Kısaca bayram felsefesine değindikten sonra Kurban bayramı felsefesi hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Kutsal dinimize göre insan çok önemli bir ibadeti yerine getirir, yaptığı o ibadetle Allah’a yaklaşır, kazandığı o yakınlık derecesi gereği mutlu olup sevinmeyi ve bu sevincini herkesle paylaşmayı hak eder. Artık Allah’ın sevimli kulu olmuş, şeytana kulluktan kurtulmuş, nefsinin esaretinden kurtulup özgürlüğünü kazanmıştır. Onun için kutsal dinimizce (bu günü Müslümanlara bayram kıldığını diyebileceğimiz) sadece iki bayram vardır. Her ikisinde de özel bir ibadet yapılıp günahtan arınıp Allah’a gerçek kul olma şerefine nail olduktan sonradır. Ramazanda bir ay gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılarak kul olduğumuzu ispat ettikten sonradır. Kurban bayramında ise Arafat çölünde arefe günü öğleden sonra akşama kader vakfe yapıp, oradan da Müzdelife’ye akın edip Maş’erü’l-Harem’de vakfe yapıp şeytanı taşladıktan sonra kurban keserek bayram yapılır.
Ama özel olarak Kurban bayramının felsefe ve sırrı nedir? İnsanoğlu, varlıkların sebebi olan her şeyi yoktan var eden bir rablerinin olduğunu bilmiştir. Bundan asla gafel etmemiştir. Kendilerini ve etraftakileri yaratan tanrılarına karşı, şükran borçlu oldukları ve ona yaklaşılması gerekliliğini kendilerinde hissetmişlerdir. Zaten insanda olan bu his ve duygu gereği, kulları kendisine yakınlaşsın diye, karanlıklardan kurtulup nura çıkmaları için kendi yolunu göstermesi, insanların kendi nefislerinden olan elçiler göndermiştir. Çünkü insan kendi aklı ve tecrübesi ile bu uzun ve derin yolu ne tanır ne de tek başına gidebilirdi. İlk insan yaratıldığından bu yana, daha doğrusu ilk insanı da elçi olarak göndermiş, hidayet yolunu bildirmiştir.
Ancak insanoğlu Kur’an’ın tabiriyle hem çok zalim hem de çok cahil olduğu için, peygamberler aralarından ayrılınca, ibadetleri saptırmış, kendi kafalarına göre değişikler yapmışlardır. İnsanın kendisinden geçmesi, sevdiklerini (mal ve evladı) Allah’a kurban etmesi en mükemmel ibadetlerdendir. Ama insanoğlu bunu saptırarak, gerçekten kendi çocuklarını götürüp Allah için boğazlayıp kurban keserlerdi. İşin aslı şöyledir, kalpten Allah’tan gayrisinin sevgisini çıkarmak en beğenilmiş üstün bir ibadet iken, bunlar şeytanın saptırmasıyla ibadeti cehalete döndürmüşlerdi. O zamanın insanları aralarından en yakışıklı, en kabiliyetli en olgun gençleri Allah’a kurban kesmek için sıraya dizerlerdi. Birinci kurbanlığı keser, hemen göğsünü yarıp kalbini çıkarırlardı eğer kalp atıyor ise kurbanları kabul olmuş telakki edilir sevinirler, artık diğer kurbanlıkları kesmeğe gerek kalmazdı. Ama eğer kalp korkudan veya başka bir durumdan ötürü durmuş atmıyorsa kurbanımız kabul edilmedi diyerek ikinci, üçüncü ta on ikinci şahsa kadar keserlerdi.
Allah tebarek ve teala insanlar arasına yerleşen bu yanlışı kaldırabilmek için. (topluma yerleşen bir töre basit bir şekilde kaldırılmadığı gibi, başka bir alternatife de ihtiyaç duyar). Tüm insanların çok iyi tanıdığı, Allah’ın halili (dostu), ateşin yakmadığı ve türlü mucize ve kerametlerin kendisinden görüldüğü Hz. İbrahim (a.s) eliyle Allah tebarek ve teala cahilce yapılan bu işe son vermek istiyordu.
Hz. İbrahim (a.s) ihtiyar yaşına kadar çocuk sahibi olmamış, yaşlandığı dönemde Allah kendisine bir evlat bahşetmiş, onu da annesiyle beraber dünyanın en ıssız yeri olan Beytullah’ın yanına sahipsiz bir şekilde bıraktırmıştır. Daha sonra rüyasında, uzun yıllardan sonra sahip olduğu bu evladını boğazladığını ona göstermiştir.
Bu olay herkes tarafından bilindi, Allah’ın dostu İbrahim çocuğunu Mina’da boğazlayacaktır. Her kes o anı sabırsızlıkla bekliyordu. Vade geldi çattı, Hz. İbrahim (a.s) çocuğunu kurban kesmek için Mina’ya götürdü. Bıçağı alıp oğlunu kurban kesmek isterken bıçak kesmez oldu. Allah tebarek ve teala Cebrail-i Emin vasıtasıyla bir koç göndererek “Ya İbrahim rüyanı doğruladın “ deyip koyunun kesilmesini emretti. Bununla, Allah’a yakınlaşmanın en doğru yolunu bildirerek cehaleti ortadan kaldırdı.
Toplum bir kanuna ihtiyaç duyduğu zaman, o kanunun çıkarılması daha sonra duyurulması ve daha sonra uygulamasına geçilir. Bakın Allah tebarek ve teala da toplumun, doğru bir ibadet kanununa muhtaç olduğunu bunu tasarlayıp çıkardıktan sonra halka duyurup, sonrada uygulamaya koymuştur.
İşte Müslümanlar için Kurban bayramının asil anlamı evlat ve mal sevgisini kalpten çıkarıp yerine ilahi aşk ve sevgiyi yerleştirmedir. Öyleyse mümin kardeşim bayram kültürümüzü birilerinden değil de yüce İslami öğretilerden alalım. İslami öğretinin faydası şudur, insan dünyada mutlu olur, hem de ahirette. Ayrıca insanlığa yakışan bir mutluluk yaşar, şehvet ve nefsi arzuları tatmin eden hayvani ve cismi bir mutluluk değil.
Allah tebarek ve teala mübarek Kurban bayramını milletimize, devletimize ve tüm Müslümanlara kutlu kılsın. Dünyamız için ise sağlık ve barış vesilesi kılsın. Şimdiden tüm halkımızın bayramını kutlar, mutlu ve sağlıkla geçmesini temenni ederim.
Arslan BAŞARAN
[email protected]
Ama özel olarak Kurban bayramının felsefe ve sırrı nedir? İnsanoğlu, varlıkların sebebi olan her şeyi yoktan var eden bir rablerinin olduğunu bilmiştir. Bundan asla gafel etmemiştir. Kendilerini ve etraftakileri yaratan tanrılarına karşı, şükran borçlu oldukları ve ona yaklaşılması gerekliliğini kendilerinde hissetmişlerdir. Zaten insanda olan bu his ve duygu gereği, kulları kendisine yakınlaşsın diye, karanlıklardan kurtulup nura çıkmaları için kendi yolunu göstermesi, insanların kendi nefislerinden olan elçiler göndermiştir. Çünkü insan kendi aklı ve tecrübesi ile bu uzun ve derin yolu ne tanır ne de tek başına gidebilirdi. İlk insan yaratıldığından bu yana, daha doğrusu ilk insanı da elçi olarak göndermiş, hidayet yolunu bildirmiştir.
Ancak insanoğlu Kur’an’ın tabiriyle hem çok zalim hem de çok cahil olduğu için, peygamberler aralarından ayrılınca, ibadetleri saptırmış, kendi kafalarına göre değişikler yapmışlardır. İnsanın kendisinden geçmesi, sevdiklerini (mal ve evladı) Allah’a kurban etmesi en mükemmel ibadetlerdendir. Ama insanoğlu bunu saptırarak, gerçekten kendi çocuklarını götürüp Allah için boğazlayıp kurban keserlerdi. İşin aslı şöyledir, kalpten Allah’tan gayrisinin sevgisini çıkarmak en beğenilmiş üstün bir ibadet iken, bunlar şeytanın saptırmasıyla ibadeti cehalete döndürmüşlerdi. O zamanın insanları aralarından en yakışıklı, en kabiliyetli en olgun gençleri Allah’a kurban kesmek için sıraya dizerlerdi. Birinci kurbanlığı keser, hemen göğsünü yarıp kalbini çıkarırlardı eğer kalp atıyor ise kurbanları kabul olmuş telakki edilir sevinirler, artık diğer kurbanlıkları kesmeğe gerek kalmazdı. Ama eğer kalp korkudan veya başka bir durumdan ötürü durmuş atmıyorsa kurbanımız kabul edilmedi diyerek ikinci, üçüncü ta on ikinci şahsa kadar keserlerdi.
Allah tebarek ve teala insanlar arasına yerleşen bu yanlışı kaldırabilmek için. (topluma yerleşen bir töre basit bir şekilde kaldırılmadığı gibi, başka bir alternatife de ihtiyaç duyar). Tüm insanların çok iyi tanıdığı, Allah’ın halili (dostu), ateşin yakmadığı ve türlü mucize ve kerametlerin kendisinden görüldüğü Hz. İbrahim (a.s) eliyle Allah tebarek ve teala cahilce yapılan bu işe son vermek istiyordu.
Hz. İbrahim (a.s) ihtiyar yaşına kadar çocuk sahibi olmamış, yaşlandığı dönemde Allah kendisine bir evlat bahşetmiş, onu da annesiyle beraber dünyanın en ıssız yeri olan Beytullah’ın yanına sahipsiz bir şekilde bıraktırmıştır. Daha sonra rüyasında, uzun yıllardan sonra sahip olduğu bu evladını boğazladığını ona göstermiştir.
Bu olay herkes tarafından bilindi, Allah’ın dostu İbrahim çocuğunu Mina’da boğazlayacaktır. Her kes o anı sabırsızlıkla bekliyordu. Vade geldi çattı, Hz. İbrahim (a.s) çocuğunu kurban kesmek için Mina’ya götürdü. Bıçağı alıp oğlunu kurban kesmek isterken bıçak kesmez oldu. Allah tebarek ve teala Cebrail-i Emin vasıtasıyla bir koç göndererek “Ya İbrahim rüyanı doğruladın “ deyip koyunun kesilmesini emretti. Bununla, Allah’a yakınlaşmanın en doğru yolunu bildirerek cehaleti ortadan kaldırdı.
Toplum bir kanuna ihtiyaç duyduğu zaman, o kanunun çıkarılması daha sonra duyurulması ve daha sonra uygulamasına geçilir. Bakın Allah tebarek ve teala da toplumun, doğru bir ibadet kanununa muhtaç olduğunu bunu tasarlayıp çıkardıktan sonra halka duyurup, sonrada uygulamaya koymuştur.
İşte Müslümanlar için Kurban bayramının asil anlamı evlat ve mal sevgisini kalpten çıkarıp yerine ilahi aşk ve sevgiyi yerleştirmedir. Öyleyse mümin kardeşim bayram kültürümüzü birilerinden değil de yüce İslami öğretilerden alalım. İslami öğretinin faydası şudur, insan dünyada mutlu olur, hem de ahirette. Ayrıca insanlığa yakışan bir mutluluk yaşar, şehvet ve nefsi arzuları tatmin eden hayvani ve cismi bir mutluluk değil.
Allah tebarek ve teala mübarek Kurban bayramını milletimize, devletimize ve tüm Müslümanlara kutlu kılsın. Dünyamız için ise sağlık ve barış vesilesi kılsın. Şimdiden tüm halkımızın bayramını kutlar, mutlu ve sağlıkla geçmesini temenni ederim.
Arslan BAŞARAN
[email protected]