Ashabına baskı yerine onları bu seçimde tam ihtiyar ile muhayyar kılıyordu. Ama tarihin o üstün ve seçkin kahramanları ellerine geçen bu fırsatı (din uğruna Resul-i Ekrem’in (s.a.a) torunu masum bir İmam’ın yanında şehadete erme) asla kaçırmazlardı. Bu kahramanlar her fırsatta biatlerini tazeliyor, hamasi sözlerle İmam’ın yanında olduklarını bildiriyorlardı.
Ezcümle Zuheyr şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu, sözlerini duyduk, eğer bizim dünyamız kalıcı olsaydı ve biz de onda sonsuza dek yaşayacak olsaydık bile, kesinlikle senin yanında olmayı ve senin safında ölmeyi seçerdik.
Daha sonra Bureyr ayağa kalkıp şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu! Allah senin vesilen ile bize minnet koydu da senin safında yer alıp cihat etmeyi param parça doğranmayı, kıyamet günü ceddin Rasulullah’ın (s.a.a) şefaatine ermeyi bize nasip etti.
Daha sonra Nafi İbn Hilal ayağa kalkıp şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu! Biliyorsun ki Ceddin Peygamber de (s.a.a) sevgisini tüm insanların kalplerine yerleştiremedi, her kes onun emrine girmedi. Çünkü inananlar arasında münafıklar vardı açıkta yardım etmeye söz veriyor, gizlide (yüreklerinde) vefasızlığı gizliyorlardı. Önlerindeki baldan daha tatlı, arkalarındaki henzeleden daha acı idi, bu durum o hazretin hakkın rahmetine kavuşmasına kadar devam etti. Baban Ali İbn Ebu Talib’de aynısını yaşadı, daha sonra Kardeşin İmam Hasan Müçteba’da (a.s) ashabından vefa görmedi. Bu gün siz aynı durumdasınız! Size biat eden safınızda duran ve uğrunuza şehit olan ebedi saadeti kazanmış olur. Biatini bozup sizi yalnız bırakan kimse büyük hüsrana uğrar dünya ve ahretin azabını hak eder. Biz senin yanında senin uğrunda şehit olmayı her şeyden daha çok seviyor daha çok özlüyoruz. Değil bir canımız bin canımız da olsa sana feda ederiz. Biz sonuna kadar seni sevenleri seveceğiz, sana düşman olanlara düşman olacağız.
Ubeydullah İbn Ziyad’ın İmam Hüseyin’e (a.s) Mektubu
Ubeydullah, İmam’ın Kerbela’ya geldiği haberini alınca İmam Hüseyin’e hitap olarak şöyle bir mektup gönderdi. Kerbela’ya indiğin haberi bana geldi, Emir’il-Mü’minin Yezit! Seni Latif ve Habir olan Allah’a ilhak etmedikçe başımı yastığa koymamamı, karın dolusu yemek yemememi emretmiştir. Yada benim ve Muaviye oğlu Yezid’in hükmüne boyun koyarsın.
Bu mektup İmam Hüseyin (a.s) mektubu okudu ve yere attı ve şöyle buyurdu: “Mahlukun rızası için Halik’in (Allah’ın) gazabını seçen kavim asla ıslah olmaz”
Ubeydullah’ın elçisi; Ya Eba Abdillah, mektubun cevabı?
İmam buyurdular ki bu mektubun cevabı yoktur.
Ubeydullah’ın elçisi bu haberi kendisine ulaştırınca, sinirlenip hemen Ömer İbn Sa’d’ı istedi, Hüseyin İbn Ali (a.s) ile savaş emrini ona verdi.
Rey valiliğine aşık olan Ömer İbn Sa’d, kendisini mazur kabul etmesini istedi, İbn-i Ziyad dedi ki öyleyse verdiğim fermanı geriye getir.
Ömer İbn Sa’d hazırlıklarını görmiş Kufe yakınlarında olan Dastebi kasabasına kadar gitmiş, kesin hükmü eline almışken birdenbire böyle çok büyük bir emri alınca, ne diyeceğini şaşırdı, kendisine bir gün mühlet vermesini istedi!
İbn-i Ziyad’ın mektubunu koydu önüne akşamdan sabaha kadar uykusu kaçtı ölçtü biçti, akrabalarıyla meşveret etti. Akrabaları onu bu işten men’ettiler. Kızkardeşinin oğlu Hamza bin Mugayra şöyle dedi: Seni Allah’a yemin veriyorum bu işten el çek, Hüseyin bin Ali (a.s) ile savaşma Allah’ın emrine karşı gelmedir, silai rahmi kesmedir. Tüm dünyayı sana verseler boynunda Hüseyin’in kanı olduktan sonra neye yarar. Ömer öyle yapacağım inşallah dedi.
Ama haram lokma dünya ve makam sevgisi bir işe karıştı mı, hadislerimizde de şöyle buyrulur: “Bir şeyin sevgisi insanı kar ve kör eder.” Yani aklı çalışmaz akıl ile hareket etmez. Ömer bin Sa’d da öyle olmuştu karşılaştığı her kes kendisini bu işten vaz geçmeye çağırıyor, bu işin akıbetinin kötü olduğunu diyordu, hatta kendisi İmam Hüseyin’i (a.s) her kesten daha iyi tanıyordu. Ama şeytanın toruna düşen kimse kolay kolay kurtulması mümkün değildir.
Ey benim aziz dostlarım ve ey İmam Hüseyin’e 14 asırdan sonra matem tutanlar, İmam’ın sadık, vefalı dostu Buryr’in dediği gibi Allah bu fırsatı bize tanımış, kendimizi İmam Hüseyin’e yaklaştıralım! Amelimizle nefsimizle yapacağımız mücadele ile, gözümüz Hüseyin’e ağlarken sakın amel ve eylemimiz Yezid’in ameline benzemesin. Bu matem günlerini fırsat bilip tövbe edip Allah’ın emrine ve kulluğuna girelim. Allah hepimizi kendi rızasını kazanmaya muvaffak etsin.
Devamı var
Ezcümle Zuheyr şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu, sözlerini duyduk, eğer bizim dünyamız kalıcı olsaydı ve biz de onda sonsuza dek yaşayacak olsaydık bile, kesinlikle senin yanında olmayı ve senin safında ölmeyi seçerdik.
Daha sonra Bureyr ayağa kalkıp şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu! Allah senin vesilen ile bize minnet koydu da senin safında yer alıp cihat etmeyi param parça doğranmayı, kıyamet günü ceddin Rasulullah’ın (s.a.a) şefaatine ermeyi bize nasip etti.
Daha sonra Nafi İbn Hilal ayağa kalkıp şöyle dedi: Ey Allah Resulünün oğlu! Biliyorsun ki Ceddin Peygamber de (s.a.a) sevgisini tüm insanların kalplerine yerleştiremedi, her kes onun emrine girmedi. Çünkü inananlar arasında münafıklar vardı açıkta yardım etmeye söz veriyor, gizlide (yüreklerinde) vefasızlığı gizliyorlardı. Önlerindeki baldan daha tatlı, arkalarındaki henzeleden daha acı idi, bu durum o hazretin hakkın rahmetine kavuşmasına kadar devam etti. Baban Ali İbn Ebu Talib’de aynısını yaşadı, daha sonra Kardeşin İmam Hasan Müçteba’da (a.s) ashabından vefa görmedi. Bu gün siz aynı durumdasınız! Size biat eden safınızda duran ve uğrunuza şehit olan ebedi saadeti kazanmış olur. Biatini bozup sizi yalnız bırakan kimse büyük hüsrana uğrar dünya ve ahretin azabını hak eder. Biz senin yanında senin uğrunda şehit olmayı her şeyden daha çok seviyor daha çok özlüyoruz. Değil bir canımız bin canımız da olsa sana feda ederiz. Biz sonuna kadar seni sevenleri seveceğiz, sana düşman olanlara düşman olacağız.
Ubeydullah İbn Ziyad’ın İmam Hüseyin’e (a.s) Mektubu
Ubeydullah, İmam’ın Kerbela’ya geldiği haberini alınca İmam Hüseyin’e hitap olarak şöyle bir mektup gönderdi. Kerbela’ya indiğin haberi bana geldi, Emir’il-Mü’minin Yezit! Seni Latif ve Habir olan Allah’a ilhak etmedikçe başımı yastığa koymamamı, karın dolusu yemek yemememi emretmiştir. Yada benim ve Muaviye oğlu Yezid’in hükmüne boyun koyarsın.
Bu mektup İmam Hüseyin (a.s) mektubu okudu ve yere attı ve şöyle buyurdu: “Mahlukun rızası için Halik’in (Allah’ın) gazabını seçen kavim asla ıslah olmaz”
Ubeydullah’ın elçisi; Ya Eba Abdillah, mektubun cevabı?
İmam buyurdular ki bu mektubun cevabı yoktur.
Ubeydullah’ın elçisi bu haberi kendisine ulaştırınca, sinirlenip hemen Ömer İbn Sa’d’ı istedi, Hüseyin İbn Ali (a.s) ile savaş emrini ona verdi.
Rey valiliğine aşık olan Ömer İbn Sa’d, kendisini mazur kabul etmesini istedi, İbn-i Ziyad dedi ki öyleyse verdiğim fermanı geriye getir.
Ömer İbn Sa’d hazırlıklarını görmiş Kufe yakınlarında olan Dastebi kasabasına kadar gitmiş, kesin hükmü eline almışken birdenbire böyle çok büyük bir emri alınca, ne diyeceğini şaşırdı, kendisine bir gün mühlet vermesini istedi!
İbn-i Ziyad’ın mektubunu koydu önüne akşamdan sabaha kadar uykusu kaçtı ölçtü biçti, akrabalarıyla meşveret etti. Akrabaları onu bu işten men’ettiler. Kızkardeşinin oğlu Hamza bin Mugayra şöyle dedi: Seni Allah’a yemin veriyorum bu işten el çek, Hüseyin bin Ali (a.s) ile savaşma Allah’ın emrine karşı gelmedir, silai rahmi kesmedir. Tüm dünyayı sana verseler boynunda Hüseyin’in kanı olduktan sonra neye yarar. Ömer öyle yapacağım inşallah dedi.
Ama haram lokma dünya ve makam sevgisi bir işe karıştı mı, hadislerimizde de şöyle buyrulur: “Bir şeyin sevgisi insanı kar ve kör eder.” Yani aklı çalışmaz akıl ile hareket etmez. Ömer bin Sa’d da öyle olmuştu karşılaştığı her kes kendisini bu işten vaz geçmeye çağırıyor, bu işin akıbetinin kötü olduğunu diyordu, hatta kendisi İmam Hüseyin’i (a.s) her kesten daha iyi tanıyordu. Ama şeytanın toruna düşen kimse kolay kolay kurtulması mümkün değildir.
Ey benim aziz dostlarım ve ey İmam Hüseyin’e 14 asırdan sonra matem tutanlar, İmam’ın sadık, vefalı dostu Buryr’in dediği gibi Allah bu fırsatı bize tanımış, kendimizi İmam Hüseyin’e yaklaştıralım! Amelimizle nefsimizle yapacağımız mücadele ile, gözümüz Hüseyin’e ağlarken sakın amel ve eylemimiz Yezid’in ameline benzemesin. Bu matem günlerini fırsat bilip tövbe edip Allah’ın emrine ve kulluğuna girelim. Allah hepimizi kendi rızasını kazanmaya muvaffak etsin.
Devamı var