Yapılan bildiride şunlar kaydedildi; Bismillahirrahmanirrahim,
‘Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Onları gözlerin açık kalacağı güne ertelemektedir. Boyunlarını uzatıp başlarını dimdik tutarlar, gözleri kımıldamaz ve yürekleri (korkudan boşalır).’’ İbrahim/42-43
Zorbaların belini kıran Allah’ın adıyla, Kudüs’ün ve kanıyla İslam’ı dirilten şehitlerin Rabbinin adıyla, Allah’ın Salat ve Selamı Resulü’ne ve Aline olsun.
Mescid-i Aksa’nın direnen yiğitlerine, göğsünü tanklara siper edenlere, taşlarla destan yazanlara, Gazze’nin izzetli halkına, yalın ayaklı ve fedakar şehit anne ve babalarına selamların en güzeliyle selam olsun.
2 Kasım 1917 yılında İngiltere Dışişleri bakanı Arthur James Balfour’un ‘Filistin topraklarında Yahudiler için bir vatan vadedinde bulunduğu’ belge, Balfour Deklerasyonu olarak ilan edilmiştir. O günden itibaren ‘Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme’ propagandaları sistemik bir şekilde yürütülerek, Filistin halkının yurtsuzlaştırılması politikaları başlatılmıştır. Tarihi Filistin topraklarına büyük Yahudi göçleri başlatılmış, 1948 yılında Büyük Felaket Nekbe gerçekleşerek bu terör rejimi kendini devlet olarak ilan etmiş ve ilk olarak 750 bin Filistinli yerinden edilmiştir. 12 milyon 700 bin Filistinlinin 8 milyon 260 bini dünyanın çeşitli yerlerinde mülteci olarak yaşamaktadır.
1948 yılında başta Deir Yasin , Sabra ve Şatilla Katliamları olmak üzere milyonlarca masum ve savunmasız insanın kanından beslenen rejiim, bu Ramazan ayında da zulmünü hat safaya ulaştırmıştır. İşgalcilerin, Mescid-i Aksa’da ibadet eden insanlara genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden gaz bombası ve plastik mermilerle saldırması, yaralalanlara sağlık ekiplerinin tıbbi müdahelelerini önlemesi, Mescid-i Aksa’daki Kuran’lara hürmetsizlik edip ayaklar altına almaya çalışmaları, Filistinlileri evlerinden çıkarıp tutuklaması, kontrolsüz bir şekilde güç uygulanması ve İşgalci Yahudileri bu evlere yerleştirmesi, bütün dünyanın gözü önünde savaş suçu işleyerek bilinçli bir şekilde Gazze’deki sivil halka yoğun hava saldırıları düzenlemesi bu zulümlerden yalnızca bazılarıdır.
Şu açıkça bilinmelidir ki Kudüs’ün zillet altında olması tüm insanlığın zillet altında kalmış olmasıdır. Kudüs özgür değilse her insanın iradesi esaret altındadır. Çünkü Siyonizm ve emperyalizm insana ve insanlığa ait tüm değerlere düşmandır. Sömürgeci zihniyetin temelinde öteki olarak gördükleri herkese karşı kin, nefret vardır ve bu kinleri dünyanın gözü önünde işledikleri cinayetleri doğurmaktadır. israil yalnızca Filistin topraklarını işgal eden bir terör yuvası değildir. Kurulduğu günden itibaren özellikle Ortadoğu’da ve İslam coğrafyasında hükümetleri, ekonomileri, savaşları ve anlaşmaları yönlendirmiş, kurduğu şebekeler, ilişki içinde olduğu çıkar grupları ve küresel emperyalizmin gizli ve açık kurumlarıyla birlikte her alanda fitne ve bozgunculuğun merkezi olmuştur. İnsanlığın felahına düşman olan bu kanser tümörü, her nerede özgürlük ve batıl sistemlere karşı kıyam girişimleri olursa onu engellemek için bütün gücünü kullanmıştır. Yemen’de, Nijerya’da, Suriye’de, Irak’da bu amaçlarını gerçekleştirmek ve toplumları siyonizm ve emperyalizm dinine yeminli köleler haline getirmek için çabalamıştır.
Batılı ülkelerin en başından beri israilin yanı başında yer almaları, birlik olmayı başaramamış, stratejik ve ekonomik çıkarları uğruna Filistin davasını satan bazı sözde İslam devletlerinin de bu kanlı işgal rejimine tarihsel destekleri; Filistin halkını giderek yalnızlaştırmış ve israilin cürretini arttırmıştır.
Bizler bugün buradan şunu açıkça belirtiyoruz ki görünürde Filistin halkına yapılan bu zulümler ve cinayetler tüm insanlığa karşı işlenmektedir. İsrail, İblis’in bütün yönleriyle somutlaşmış halidir. israiİ, her türlü iyiliğe karşıdır. Özgürlüğe, bağımsızlığa, adalete, merhamete ve sevgiye … İsrail, İNSAN’a karşıdır. Bu sebeple, Filistin halkının haklarını ve haklılığını savunmak sadece Filistin’in değil zulüm gören tüm milletleri, Yemen, Nijerya, Irak, Suriye, Doğu Türkistan, Kolombiya, Meksika’nın da haklarını ve feryatlarını dile getirmektir. Pusulamız Filistin, rotamız tüm mazlum coğrafyalardır. Filistin adaletsizlik ve mazlumiyetten inleyen, kurtuluş için haykıran tüm dünya halklarının simgesidir.
2 milyarlık İslam âlemi gaflet uykusuna bürünse de, bugün Filistin’in çocukları, kadınları ve yiğitleri, bütün ümmet adına, bütün insanlık adına mücadele etmektedir.
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın.” (3/103)
Rabbimizin bu ayetlerine ters tutumlarımız nedeniyle zillet içine düştüğümüz açıktır. Ve İslami Vahdet çabası içinde olmadığımız sürece bu zillet çukurundan çıkma ihtimalimiz olmayacaktır.
Bir Amerikalı olan Rahcell Corie, bir Sunni olan Fethi Şikaki ve bir Şia olan İmad Mugniye hayatlarını, gönüllerini verdikleri Filistin davasına adamış ve şehadet nimetiyle nimetlenmişlerdir. Şehitlerin kanının bizlere en büyük mesajı vahdettir. Müslümanlar vahdeti kalplerine davet etmek için artık başka hangi sesi beklemektedir?
Filistin, islami vahdetin ve islami kardeşliğin en büyük çağrısıdır. Bilinmelidir ki, bugün mezhepçi ve ırkçı taassuplar taşıyan her kim varsa, bilerek ya da bilmeyerek Filistin düşmanlarının safındadır. Filistin islami hassasiyetimizin turnusol kağıdıdır. İslami vahdet, evrensel adalet devletine giden yolun mihenk taşıdır. O günler Allah’ın izniyle hiç olmadığı kadar yakındır ve bizlere düşen Allah’ın vaadine giden yolda birlik içinde zulme karşı durmaktır.
Bizler Iğdır’dan Sünnisi ile Şiasıyla, Azerisiyle Kürdü ile Filistin’de gasıp İsrail’e karşı direnen mücahitlerin, tüm Müslümanların onurunu savunmakta olduklarını hatırlatıyoruz. Din, mezhep, ideoloji ve ırk ayırmadan direniş gruplarının hepsini selamlıyor; şehitlere en yüce makamları bahşetmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.
BEKLE BİZİ İSRAİL BEKLEDİĞİN HER YERDE BEKLE BİZİ İSRAİL BEKLEMEDİĞİN HER YERDE
İSRAİLSİZ BİR DÜNYA VE ÖZGÜR KUDÜS, ÖZGÜR ÜMMET İÇİN
YAŞASIN FİLİSTİN DİRENİŞİMİZ!
VESSELAMUALEYKUM VE RAHMATULLAHİ VE BEREKATUH
Haber: Zeki Şıktaş