EN SOĞUK GECE HOCALI KATLİAMI
Binlerce yıllık insanlık tarihini incelediğimizde insanoğlunun muazzam gelişimi, bilim ve teknolojide, yaşam koşullarındaki olağanüstü ilerleme ve değişim gibi güzel olan bir çok şeyin yanında savaşların, katliamların,vahşetlerin de hiçbir zaman duraksamadığını, değişik coğrafya ve tarihlerde farklı aktörlerce o acımasız, çirkin yüzünü bizlere defalarca en derin şekilde hatırlattığını görmekteyiz.
Yayınlanma :
25.02.2009 08:35
Güncelleme :
29.07.2025 22:55


Her sene 26 Şubat günü yaklaştığında bu düşüncelerle içimi bir titreme kapsar, soğuğu hissederim sanki iliklerimde.Bu, insanı kasıp kavuran, buz gibi bir şubat soğuğu değildir, farklı bir his vardır. Uzaklardan gelir, ruhumun ve yüreğimin çok yakın ama mesafenin uzak olduğu Hocalı’dan gelen bir soğuktur bu. Avucuna alıp sıktığın vakit toprağı kanın benliklerimize oluk oluk aktığı, Dağlık Karabağ’ın o kadim Türk yurdu Hocalı’dan. Dünyanın bir kısmı, sıcacık yuvalarında her şeyden habersiz mutlu bir şekilde yaşarken Ermeni milislerin evlerini, camilerini, okullarını yıktıkları, ata yurtlarından her ne şekilde olursa olsun koparmak, yaşam sahnesinden silmek istedikleri o masum Azeri kızı düşünürüm, tarih boyunca bağımsızlık ve özgürlük uğruna yaşamış yüce bir milletin soyundan gelen çıplak ayaklı çocuğu düşünürüm, evlatlarını vatan için gözünü kırpmadan savaşa gönderen, günlerdir aç olduğu halde kalan birkaç lokma ekmeğini çocuklarına yediren kadını düşünürüm, 80 yaşına gelmiş ama yine de vatanını savunmaktan çekinmeyen, elinde silahıyla onlara meydan okuyan ihtiyar dedeyi düşünürüm. En soğuk geceyi düşünürüm…
O gün, insanlık tarihinin kanla ıslanmış kalın yapraklarında yer alan kızıla boyalı bir gündür benim için.Bir gece içerisinde 83 ü çocuk, 106 sı bayan olmak üzere 613 kişinin gözleri oyularak, vücutlarının farklı yerleri kesilerek, derileri soyularak hunharca katledildiği, 487 kişinin ağır yaralandığı, 1200 den fazla insanın çeşitli işkencelere maruz kalarak esir alındığı bir utanç gecesidir o gün. Geride kalan binlerce insanın yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide nereye gideceklerini kestiremeden yol aldıkları, karlı ırmakları, buz gibi suları can havliyle aşarak sığınacak bir ışık, sıcak bir yuva aradıkları bir gece…
Aradan geçen koca 17 yıl boyunca yaşanan dehşet gözlerinden hiç silinmedi Hocalı’lıların..Yüzyıllardır yaşadıkları ata yurtları ve kalpleri hala işgal altında o korkunç vahşeti yaşatanlarca.Hepsi bir gün evlerine dönecekleri, benliklerini bulacakları o güzel günü hayal ederek yaşıyorlar umutlarını yitirmeden. Kaçkın ve göçkün diyorlar onlara. Tüm dünya görmezden gelse, umursamasa da kimisi vagonlarda, kimisi çadırlarda, kimisi barakalarda yaşamaya çalışıyor yaşamak eğer bu kadar kolaysa bu topraklarda. Çocuklarının birçoğunun ayağında yine ayakkabı yok, üşüyor o minicik ayaklar tıpkı 17 sene önce o soğuk gecedeki gibi. Çıplak ve soğuk…
Kan ekildi bu topraklarda yüzyıllarca modern yöntemlerle, hasat mevsimlerinde ise biçilen tek üründü ölüm…
İçimi kaplıyor yine bir titreme, uzaklardan bir soğuk gelmekte. Hocalı’dan gelen çığrışın, vahşetin, gözyaşlarının soğuğu karışıyor yine havaya. En soğuk gecenin uğultusu geliyor kulaklarıma. Hocalının uğultusu…
Av. Göksal KILIÇ
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: