbal Elisoy’a, İlham Askeroğlu’na Şamil Sadıq’a, Samir Mustafayev’e, Kafkas Tv Elçin Bey’e ve Quba Valimiz İlham Mahmudov Bey’e teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.Ayrıca bu özel geziye iştirak eden;
Sefer Karakoyunlu, Bülent Tanriverdi , Muharrem Yalçin, Nebahat Ayrım Kirman , Ferhat Özakay , Emine Yıldız, Gülçin Büyükhan Karadağ , Mürsel Şafak , Aydin Yasar' Zeynep Yanik Yasar , Rahim Aydın, Nurgül Aydın, Celal Yılmaz , Gülüsüm Yılmaz, Servet Çiçek, Dilber Genç Çiçek, Suleyman Salaz Elif Salaz, Leman Ayrım , Aynur Özcan TEŞEKKÜRLER
Bakü’ye vardık. Azerbaycan Haydar Aliyev Uluslararası Havalimanında bizleri sürücümüz Halid Bey ve dostlarımız karşıladı. Bakü’nün ışıltılı caddelerinden geçerek Bakü merkezde bulunan otelimize yerleştik. Güler yüzlü, sempatik otel personelinin ekibimizi kapıda karşılaması bütün yorgunluğumuzu almıştı. Kısa süre içinde konaklama işlemlerimiz tamamlanınca istirahate geçtik.İkinci gün
Azerbaycan ketesi ile yapılan sabah kahvaltısı sonrası ilk olarak Bakü merkezini dolaşarak Hegani İş Merkezi’nde bulunan dernek temsilcimiz Arzu Qedimov Bey’i ziyaret ettik. Arzu Bey bizi maharetli Garmon sesi ile Azerbaycan “Oğluyam” ve “Can Laçin” eserleri ile karşıladı. Hoş sohbet hasret giderdikten sonra yola revan olduk. Azerbaycan tarihi ve kültürel yerleri ve fakirler babası hayırsever iş insanı Zeynelabidin Tağıyev’den kalan müze evini ziyaret ettik. Akabinde “O Olmasın Bu Olsun” halk arasında “Meşedi İbat” diye bilinen filmin çekildiği sokakları gezdik. Gız Galası, Şirvan Şahlar Sarayı ve bölgede bulunan tarihi eserleri inceledik. İçeri şehirden park bulvara geçerken gençler tarafından oluşturulan canlı müzik ziyafetine denk gelip, hep beraber eşlik edip, Azerbaycan ezgilerini dinledik. Aynı bölgede bulunan Mirze Elekber Sabir (Hophopname’nin yazarı) ve halk şairi Eliağa Vahit büstünü ziyaret ettik. Adeta açık hava müzesini andıran içeri şehirden Park Bulvar sahil tarafına geçiş yapıp Hazar’ın kokusunu ciğerlerimize çekip kardeş derneğimiz Azerbaycan ve Türk dilli konuşan Halklar Emekdaşlık Merkezi’ne Atxem Ictimai Birlik (ATXEM) doğru yürüyerek yol aldık. ATXEM Başkanı İlham İsmailov ve ekibi bizleri kapıda karşıladı. Hasret giderdikten sonra Azerbaycan mutfağından ekibimize ikramda bulunuldu. ATXEM tarafından düzenlenen “Kafkas İslam Ordusunun Tarihi Önemi ” konulu programa iştirak ettik. Türkiye Bakü Büyükelçiliği’nin basın müşavirinin de katıldığı programda Türkiye Azerbaycan kardeşliği ve dayanışması hakkında bilgiler verilip, Kafkas İslam Ordusu askerleri ve Karabağ şehitleri anıldı. Program sonunda Azerbaycan Halk sanatçısı değerli kardeşimiz Şahin Bey Azerbaycan ezgilerinden eserler sundu.Üçüncü gün
Üçüncü gün herkeste farklı bir heyecan vardı çünkü 30 yıl hasret kaldığımız topraklara kavuşacaktık. Evet; istikamet Hocalı, Hankendi, Şuşa…
Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in özel tapşırığı ile Diaspora İş Üzere Devlet Komitesi Başkanı Fuad Muradov’un tahsis ettiği araçlarla sabahın ilk ışıkları ile yola çıktık… Yolda hüzün, mutluluk ve gurur birbirbirine karmıştı. Gezi programımıza katılan birbirinden değerli arkadaşların tarih sohbetleri, sazlar, sözler, şiirler, fıkralar havada uçuştu. Bu vesile ile ekip birbirini daha yakında tanımış oldu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Yevlak kavşağından Askeran, Xocalı, Xankendi, Şuşa istikametine döndüğümüzde heyecanımız tavan yaptı… Askeran’da bizi Azerbaycan Milli Kahramanı Hudayar’ın devasa fotoğrafı karşıladı. Akabinde Hocalı levhasını gördüğümüzde sürücüyü durdurana kadar heyecandan levhayı geçmiştik. Rica ile geri dönüp levhanın yanında inip, toprağı öpüp, Türkiye’den kucak dolusu selam getirdiğimizi ilettik. Hocalı merkezine doğru ilerlerken sağlı sollu yıkık dökük binalar içimizi acıttı. 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece geldi gözümüzün önüne. Yok olan evler, binalar ve bir gecede korumasız 613 kişinin yok edilmesi aşağı indiğimizde yüzümüze bu güne kadar hiç birimizin hissetmediği kokusunu, hiç birimizin bu güne kadar duymadığı bir nefes yüzümüze ılık ılık esiyordu bir anda herkes birbirine bakıp duygusal anlar yaşadı. Sanki bir gecede yok edilen 613 kişinin ruhu bizleri karşılamış 30 yıl savunduğumuz Azerbaycan gerçeklerini kalbimizin derinliklerinde hissetmemizi sağlamışlardı. 30 yıl önce bu ahalide 7.000 insan yaşarken şimdi yeniden asıl sahipleri geri almıştı ama yitip giden 30 yıl binlerce şehit yok olan bir kasaba, evet buranın adı Xocalı’ydı. 30 yıl haksız yere işgal edilmiş, yerinden yurdundan sürülmüş, soykırıma uğramış tek suçlarının Türk olduğu Xocalı’ydı. Ekibimiz gözyaşlarını tutamadı. Öyle bir koku, öyle bir etir bizi karşılamıştıki ekipte olan herkes o kokuyu almış hüzün ve gururu bir arada yaşamıştı. Şehrin kısa zamanda yeniden yapılanması takdire şayandı. Basın açıklaması yaptıktan sonra hanların kenti Xankendi’ne doğru yola devam ettik.Kısa bir süre sonra Xankendi’ndeyiz. Hankendi bölgenin en büyük yerleşkelerinden biridir. Düzenli caddeleri devlet binaları yeni yapılan Üniversite görmeye değerdi. Valilik binası önüne asılmış olan Türkiye Azerbaycan Bayrağı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in demir yumruk portresi egemenliğin ve zaferin göstergesi olarak sonsuza dek yerini koruyacaktır. Kısa bir şehir turundan sonra medeniyetler merkezi Şuşa’ya doğru hareket ettik. Xankendi’nden tepeye doğru baktığımızda Şuşa’nın ihtişamlı görünümü bizi davet ediyordu.Evet; Medeniyetler şehri Şuşa’dayız. Bizi ilk önce heybetli görünümüyle Şuşa Kalesi karşıladı. Akabinde tarihi yerler ve Cıdır Düzü’ndeyiz. Cıdır Düzü’ne ekibimiz yalınayak girdi. Çünkü Cıdır Düzü sarp kayalıkların üstüne kurulmuş muhteşem bir alandı. Bu alan şehitlerimizin kanları ile sulanmıştır. Hemen aşağısı sarp ve çıkılması çetin düz duvar gibi oluşan ve dibi bucağı görülmeyen bir uçurum kenarıydı. Askerlerimiz 8 Ekim 2020 tarihinde burayı tekrar Azerbaycan topraklarına katmışlardı. Her zerresi şehit kanıya sulanan bu topraklar heyecanımıza heyecan katmış, özgürlük ve bağımsızlık rüzgarının ılık ılık estiği bu yer heyetimizi adeta büyülemişti. 3 yılda ağır bedeller ödeyerek kaybettiğimiz Azerbaycan topraklarının acısını, 44 gün + 23 saatlik kahramanlık dolu mücadele sonucu geri aldığımız toprakların huzur ve gururunu yaşayarak şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar dileyerek basın açıklaması yaptıktan sonra Fizuli istikametinden Bakü’ye doğru yola devam ettik. Bu arada Zengezur Koridoru’na bağlanacak olan yolların yapımı ve Fizuli Uluslararası Havalimanı görülmeye değerdi. 4 gidiş gelişli yeni yolların yapılması bölgeye kısa zamanda renk katmıştır. Bunun yanısıra Fizuli ve çevresinde yıkık dökük adeta haritadan silinmiş kasabaları görünce bir daha hüzün bastı ekibimizi kendi kendimize söylenmeden duramadık; bu vahşiler insan olamazdı! Ermeniler insanları yok ettiği gibi yaşam yerlerini de yok etmişlerdi. Herşeye rağmen 28 yıl önce yalın ayak sürgüne tabi tutulan çocuklarımız 28 yıl sonra Tank üzerinde topraklarına dönerek ebediyete kadar Türk toprakları olarak kalacak olan bu bölgeyi yurt yaparak tescillemiş oldular. Hüzün ve mutluğu bir arada yaşayarak kaldığımız otele dönmüş olduk.Dördüncü gün
Hüzün ve mutluğun tatlı yorgunluğunu attıktan sonra sabahın ışıltıları ile 2. Karabağ Şehitler Hıyabanı’na revan olduk. Şehitliğe geldiğimizde bizi Azerbaycan ve Türkiye bayrakları birlikte (goşa) karşıladı. İlk sözümüz Türkiye’den ve Karabağ’dan size selam getirdik oldu.Tüm şehitlerimiz ve orda bulunan şehit ailelerini ziyaret ettik. Akabinde General Polad Haşimov, Mübariz İbrahimov ve derneğimizin onursal üyesi Türk Dünyasının sevilen siması Milletvekili Ganire Paşayeva’nı mezarını ziyaret ettik. Şehit ailelerinin ve kardeş derneğimiz ATXEM tarafından düzenlenmiş olan yas merasim programına iştirak ettik. İçimizde dinmeyen bir acı, anlımızda guru duyacağımız bir tebessümle şehitlikten ayrıldık.
Daha sonra şehrin turistlik yerlerini ziyaret ettik özellikle ateşgah çok ilgimizi çekmişti. Ateşgah, dünyadaki 3 Zerdüşt tapınağından biridir. Azerbaycan Abşeron Yarımadası'nda, Bakü şehrinden 30 km uzakta, Surahanı İlçesi’ndeki Surahanı Köyü yakınlarında bulunan, çeşitli dönemlerde Zerdüştler, Hinduistler ve Sihler tarafından ibadetgâh olarak kullanılmış bir ateş tapınağıdır. Rehberimiz Natavan hanım Ateşgah Zerdüş tapınağı ile ilgili ekibimize aydınlatıcı bilgiler aktardı. Gezi sonunda değerli arkadaşımız derneğimiz onursal üyesi İkbal Elisoy Bey’in misafiri olduk. İlham Askeroğlu Azerbaycan aşık sazı ile buluşmamıza renk kattı.Beşinci gün
Diaspora İş Üzere Devlet Bakanlığı ziyaretimizden sonra Azerbaycan Türkiye Evi (ATEV) tarafından düzenlenen “Kafkas İslam Ordusu’nun Türk Dünyasında Yeri ve Önemi” konulu programa katıldık. ATEV Genel Başkanı Tenzile Rüstemhanlı ve birçok seçkin davetlinin katıldığı program takdire şayandı.ATEV’in programından sonra Bakü Ganimetler Parkı gezildi. Ganimetler Parkı’nda bir daha Azerbaycan kahramanları, Azerbaycan halkı ve Cumhurbaşkanı ile gurur duyuldu.
Ayını gün Hedef Okulları ziyaret edilip Azerbaycan eğitim sistemi hakkında bilgi alındı. Okul öğrencilerinin düzenlemiş olduğu Kafkas İslam Ordusu anma programı ve müzik sunumları takdire şayandı okul kurucusu Şəmil Sadıqov Bey’e ve ekibine sonsuz teşekkürler...Altıncı gün
Gezimizin en önemli amaçlarından birisi de özellikle 1918’de Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan’ı işgalden kurtarmasının 106.yıl dönümü programlarına katılmaktı. Türkiye Bakü Büyükelçiliği’nin düzenlemiş olduğu programa katılım sağladık. Akabinde şehitler Xıyabanı ve fahri Xıyaban ziyaret edildi.
Yedinci gün
Quba’dayız…Quba, Azerbaycan’ın kuzeyinde, Kafkas dağlarının tabiatıyla çok güzel şirin bir yerleşim yeridir. Azerbaycan’ın yüzölçümü bakımından en büyük kentlerinden bir tanesi olup, elması ve doğal güzellikleriyle meşhurdur.Kafkas dağlarının en yüksek zirvelerinden biri olan Şahdağı da bu kentin arazisindedir.
Aynı zamanda Quba, 1918’de tarihin en gaddar soykırıma maruz kalmıştır. 1918’de 16 bin masum insanın kuyu mezarlara atılarak, yarı canlı şekilde gömüldüğünü öğrenince insanlığımızdan utandık. Böyle bir vahşet herhalde dünya üzerinde yaşanmamıştır. Ne acıdır ki 2007 yılında bir kazı sonucu tesadüfen ortaya çıkartılmıştır.Quba’ya doğru yol alıyoruz. Ekibimiz o kadar uyum içindeki herkes sanki yıllardır bir arada büyümüş yol boyunca şiirler, şarkılar, fıkralar gırla gidiyor. Solumuzda Ceyranbatan Gölü, sağımızda Sumgayt. Sumgayt’ın anlamını sorunca kimse bilemedi. Dilim döndüğünce Sumgayıt adının hikayesini anlatmaya çalıştım. “Arkadaşlar görmüş olduğunuz Sumgayt’ın adı bu Ceyranbatan gölünden gelmektedir. Rivayete göre Azerbaycanlı bir kızımız Sum adında bir genci sevmektedir. Bir gün göl kenarına gelen iki genç bir müddet sonra sıcaklığın etkisiyle bunalmış ve Sum adındaki genç serinlemek için Ceyranbatan gölüne girmiş, biraz açıldıktan sonra bir daha geri dönememiş. Sum’un çırpınışlarını gören kız arkadaşı çığlıklar içinde hıçkıra hıçkıra ağlamış: “SUM GAYIT (Sum Geri Dön) SUM GAYIT, SUM GAYIT” demiş ve maalesef SUM boğularak ölmüştür. O gün bugündür, bu yerleşim yerinin adı Sumgayt olarak kalmıştır. Sum’u rahmetle anarak yola devam ediyoruz…
Bozkırların ortasından geçerken adeta Sivas, Erzincan, Iğdır, Kars bölgesini andıran bir coğrafyadan geçiyoruz. Bir müddet sonra yeşillikler başlıyor ve yeşillikler diyarı Quba’dayız.Quba’da bizi Kafkas Tv ve basın mensupları karşılıyor. Asrın en büyük soykırımlarının yaşandığı Quba soykırım mezarlarına gidiyoruz. Soykırım anıtı önünde bizleri Quba Vali yardımcısı Anar Bey ve yetkililer, rehberler karşılıyor. Herkesin nutkunun tutulduğu yerdeyiz. Vahşetin boyutları gözler önüne seriliyor. Bu hazin manzara karşısında adeta donuveriyoruz. Karanfillerimizi anıt mezara bırakıp şehitler için dua ediyoruz. Gezi sonrası duygu düşüncelerimizi anı defterinde paylaşıp imzaladıktan sonra böyle acıların bir daha yaşanmaması temennisiyle Quba’nın ağ elmalarını tadıp hüzünle yola devam ediyoruz…
Quba’da bulunan Türkiye Azerbaycan Kardeşlik Parkı ve Şehit Basın Mensupları Anıtı ziyaret edilip karanfiller konulup dualar edildi.
Quba valimiz İlham Mahmudov Bey bizleri makamında ağırladı “İki devlet bir millet” şiarı ile kurulmuş olan derneğimizin çalışmalarına başarılar diledi. Karşılıklı hediyeler takdim edildikten sonra hoş bir tebessümle yola koyulduk. Quba şehrine adım attığımızdan itibaren ekibimize mihmandarlık yapan Kafkas Tv muhabiri ve yetkilisi Elçin Bey ve şube müdürü Şahin Bey makamlarında ziyaret edilip tv programına katılım sağlandı.
Aynı gün akşamı İSTAD Bakü temsilcisi Arzu Gadimov Bey ve Murad Bey'in destekleri ile ekibimize gala gecesi düzelendi. Azerbaycan ve Türk Dünyasının çeşitli yerlerinden müzik ziyafeti sunuldu.
Kalbimizi gönlümüzü odlar yurdu Can Azerbaycan’da bırakarak Türkiye’ye dönüş yaptık. TEŞEKKÜRLER
Başta Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham ALİYEV olmak üzere, Diaspora İş üzrə Dövlət Komitəsi Başkanı Fuad Muradov’a TADEF Genel Başkan Vekilimiz Pefviz Memmedzade’ye ATEV Başkanı Tenzile Rüstemhanlıya, ATHEM Başkanı İlham İsmailov’a, Arzu Gedimo’a, İkbal Elisoy’a, İlham Askeroğlu’na Şamil Sadıq’a, Samir Mustafayev’e, Kafkas Tv Elçin Bey’e ve Quba Valimiz İlham Mahmudov Bey’e teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.Ayrıca bu özel geziye iştirak eden;
Sefer Karakoyunlu, Bülent Tanriverdi , Muharrem Yalçin, Nebahat Ayrım Kirman , Ferhat Özakay , Emine Yıldız, Gülçin Büyükhan Karadağ , Mürsel Şafak , Aydin Yasar' Zeynep Yanik Yasar , Rahim Aydın, Nurgül Aydın, Celal Yılmaz , Gülüsüm Yılmaz, Servet Çiçek, Dilber Genç Çiçek, Suleyman Salaz Elif Salaz, Leman Ayrım , Aynur Özcan TEŞEKKÜRLER