Başbakan, Azerbaycan’da düzenlenen basın toplantısında ve parlamento’da yaptığı konuşmada şunları söylemişti.
“—Azerbaycan’ın yukarı Karabağ konusundaki hassasiyeti Türkiye’nin hassasiyetidir. İşgal ortadan kalkmadıktan sonra kapıların açılması mümkün değildir.
—Burada sebep sonuç ilişkisi söz konusudur. Karabağ’ın işgali bir sebeptir. Kapıların kapanması bir neticedir.
İşgal ortadan kalkmadıkça biz sınır kapılarını açmayız. Bunu kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı söylüyor. Bundan daha garantili bir ifade olabilir mi?
—Can Kardeşlerim, Türkiye’nin her şeyden önce Karabağ’dan vazgeçeceğinin telaffuz edilmesi bile bizlere büyük bir utançtır. Bu iftirayı açıkça bir kez daha huzurlarınızda reddediyorum.”
Bunun üzerine görüşleri sorulan İlham ALİYEV “Artık hiçbir şüpheye yer kalmamıştır”cevabını vermiştir.
Bu konuşmaların üzerinden sadece beş ay geçtikten sonra, Türkiye ve Ermenistan tarafından yapılan açıklamalar herkesi hayretler içinde bırakmıştır.
Bu açıklamalara göre, iki ülke arasında bir protokol yapıldığı, bu protokol gereğince sınırların açılacağı ifade edilmektedir. Türk tarafı henüz değinmese bile, Sarkisyan, Protokolde Karabağ konusunun yer almadığına dair kendi vatandaşlarına güvence vermiştir.”Rahat olun taviz yok” demiştir.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu açıklamaların hiçbirisi beni bağlamaz. Artık bundan sonra, kim haklı, kim haksız, hangi karar ülkemizin lehine, hangisi aleyhine bunlarında bir önemi kalmamıştır.
Bizim için önemli olan Türkiye Cumhuriyeti’nin onurudur, prestijidir. Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanı beş ayda böylesine büyük bir tezada düşemez, düşmemelidir. Bu durum hepimiz için, ülkemizin geleceği için son derece kötü sonuçlar doğurur.
Ne demek efendim, siz beş ay önce bir başbakan olarak yukarıda yazılı bağlayıcı konuşmayı yapacaksınız, Şimdi ise bunların hepsi boşa çıkacak ve hiçbir şey olmamış gibi davranacağız. Bu kabul edilemez.
Kürt açılımı konusunda” bu bir Amerika dayatmasıdır” diyenlere Başbakan burada benim yazmaktan hicap duyacağım ifadelerle hakaret etmişti. O iddiada bulunanlar şimdi de diyorlar ki,”Ermeni açılımı da bir Obama dayatmasıdır. aksi takdirde beş ay önce verilen sözler neden tutulmuyor”Peki buna ne cevap verecek siniz?
Allah aşkına bu ülkede neler oluyor? Sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi ülke dört bir yandan kıskaca alınmaya başlandı.
Yağmadan mal kaçırır gibi herkes bir şey koparmanın peşinde. Bir yandan Dağdaki eşkıya dayatıyor, bir yandan azınlıklar şu okulu açacaksın, bu hakkı vereceksin diyorlar, bir yandan da iki milyonluk bir ülke sınırı açmak zorundasın, hem de benim şartlarımı kabul ederek kabadayılığıyla bize boyun eğdiriyor. Bu ülkenin bunları yapmak için ne mecburiyeti var. Ülke işgal altında mıdır, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış mıdır? Amerika mandası mı kabul edilmiştir. Ne oldu da, ülkenin 86 yıllık politikası iki ay içinde alt üst ediliyor.
Biz bunlara inanmak istemiyoruz. Bunların tamamı gerçek dışı olsa gerek. Böyle şey olmaz, bu ülke bu kadar başıboş, bu kadar sahipsiz olamaz. Bu vatan sokakta bulunmamıştır. Başbakan derhal. Sözünün arkasında durduğuna, Karabağ sorunu çözülmeden, Sınırların açılmayacağına dair açıklama yapmalıdır.
DTP ile görüşmek zorunda kaldığında Başbakanlığı dışarıda bıraktım, AKP genel Başkanı olarak görüşüyorum”diyen Başbakan, Milletimizin ve devletimizin saygınlığının söz konusu olduğu bu meselede de AKP genel Başkanlığını bir kenara bırakıp, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olduğunu hatırlamalıdır.