Geçen Perşembe akşamı emekli Albay Cengiz Şeyran’ın verdiği yemeye katıldıktan sonra eve geldim. Günün yorgunluğu da vardı. Koltuğa oturmuş haber izliyordum. Bir ara telefon çaldı. Açtım Cabbar Şıktaş,“ Hocam neredesin seni bekliyoruz. Şu anda herkes burada sen yoksun. İnci’deyiz hemen gel.” Daha neyin nesi olduğunu sormadan telefon kapandı apar topar İnci Düğün Salonuna gittim. Henüz kapıya vardım ki ortalık ana baba günü! İçeri girdim, salon tıklım tıklım, ayakta bir sürü insan var. İğne atsan yere düşmez. Sahnede oturan Aday adaylarını görünce toplantını bir siyasi toplantı olduğunu anladım. Kürtler, Azeriler, Terekemeler, Göçmenler ve Lazlar omuz omuza, yan yan oturmuşlar. Daha tanımadığım bir yığın insan. Hepsinin yüzünde gülücükler, gözlerinde sevgi ve saygı dolu bakışlar!
Şaşırmadım desem yalan olur. Hayretler içerisinde kaldım. O arada gözüm yerel basının olduğu masada oturan Cabbar Şıktaş’a takılınca o tarafa doğru yürüdüm ki, salondakiler beni görünce bir alkış tufanı koptu ki sormayın. Alkışlar bana idi. Bir kez daha şaşırdım. Birileri bana şaka mı yapıyor, bu bir oyun mu? Ben kimim? Aday değilim, milletvekili değilim, Hac’dan gelmedim, nedir bu alkışlar?
Daha yerime oturmadan, Cabbar; “Hocam sizi sahnedeki kürsüye alalım, buradaki bu oturumu sizin yönetmenizi istiyoruz. Bizler aramızda karar aldık. Tüm siyasi parti aday adaylarını buraya davet ettik.
Iğdır’ın akil adamları da, köylüsü kentlisi de burada, esnafı okuyanı yazanı da burada, aday
adaylarımız da burada. Her şey Iğdır için ve Iğdırlı için dedik, babalarımızın geçmiş ırkçı ve o çirkin politikalarına bir sünger çekerek ele ele vererek Yeni milletvekillerimizle, yeni bir Iğdır yaratmak istiyoruz. İlla ki Azeri olsun, İlla ki Kürt olsun diye bir düşünce taşımadan, yeter ki adam gibi adam olsun diye, adaylarımızı da buraya davet ettik. Amacımız hem onları tanımak hem de onların Iğdır için plan ve projeleri nedir, görmek istedik. Bu yüzden burada toplandık. Onların bizleri, bizlerin de onları dinlememiz amacıyla oturumu da sizin yönetmenizi istedik. Bu yüzden sizi çağırdık Buyurun .. ”
Şaşkınlığımı hala üzerimden atmış değildim. Her şey şaka gibiydi. Nasıl olur! Yıllardır ırkçı ve şöven duygularla hareket eden Iğdırlı Kürt ve Azeri’deki bu dönüşümün sebebi neydi? Yoksa yeni mi uyandılar düşünceleri ile kürsüdeki yerimi aldım ve söze girdim. “ Siz sevgili Iğdırlıların, basın mensuplarının ve aday adaylarımızın bana gösterdikleri bu teveccühe gönülden teşekkür ederek, Adaylarımıza da Şahsım ve Tüm Iğdırlılar adına tebrik edip hoş geldiniz diyerek oturumu açtım.
Bu anda itibaren şaşkınlığım mutluluğa dönüşmüştü. O andaki tablo çok güzeldi. Salona gıpta ile bakıyordum. Herkesi gözünde, yüzünde yıllardır hasretini çektikleri bir birliktelik vardı. Bundan son derece mutlu olan bazı seçmenlerin gözleri yaşarıyordu. Adaylar mutluydu, seçmenler mutluydu.
Gözüm sahnede oturan adaylara kayınca, Cengiz Şeyran, Ferdi Turan, Nurettin Aras, İbrahim Durak, Zafer Tarhan, Yılmaz Okuklu, Sultan Erik, Volkan Parlar, Rahim Azeroğlu, Hanifi Yıldırım, Mahmut Aras, M. Emin Adıyaman, Mehmet Sarıtaş ve diğer adaylar gülümsüyorlardı. Gözüm ilk başta oturan Cengiz Şeylan’a takıldı ve söze ondan başlamak istedim. Buyurun Cengiz Bey, Sizi tanıyalım ve neden aday olduğunuzu bir cümle ile bize açıklayın. Daha sonra plan ve projelerinizi bize ikinci turda açıklarsınız. “ Ben Emekli Albay Cengiz Şeyran, Yıllardır Iğdır’da Kokuşmuş ve gittikçe yayılan bu ırkçı kokudan Iğdır’ı kurtarmak, kardeşçe paylaşılmış bir ortam yaratmak istiyorum.”
Ferdi Bey buyurun. “Ben Ferdi Turan. Beni bilen bilir fazla söze gerek yok.” Teşekkür ederim Sayın Aras buyurun söz sizin. “ Ben Nurettin Aras Ben geçmişte ve belediye başkanlığı yaptığım zamanlarda yaptığım hataların bir daha tekrarlanmaması ve başkalarının da benim yaptığım siyasi hatalara düşmemesi için aday olmak istedim.” Rahim Bey Buyurun. “ Ben Rahim Azeroğlu. Soyadımdan da anlaşılacağı gibi ben bir Azeriyim. Iğdır’da Yeni bir Türk dünyası yaratmak ve bu dünya içerisinde Kürt kardeşlerimizle birlikte yaşamak istiyorum.” Dr. Mahmut Aras Bey, evet buyurun. “ Ben Dr. Mahmut Aras. Iğdır’da Din, dil, ırk farkı gözetmeksizin, Kürt Azeri demeden, herkesin ve her kesimin kardeşçe, iyide ve kötüde birlikte yaşamak istedikleri bir Iğdır için çalışmak istiyorum.” Sayın Okuklu.. “ Ben Yılmaz Okuklu, Bakü’de holdingim var. Bu uğurda çok para harcadım harcamaya devam ediyorum. Iğdır’a helal.” Diğer aday adaylar da seçmenin kulağına hoş gelebilecek benzeri sözler söyledikten sonra sıra salondaki seçmenlerin istek ve arzularına gelmişti. Seçmenlere hitaben; “Arkadaşlar sizlerin varsa soru ve isteklerinizi sorun, sayın adaylarımız not etsinler, daha sonra cevap kısmına geçeriz.” O anda arka sıralardan bir kişi hemen söze girdi. “Iğdır’da milletin vekilliğine soyunmak, hele ki bu ortamda ateşten gömlek giymektir. Siz bu gömleği yanmadan giymeye hazır mısınız?” Başka bir ses gine arka sıralardan geldi. Bu biraz sitemkârdı. “Iğdır nasıl olsa uyanmıyor, bunca vurdumduymazlığa Bunca siyasi kazığa, bunca ırkçılığa rağmen uyanmamışsa bundan sonra da uyanacağına inanıyor musunuz?” Ön sırada oturan bir seçmen el kaldırarak söz istedi. Buyurun. Gayet kibar bir üslupla, “Sayın adaylarımız hoş geldiniz. Biz Iğdırlı seçmenlerin sizlerde arayacakları birtakım kriterler olacak.
Mesela; Birlikte yaşamaya, özgürlüğe, ekonomik refaha, sosyal ve siyasal barışı temin etmeye, katkı sunacak cesaret, bilgi ve becerileriniz var mı?” Adaylar sorulan bu soruları durmadan not ediyorlardı.
Başka bir seçmen orta sıralardan gür bir sesle; “ Sizler yarın vekil seçildiniz, inşallah seçilirsiniz. Her şartta ve her durumda, Vatandaşa sıkılan kurşunun, atılan taşların ve Molotofların, tomalardan sıkılan suların ve gazların, polise sıkılan kurşunların hedefinde ve Iğdırlı seçmenlerin önünde siper olacak mısınız, onların en önünde olacak mısınız?” Sorular peş peşe geliyordu. Yine arkadan bir ses söz almadan hemen söze girdi. “Bize kızmayın sorduğumuz sorularla. Hepimiz Iğdırlıyız ve birbirimizi tanıyoruz. Bizler dünkü seçmen değiliz. Tabiri caiz ise bunca siyasi kazıktan sonra uyandık. Öncelikle ikiyüzlü olmayacaksınız. Seçim süresi boyunca gündüzleri Kürt, geceleri Azeri olmayacaksınız.
Göründüğünüz gibi değil olduğunuz gibi görüneceksiniz.” Orta sıralardan bir bayan sesi yükselince herkes o sese doğru yöneldi. Gayet şık giyimli bayan hemen yanında oturan Kürt giysili, başında kofisi olan kadını kolundan tutup kaldırarak, Bizde ayrımcılık yoktur. Politik ağızla bizler Iğdır’da et ve tırnak gibiyiz, kirveyiz , kız alıp kız veriyoruz gibi bayatlamış laflarla karnınızdan konuşmayacaksınız. Kızımı da veririm oyumu da deme cesaretini göstermelisiniz. Gördüğünüz gibi biz burada zaten kol kola, gönül gönüleyiz. Aha bizim gibi gönülden yan yan olabilecek misiniz? “
Birbirinden cesaret alan seçmenler adaylarda aranacak kriterleri ve özellikleri peş peşe sıralamaya başladılar. Yaşlı bir amca hemen ön sırada oturduğu yerden, “Asgari müştereklerde, sadece seçildiğiniz siyasi parti seçmenlerine değil, tüm seçmenlerin vekili olduğunuzu ve asla ayrım yapmayacağınızı samimiyetle söyleyebilir misiniz?“ Sorular ve aranan özellikler uzayınca, ben hemen araya girerek sorulan soruları cevaplamaları için sözü aday adaylarına verdim. Onlar da gayet kibar, hoşgörü içinde seçmenlerden gelen soruları kendilerince cevaplayarak yerlerine oturdular.
Ben de hem seçmenlere ve hem de adaylara göstermiş oldukları bu hoşgörü, sevgi ve sabırdan ötürü teşekkür ederek oturumu kapattım. Ondan sonra aday adayları ve seçmenler arasında gayet samimi kucaklaşmalar, şakalaşmalar, gülüşmeler hayli uzayıp gitti. Çok mutlu olmuştum. Kendi kendime “İşte bu işte bu” deyip durdum. Iğdır’a ve Iğdırlıya yakışan da budur diyerek eve geldim. Yorulmuştum. Bir duş alıp yatağa gireyim dedim. Banyoya girdim, ben daha sıcak suyu açmadan bedenimde sıcak bir su akışını hissettim. Kim bu diye bakayım derken kafama bir hamam tası yeyince, uyandım. Meğer her zaman uyanınca gelip yatağıma giren torunum üstüme işemişti. Benim de görüp yaşadıklarım rüya imiş. Televizyon izlerken, koltukta sızıp kalınca rüya görmüşüm. Keşke gerçek olsaydı. Keşke… Keşke..