Kapı açılacak ama Ermeni işgali bitmeyecek
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ermenistan’la üzerinde mutabakat sağlanan protokolde sınırın açılması konusu kapsamlı bir biçimde takvime bağlandığını, ancak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ermenistan’la üzerinde mutabakat sağlanan protokolde sınırın açılması konusu kapsamlı bir biçimde Dağlık Karabağ’da işgalin ortadan kalkacağına dair tek bir kelime olmadığını belirtti.
Yayınlanma :
17.09.2009 10:01
Güncelleme :
29.07.2025 22:55


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dış politikadaki gelişmeler konusunda bilgi vermek üzere CHP Genel Başkanı Baykal’la CHP Genel Merkezi’nde görüştü. Görüşme yaklaşık 1 saat 40 dakika sürdü. Görüşmeye CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ da katıldı.
Davutoğlu, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada çok yapıcı, faydalı bir görüşme yaptıklarını belirtti. Üçüncü temel sorunun "Türkiye-Ermenistan ilişkilerini zehirleyen bir konu" olan soykırım iddiaları olduğunu belirten Baykal, Ermenistan’ın soykırım iddialarını kullanarak uluslararası alanda Türkiye’ye karşı bir husumet kampanyası yürüttüğünü ifade etti. Baykal, dördüncü temel sorunun ise Türkiye-Ermenistan sınırının kapalı olması ve diplomatik ilişkilerin olmaması olduğunu belirterek, "Türkiye ve Ermenistan’ın birbirlerine yönelik diplomatik ilişkilerini tesis etmesi ve sınırın açılması bir ihtiyaçtır" dedi.
-"PROTOKOLDE KARS ANLAŞMASI YER ALMIYOR"-
"Bu dört temel konuda dengeli, inandırıcı bir yaklaşımı iki ülkenin geliştirmesini elbette herkes memnuniyetle karşılar" diyen Baykal, şöyle konuştu:
"Bu dört konudan sadece bir tanesi, yani sınırın açılması konusu kapsamlı, ayrıntılı, somut bir biçimde takvime bağlanmış olarak ortaya konmuştur. Sınırın nasıl açılacağı konusu hiçbir tereddüt taşımayan, ayrıntılı, zaman belirlemeleri yapılarak, aşamaları birbiri ardından iyi tarif edilerek ortaya konmuştur. Hangi tarihte ne zaman, nasıl sınırın açılacağı belirlenmiştir. Ama, diğer üç konuyla ilgili olarak böyle bir somut, takvime bağlanmış, kararlı, net yaklaşımın bulunmadığı açıkça görülmektedir. Hukuki zemin, Türkiye-Ermenistan arasındaki 1921 tarihli Kars Anlaşması’nın yürürlüğü söylenmemiştir. Tam tersine artık sınırları hiç olmazsa kabul etmek zorunlu olacağı için Türkiye-Ermenistan arasındaki sınırların uluslararası anlaşmalara dayalı olarak belirleneceği dolaylı olarak, ima yoluyla ifade edilmiştir. Siz niye bu kadar yoruluyorsunuz, ortada bir anlaşma var. Ama olamıyor, çünkü Ermenistan Kars Anlaşmasını kabul etmiyor, bu protokolle de kabul edeceğine dair bir ifade, angajman yoktur. Sadece sınırın belirlenmiş olduğunu ifade etmektedir. Bu yeterli değildir, çünkü Kars Anlaşması’nda öngörüldüğü şekilde Türkiye’nin Nahçıvan üzerindeki garantörlük hakkının kullanılması bu ifadeyle güvence altına alınmış değildir. Bu tarafı yok sayıyor. Yarın olayların gelişmesine bağlı olarak bir noktada pekala "Biz kesinlikle Kars Anlaşması’nı tanımıyoruz’ deme imkanını ellerinde tutma gayreti içinde olduklarını burada görüyoruz. Güven veren, dengeli, tıpkı kapının nasıl açılacağını öngören düzenlemede olduğu gibi bir net tablonun bulunmadığını birlikte tespit ettik."
Soykırım iddiaları konusunda da "güven veren" bir sürecin kararlaştırılmış olmadığına dikkat çeken Baykal, "Bir tarih komisyonunun kurulması ve o komisyonun çalışma yapması dile getirilmiştir. Ama tarih komisyonunun yapısı, kimlerin katılacağı, hangi yetkilerle ne gibi kararlar alacağı konusunda hiçbir belirleme yoktur. Bu, soykırım karşısında bize güven veren bir düzenleme olarak kesinlikle gözükmemiştir" diye konuştu.
-"ERMENİSTAN İŞGALİ BİTİRECEĞİNE DAİR TAAHHÜTTE BULUNMUYOR"-
Baykal, protokolde işgalin ortadan kalkacağına dair tek bir kelime olmadığını da ifade ederek şunları söyledi:
"Yani Azerbaycan topraklarındaki Ermenistan işgalinin kaldırılmasını öngören hiçbir ifade burada yer almamıştır. Bize sadece işte Minsk Grubu’nun çalışmaları çerçevesinde bu konuda olumlu gelişmelerin olacağı, iyi niyetli birtakım adımların atılması olduğu, umudun yükselmekte olduğu ifade edilmektedir. Bildiğimiz senaryo. Bir tarafta hukuki bir taahhüt ve angajman, sınırın açılmasına yönelik olarak. Öte yanda da iyiniyetli bekleyişler, temenniler. Bu tuzak geçmişte de yaşandı. Hatırlarsınız 2004 yılında AB ile yapılan o görüşmelerde bize ek protokolün Güney Kıbrıs için de uygulanması şartı dayatılmıştı. Ve Hükümet onu imzalamıştı. O zaman hatırlarsanız biz, "İmzalamayın, dönün geri, bu başımıza çok iş açar’ demiştik. Ama imza atılmıştı. Tabii Türkiye’yi imzaya ikna ederken o zaman bizim ağzımıza bir parmak bal çalmışlardı. Demişlerdi ki "Merak etmeyin, siz imzalayın, limanlarınızı ve havaalanlarınızı Rum Kesimi’ne açacağınızı taahhüt edin. Biz de KKTC’ye yönelik izolasyonu, tecridi, ablukayı, ambargoyu kaldırırız, rahatlatırız, hiç merak etmeyin, bu olur’ demişlerdi. Bunu Tony Blair demişti, İngiltere Başbakanı. Onun sözünü kabul ederek yola çıkmıştık. Şimdi burada da bu tabloyu görüyoruz hep beraber. Bir kez daha Türkiye kendisini hukuken angaje ediyor, somut bir metni kabul ediyor, taahhüt ediyor, sınırın açılmasına, diplomatik ilişkilerin kurulmasına yönelik olarak. Ama diğer alanlardaki bekleyişimizi karşılayacak güvenilir bir hukuki dayanak noktasının ortada olmadığı çok açıktır. Tabii bize ifade edilen, "Merak etmeyin, haklısınız ama bu süreç içinde onlar da işgal edilmiş olan 7 bölgeyi tahliye etmeye başlayacaktır, işgale son verilecektir, zaten biz şimdi imzayı atacağız 13 Ekim’de, ama Meclis bunu onaylamayacak. Meclis’in onayı için bekleyeceğiz. Bu tahliye başlarsa bu tahliyeye paralel olarak bu Meclis onayını sağlayacağız’ demektedirler. Tabii bu hemen bizim aklımıza şunu getiriyor; 24 Nisan önümüzdeki bahar tekrar önümüze gelecek. İmzalanmış olan protokol belki Meclis’e gönderilecek, komisyonlarda tutulacak. Tam o zaman bize denilecek ki "Bakın karar çıkıyor, soykırım kararını Amerika’da kongre onaylamak üzere. Bunu önleyecek tek yol sizin bu kararı alıp kapıyı açmanızdır. Kapıyı açmazsanız bu karar çıkar. Artık gereğini yapın.’ Türkiye bu sürece girerek, önce bu protokolleri gizli gizli parafe edip sonra da aylarca sonra kamuoyuna ilan edip daha sonra da imzalayarak kendisini bu tip baskılara, yönlendirmelere açık tutmaktadır. Bunun tipik bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Türkiye bir kez daha Ermenistan’ı bu konularda arayışlara yönlendiren temel sorunu, yani sınırın kapalı olması sorununu sağlam güvenceler almadan onlar adına çözerek, uluslararası baskılara direnemeyip onların arzu ettikleri doğrultuda bir an önce harekete geçerek, kapıyı açarak Ermenistan’ı rahatlatacaktır ama Ermenistan kapı açıldıktan sonra soykırım konusundaki iddiasından korkarım vazgeçmeyecektir. Kurulacağı söylenen tarih komisyonu, anlamlı, bunu engelleyici bir çalışmayı yapamayacaktır. Protokolde bunu güvence altına alan hiçbir dayanak noktası yoktur. İşgalde ayak sürüme söz konusu olabilecektir. Kars Anlaşmasını tanımadığını Ermenistan bir aşamada tekrar ifade etme imkanını bulabilecektir."
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: