Simer Hotel toplantı salonunda ki seminerin açılış konuşmasını yapan Freidreich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi Bettina Luise Rürup, “Medyanın Bir Ülkenin demokratikleşmesinde ve var olan demokrasinin gelişmesinde oldukça önemli rolü vardır” dedi.
Rürup, gazetecilik denilen medya mensupluğunun yüksek etik standartları olması gerektiğini belirterek, ‘’Ancak biliyoruz ki günlük koşuşturmaca içinde bu etik kurallara sadık kalmak her zaman kolay değil, hele birde gazetecilerin çalışma koşulları göz önünde bulundurulursa burada meslek içi eğitim tarzı seminerlerin önemide ortaya çıkıyor. Medya mensupları için zihin açıcı, yeniden durup düşünmeyi sağlayıcı bu tarz çalışmalar önemli. Freidreich Ebert Stiftung Derneği her zaman medyanın gelişmesine ve medya mensuplarının demokrasiye katkılarını artırmaya yönelik çalışmalara destek vermeyi önemsemiştir. Bu bağlamda bu güne kadar birçok uluslar arası ve ulusal düzeyde seminerler ve konferanslar düzenlemiştir. Düzenlenenlere destek vermiştir. Bu seminerde onlardan birisidir.
Şiddet haberleri yerel medya seminerleri Türkiye’de medyanın demokrasiye katkısının gelişmesinde artık gerçekten de önemli bir yer edindi’’ diye konuştu. Umut Vakfı Yönetim Kurulu başkanı Nazire Dedeman’ın sağlık nedenleriyle katılamadığı seminerde konuşma yapan Umut Vakfı Koordinatörü Esengül Ayyıldız’da “Bugün Türkiye’de yılda 3 bin kişi ateşli silahlarla ölüyor, 700’ü ise yaralanıyor” dedi.
Cinayetlerin yüzde 60’ında ateşli silah kullanıldığını ifade eden Ayyıldız, ‘’Her 10 kişiden 1’inde, her 3 evden 1’inde ateşli silah var. Silaha kolay ulaşılabilir olması cinayet, intihar gibi olayların her an meydana gelmesinin en önemli nedeni. Evde silah bulunması ev halkından birinin cinayet, intihar, kaza gibi nedenlerle ölmesi riskini %41 arttırıyor. Cinayet büro amirliğinin olay format dosyaları tarandığında, neden suç işlendiği sorgulandığında, tartışma, kıskançlık, namus gibi önceden tasarlanmamış olaylarda silah kullanımı %90, illiyet bağı ise %80... Trafikteki aktif 13 milyon sürücünün % 8’i ciddi düzeyde agresif sürücü. Bunların içinde silahlı agresif sürücü oranı ciddi oranda yüksek... Ateşli silahların %80’i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda. Silahla işlenen her 10 cinayetten 1’i trafikte gerçekleşiyor. Araçlarda ateşli silahların bulunması, meydana gelen öfke patlamaları sonrasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan suçları arttırıyor” şeklinde konuştu.
Seminer’in oturum başkanlığını yapan Kars Kuzeydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yücel Sezer’de bin saatte öğretmenlerin yapamadığı kişinin beynini, ufkunu, görüşünü, yaşam tarzını değiştiremediği bir saatte televizyonun bir dakika da değiştirdiğini söyledi.
Televizyonun kişileri ileriye doğru taşıyabildiğini veya sıkıntılara sokabildiğini belirterek, “Demek ki medya bu kadar etkin ve bu kadar önemli bir değerdir. Hem cennet hem de cehennem olan bu değeri sizlerin idaresinde ve etkisinde kullanmak ya toplumu cennetin içine sevk edecektir yada ateşin içine atıp yakacaktır. Öyleyse bizim gazetecilerin meslekleri bu kadar hassas, bu kadar kıymetlidir. Yani tarifi ile sizler toplumu ulusu, bireyleri ya yakabileceksiniz, yada onları refaha, saadete kavuşturabileceksiniz. Bu kadar hassas bir mesleğin sahipleriyiz’’ şeklinde konuştu.
Seminer’de Suç Korkusunun Yansıması Bakımından Medyada Şiddet haberleri konulu konuşmayı yapan Umut Vakfı Yönetim kurulu Üyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Timur Demirbaş’ta, Suçun toplumda yaratmış olduğu güvensizlik, suçun doğrudan neden olduğu maddi zararlardan çok daha önemlidir; çünkü polise ve adalete olan kuşkunun doğuracağı ve dalgalar halinde genişleyerek yayılabilen zararın önceden belirlenebilmesi oldukça güçtür dedi.
Gelişen haberleşme ağı nedeniyle, suçların anında medyada bazen de abartılı olarak yer alması, bu güvensizliğin yayılmasına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Timur Demirbaş, “Halka yerleşen bu güvensizlik, uluslararası boyut da kazanabilmekte, yerli ve yabancı firmaların yatırımlarını askıya almalarına, turistlerin can ve mal güvenliği nedeniyle buralara gitmemelerine neden olabilmektedir. Suç korkusu ve şiddet haberleri, son zamanlarda Türkiye’nin gündemine yer tutan önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Gerçekten de, Türkiye’de, son yıllarda artan suçluluk, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde gittikçe artan bir suç korkusuna da neden olmaktadır.
Suç korkusunun özellikle şiddet haberleri ile ilgisi olduğu bir gerçektir. Bu aile içi şiddet yönünden daha vahimdir. Çünkü, aile içinde uygulan şiddet ve suçlar büyük oranda adli makamlara yansıtılmadığından, şiddetin ne zaman uygulanacağı endişesi ile suç korkusu daha da yüksek olmaktadır. Suçun toplum içerisinde yarattığı güvensizlik duygusuna “suç korkusu” denilir.
Suç korkusu, toplumdaki sosyal ilişkileri bozmakta, azaltmakta ve genel olarak yaşam zevkini tahrip etmektedir. Kitle iletişim araçlarının suça yaklaşım şekli dolayısıyla suç korkusu, şiddetini daha da artırmakta ve çoğu kez suç, gereğinden fazla abartılarak topluma sunulmaktadır. Süddeutsche Zeitung isimli bir gazetenin 1995’deki anketinde, “Almanya’da on yıl içinde düşündüğünüz zaman, en çok neden korkuyorsunuz?” sorusuna verilen cevapların %59’u artan suçluluk olmuştur. Hatta, yeni eyaletler de, suçluluk %71 ile baş konu olarak belirtilmiştir. İstatistiklere göre, Almanya’da her beş saniyede bir suç işleniyor; bu, hırsızlık, yağma, yaralama, adam öldürme, dolandırıcılık, rüşvet, tehdit, ırza geçme, uyuşturucu ticareti, tehlikeli çöp nakli vs. şekillerinde oluyor. 1997’de hemen hemen 6,6 milyon suçun polis istatistiklerine kaydedilmesi karşısında, kişisel güvenlik gerçekten tehlikede mi sorusu ortaya çıkmıştır. Bir şiddet suçunun mağduru olma riski %0,26’dır” diye konuştu.
Seminerin genel değerlendirmesinin yapılmasının ardından katılımcılara sertifika verildi. Düzenlenen Seminere, Kars Kuzeydoğu Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Burhan Akyıldırım, Kafkas Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Salih Otlu, Prof. Dr. Arif Baysal, Kars, Ardahan, Erzurum, Ağrı ve Iğdır’dan gelen gazeteciler katıldı.
Rürup, gazetecilik denilen medya mensupluğunun yüksek etik standartları olması gerektiğini belirterek, ‘’Ancak biliyoruz ki günlük koşuşturmaca içinde bu etik kurallara sadık kalmak her zaman kolay değil, hele birde gazetecilerin çalışma koşulları göz önünde bulundurulursa burada meslek içi eğitim tarzı seminerlerin önemide ortaya çıkıyor. Medya mensupları için zihin açıcı, yeniden durup düşünmeyi sağlayıcı bu tarz çalışmalar önemli. Freidreich Ebert Stiftung Derneği her zaman medyanın gelişmesine ve medya mensuplarının demokrasiye katkılarını artırmaya yönelik çalışmalara destek vermeyi önemsemiştir. Bu bağlamda bu güne kadar birçok uluslar arası ve ulusal düzeyde seminerler ve konferanslar düzenlemiştir. Düzenlenenlere destek vermiştir. Bu seminerde onlardan birisidir.
Şiddet haberleri yerel medya seminerleri Türkiye’de medyanın demokrasiye katkısının gelişmesinde artık gerçekten de önemli bir yer edindi’’ diye konuştu. Umut Vakfı Yönetim Kurulu başkanı Nazire Dedeman’ın sağlık nedenleriyle katılamadığı seminerde konuşma yapan Umut Vakfı Koordinatörü Esengül Ayyıldız’da “Bugün Türkiye’de yılda 3 bin kişi ateşli silahlarla ölüyor, 700’ü ise yaralanıyor” dedi.
Cinayetlerin yüzde 60’ında ateşli silah kullanıldığını ifade eden Ayyıldız, ‘’Her 10 kişiden 1’inde, her 3 evden 1’inde ateşli silah var. Silaha kolay ulaşılabilir olması cinayet, intihar gibi olayların her an meydana gelmesinin en önemli nedeni. Evde silah bulunması ev halkından birinin cinayet, intihar, kaza gibi nedenlerle ölmesi riskini %41 arttırıyor. Cinayet büro amirliğinin olay format dosyaları tarandığında, neden suç işlendiği sorgulandığında, tartışma, kıskançlık, namus gibi önceden tasarlanmamış olaylarda silah kullanımı %90, illiyet bağı ise %80... Trafikteki aktif 13 milyon sürücünün % 8’i ciddi düzeyde agresif sürücü. Bunların içinde silahlı agresif sürücü oranı ciddi oranda yüksek... Ateşli silahların %80’i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda. Silahla işlenen her 10 cinayetten 1’i trafikte gerçekleşiyor. Araçlarda ateşli silahların bulunması, meydana gelen öfke patlamaları sonrasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan suçları arttırıyor” şeklinde konuştu.
Seminer’in oturum başkanlığını yapan Kars Kuzeydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yücel Sezer’de bin saatte öğretmenlerin yapamadığı kişinin beynini, ufkunu, görüşünü, yaşam tarzını değiştiremediği bir saatte televizyonun bir dakika da değiştirdiğini söyledi.
Televizyonun kişileri ileriye doğru taşıyabildiğini veya sıkıntılara sokabildiğini belirterek, “Demek ki medya bu kadar etkin ve bu kadar önemli bir değerdir. Hem cennet hem de cehennem olan bu değeri sizlerin idaresinde ve etkisinde kullanmak ya toplumu cennetin içine sevk edecektir yada ateşin içine atıp yakacaktır. Öyleyse bizim gazetecilerin meslekleri bu kadar hassas, bu kadar kıymetlidir. Yani tarifi ile sizler toplumu ulusu, bireyleri ya yakabileceksiniz, yada onları refaha, saadete kavuşturabileceksiniz. Bu kadar hassas bir mesleğin sahipleriyiz’’ şeklinde konuştu.
Seminer’de Suç Korkusunun Yansıması Bakımından Medyada Şiddet haberleri konulu konuşmayı yapan Umut Vakfı Yönetim kurulu Üyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Timur Demirbaş’ta, Suçun toplumda yaratmış olduğu güvensizlik, suçun doğrudan neden olduğu maddi zararlardan çok daha önemlidir; çünkü polise ve adalete olan kuşkunun doğuracağı ve dalgalar halinde genişleyerek yayılabilen zararın önceden belirlenebilmesi oldukça güçtür dedi.
Gelişen haberleşme ağı nedeniyle, suçların anında medyada bazen de abartılı olarak yer alması, bu güvensizliğin yayılmasına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Timur Demirbaş, “Halka yerleşen bu güvensizlik, uluslararası boyut da kazanabilmekte, yerli ve yabancı firmaların yatırımlarını askıya almalarına, turistlerin can ve mal güvenliği nedeniyle buralara gitmemelerine neden olabilmektedir. Suç korkusu ve şiddet haberleri, son zamanlarda Türkiye’nin gündemine yer tutan önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Gerçekten de, Türkiye’de, son yıllarda artan suçluluk, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde gittikçe artan bir suç korkusuna da neden olmaktadır.
Suç korkusunun özellikle şiddet haberleri ile ilgisi olduğu bir gerçektir. Bu aile içi şiddet yönünden daha vahimdir. Çünkü, aile içinde uygulan şiddet ve suçlar büyük oranda adli makamlara yansıtılmadığından, şiddetin ne zaman uygulanacağı endişesi ile suç korkusu daha da yüksek olmaktadır. Suçun toplum içerisinde yarattığı güvensizlik duygusuna “suç korkusu” denilir.
Suç korkusu, toplumdaki sosyal ilişkileri bozmakta, azaltmakta ve genel olarak yaşam zevkini tahrip etmektedir. Kitle iletişim araçlarının suça yaklaşım şekli dolayısıyla suç korkusu, şiddetini daha da artırmakta ve çoğu kez suç, gereğinden fazla abartılarak topluma sunulmaktadır. Süddeutsche Zeitung isimli bir gazetenin 1995’deki anketinde, “Almanya’da on yıl içinde düşündüğünüz zaman, en çok neden korkuyorsunuz?” sorusuna verilen cevapların %59’u artan suçluluk olmuştur. Hatta, yeni eyaletler de, suçluluk %71 ile baş konu olarak belirtilmiştir. İstatistiklere göre, Almanya’da her beş saniyede bir suç işleniyor; bu, hırsızlık, yağma, yaralama, adam öldürme, dolandırıcılık, rüşvet, tehdit, ırza geçme, uyuşturucu ticareti, tehlikeli çöp nakli vs. şekillerinde oluyor. 1997’de hemen hemen 6,6 milyon suçun polis istatistiklerine kaydedilmesi karşısında, kişisel güvenlik gerçekten tehlikede mi sorusu ortaya çıkmıştır. Bir şiddet suçunun mağduru olma riski %0,26’dır” diye konuştu.
Seminerin genel değerlendirmesinin yapılmasının ardından katılımcılara sertifika verildi. Düzenlenen Seminere, Kars Kuzeydoğu Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Burhan Akyıldırım, Kafkas Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Salih Otlu, Prof. Dr. Arif Baysal, Kars, Ardahan, Erzurum, Ağrı ve Iğdır’dan gelen gazeteciler katıldı.
