İslamın Dinamizmi
Bismillahirrahmanirrahim Zaman denildiğinde belli ki değişken, hatta zamanın zati olarak özünde değişkenlik vardır. Hareket eden her şey değişkendir, zaman da hareketten ibaret olduğu için sürekli değişim halindedir. Din ise zati olarak sabittir, kanunları sabit ve değişken olmayan hükümlerdir. Dinde değişiklik mümkün değildir, eğer değişecek olsa din olmaz. Öyleyse hükümleri değişmeyen sabit ve hareketli olmayan bir şey zati olarak hareket eden ve değişen bir şeye nasıl öncülük yapabilir? Yani dinin zamana öncülük ve önderlik yapabilmesi zamanı kemale erdirmesi için onun da değişken olması gerekir? Bu sorunun cevabında diyoruz ki; soruda geçen faraziye yanlıştır. Yani zamanın mutlak olarak değişken olması ve dinin mutlak olarak sabit ve değişken olmaması, doğru değildir. Çünkü ne zaman mutlak olarak değişkendir ve ne din mutlak olarak sabittir. Zamanın da değişen unsurları ve değişmeyen unsurları vardır. Dinin de hem sabit ve hem değişen hükümleri vardır. Hareket ve değişkenlik sabit bir şey üzerinde gerçekleştiğinde ilerleme kat edilir ve kemale doğru hareket eder. Değişkenlik özlüğünde ilerleme ve kemal değildir. Yani mutlak olarak her hareket ve değişkenlik ilerleme ve kemal değildir. Bir hedef üzere hareket edip ilerleyen değişkenlik kemaldir. Bazı maddi mekteplere göre zaman masumdur. Yani evrensel olarak zamanın içinde gerçekleşen her şey doğası gereği değişir, kimsenin onu değiştirme veya yönünü çevirme gibi bir şansı yoktur. Gördüğünüz gibi bu söz, asaleti olmayan delilsiz kuru bir iddiadan ibarettir. Biz görüyoruz ilerleyen, yerinde sayan ve geriye giden toplumlar vardır. Demek ki zaman mutlak ilerleme değildir. Zaman içerisinde hem ilerleme hem de gerileme ve dağılma söz konusudur. Genellikle bu sözler akli kurallar çerçevesinde ve akli hükümlere dayanılarak sarf edilen sözler değildir. Bunlar dışarıda gelişen olayları bir biriyle kıyaslayarak elde edilen sonuçlardır. O yüzden bu sözler ilim dünyasında hisse/dokuya dayandığı için kural konumunda olup her hangi bir kuralı belirleyemez. Başka bir deyimle bu tümeller dış/harici tümellerdir, gerçek/hakiki tümeller değildirler. Bu açıklamadan sonra İslam’ın dinamizmini açıklayabiliriz. İslam’ın kuralları kıyamete kadar insanların ihtiyaçlarını temin edecek nitelikte olan kâmil bir dindir. Yeryüzünde insan yaşadıkça onun ihtiyaç duyabileceği her şeyi bünyesinde bulundurmaktadır. Onun için dini emirler yukarıda geçen görüşler gibi kurallarını dış tümel üzerine kurmamıştır. Dinin kuralları gerçek tümeller üzerine kurulduğu için o hakikatler var oldukça hüküm de devam edecektir. Öncelikle insan, hayatında etrafındakilerle ilişkisi vardır. İnsanın dört çeşit ilişkisi vardır:1- İnsan-Allah ilişkisi (ibadetler), 1-İnsanın kendisi ile olan ilişkisi (ahlak kuralları), 3-İnsan-Doğa ilişkisi, 4-İnsanın diğer insanlarla olan ilişkisi. İnsanın bu dört ilişkisi insan oldukça olacak ilişkilerdir. İlişkilerin niceliği ve niteliği değişebilir ama özü ve zati değişmez. Din bu dört ilişkinin her dördünde de öneri ve yönlendirmesi vardır. İnsan-Allah ilişkileri, aklın da hükmettiği gibi ancak ilahi emir ve yasak doğrultusundadır. Yani Allah’ın farz kıldıklarını yerine getirecek ve yasak kıldıklarından sakınacak böylece Allah’a ibadet ederek kul olacaktır. İnsanın bu ilişkisi herhangi bir zamana özgü bir şey değildir. Kıyamete kadar insan-Allah ilişkisi böyledir. İnsanın kendisiyle olan ilişkisi (ahlak) ben nasıl olmalıyım, kendimi nasıl yetiştirmeliyim, nasıl bir kişiliğim olmalıdır vs gibi. Bu ilişkide de dinin emirleri insanın ahlakını kemale erdirecek türdendir. Mademki insan insandır, ona bu kurallar gereklidir. Ahlaki güzelleştirme niteliği ve niceliği değişebilir ama kuralın özü ve zatı değişmez. İnsan-doğa ilişkisi ise mademki doğa ve insan vardır devam edecektir. Bunun niteliği ve niceliği daha doğrusu fertleri değişebilir ama kurallar değişmez. Mesela teknoloji bu kadar gelişmeden önce doğada hava kirliliği, oksijen sorunu yokken, insan doğada istediği değişikliği yapabilirdi. Ama şimdi ormanların kesilmesi veya yok edilmesi insanlar için ciddi bir tehlike oluşturduğu için bu iş haram ve günahtır. Dinin kendisi bu hükmü vermektedir. İnsan-insan ilişkisi, bizim için en önemli olan da bu ilişkidir. Zamanın geçmesiyle bu ilişkiler de değişmeli mi yoksa sabit hükümler üzerinde mi kalmalıdır. Madem insan unvanı vardır bu ilişki olmalıdır ve bu ilişkilerin bir kuralı olmalıdır. Fakat konular değiştiği için her yeni bir konu için yeni bir hüküm gerekmektedir. Din içinde, bu yeni çıkan meseleler için hüküm geliştirmektedir. İçtihat konumuzun en mükemmel delilidir. Merhum ikbal diyor ki içtihat İslam’ın hareket motorudur. Yani her gün kendisini yeniliyordur. Her Müslüman dinde, dinin hükümlerini asil kaynaklarından çıkaran, hayatta olan ve zamanını çok iyi bilen bir müçtehide taklit etmelidir. Müçtehit değişen dünyada yeni çıkan meselelerde çözüm üretip fetva verir. Buna göre İslam’ın dinamizmi için içtihat kapısının açık olması gerekmektedir. Konu ağır ve geniş olduğu için kısaca özetleyip değerli okuyucuların zihinlerinin açık olması ve bu gibi şüpheler karşısında verebilecekleri cevap olması açısından birkaç kelimeyle özetledim. Sözün özü şu ki; insan yaşantısında şu dört ilişki kaçınılmazdır. Bunlara din çözüm getirdiği için kıyamete kadar insanların ihtiyaçlarını gidermeye kabiliyeti vardır. İnsanın bu ilişkisi belirli bir yere ve zamana özgü değildir. İnsan, insan oldukça bu devam edecek ve değişmeyecektir. Dinin hükümleri bu değişmeyen ilişkileri düzenlediği için din eskimez ve sürekli olarak dinamizmliğini koruyacaktır.Arslan BAŞARANarslanbasaran@hotmail.com
Yayınlanma :
07.12.2012 05:38
Güncelleme :
29.07.2025 22:55
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: