O peygamber ki Allah O’nun (s.a.a) sevgisini, O’na tabi olan tüm ümmetinin kanına yerleştirdi. Her Müslüman, Allah Resulü’nün (s.a.a) emir ve hükmü geldi mi kendi istek ve arzusunu kınara bırakır onu alır. Çünkü Allah tebarek ve teala öyle emretmiştir. Zira buyuruyor ki: “Allah ve Peygamber bir şeye hüküm verdiği zaman, hiçbir mümin erkek ve mümin kadına kendi işlerinde (isteklerine göre) seçme hakkı yoktur. Allah ve Peygamberine karşı gelen, açıkça sapmış olur.” Ahzap, 36.
Allah Resulü’nün (s.a.a) sözü üzerinde biraz düşünecek olursak çok geniş ve faydalı, derin manalar istifade edilir. Ama ben sadece bir yönüne kısaca değineceğim: Yani Peygamber yerinde oturan âlim peygamber vasıfları taşımalıdır. Peygamberin görevini üstlenmiştir. Eğer bunu yapamıyorsa veya yapmıyorsa, halk arasında ne kadar da âlim olarak bilinirse bilinsin böyle birisinin âlimlikle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Âlimlik müessesi vefat eden Müslümanlara cenaze namazı kıldırmak, evlenenlerin nikâhını kıymak, cemaat namazı kıldırmak veya mersiye okumak için var olan bir müessese değildir. Elbette saydıklarımız âlimlerin yaptığı ve iftiharla yapacakları şeydir, ama asil görevleri değildir. Nasıl ki peygamberlerin asil görevleri bunlar değildir. Âlimlerin asil görevleri ve peygambere varis olabilecek yönleri, halkı Allah’ın emirlerine teşvik etmek, ilahi kanunları onların anlayabileceği dilde açıklamak ve yasaklarından sakındırmaktır. Yani günah, hangisidir, insanların günaha girmesini nasıl engeller, bunları yerinde ve zamanında tespit edip Müslümanlara bildirmelidir.
Toplumda kitlesel günahların işlendiği ilahi sınırların çiğnendiği zaman, seçim zamanlarıdır. Siyasetçilerin tüm himmetleri önlerine çıkabilecek her fırsattan siyasi istifade etmektir maalesef. Hatta yakınlarının cenazesinden bile siyasi amaç güderler. Ama gerçek din alimi önüne çıkabilecek her fırsatta insanları Allah’a yaklaştıracak, şeytandan uzaklaştıracak, Allah’ın rızası ve cennetine yakınlaştıracak, cehenneminden ve gazabından uzaklaştıracak şeylerin üzerinde durur. Kendimin bu tür âlimlerden olduğunu iddia etmiyorum. Ama az da olsa üzerimize düşen görevi yerine getirip, en azından kendi görevini yerine getirip yarın kıyamet günü Allah’a ve Peygamberine karşı mazeretim olma açısından mümin kardeşlerimi uyarmayı bir vazife bildim.
Seçim hak yolu değildir, hall yoludur. Kimse seçimle hakkın yerini bulduğunu söyleyemez, belki seçim ile ihtilaflar asgariye indirilir. Hem seçen hem de seçilen bu bilinçle seçime girmelidir. Allah’ın razı olabileceği seçimde ise kendisinde halka hizmet edebilme kabiliyeti olduğuna emin olan kimse, halka karşı bir ilahi görev ve vazife olarak sahneye çıkmalı adaylığını ilan etmelidir. İslami hukuk, ahlak ve inanç çerçevesinde propagandasını yapmalıdır, eğer seçmenler takdir edip kendisine oy vererek B.M.M’ye gönderirse orada elinden gelen hizmeti vermelidir. Eğer halk takdir etmez kendisini seçmez ise aday üzerine düşen görevi yerine getirmiş Allah katındaki dünya ve içindekinden daha değerli sevaba nail olmuştur. Ama Allah uzak etsin hedefi şan-şöhret kazanma, maddiyatını ve gücünü çoğaltma ise böyle bir aday meclise gitse bile Allah’tan uzaklaşmış şeytana yakınlaşmış ve hüsrana uğramıştır. İnşallah ilimizdeki adaylar bu bilinçle aday olmuşlardır.
Ama seçmenler; Ülkenin milli, manevi ve sayamayacağımız birçok değeri kendisine teslim edeceğimiz kişileri seçtiğimizin bilincinde olmalıyız. Bizim seçip göndereceğimiz kişinin yapacağı hata, yanlışlık, yolsuzluk, ülkenin milli ve manevi değerlerinden vereceği taviz veya Allah göstermesin yapacağı hıyanet ona oy verenlerinde yakasına yapışacaktır. Allah ve millet huzurunda büyük bir sorumluluktur. Onun için seçmen kardeşlerim öncelikle bilgin, işin ehli, uzman adil, mümin, emin, dürüst, siyaseti iyi bilen, milli ve dini değerlerini iyi tanıyan ve korumasını iyi bilen, dünya siyasetini bilen, bölge stratejisi ve hassasiyetlerinin bilincinde olan şahıslara oy vermelidir. Benim akrabamdır, köylümdür, komşumdur, kazanırsa ben ticaretimi iyi yaparım, bana faydası dokunur, çocuğumu işe koyar gibi amaçlarla oy verip üstesinden gelinmesi çok zor olan ağır görevi kendisine vermenin vebal olduğunu unutmayalım.
Bu açıkladıklarımı dikkate almadan oy kullanan kardeşlerime; hakaret etme, sövme, dışlama, bölücü olarak nitelendirme hakkına hiç kimse sahip değildir. Demokrasi bir ülkede demokratik bir ortamda seçim yapılıyor her kes istediğine oy verebilir. Her kes kendi görevini doğru yapıp yapmadığına baksın! başkasının yanlış ve doğrusuyla ilgilenmesin. Kendi İslami ve milli görevini yapsın, Allah korusun bazen sünnet bir iş için veya beğenilir bir iş için insanlarımız İlahi sınırları ayakaltına alıp haramlara mürtekip olabiliyorlar.Seçim propagandası yapan kardeşlerime tavsiyem; kimseye hakaret etmeyin! Allah’ın yeryüzünde en değerli mahlûku insandır. İnsanın saygınlığı Allah’ın evi Kâbe’nin saygınlığından daha üstündür. Aday kardeşlerim yapacakları veya yapabilecekleri işleri halkımıza bildirerek kendilerini tanıtabilirler. Başkalarını küçümseyip onların halkın bilmediği sırlarını açığa vurarak, yalan ve iftiralarda bulunarak değil. Bilmeliyiz ki bu seçimler gelip geçicidir ama amelimiz bizimle kalıcıdır, birilerinin dünyası için dinimiz elden vermeyelim.
Son olarak bir şey eklemek istiyorum; halkımız bilsin ki ben bir din hocası olarak siyasetten uzağım, her kim benim birilerine yakın olduğumu, birileri için çalıştığımı iddia ederse açık iftiradır. Tüm adaylar bana göre saygındır, halkımız hangisini takdir ederse ona saygı duyarım. Sadece kardeşiniz olarak gıybetten, iftiradan, desise ve taz’iften uzak durmanız gerektiğini, ilahi sınırları aşmamanız gerektiğini hatırlatmak için bu makaleyi yazdım. Rabbül alemin Allah hepimizi kendi rızasına mazhar kılsın, kıyamette Resulü ve O’nun Ehl-i Beyti’nin şefaatine nail etsin. Vesselamu Aleykum Ve Rahmetullah.
Arslan BAŞARAN
H.Muhtar UYSAL Camii Hocası
Allah Resulü’nün (s.a.a) sözü üzerinde biraz düşünecek olursak çok geniş ve faydalı, derin manalar istifade edilir. Ama ben sadece bir yönüne kısaca değineceğim: Yani Peygamber yerinde oturan âlim peygamber vasıfları taşımalıdır. Peygamberin görevini üstlenmiştir. Eğer bunu yapamıyorsa veya yapmıyorsa, halk arasında ne kadar da âlim olarak bilinirse bilinsin böyle birisinin âlimlikle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Âlimlik müessesi vefat eden Müslümanlara cenaze namazı kıldırmak, evlenenlerin nikâhını kıymak, cemaat namazı kıldırmak veya mersiye okumak için var olan bir müessese değildir. Elbette saydıklarımız âlimlerin yaptığı ve iftiharla yapacakları şeydir, ama asil görevleri değildir. Nasıl ki peygamberlerin asil görevleri bunlar değildir. Âlimlerin asil görevleri ve peygambere varis olabilecek yönleri, halkı Allah’ın emirlerine teşvik etmek, ilahi kanunları onların anlayabileceği dilde açıklamak ve yasaklarından sakındırmaktır. Yani günah, hangisidir, insanların günaha girmesini nasıl engeller, bunları yerinde ve zamanında tespit edip Müslümanlara bildirmelidir.
Toplumda kitlesel günahların işlendiği ilahi sınırların çiğnendiği zaman, seçim zamanlarıdır. Siyasetçilerin tüm himmetleri önlerine çıkabilecek her fırsattan siyasi istifade etmektir maalesef. Hatta yakınlarının cenazesinden bile siyasi amaç güderler. Ama gerçek din alimi önüne çıkabilecek her fırsatta insanları Allah’a yaklaştıracak, şeytandan uzaklaştıracak, Allah’ın rızası ve cennetine yakınlaştıracak, cehenneminden ve gazabından uzaklaştıracak şeylerin üzerinde durur. Kendimin bu tür âlimlerden olduğunu iddia etmiyorum. Ama az da olsa üzerimize düşen görevi yerine getirip, en azından kendi görevini yerine getirip yarın kıyamet günü Allah’a ve Peygamberine karşı mazeretim olma açısından mümin kardeşlerimi uyarmayı bir vazife bildim.
Seçim hak yolu değildir, hall yoludur. Kimse seçimle hakkın yerini bulduğunu söyleyemez, belki seçim ile ihtilaflar asgariye indirilir. Hem seçen hem de seçilen bu bilinçle seçime girmelidir. Allah’ın razı olabileceği seçimde ise kendisinde halka hizmet edebilme kabiliyeti olduğuna emin olan kimse, halka karşı bir ilahi görev ve vazife olarak sahneye çıkmalı adaylığını ilan etmelidir. İslami hukuk, ahlak ve inanç çerçevesinde propagandasını yapmalıdır, eğer seçmenler takdir edip kendisine oy vererek B.M.M’ye gönderirse orada elinden gelen hizmeti vermelidir. Eğer halk takdir etmez kendisini seçmez ise aday üzerine düşen görevi yerine getirmiş Allah katındaki dünya ve içindekinden daha değerli sevaba nail olmuştur. Ama Allah uzak etsin hedefi şan-şöhret kazanma, maddiyatını ve gücünü çoğaltma ise böyle bir aday meclise gitse bile Allah’tan uzaklaşmış şeytana yakınlaşmış ve hüsrana uğramıştır. İnşallah ilimizdeki adaylar bu bilinçle aday olmuşlardır.
Ama seçmenler; Ülkenin milli, manevi ve sayamayacağımız birçok değeri kendisine teslim edeceğimiz kişileri seçtiğimizin bilincinde olmalıyız. Bizim seçip göndereceğimiz kişinin yapacağı hata, yanlışlık, yolsuzluk, ülkenin milli ve manevi değerlerinden vereceği taviz veya Allah göstermesin yapacağı hıyanet ona oy verenlerinde yakasına yapışacaktır. Allah ve millet huzurunda büyük bir sorumluluktur. Onun için seçmen kardeşlerim öncelikle bilgin, işin ehli, uzman adil, mümin, emin, dürüst, siyaseti iyi bilen, milli ve dini değerlerini iyi tanıyan ve korumasını iyi bilen, dünya siyasetini bilen, bölge stratejisi ve hassasiyetlerinin bilincinde olan şahıslara oy vermelidir. Benim akrabamdır, köylümdür, komşumdur, kazanırsa ben ticaretimi iyi yaparım, bana faydası dokunur, çocuğumu işe koyar gibi amaçlarla oy verip üstesinden gelinmesi çok zor olan ağır görevi kendisine vermenin vebal olduğunu unutmayalım.
Bu açıkladıklarımı dikkate almadan oy kullanan kardeşlerime; hakaret etme, sövme, dışlama, bölücü olarak nitelendirme hakkına hiç kimse sahip değildir. Demokrasi bir ülkede demokratik bir ortamda seçim yapılıyor her kes istediğine oy verebilir. Her kes kendi görevini doğru yapıp yapmadığına baksın! başkasının yanlış ve doğrusuyla ilgilenmesin. Kendi İslami ve milli görevini yapsın, Allah korusun bazen sünnet bir iş için veya beğenilir bir iş için insanlarımız İlahi sınırları ayakaltına alıp haramlara mürtekip olabiliyorlar.Seçim propagandası yapan kardeşlerime tavsiyem; kimseye hakaret etmeyin! Allah’ın yeryüzünde en değerli mahlûku insandır. İnsanın saygınlığı Allah’ın evi Kâbe’nin saygınlığından daha üstündür. Aday kardeşlerim yapacakları veya yapabilecekleri işleri halkımıza bildirerek kendilerini tanıtabilirler. Başkalarını küçümseyip onların halkın bilmediği sırlarını açığa vurarak, yalan ve iftiralarda bulunarak değil. Bilmeliyiz ki bu seçimler gelip geçicidir ama amelimiz bizimle kalıcıdır, birilerinin dünyası için dinimiz elden vermeyelim.
Son olarak bir şey eklemek istiyorum; halkımız bilsin ki ben bir din hocası olarak siyasetten uzağım, her kim benim birilerine yakın olduğumu, birileri için çalıştığımı iddia ederse açık iftiradır. Tüm adaylar bana göre saygındır, halkımız hangisini takdir ederse ona saygı duyarım. Sadece kardeşiniz olarak gıybetten, iftiradan, desise ve taz’iften uzak durmanız gerektiğini, ilahi sınırları aşmamanız gerektiğini hatırlatmak için bu makaleyi yazdım. Rabbül alemin Allah hepimizi kendi rızasına mazhar kılsın, kıyamette Resulü ve O’nun Ehl-i Beyti’nin şefaatine nail etsin. Vesselamu Aleykum Ve Rahmetullah.
Arslan BAŞARAN
H.Muhtar UYSAL Camii Hocası