Iğdır Üniversitesi, Iğdır Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi Sözer AKYILDIRIM, Nizamettin Uca, hayatını öz geçmişini anlattı.
Akyıldırım, şunları kaydetti; Iğdır’ımızın yetiştirdiği şair ve yazar. Uzun yıllar bankacılık yapmış. Emlak bank Kars ve Iğdır Şubesinde çalışmış, Emlak bank kapanınca Iğdır Ziraat Bankasında hizmet ettikten sonra emekli olmuş. Rahmetli babası Kars tapu dairesinde çalışırken Uca ailesi Kars’a yerleşmişler dolayısıyla Nizamettin Uca’nın hayatında Kars’ın derin izlerini görebiliriz. O uzun kış gecelerinde Kars’ta aşıklar kahvesinde Çobanoğlu, Şeref Taşlıova ya da” Goca Gartal Ne Gezirsen Uca Dağlarda Dağlarda” diyen aşık Sabri Şimşek oğlundan etkilenmiştir. Kars üzerine yazdığı şiirlerinde adeta nostaljik bir sinema filmi seyredersiniz. 1982 yılında Ayfer hanımla evlendi ve 43 yıllık yol arkadaşlığı ilk günkü heyecanla aynen devam etmektedir. Dört kız çocuğu babasıdır. İlk göz ağrısı Ceylan kızıdır.2000 yılı başlarında doğduğu yer yeşil Iğdır’a tayin oldu.2009 yılında emekli oldu. Halen Iğdır’da yaşamaktadır.
Nizamettin Uca’nın edebiyat sevgisi Kars Gazi ilkokulunda başlamıştı. Kendince şiir ve kısa öyküler yazıyordu. Eline geçen şiir, hikaye kitaplarını, çizgi, romanları okurdu. Şimdiki genç kuşakların bilmediği Teksas, Tommiks, Kaptan Swing ,Zagor, Tarkan dergilerini, kitapları tüm yaşıtları gibi takip ederdi. O yıllarda Kars şehir sineması önünde bu kitaplar takas edilirdi. Nizamettin Ucanın yazarlık hayatına damga vuran yazarlardan biriside Kemalettin Tuğcudur. Kemalettin Tuğcu yoksul ailelerin ve kenar mahalle çocuklarının acılı hikayelerini kaleme almış ve Türk okuyucusunu gözyaşlarına boğmuştur. Nizamettin Uca, Kerime Nadir, Ümit Yaşar Oğuzca’nın romantizminden ve Ömer Seyfettin ve M.Akif Ersoy’un toplumsal gerçekliğinden etkilenmiştir.
Iğdırlı kitap okuyucuları onu Nizamice Öykü Masal, Nizamice Öyküler ile Melek ve Şeytan isimli eserleriyle tanıdı. Nizamettin Ucanın ailesi de her Iğdırlı gibi kaça kaçı yaşamıştır. Onun Köyü Iğdır Ovasına ismini veren sürmeli köyüdür. Sürmeli köyü Arasın kıyısında ve sınıra sıfır noktadadır. Köyleri Ermeni çeteleri tarafından basılmış yanmış yıkılmış adeta taş üstünde taş kalmamıştır. Iğdır 1828 ile 1920 arası anavatan topraklarından uzakta kalmış.92 yıl boyunca Rus işgali altında yaşamış 1917 Ekim ihtilali Rusya da başlayınca Ruslar tüm doğu Anadolu’dan çekilmişler. Arada kalan boşluk yıllarında Ermeni zulmü baş göstermiştir.
Nizamettin Ucanın kaleme aldığı ve tarihe not düştüğü, büyükbabası Sadık’ın hikayesi ise; okuyucu Iğdır ovasına, Erivan’a, ardından vatandan kaçışın hikayesi olan kaça kaç dönemine götürür. İran’da geçen yıllar ve yoksulluğa düşüşün hikayesini ustaca anlatmıştır. Büyük baba Iğdır’da Erivan’da İran’da tanınmış bir pamuk tüccarı iken birinci dünya savaşı ve ardından başlayan Ermeni saldırıları ve katliamlarından kaçarak İran’a diğer kaçkınlar gibi sığınmıştır. Malı mülkü cırcır fabrikası elden çıkmış, vatana dönüşte ise tüm kaçkınlar gibi yoksulluk yaşamıştır. Kaça kaç dönemindeki canın kurtarmak isteyenler Ermeni’den kaçarken bu seferde dağdaki eşkıyalar tarafından soyulmuşlardır. Silahlı eşkıyalar kaçkınların özellikle kadınların küpelerini yüzüklerini bileziklerini soymuşlar genç ve güzel kadınları kaçkınların elinden silah zoru ile almışlardır. Hem kaçarken hem vatana dönerken soyulduk. Geri dönerken maddi anlamda hiçbir şeyimiz kalmamıştı diye de anlatırlar.
Nizamettin Uca içimizden biri, Iğdır’a ve Iğdırlılara gönlünü vermiş bir duygu insanı. O bu ülkenin taşına toprağına börtü böceğine aşık, naif birisidir. Gönlünün derinliklerinde çocukluğunun ve gençliğinin geçti Kars vardır. Gönlünün bir diğer yarısında ise Iğdır sevdası yatar. Nizamettin Uca gerçek yaşamdan öyküler ve kurgu hikayeler üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmış olup, basıma hazır (Sis Perdesi ve Anlamsız adlı ) iki romanı mevcuttur. Aynı zamanda kimi edebiyat sitelerinde bazı şiirler yayınlanmaktadır.
Nizamettin Uca Türkiye’nin tüm şehirlerini sevmektedir ama iki şehrine de aşıktır; Kars ve Iğdır. Bu iki şehre olan duyguların ı dizelerinde şöyle dile getirmiştir:
KARS’A ÖZLEM
Kış gelip bembeyaz olunca her yan,
Kaplardı içimi bir hoş heyecan
Kars sokaklarında kızak kayarken,
Zemheri soğuğu sıcak gelirdi.
Dinlemezdi ne fırtına ne tipi.
Kayardı kızağım yıldırım gibi.
Geçince elime faytonun ipi,
Dünya gözlerime küçük gelirdi.
Görmezdim etrafı kayarken kızak
O güzelim günler şimdi çok uzak
Var idi sırtımda bir sarı kazak
Kazağım sımsıcak bir kürk gelirdi.
Hele bir kar yağsa inceden ince
Kartopu oynardı herkes gönlünce
Donmuş el ayakla ece dönünce
Sobanın sıcağı çok hoş gelirdi.
İştah ile yudumlarken çorbayı
Düşünmezdim o buz gibi havayı
Uyuyup görünce tatlı rüyayı
Anamın dizleri cennet gelirdi.
IĞDIRA ÖZLEM
Öyle bir yerde uyanmak istiyorum ki azizim
Penceremi açtığımda odama;
Güneş ışığıyla birlikte,
Cıvıl cıvıl öten kuş sesleri dolsun.
Küçücük bir bahçem olsun
Bahçemde dört ağaç,
Biri dut, biri Şeftali, biri kaysı,
Biri mutlakla Iğdır’ın al alması olsun
Çıktığımda sokağa,
Toz olsun toprak olsun ama;
Türk olsun, Kürt olsun, her ne olursa olsun,
Neşe içinde oynayan çocuklar olsun.
Bu yer öyle bir yer olsun ki,
Kin ve nefret gömülsün toprağa,
İnsanlar arasında kardeşlik olsun
Ufka baktığım zaman
Zirvesi nazlı bir gelin başı gibi a pak
Koca bir dağ olsun.
Adı da Ağrı dağı olsun
Unuttuğumu sanma sakın
Birde yanımda sevdiğim olsun
Çok şey mi istedim azizim?
Yorumlar
Kalan Karakter: