Salon İnci'de düzenlenen törene yoğun bir katılım olduğu gözlendi. Tören, İran'dan davet edilen misafirlerden Hanmuhammedi'nin Kur'an tilaveti ile başladı. Ardından Irak'ın Kerbela şehrinden Iğdır ve Aralık ilçemize hediye olarak gönderilen İmam Hüseyin (a.s.) ve Hz. Ebulfazl-il Abbas'ın (a.s.) türbelerinin üstünde yer alan ve her yıl yenilenen elemlerin ( sancak) teslim töreni yapıldı. Elemleri Irak-Kerbela Cuma İmamı'ndan teslim alarak şehrimize getiren ehl-i beyt alimlerinden Bayram Dalga, elemlerin hediye ediliş hikayesini kısaca anlattıktan sonra her ikisini de Iğdır adına Ehl-i Beyt Alimleri Derneği Başkanı Veli Beder'e teslim etti. Kısa ve duygulu bir konuşma yapan Veli Beder, elemlerin anlamını ve kutsallığını anlattı. Beder konuşmasında şunları söyledi: "İmam Hüseyin'in türbesinin üzerinde yer alan o kırmızı sancak, şehrimize hediye edildi. Ben kimim ki, bu sancağı alabileyim. Ancak sizin adınıza bu emaneti alıyorum. Bu sancak, evet bir bez parçasıdır, ama o İmam Hüseyin'i simgelemektedir. Bu yüzden anlamı büyüktür. Allah bu sancak hatırına bu birlik ve beraberliğimizi bozmasın. Bu özgürlüğü bize çok görmesin. Dağda taşta bizim emniyetimiz için mücadele eden askerlerimizi ve emniyet güçlerimizi korusun ve muvaffak kılsın."
Elemlerin açılarak halka gösterimi sırasında halk gözyaşlarına boğuldu. Daha sonra da yine Kerbela'da aynı makam tarafından Iğdır Günışığı Derneği'ne hediye olarak gönderi len ve İmam Hüseyin'in (a.s.) mübarek mezarının toprağından bir tutam, o mezarın toprağından yapılmış bir adet tesbih ve namaz mührü, yine o mübarek mezarın üzerine örtülen yeşil örtünün bir parçası ve İmam Hüseyin'in mübarek türbesinin resmini ihtiva eden ve üzerine "Hüseyin Kurtuluş gemisi ve hidayet meşalesidir" yazılı bir lambadan oluşan kutu takdim edildi. Hediyeyi teslim alan Iğdır Günışığı Derneği Başkanı Serdar Arat, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Hamd Allah'a, salat ve selam Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'e ve onun pak Ehl-i Beyt'ine olsun.
Değerli Iğdır halkı,
Üçüncüsünü düzenlemiş olduğumuz Erbain Programı'na hoş geldiniz.
Toplumların köklerini geçmişten alıp beslendikleri ve geleceğe, gelecek nesillere devrettikleri miraslarından en önemlisi, o toplumun kültür varlıklarıdır. Bir toplumu diri tutar ve fertlerini bir birlerine bağlar kültür olgusu…
Toplum olarak dedeleri mizden, ninelerimizden bu güne bizleri bir araya getiren ve bize miras olarak kalan "Hüseyin ve Aşura Kültürü"dür. Biz bu kültürü miras olarak çocuklarımıza bırakmalı ve köprü görevini layıkı ile yerine getirmeliyiz.
İslam'ın büyük alimlerinden Murtaza Mutahhari, " Hüseyni Yiğitlik" adlı eserinde toplumun çöküş sebeplerinden birisini de, toplumun temel dinamiği olan kültür değerlerinin yıpratılmasına ve sahip çıkılmamasına bağlamakta ve bir toplumun yok olma sebebini bu değerleri zayıflatmak ve önem vermemek olarak görmektedir.
Yabancı kültürlerin olumsuz etkilerinin zaman içerisinde bizlerin değerlerini yok etmemesi için "Hüseyin ve Aşura Kültürü"ne sıkı sıkıya sarılmalı ve bu kültürü daha da kuvvetli hale getirmeliyiz. Bu bağlamda dernek olarak kültürel faaliyetlerin etkilerinin ne düzeyde olduğunun bilin cindeyiz.
Bilindiği gibi, İmam Hüseyin ve Hz. Ebul Fazl'ın mübarek türbelerindeki elem olarak tabir edilen sancaklar şehrimizi şereflendirmektedir. Biz bu elemlerin şehrimizde olmasını İmam Hüseyin'in (a.s.) bir karşı selamı olarak algılamaktayız. Zira gün geçtikçe insanlarımız Aşura ve İmam Hüseyin Kültürü'nü daha fazla özümsemekte ve sahip çıkmaktadır. Ona ve onun kültürüne sahip çıkan halkımızı ödüllendirmiştir. "Bu elem, Iğdır halkına benim nişanemdir" demiştir. "Iğdır halkı, beni ve benim mesajımı çağına taşıyabilmiştir" demiştir. "Aşura ve Hüseyni kültüre sahip çıkmıştır" demiştir. Bize düşen bu onurlu görevi layıkı ile taşıyabilmektir.
Tabi günümüzde de Kerbela katliamını andıran nice kıyımlar vardır. Bunları da anmadan geçmemek gerekmektedir. Azerbaycan-Karabağ'da 24 Şubat 1992 tarihinde Hocalı'da Ermenilerce yapılan katliamın bu gün yıl dönümüdür. Ermeniler tasavvur edemeyeceğimiz cinayetler işlemişlerdir. Gazetelerimizin birisinde bir yazı okumuştum. Bu yazı olayın vahametini anlatmaktadır. Yaklaşık bin iki yüz kişi hunharca öldürülmüş veya yaralanmıştır. Hamile kadınlar canlı oldukları halde karınları yarılmış ve çocukları süngülere takılmıştır. İnsanların başları kesilmiş, futbol oynar gibi oradan oraya atılmıştır. Daha anlatamayacağımız ne cinayetler işlenmiştir. Bu cinayetlerin bir daha işlenmemesi için Aşura ve Hüseyin Kültürü'ne sahip çıkmalıyız. Kerbela'nın ak sayfasını görmeliyiz. İmam Hüseyin (a.s.) gibi yürekli olduğumuz taktirde bu acı olaylar tekerrür etmeyecektir. Allah o zalimleri kahretsin. Bir an önce Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarına kavuşmasını diliyoruz.
Şu anda askerleri miz dağda taşta bizler için uğraş vermekte, her türlü fedakârlık örneklerini sergilemektedirler. Allah tüm askerlerimizin ve tüm emniyet teşkilatımızın yar ve yardımcısı olsun.
Tekrar hepinize "hoş geldiniz" diyorum.
Daha sonra Programı sunan Turgay Caf, o tok sesiyle, Ehl-i Beyt şairi Hüseyin Yalçın'ın yazmış olduğu bir şiiri okudu. Bu duygu yüklü şiirin ardından kürsüye gelen Ehl-i Beyt alimlerinden Ayhan Varol, Erbain ile ilgili bir konuşma yaptı. Konuşmasında İslam tarihinde meydana gelmiş bazı olayların özellikle sorgulanması gerektiğini söyleyen Varol, Muaviye'nin çok uzun süren valilik ve saltanatının sebeplerini anlamadan Ali'nin (a.s.) döneminde yapılan üç büyük savaşın, İmam Hasan'ın mübarek naşının oklanmasının ve Kerbela hadisesinin anlaşılamayacağını belirtti. Varol şunları söyledi: "Peygamber "Ali hak iledir, hak Ali iledir, O'nun savaşı benim savaşım, O'nun barışı benim barışımdır." Buyurmamış mıdır? O halde Hz. Ali döneminde ve müslümanım diyenlerle yapılan savaşlar neyin nesidir? Hz. İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid kimdir? Peygamber "hilafet Ebu Süfyan soyuna haram kılınmıştır" dediği halde Muaviye'nin, Yezid'in halifeliği işgal etmesi nedir? Bunlar iyi araştırılmalıdır."
Konuşmanın ardından Ali Kıran tarafından sine vizyon eşliğinde okunan "Harabedeki o Gece" adlı dinleti, dinleyenleri göz yaşına boğdu. İmam Hüseyin'in küçük kızı Rugeyye'nin Şam'ın harabelerinde baba hasreti ile vefat edişini anlatan dinleti salondakilere duygulu anlar yaşattı.
Daha sonra kürsüye İran'ın Binab şehrinden davet edilen mersiyehan Kerbelai Ehed Sebzi geldi. Mersiyehan Sebzi'nin okuduğu mersiye ve sine ile gözyaşı döken dinleyiciler onun okuduğu "nuha"lara sinelerine vurarak eşlik ettiler. Manevi havanın dorukta olduğu salonda gözyaşları sel oldu. Mersiyehan Ehed Sebziden sonra Süphan Al ve Ehl-i Beyt alimlerinden Ali Rıza Bozan da birer sine okudular.
Program sonunda Kerbela'dan getirilen her iki alem de halkın ziyaretine sunuldu. Halkın bu sancakları ziyaret ederken, İmam Hüseyin'i ziyaret ediyormuşcasına duygulandığı, ağladığı ve sancakları öperek yüzlerini gözlerini sürdüğü görüldü. Gönüllerin sevgilisi İmam Hüseyin'den bir esinti getiren, O'nu simgeleyen bu sancaklar, halkın imam Hüseyin aşkını bir kere daha sergilemesine vesile oldular.
Ziyaret edenlere, çıkışta teberrüken hazırlanmış ve kumanya şeklinde paketlenmiş yemek ikram edildi. Bu yemeklerden alarak evlerine götürmek isteyenlerin de, şifa niyetine yemeklerden edinmek için yarıştıkları gözlendi.
Elemlerin açılarak halka gösterimi sırasında halk gözyaşlarına boğuldu. Daha sonra da yine Kerbela'da aynı makam tarafından Iğdır Günışığı Derneği'ne hediye olarak gönderi len ve İmam Hüseyin'in (a.s.) mübarek mezarının toprağından bir tutam, o mezarın toprağından yapılmış bir adet tesbih ve namaz mührü, yine o mübarek mezarın üzerine örtülen yeşil örtünün bir parçası ve İmam Hüseyin'in mübarek türbesinin resmini ihtiva eden ve üzerine "Hüseyin Kurtuluş gemisi ve hidayet meşalesidir" yazılı bir lambadan oluşan kutu takdim edildi. Hediyeyi teslim alan Iğdır Günışığı Derneği Başkanı Serdar Arat, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Hamd Allah'a, salat ve selam Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'e ve onun pak Ehl-i Beyt'ine olsun.
Değerli Iğdır halkı,
Üçüncüsünü düzenlemiş olduğumuz Erbain Programı'na hoş geldiniz.
Toplumların köklerini geçmişten alıp beslendikleri ve geleceğe, gelecek nesillere devrettikleri miraslarından en önemlisi, o toplumun kültür varlıklarıdır. Bir toplumu diri tutar ve fertlerini bir birlerine bağlar kültür olgusu…
Toplum olarak dedeleri mizden, ninelerimizden bu güne bizleri bir araya getiren ve bize miras olarak kalan "Hüseyin ve Aşura Kültürü"dür. Biz bu kültürü miras olarak çocuklarımıza bırakmalı ve köprü görevini layıkı ile yerine getirmeliyiz.
İslam'ın büyük alimlerinden Murtaza Mutahhari, " Hüseyni Yiğitlik" adlı eserinde toplumun çöküş sebeplerinden birisini de, toplumun temel dinamiği olan kültür değerlerinin yıpratılmasına ve sahip çıkılmamasına bağlamakta ve bir toplumun yok olma sebebini bu değerleri zayıflatmak ve önem vermemek olarak görmektedir.
Yabancı kültürlerin olumsuz etkilerinin zaman içerisinde bizlerin değerlerini yok etmemesi için "Hüseyin ve Aşura Kültürü"ne sıkı sıkıya sarılmalı ve bu kültürü daha da kuvvetli hale getirmeliyiz. Bu bağlamda dernek olarak kültürel faaliyetlerin etkilerinin ne düzeyde olduğunun bilin cindeyiz.
Bilindiği gibi, İmam Hüseyin ve Hz. Ebul Fazl'ın mübarek türbelerindeki elem olarak tabir edilen sancaklar şehrimizi şereflendirmektedir. Biz bu elemlerin şehrimizde olmasını İmam Hüseyin'in (a.s.) bir karşı selamı olarak algılamaktayız. Zira gün geçtikçe insanlarımız Aşura ve İmam Hüseyin Kültürü'nü daha fazla özümsemekte ve sahip çıkmaktadır. Ona ve onun kültürüne sahip çıkan halkımızı ödüllendirmiştir. "Bu elem, Iğdır halkına benim nişanemdir" demiştir. "Iğdır halkı, beni ve benim mesajımı çağına taşıyabilmiştir" demiştir. "Aşura ve Hüseyni kültüre sahip çıkmıştır" demiştir. Bize düşen bu onurlu görevi layıkı ile taşıyabilmektir.
Tabi günümüzde de Kerbela katliamını andıran nice kıyımlar vardır. Bunları da anmadan geçmemek gerekmektedir. Azerbaycan-Karabağ'da 24 Şubat 1992 tarihinde Hocalı'da Ermenilerce yapılan katliamın bu gün yıl dönümüdür. Ermeniler tasavvur edemeyeceğimiz cinayetler işlemişlerdir. Gazetelerimizin birisinde bir yazı okumuştum. Bu yazı olayın vahametini anlatmaktadır. Yaklaşık bin iki yüz kişi hunharca öldürülmüş veya yaralanmıştır. Hamile kadınlar canlı oldukları halde karınları yarılmış ve çocukları süngülere takılmıştır. İnsanların başları kesilmiş, futbol oynar gibi oradan oraya atılmıştır. Daha anlatamayacağımız ne cinayetler işlenmiştir. Bu cinayetlerin bir daha işlenmemesi için Aşura ve Hüseyin Kültürü'ne sahip çıkmalıyız. Kerbela'nın ak sayfasını görmeliyiz. İmam Hüseyin (a.s.) gibi yürekli olduğumuz taktirde bu acı olaylar tekerrür etmeyecektir. Allah o zalimleri kahretsin. Bir an önce Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarına kavuşmasını diliyoruz.
Şu anda askerleri miz dağda taşta bizler için uğraş vermekte, her türlü fedakârlık örneklerini sergilemektedirler. Allah tüm askerlerimizin ve tüm emniyet teşkilatımızın yar ve yardımcısı olsun.
Tekrar hepinize "hoş geldiniz" diyorum.
Daha sonra Programı sunan Turgay Caf, o tok sesiyle, Ehl-i Beyt şairi Hüseyin Yalçın'ın yazmış olduğu bir şiiri okudu. Bu duygu yüklü şiirin ardından kürsüye gelen Ehl-i Beyt alimlerinden Ayhan Varol, Erbain ile ilgili bir konuşma yaptı. Konuşmasında İslam tarihinde meydana gelmiş bazı olayların özellikle sorgulanması gerektiğini söyleyen Varol, Muaviye'nin çok uzun süren valilik ve saltanatının sebeplerini anlamadan Ali'nin (a.s.) döneminde yapılan üç büyük savaşın, İmam Hasan'ın mübarek naşının oklanmasının ve Kerbela hadisesinin anlaşılamayacağını belirtti. Varol şunları söyledi: "Peygamber "Ali hak iledir, hak Ali iledir, O'nun savaşı benim savaşım, O'nun barışı benim barışımdır." Buyurmamış mıdır? O halde Hz. Ali döneminde ve müslümanım diyenlerle yapılan savaşlar neyin nesidir? Hz. İmam Hüseyin'i şehid eden Yezid kimdir? Peygamber "hilafet Ebu Süfyan soyuna haram kılınmıştır" dediği halde Muaviye'nin, Yezid'in halifeliği işgal etmesi nedir? Bunlar iyi araştırılmalıdır."
Konuşmanın ardından Ali Kıran tarafından sine vizyon eşliğinde okunan "Harabedeki o Gece" adlı dinleti, dinleyenleri göz yaşına boğdu. İmam Hüseyin'in küçük kızı Rugeyye'nin Şam'ın harabelerinde baba hasreti ile vefat edişini anlatan dinleti salondakilere duygulu anlar yaşattı.
Daha sonra kürsüye İran'ın Binab şehrinden davet edilen mersiyehan Kerbelai Ehed Sebzi geldi. Mersiyehan Sebzi'nin okuduğu mersiye ve sine ile gözyaşı döken dinleyiciler onun okuduğu "nuha"lara sinelerine vurarak eşlik ettiler. Manevi havanın dorukta olduğu salonda gözyaşları sel oldu. Mersiyehan Ehed Sebziden sonra Süphan Al ve Ehl-i Beyt alimlerinden Ali Rıza Bozan da birer sine okudular.
Program sonunda Kerbela'dan getirilen her iki alem de halkın ziyaretine sunuldu. Halkın bu sancakları ziyaret ederken, İmam Hüseyin'i ziyaret ediyormuşcasına duygulandığı, ağladığı ve sancakları öperek yüzlerini gözlerini sürdüğü görüldü. Gönüllerin sevgilisi İmam Hüseyin'den bir esinti getiren, O'nu simgeleyen bu sancaklar, halkın imam Hüseyin aşkını bir kere daha sergilemesine vesile oldular.
Ziyaret edenlere, çıkışta teberrüken hazırlanmış ve kumanya şeklinde paketlenmiş yemek ikram edildi. Bu yemeklerden alarak evlerine götürmek isteyenlerin de, şifa niyetine yemeklerden edinmek için yarıştıkları gözlendi.
