Sayın başkanımız halkların kardeşliğinden bahsediyor. Evet doğrudur.
Bizler istikbalini bu topraklarda arayan ve bu beklentiyle yaşayan
insanlarla tabi ki kardeşiz.Fakat emirleri İmralıdan alan. Kuzey
Iraktan destur bekleyen.ajan servislerinin ve Sevr sevdalılarının
direktifleriyle hareket edenlerle aynı kafada olmamızın imkanı yoktur.
Şimdi soruyorum, sayın başkanımız aynı söylemleri neden yıllar önce
söylemiyordu. Yoksa o dönem söylenecek sözler 'zülfü yare mi
dokunacaktı'.
Sayın başkanımız çok sayıda projesi olduğunu ifade etmektedir. Bunlardan birincisi şehrimizde üniversite kurmak ve İğdır'da halkın arasında 300 profesörün dolaştığını görmek istemektedir. Fakat aynı başkan bundan 4 yıl önce İğdır Meslek Yüksekokulu'nun mezuniyet töreninde 'bu kadar genci üniversiteden mezun edip dışarıda işsiz gezdirmenin ne anlamı var' diyen kendisi değil midir. Şimdi size sormazlarmı sayın başkan siz üniversitenin gerekliliğine tam olarak inanıyormusunuz yoksa bu işin getireceği rantı mı düşünüyorsunuz.
İkincisi ise sayın başkanın başbakandan miras aldığı tehditkar üsluptur. Başkanımız halihazırda çok sayıda projelerinin olduğunu ve bu projelerini uygulamak için merkezi yönetimin desteğine ihtiyaç duyduklarını beyan etmektedir. Yerel imkanlarla bu projeleri gerçekleştirmenin mümkün olmadığını belirtmektedir.Yani bize oy verirseniz bu imkanlar gelir aksi takdirde mahrum kalırsınız.Bizler tabi ki şehrimize yatırımların yapılmasını istiyoruz.Fakat güvenliğimiz olmadan bütün bunların bir anlamı olmadığına inanıyoruz. Sizlerin bizlere dayattığı bu tehditkar üsluptan hiç hoşlanmadığımızı belirtiyor ve bu tür aba altından sopa göstermelerin geri tepeceğine yürekten inanıyorum.
Bahsedilmesi gereken bir diğer husus ise sayın başkanın mitinglerinde gösterdiği gergin tavrıdır. Bu şehirde yaşayan biri olarak sayın başkanı az çok tanıyoruz. Bu gerginliğin nedenini tam olarak bilmiyoruz, ama kaybetme korkusunun adım adım yaklaştığını ve bölen tarafın kendisi olduğunu (22 Temmuz 2007'de olduğu gibi) herhalde idrak etmektedir.
Bu bağlamda yaşanan şu hikayenin bugün yaşadığımız durumla özdeşleşebileceğini düşünmekteyim. ABD'nin emperyalist emellerini gerçekleştirmek için saldırdığı ülkelerden biri de bilindiği gibi Meksika'ydı. ABD'nin yürüttüğü bu savaş döneminde halktan istediği vergiyi ödemeyi ; bu vergilerin savaşta harcanacağı ve belki de kendi parasını hükümete vermesiyle Meksikalıların ölümünde payı olacağı korkusuyla reddeden Henry David Thoreau, bir gece hapisle cezalandırılır. Olay, Thoreau'nun yakın arkadaşı Ralph Waldo Emerson tarafından duyulur ve cezaevi ziyareti esnasında şu diyalog gerçekleşir: Waldo : Henry neden buradasın? Henry : Waldo sen neden burada değilsin? Şimdi biz soruyoruz sayın başkan sen neden burada değilsin?
Son olarak kendisini partiler üstü gören, parti genel merkezlerinin iradesini bile eleştirmekten geri kalmayan, ailesinin sahip olduğu ekonomik gücün verdiği kibirle halkın iradesini hiçe sayan sayın başkanımızı sağduyulu davranmaya, halkının sesini dinlemeye ve halkının yanında yer almaya davet ediyoruz.
Sayın başkanımız çok sayıda projesi olduğunu ifade etmektedir. Bunlardan birincisi şehrimizde üniversite kurmak ve İğdır'da halkın arasında 300 profesörün dolaştığını görmek istemektedir. Fakat aynı başkan bundan 4 yıl önce İğdır Meslek Yüksekokulu'nun mezuniyet töreninde 'bu kadar genci üniversiteden mezun edip dışarıda işsiz gezdirmenin ne anlamı var' diyen kendisi değil midir. Şimdi size sormazlarmı sayın başkan siz üniversitenin gerekliliğine tam olarak inanıyormusunuz yoksa bu işin getireceği rantı mı düşünüyorsunuz.
İkincisi ise sayın başkanın başbakandan miras aldığı tehditkar üsluptur. Başkanımız halihazırda çok sayıda projelerinin olduğunu ve bu projelerini uygulamak için merkezi yönetimin desteğine ihtiyaç duyduklarını beyan etmektedir. Yerel imkanlarla bu projeleri gerçekleştirmenin mümkün olmadığını belirtmektedir.Yani bize oy verirseniz bu imkanlar gelir aksi takdirde mahrum kalırsınız.Bizler tabi ki şehrimize yatırımların yapılmasını istiyoruz.Fakat güvenliğimiz olmadan bütün bunların bir anlamı olmadığına inanıyoruz. Sizlerin bizlere dayattığı bu tehditkar üsluptan hiç hoşlanmadığımızı belirtiyor ve bu tür aba altından sopa göstermelerin geri tepeceğine yürekten inanıyorum.
Bahsedilmesi gereken bir diğer husus ise sayın başkanın mitinglerinde gösterdiği gergin tavrıdır. Bu şehirde yaşayan biri olarak sayın başkanı az çok tanıyoruz. Bu gerginliğin nedenini tam olarak bilmiyoruz, ama kaybetme korkusunun adım adım yaklaştığını ve bölen tarafın kendisi olduğunu (22 Temmuz 2007'de olduğu gibi) herhalde idrak etmektedir.
Bu bağlamda yaşanan şu hikayenin bugün yaşadığımız durumla özdeşleşebileceğini düşünmekteyim. ABD'nin emperyalist emellerini gerçekleştirmek için saldırdığı ülkelerden biri de bilindiği gibi Meksika'ydı. ABD'nin yürüttüğü bu savaş döneminde halktan istediği vergiyi ödemeyi ; bu vergilerin savaşta harcanacağı ve belki de kendi parasını hükümete vermesiyle Meksikalıların ölümünde payı olacağı korkusuyla reddeden Henry David Thoreau, bir gece hapisle cezalandırılır. Olay, Thoreau'nun yakın arkadaşı Ralph Waldo Emerson tarafından duyulur ve cezaevi ziyareti esnasında şu diyalog gerçekleşir: Waldo : Henry neden buradasın? Henry : Waldo sen neden burada değilsin? Şimdi biz soruyoruz sayın başkan sen neden burada değilsin?
Son olarak kendisini partiler üstü gören, parti genel merkezlerinin iradesini bile eleştirmekten geri kalmayan, ailesinin sahip olduğu ekonomik gücün verdiği kibirle halkın iradesini hiçe sayan sayın başkanımızı sağduyulu davranmaya, halkının sesini dinlemeye ve halkının yanında yer almaya davet ediyoruz.
