Öğretmenler Günü için, yağcılığın, yalakacılığın, sarf edilen samimiyetsiz sözlerin, lafla yüceltmenin gırla gittiği bir gün. Şiirler okunur en duygusallarından, yazılar yazılır en baş tacı edilenlerinden, methiyeler sıralanır televizyon kanallarında, gazete manşetlerinde… Yere göğe sığdırılamaz öğretmenler. Bu duygu ve düşünceler 24 Kasım günü saat 9 – 10 sularında başlar 25 Kasım sabahı sona erer. Ondan sonra bir Allahın kulu değil öğretmenleri, öğretmenin Ö’sünü ağzına almaz. Öğretmenin hiçbir sorununa ortak olmaz. Öğretmen olduğum için değil, ama hep öyle olmuştur bu güne kadar. Samimi olalım. Öğle mi, değil mi? Bu soru karşısında düşündüklerinizi, şu anda kafanızdan geçenleri az çok tahmin edebiliyorum. Belki de; ” Dünün öğretmenleri ile bu günün öğretmenlerini kıyaslayamayız.” Diyeceksiniz. Her birinin içinde bulunduğu koşullara ve toplumun o günkü sosyal ve siyasal yapısına göre birtakım avantaj ve dezavantajları olabilir. Bu gün de çok özverili, çalışkan, mesleğinin gereğini yerine getiren fedakâr öğretmenlerimiz vardır. Onlara da saygılarımı sunuyorum. Haklısınız. “Herkes öğretmen olur ancak herkes öğretmenlik yapamaz.” Diyeceksiniz. Doğrudur. Öğretmen olmakla öğretmenlik yapmayı birbirine karıştırmamamız gerekir. Bu da doğru, bu düşüncelerinize de bütün samimiyetimle katılıyorum. Elbette ki öğretmenlik sadece sınıfa girip kırk dakika ders anlatıp çıkmak değil. Öğretmen sadece dersin öğretmeni değil öğrencinin öğretmeni olmalıdır. Çünkü öğretmen hem annedir, hem babadır, hem kardeştir, hem arkadaştır, hem sırdaştır ve hepsinden önemlisi bu düşünce ve davranışları bütün benliği ile uygulayan, hayata geçiren, engin hayat denizinde fırtınalara yakalananlara kucak açan büyük bir limandır. En duygusal memurdur, memurların memurudur. Ne var ki biraz samimi olalım. Soruyorum yaşlı, eski öğrencilere… “ Dünün öğretmenleri ile bu günün öğretmenlerini kıyaslarsan ne dersin?” Diye. Aldığım cevap şudur! Eskiden öğretmene verilen toplumsal değer ile bu günkü değer arasında dağlar kadar fark vardır. Çünkü dünün öğretmeni toplumun gözü, kulağı, lokomotifi aynası idi. Bir bütündü. Ya şimdi! Şimdi de siyasal partilerin, fraksiyonların, parçalayıcıların maşası olmuştur, taşeronu olmuştur, binek aracı olmuştur. Fikir dağıtan olmaktan çıkmış fikir alır durumuna gelmiştir. Mesleki bölünmüşlüğün ve parçalanmanın en üst seviyesindeler. Düşünüyorum, kendimce hayıflanıyorum ama ne yazık ki pek de haksız sayılmazlar.
Eski öğretmenlerimi arıyorum. Beni ben yapan, sevgiyi, hoşgörüyü, insan olmanın erdemlerini aşılayan, yarınların siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel sorumluluğunun ağır veballerinin omuzlarımızda olacağı bilinci ile bizleri yetiştiren öğretmenlerimi arıyorum. Cilavuzların, Köy Enstitülerinin öğretmenlerini arıyorum. Ne yazık ki onlarında her geçen gün nesli tükeniyor. Bilmem hiç dinlediniz mi? Onların sohbetleri hiç kimsenin sohbetlerine benzemez. Dinledikçe kimi zaman sürükleyici bir roman okuyor, kimi zaman da vazgeçemeyeceğiniz bir filimi seyreder gibi hissedersiniz kendinizi. Tam donanımlı sosyal ve kültürel birer abide gibi dururlar karşınızda.
Sizlerin ölenlerine rahmet, sağ kalanlarınıza uzun ve sağlıklı ömürler dilerken günümüzün tüm öğretmenler gününü bir kez daha kutluyorum.
Eski öğretmenlerimi arıyorum. Beni ben yapan, sevgiyi, hoşgörüyü, insan olmanın erdemlerini aşılayan, yarınların siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel sorumluluğunun ağır veballerinin omuzlarımızda olacağı bilinci ile bizleri yetiştiren öğretmenlerimi arıyorum. Cilavuzların, Köy Enstitülerinin öğretmenlerini arıyorum. Ne yazık ki onlarında her geçen gün nesli tükeniyor. Bilmem hiç dinlediniz mi? Onların sohbetleri hiç kimsenin sohbetlerine benzemez. Dinledikçe kimi zaman sürükleyici bir roman okuyor, kimi zaman da vazgeçemeyeceğiniz bir filimi seyreder gibi hissedersiniz kendinizi. Tam donanımlı sosyal ve kültürel birer abide gibi dururlar karşınızda.
Sizlerin ölenlerine rahmet, sağ kalanlarınıza uzun ve sağlıklı ömürler dilerken günümüzün tüm öğretmenler gününü bir kez daha kutluyorum.