• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Genel Haber
  • Kültür & Sanat
  • Gündem
  • Siyaset
  • Sağlık
  • Spor
  • Eğitim
  • Resmi İlanlar
  • Duyurular Haberler
  • Ara
SON DAKİKA:
13:10
Rektör Gürel’den Iğdır Belediye Başkanı Güneş’e İade-i Ziyaret
12:59
YÜREĞİM REVANDA KALDI KİTABI VE YAZAR SERDAR ÜNSAL HAKKINDA BİR İNCELEME
12:48
Rektör Gürel, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki Devir Teslim Törenine Katıldı
12:21
DHL Kargo'da Evrak Skandalı: Çek Gönderimi Kayıp, Muhatap Yok!
11:38
Sağlıklı Gıdaya Erişim İçin Denetimler Artırıldı
10:05
IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR ŞAİR AYAZ ERDEM ŞİİRLERLE GÖNÜLLERİMİZİ SÜSLEDİ
03:10
Örnek Çiftçi Alican Açkan'ın Karpuzları Tezgahlarda!
02:08
Vali Turan Sınırın Sıfır Noktasında
01:14
Iğdır Kayısıları Hem Sofraları Hem de Uluslararası Pazarları Şenlendiriyor
00:18
Kırsal Altyapıya Kesintisiz Destek
00:16
Prof. Dr. Uğur Şimşek Iğdır Üniversitesi Rektör Yardımcılığına Atandı
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Haberler
  2. Kültür & Sanat
  3. YÜREĞİM REVANDA KALDI KİTABI VE YAZAR SERDAR ÜNSAL HAKKINDA BİR İNCELEME
Kültür & Sanat
Yayınlanma: 18 Haziran 2025 - 12:59
Güncelleme: 18 Haziran 2025 - 13:08

YÜREĞİM REVANDA KALDI KİTABI VE YAZAR SERDAR ÜNSAL HAKKINDA BİR İNCELEME

Öğretim Görevlisi Sözer AKYILDIRIM Iğdır Üniversitesi ,Iğdır Meslek Yüksekokulu Yazar Serdar Ünsal Yüreğim Revanda Kaldı İsimli eseriyle Babaannesi Seriye’nin gözünden 1918’li yılları anlatmaktadır. Aras Nehrinin ikiye böldüğü Batı Azerbaycan Türklerinin yaşadığı dramı anlatarak tarihe not düşmüştür.

Kültür & Sanat
18 Haziran 2025 - 12:59
Güncelleme: 18 Haziran 2025 - 13:08
Yorumlar
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
YÜREĞİM REVANDA KALDI KİTABI VE YAZAR SERDAR ÜNSAL HAKKINDA BİR İNCELEME
Yazar eserinde Binlerce yıllık Türk yurdu olan Revan Hanlığının nasıl elden çıktığını ve ardından nasıl Ermenileştirildiğini anlatmaktadır. Karabağ’ı 33 yıl boyunca işgal eden; Revan hanlığını tarihten silen Ermeni Irkçılığı milyonlarca Revan Türkünü anavatan topraklarından sürmüş, anaları evlatlarından eşleri birbirinden ayırmıştır. Açlık sefalet ve ölüm kokusuyla yaşayan Revan Türkleri tarihe kaça kaç olarak geçen insanlık dışı, soy kırıma uğramışlardır. Yüreğim Revanda Kaldı kitabının ortaya çıkması gerçek bir hayat hikayesine dayanmaktadır. Bu kitapta kocası gözleri önünde Ermeniler tarafından öldürülen, genç bir kadının yalnız başına verdiği hayatta kalma mücadelesi anlatılmaktadır. Seriye nereye gidecekti? Kimi kimsesi yoktu!  küçücük Firuzeyle pusulasız ıssız Revan topraklarında yapayalnız kalmışlardı. Kime sığınacaktı?

 Kitabın yazarı Serdar Ünsal bir edebiyat öğretmeni ve aynı zamanda 50 yıl boyunca aktif gazetecilik yapmaktadır.  Serdar Ünsal kitabında, çaresizliğin,yalnızlığın,vatandan ayrı kalmanın acısını resmini çizmiş ve bir belgesel tadında anlatmıştır.  

REVAN NEREDE ?

Revan bugünkü ismiyle Ermenistan güney Kafkasya’da bir Cumhuriyettir. Kuzey batıda Gürcistan, Kuzeydoğuda Azerbaycan, güneyde İran, batıda Türkiye ile çevrilmiştir. Revan yani Ermenistan’ın Türkiye ile sınırını Aras ile bunun kolu olan Arpa Çayı, İran ile sınırı da Aras Irmağı çizer.1926 m yüksekte olan Gökçe gölü, ülke sınırlar içinde kalır. Ermenistan yüksek bir yayla üzerinde yer yer yükselen yüce dağlarla kaplıdır (Alagöz Dağları 4.094 m.) Kura ile Arasın kolları ülkeyi sular. İklim sert kara iklimidir. Başkenti Yerevan Türkçesi Revandır. 

Revan eski bir Türk şehridir. 1897’de şehirdeki Türkler nüfusun %52’sini teşkil ettikleri halde,1932 Sovyet Ermenistan’ında bu oran %6.3 düşürülmüştür. 1514’te Yavuz Sultan Selim şehrin önünden geçmişti. 1549’da da Kanuni Revanı aldı. Bir kaç yıl sonra şehir İranlılar tarafından alındıysa da 1554’te geçici olarak Osmanlıya (Türklere) bağlandı.1583’te bir eyalet merkezi oldu.

1615’te yeniden İran’a geçti.1634’te IV. Sultan Murat ünlü “Revan Sefer-i Hümayuna” çıkarak burasını fethettiyse de Kasr-ı Şirin Barışı ile şehir 1639’da İran’a geri verildi. Revan Hanlığı,18.yüz yılın ikinci yarısı ile 19. Yüzyılın başlarında stratejik bir duruma sahipti. O yıllarda Rus Çarlığında ve İran’da yaşanan siyasi çekişmelerinden ötürü ortaya çıkan otorite boşluğu Revan Hanlığının kurulmasında ki başlıca etmenlerden oluşmuştur. 
1722’de Osmanlılar şehri yeniden aldılar 1741’de İran’a geri verdiler. Böylece, Revan 61 yıl Osmanlı yönetiminde kaldı. Kaçarlar devrinde İran’a bağlı bir Türk hanlığı merkezi oldu.  1 Ekim 1827 de İran’ı yenen Ruslar Revan’ı aldılar. Türk nüfusun yerine Ermenileri yerleştirmeye başladılar. Yayılma siyaseti güden Ruslar Kafkasya’da Osmanlı nüfuzunun dışında kalan yerleri ele geçirmeye başladı. Bu durum İran, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında bölgesel bir rekabete yol açtı.1803 yılından başlayarak hanlıkları ele geçiren Rusların Kafkaslardaki yayılma siyaseti Türkmen Çay Antlaşması ile neticelendi. Rus Çarı I.Nikolay ,21 Mart -2 Nisan 1828 I. Nikolay Revan ve Nahçıvan Hanlıklarını kaldırarak bunların yerinde “Ermeni Vilayeti “oluşturdu.  Böylece Rus hükümeti Osmanlı ve İran sınırlarında yapay olarak Hristiyanlardan oluşan vilayet kurmaya başladı. Kısa bir süre içinde bu vilayeti Ermenileştirmek için İran’dan buraya 40.000 fazla Ermeni göç ettirildi. 

1.Dünya Savaşının doğu cephesinde 1917 Rus ihtilaliyle sona ermesinin ardından Revan Ermenistan’a katıldı. Daha sonra doğu bölgesinde ilerleyen Türk ordusu Revanı zapt etti, ancak 1918 Haziran’ında başşehri Revan olan Ermenistan’ı tanıdı. Gümrü Antlaşmasıyla ile birlikte 2 Aralık 1920’de yaşayan Türklerin Anadolu’ya göç etmelerine izin verildi.13 Ekim 1921’de imzalanan Kars antlaşmasıyla ile Türkiye-Ermenistan sınırları belirlendi. Revan aynı yıl oluşturulan Ermenistan SSC Başşehri oldu. Şehrin nüfusu 1932’de 100.000’e ulaştı (bu nüfus içinde Türklerin oranı %6.3 tü).
 Revan, Sovyetler Birliği döneminde kurulan Üniversite, enstitü ve kütüphanelerle bir kültür şehri görünümü kazandı.1991 yılında Rusya’nın dağılmasından sonra da şehir Ermenistan Cumhuriyetinin başşehri olmaya devam etti. Bugün şehirde tarihi eser olarak Zengi çayının üzerindeki taş köprü, Gökmescid, Serdar Camii ve Sarayının kalıntıları mevcuttur. Ünlü Türk gezgini Evliya Çelebinin verdiği bilgiye göre (h.915), miladi 1509-1510’da Şah İsmail veziri Revankulu Han’a kale inşası için (bugünkü Erivan şehrinde Zengi çayının sağ sahili boyunca) ferman verdi. Kalenin üç kapısı “Tebriz kapısı”, “Şirvan Kapısı”, “Köprü kapısı” ve 4 mahallesi olmuştur: “Kale”, “Şehir”, “Tepebaşı” ve “ Demir Bulak”. 1829 yılı başlarında Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski’nin emri ile, vergi tahakkuk memuru İ. Şopen tarafından nüfus sayımı yapmıştır.1832’de İ. Şopen tarafından Erivan şehrinde 12 cami kayıt altına alınmıştır.20. yüzyıl başlarına kadar Erivan kalesinde 8 cami ibadet hizmeti vermekle birlikte, günümüze ulaşabilen cami yoktur. Erivan Kalesindeki en eski cami,1510’da Şah İsmail’in emriyle inşa edilmiştir.1918 yılında Ermeniler bu camiye Müslümanları doldurarak, ateşe verip yaktı. Cami insanlarla birlikte tamamen yanıp küle dönmüştür.1912’ye kadar, bugünkü Ermenistan topraklarında, Batı Azerbaycan’da, Erivan’da 42, Eçmiadzin’de 33, Zengezurda 35 cami bulunmaktaydı. Bu camilerin tamamı Ermeniler tarafından yok edilmiş, hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. 

KAÇIŞ VE GÖÇ 
Göç, kişilerin yeni bir yerleşim yerine kalıcı olarak taşınması anlamına gelirken, kaçış genellikle bir tehlike veya zorunluluk nedeniyle hızlı ve ani bir şekilde bir yerden ayrılmayı ifade eder. Göç, ekonomik, sosyal, siyasi veya eğitim gibi nedenlerle gerçekleşebilirken, kaçış, savaş, doğal afetler, insan hakları ihlalleri gibi zorlayıcı sebeplerle yapılır. 

TÜRK TOPRAKLARINDA ERMENİLER

Ermeniler yüzyıllarca Anadolu’da Türkler ile barış içinde yaşamışlardır. Aradıkları huzur ortamı’nı, Osmanlı sancağı altına girerek temin etmişlerdir. Devlet nezdinde” Millet-i Sadıka” olarak isimlendirilen Ermeniler gayri müslüm azınlıkların haklarından sonuna kadar istifade etmişlerdir. Osmanlı Devleti bünyesinde huzur içinde yaşayan Ermeni vatandaşlarımız bu müddet boyunca 29 paşa,22 nazır,33 mebus,7 sefir,11 Başkonsolos çıkarmışlardır. XIX yüzyılda Ermeniler Bab-ı Ali’de tercüme odasında ve Hariciye Nezaretinde çok önemli makamlarda bulunmuşlardır. Ticarette uluslararası başarı elde etmişlerdir. Askerlik yapmayan, sadece Cizye verip, hayatını kendi inançları çevresinde devam ettiren Ermeni vatandaşlarımız,93 harbinden sonra imzalanan Ayestefenos (3 Mart 1878) antlaşmasından sonra devletine ihanete başlamıştır. 

Büyük güçlerin Emperyalist politikaları sonucu olarak kışkırtılan Ermeniler “Büyük Ermenistan “ hayaline kapılarak kurmuş oldukları Hınçak, Taşnak vb. örgütlerle 19.Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde devam eden Ermeni terörü Anadolu ve Kafkasya Türklüğünü hedef almış ve kitlesel katliamlara varmıştır. Buradan varılmaya çalışılan amaç Türkleri katlederek ya da yıldırıp göçe zorlayarak muhayyel Büyük Ermenistan’ın Sosyolojik zeminini oluşturmaktı. Ermeniler bir yandan terör faaliyetlerini yürütürken diğer yandan yayına sokmuş oldukları gazete ve dergiler üzerinden yapmış oldukları ajitasyonla Batı Kamuoyunu kendi yanlarına çekmeye çalışmışlar, bunu da büyük ölçüde başarmışlardır.  

Talat Paşa Hatıraların da Doğu Anadolu’daki Türk ve Müslüman Ahaliye Ermeniler Tarafından Yapılan Vahşeti şöyle anlatır:

28 Şubat’ta yani katliamdan üç hafta sonra İlice’den (Ilıca) dönen Yarbay Griasnoff bana şunları anlatmıştır: Köye giden yollarda uzuvları hurdahaş olmuş cesetlere rastlamıştır; yoldan geçen her Ermeni bir de küfür savurarak bunlara tükürmekte imiş. Caminin 10-15 saşen (10 metre=4.69 saşen) büyüklüğündeki avlusu takriben bir buçuk metre yüksekliğinde cesetle örtülü idi. Bunlar arasında her yaşta kadın, erkek çocuk ve ihtiyar bulunuyordu. Kadınların vücutlarında ırza geçme alametleri gözüküyordu; kadın ve genç kızların tenasül aletlerine fişekler sokulmuştu. Yarbay Griasnoff ,Ermeni kıtalarında telefoncu olarak çalışan birkaç Ermeni kızını caminin avlusuna çağırarak, vatandaşlarının yaptığı vahşeti göstermiş ve kapalı bir tekdir mahiyetinde olmak üzere bununla iftihar edebileceklerini söylemiştir. 

Fakat bu manzara karşısında dehşet içinde kalacakları yerde sevinçten güldüklerini görünce, Griaasnoff’u nefretle karışık bir hayret kaplamıştır. Heyecana kapılarak onlara küfretmiş ve Ermenilerin kadınların da dahil, en alçak ve barbar millet olduğunu söylemiştir; bizzat bir subayın bile saçlarını dimdik yapan böyle bir manzara karşısında tahsil ve terbiye görmüş genç kızların sevinçten çılgın hale gelmelerinin bunların ırsi vahşetleri inkâr edilemez bir delil olduğunu ilave etmiştir. Bu sözler üzerine kızlar müteessir görünmeye çalışmışlardır; gülüşlerinin asabiyetten ileri geldiğini iddia etmişlerse de karşılarındakinin ruhen kana ne kadar susamış oldukları hususunda aldatmamışlardır. 

1923’te Müslüman ülkesi  kalan ( Türkiye Cumhuriyeti) yalnızca Anadolu,Doğu Trakya (Türkiye Trakyası) ve Güneydoğu Kafkasya’nın bir kesiminden ibaretti. Balkanlardaki Müslümanların çoğu gitmişti; ya ölmüşler ,ya da göç etmek zorunda bırakılmışlardı; kalanlar, Yunanistan’da ,Bulgaristan’da ve Yugoslavya’da cep (adacık) durumundaki yerleşim bölgelerinde yaşıyorlardı. Kırım ve Kuzey Kafkasya’nın ve Rusya Ermenistan’ın Müslümanlarını aynı yazgı haklamıştı; onlarda, kısa söyleyişle gitmişlerdi (yok olmuşlardı).Çoğu Türk olan milyonlarca Müslüman ölmüştü; milyonlarcası da bugünkü Türkiye’yi oluşturan ülkeye sığınmıştı. 1821 ile 1922 arasında , beş milyondan fazla Müslüman, ülkelerinden sürülüp atılmışlardı. Beş buçuk milyon Müslüman, kimi savaşlarda öldürülerek, diğerleri sığıntı durumunda iken açlıktan ve hastalıklardan canını yitirerek , ölmüşlerdi. 

Müslümanların uğradığı kayıpların tarihsel önemine rağmen, bu kayıplara, (batılı ülkelerdeki) ders kitaplarında değinilmez. Bulgarların, Ermenilerin ve Rumların uğradığı kıyımları anlatan ders kitapları ve tarih kitapları, Türklerin uğradığı aynı tür kıyımları anmamışlardır. Müslümanların başına gelen sürülme ve ölümler, bilinmemektedir. 
Ulusçuluk ve emperyalizm Balkanlarda, Anadolu’da ve Kafkasya’da Müslümanların yok olup gitmesine yol açmıştır. Batıda ki savaşlar,1821 Yunan ayaklanması ve 1828-29 Rus-Türk savaşı ile başladı.1853 -56 Kırım Savaşı ile,1877-78 Rus -Türk savaşı ile, arkasından 1912-13 Balkan Savaşları ile sürdü. Doğudaki savaşlar ise Rus-İran ve Rus-Türk savaşları ile başladı; sonra Kırım Savaşı,1877-78 savaşı ve 1. Dünya Savaşı yapıldı. Bu savaşların sonucunda gerçekleşen, Müslümanların kitle halinde sürülmelerine ek olarak, Ruslar,1860’larda Kafkasyalı Müslümanlarla çarpıştılar ve onları yurtlarından sürdüler.19. ve 20. Yüzyıl savaşlarının tümünde Müslümanlar kıyımdan geçirildiler ve yerlerini yurtlarını bırakıp gitmeğe zorlandılar. Müslümanlardan (Türkler, Çerkezler, Abhazalar, Ubıhlar ) milyonlarcası öldü ve milyonlarcası yurdundan sürüldü. 

SERİYENİN HİKAYESİ
Seriye Kuşaklar boyu Türk toprağı olan bugünkü Erivan’da, yaşayan, bir Türk kadını ve annesi. Onun dramını aslında 1914’lü yıllarda başlar. Coğrafya kaderdir denilir. Coğrafyaların stratejik önemi güçlülerin güçsüzleri yerlerinden yurtlarından süpürmesiyle başlar. Milyonlarca kaçkın, kitleler halinde dağlara taşlara düşer. Çekilen eziyetleri yalnızca Allah ve onlar bilir. Bir genç kadın düşünün 23 yaşında 5 yaşında bir kızı ile Revan topraklarında yalnız ve çaresizce kalıyorlar. Nereye gideceklerdi, kime sığınacaklardı. Ya o kaçkınlar!  Herkes can derdinde. Onları kovalayan, gözü dönmüş katiller sürüsü. Silahlı Ermeniler yakaladıkları savunmasız biçare Müslüman Türk, kadını ve erkeklerine tecavüzün her türlüsünün yapıyorlar, hamile kadınların, karınlarındaki bebeklerin çıkarılması, süt veren annelerin memelerinin kesilmesi, erkeklerin gözlerinin oyulması, cinsel uzuvlarını kesilmesi, feryat figanın arşa dayanması, işte Ermeni vahşeti!
Rus çarlığının Sovyet bolşevikleri tarafından devrilmesiyle beraber Rus orduları işgal altında tuttukları Anadolu ve Kafkasya’daki topraklardan çekilince, ortaya çıkan otorite boşluğu Ermeni silahlı güçleri tarafından doldurulmuş ve Katliamlar hem Türkiye’de hem Azerbaycan’da, aynı zamanda Revan’da(Erivan) soy kırım şeklinde gerçekleşmiştir. 
“Yüreğim Revanda kaldı” isimli  kitapta Seriye’nin yürek buran hikayesinde, acımasızlığın, çaresizliğin resmi görülür. Gözleri dönmüş kan içici Ermeniler, silahsız Türk ve Müslüman ahaliyi sürüyor. Amansız bir sürek avı. Atlı ve silahlı  Avcılar tarafından kovalanan kaçkınlar adeta   keklik sürüleri gibi dört bir yana savrulurlar. Seriye kaçış anında yaşadıklarını şöyle anlatır:

“Saklandığımız çalılıkların arasından bir ailenin Aras nehrine doğru koştuklarını gördük. Hızla ilerliyorlardı.  O anda nerden geldiği belli olmayan kurşun kucağında çocuğuyla kaçmaya çalışan adama isabet etti. Adam yere yığıldı. Düşerken kucağındaki çocuğa zarar gelmemesi için  bağrına basıyordu... Kadın hemen kocasının düştüğü yere koştu. Kocası vurulmuştu. Gömleği kan içindeydi. “Çocukları al ve kaç “dedikten sonra  son nefesini verdi adamcağız. Kadın çaresiz iki küçük çocuğunu birini sırtına birini kucağına alarak ilerlemeye başlamıştı. Gücü tükenmişti. Ona yardıma da gidemiyorduk. Gücü tükenmişti. Silah sesleri ise iyiden iyiye yaklaşıyordu. İki çocuğu taşıyamadığı için üç yaşındaki çocuğunu yere bıraktı. Bir anne için bu korkunç bir şeydi. Seriye on yıl sonra o çaresiz kadınla Iğdır’da karşılaştığını ve kadının vicdan azabı ile ölünceye kadar ağlaya ağlaya gözlerinin kör olduğunu ve keşke üçümüzde vursalardı dediklerini anlatır.

Seriye şöyle devam eder : 

Abbas bizleri bir an önce Arasın karşı kıyısına geçirmek istiyordu. Çığlık, feryat figan sesleri duyuyorduk. İki hamile kadını ve iki genç kızı fark ettik, ağaçlara bağlanmışlardı. Keskin bıçakla hamile kadının karnını yardılar, çığlıklar arşa çıkıyordu. Abbas tecavüzcü Ermenilerden ikisine saldırarak kasap bıçağıyla öldürür. Kızı ve diğer hamile kadını, tecavüzden kurtarır, hızlıca gidin , Firuze’yle kaçın kaçabildiğinizce, ben size yetişeceğim diyordu . Onları oyalamam lazım.  Arkada kalmıştı. Aras’a yaklaşmıştık ki, birden Abbas’ın yere yığılıp kaldığını gördüm. Abbas vurulmuştu. Kahverengi ve lacivert renkli gömleğin sahibi kanlar içinde yatıyordu. Kurtardığı hamile kadın ve genç kız’da Aras nehrini geçerek İran  tarafına geçmeyi başarmışlardı.
 Yapayalnız kalmışlardı. Firuze babasız kalmıştı, Yol arkadaşı artık yoktu. Korkuyordu, sanki gök kubbe başlarına yıkılmıştı. Çaresiz, kimsesiz, kalmıştı. Yıkık bir viraneye sığınmışlardı. Ayak tabanları şişmiş, dikenler batmıştı. Açtılar, susuzdular ve yorgundular. Seriye’nin ciğeri yanıyordu. Abbas’ın nehir kenarında yatan cansız bedeni gözlerinin önünden bir an gitmiyordu…

Sınırı geçtiklerinde Seriye babası ile tesadüfen karşılaşır. Baba kız birbirlerine sıkı sıkıya sarılırlar. Baba onları teselli eder. Yaya olarak İran’da Zegene diye bir köye yürüyerek giderler ve ondan sonrası genç bir kadının hayat mücadelesi bin bir zorluklarla devam eder. Seriye üç evlilik yaşar. Son evliliğini Mehmet Ünsal’la ,Iğdır’da yapar. Hüseyin Ünsal’da Revanın Hacı bayramlı köyündendir. Ve o da binlerce kaçkından biridir. Seriye anne 105 yaşında bu fani dünyadan göçer. Hayata veda ederken, vatanı Revanı hiçbir zaman unutmaz. O uzun boylu esmer, siyah ve gür kirpikleri olan zarif bir Azerbaycan Türküydü. Revanda, Tepebaşı mahallesinde mutlu bir yaşamı vardı. Seriye, doğduğu, çocukluk ve gençliğinin geçtiği, evlenip yuva kurduğu bu şehirde yüreğini bırakarak sonsuza kadar ayrı düştü.

YÜREĞİ (İ)REVANDA KALAN ADAM :SERİYE ANNENİN TORUNU SERDAR ÜNSAL 
Serdar Ünsal Iğdır’da doğdu. İlk, Orta ve lise tahsilini Iğdır’da yaptı. Daha sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirdi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Konya ve Iğdır’da çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptı.1973 yılından beri muhabirlik, gazetecilik, köşe yazarlığı yapmakta. Halen TRT Iğdır il temsilcisi. Yeşil Iğdır gazetesi köşe yazarı ve Iğdır’ım 76.com internet sitesinin sahibidir. Doğu Anadolu Gazeteciler cemiyetinden almış olduğu çeşitli ödüller bulunmaktadır. Evli 4 çocuk babası olan Serdar Ünsal aynı zamanda Türkiye Azerbaycan Dernekleri Genel Başkan Yardımcılığını yapmaktadır. Iğdır’da ve Türkiye’nin herhangi bir ilinde geçici göçmem statüsünde çalışan Azerbaycan vatandaşlarının sağlık, barınma, iş bulma konusunda tüm özverisiyle de çalışmaktadır. O Ermeni Soykırımı gibi yalanlan ve iftiralarla da mücadele örnek bir kişiliktir. Iğdır gençliği içinde bir rol model olmuştur.
Serdar Ünsal Iğdırlı Revan asıllı bir ailenin çocuğu bir ülkü adamı. Bütün ömrünü Türk dünyasının birliği ve dirliği için adamış; Azerbaycan sevdalısı bir cesur yürek. Yüreğindeki Azerbaycan sevdası hep harlı bir ateştir. Iğdır Lisesinde öğrenciyken; defterine yazdığı Esir Türklere Özgürlük yazısı yüzünden öğretmeni tarafından 12 Eylül öncesi, polise ihbar edilir bir ay boyunca tutuklu kalır. Siyasi hiçbir çıkarı olmayan bir kişiliğe sahip. Sevecen, babacan ruhlu bir edebiyat öğretmeni aynı zamanda 50 yıl süren aktif bir gazeteci ve araştırmacı yazar.

SONUÇTA 
Emperyalistlerin oyunlarına alet olan Ermeniler,yüzlerce yıl ,iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşadıkları Türk ve Müslüman  topluluklarına karşı düşmanlık yapmışlardır.Osmanlının hasta adam olduğu yıllarda Türk topraklarında büyük Ermenistan kurma hayallerine kapılmışlardır. Silahları Rus,İngiliz,Fransız ve diğer güçlerden alan bu çeteci katiller sürüsü ,Türkiye’de ve Azerbaycanda katliamlar yapmışlardır.Yüzbinlece masum ve mazlum Türk ve müslüman ahali  Azerbaycanda ve Anadoluda Ermeni vahşetine kurban gitmiştir.Köyler,Şehirler basılmış,toplu katliamlar gerçekleştirilmiştir.Evler yağmalanmış,tecavüzler,ırza geçmeler yaşanmıştır.

Dünya kamuoyunu sürekli yalan ve yanlış bilgilendiren Ermeni propagandacıları 1.5 milyon veya daha fazla Ermeninin toplum soykırıma uğradığını yayarak Türk Milletine iftira atmış bunu başarmışlardır.  Ancak unutulmaması gereken bir gerçek vardır. Matematiksel gerçeklik ! Matematik şunu söyler 1945 yılında Japonyanın iki kentine atılan atom bombaları ile toplamda 220 bin insan küle dödü.Vietnam savaşı  1 Nisan 1955’te başladı ve yirmi yıl sürdü ve bu savaşta 1.5 milyon insan yaşamını yitirmiştir. İsrailin Gazze şeridinde  Havadan ,karadan ve Denizden düzenlediği ve son model teknolojik silahlar kullandığı  bu savaşta(7 Ekim 2023’te düzenlediği saldırıda) yaşamını yitirenlerin sayısı 55 bin olmuştur ! Bu bağlamda şu soruyu sormak bizim en tabii hakkımız değilmidir! 

1914-1918 savaşında Osmanlı 9  farklı cephede savaşırken ,Milyonlarca Ermeni hangi kozmik silahlarla öldürüldü ve bu cesetleri nereye gömldü ! Matematik asla yalan söylemez.

Haber Merkezi
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x
İlginizi Çekebilir
Merkezefendi Kent Tiyatrosu'nda yılsonu gösterisi ve sertifika töreni gerçekleşti
Merkezefendi Kent Tiyatrosu'nda yılsonu gösterisi ve sertifika töreni gerçekleşti
'Cumhuriyetin Temelindeki Milli Ruh Resim Sergisi' Ankara'da açıldı
'Cumhuriyetin Temelindeki Milli Ruh Resim Sergisi' Ankara'da açıldı
 IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR ŞAİR AYAZ ERDEM ŞİİRLERLE GÖNÜLLERİMİZİ SÜSLEDİ
IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR ŞAİR AYAZ ERDEM ŞİİRLERLE GÖNÜLLERİMİZİ SÜSLEDİ
HOŞGÖRÜYÜ YAKMAKTA!
HOŞGÖRÜYÜ YAKMAKTA!
Son Haberler
Rektör Gürel’den Iğdır Belediye Başkanı Güneş’e İade-i Ziyaret
Rektör Gürel’den Iğdır Belediye Başkanı Güneş’e İade-i Ziyaret
Rektör Gürel, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki Devir Teslim Törenine Katıldı
Rektör Gürel, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki Devir Teslim...
Artvin'de yol ortasında yavrularını emziren dağ keçisi cep telefonu kameralarına yakalandı
Artvin'de yol ortasında yavrularını emziren dağ keçisi cep telefonu...
DHL Kargo'da Evrak Skandalı: Çek Gönderimi Kayıp, Muhatap Yok!
DHL Kargo'da Evrak Skandalı: Çek Gönderimi Kayıp, Muhatap Yok!
Merkezefendi Kent Tiyatrosu'nda yılsonu gösterisi ve sertifika töreni gerçekleşti
Merkezefendi Kent Tiyatrosu'nda yılsonu gösterisi ve sertifika töreni...
Rektör Gürel, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki Devir Teslim Törenine Katıldı
Rektör Gürel, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki Devir Teslim Törenine Katıldı

Ana Sayfa
Genel Haber
Kültür & Sanat
Gündem
Siyaset
Sağlık
Spor
Eğitim
Resmi İlanlar
Duyurular
Haberler
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Duyurular
  • Eğitim
  • Genel Haber
  • Gündem
  • Haberler
  • Kültür & Sanat
  • Resmi İlanlar
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.