İNSAN ŞİNASİ
İnsanın akıl sahibi varlık olmasında şüphe yok, ancak aklın üstünde bir kavrayış daha vardır. İnsanın kendisini tanıması gibi, Dekart der ki ben düşünüyorum öyleyse ben varım,
Yayınlanma :
04.06.2010 09:55
Güncelleme :
29.07.2025 22:55


İslam insanı bunlarla sınırlamamış, onun için daha üstün ve yüce bir değerin olduğunu ve ona göre de insan için programlar vermiştir. Hani önceki sayıda insanın tanımında ve tanıma vesileleri üzerinde dururken demiştik. Tanıma vesilelerinden birisi de vahiy vesilesidir ki, insanların asla erişemeyeceği ilimleri Allah tebarek ve teala insanların arasından layık gördüğü ferde öğreterek, kendilerine öğretmesini sağlar. Mesela gelmiş geçmiş tüm insanların aklını bir araya toplasan sabah namazının iki rekat olduğunu bunun yararını tam olarak anlayamaz. İnsanın rabbiyle irtibata geçmesi gerektiğini, bunu sürekli yapması gerektiğini ve kemali yakalamanın yolunun Allah ile olan irtibatta olduğunu kavrar. Ancak Allah ın lütuf olarak insanlara bildirdiği gibi net ve kesin olarak bilmezler. İşte yarattığını her ketsen daha iyi tanıyan ve bilen, tüm özelliklerini bilen rabbül-aleminin insan hakkında seçtiklerini seçecek olursak insan hem bu dünyada hem de öbür dünyada mutlu bir yaşam sürer. Bunları o yüce, kanunları eskimez, daima yücelip asla alçalmayan kitabında değişik tabirlerle buyurmuştur. Ezcümle Rabbinin ibadetinden yüz çeviren için çok çetin bir yaşama vardır başka bir kerime de ise buyurmaktadır: eğer şehir halkı (insanlar) iman edip Salih ameller etseler biz onların üzerine yerlerin ve göklerin bereketini açarız. Hem Allah ın emirlerini yerine getirme nimetlerin tazelenmesine sebep oluyor. Hem de zaten o ameller insan fertlerini ve toplumlarını kemale götürüyor. Allah ın emirlerine teslim olan ve yasaklarından kaçınan bir fert veya toplum düşünün, eğer gerçekten böyle bir fert ve toplumun kâmil bir toplum olduğunu göreceksiniz. İsterseniz önce fert hakkında birkaç kelime konuşalım. Tam İslam ahlakıyla ahlaklaşmış bir fert; Sabah kalktığında yapacağı ilk iş temizliktir. Abdestini alıp rabbinin huzuruna geçip namaz kılmaktır. Daha sonra iki tülu arasında (tan yerinin ağarmasından güneş doğana kadar) uyumak mekruh olduğu için uyumayıp ve bu arada sebepsiz namaz kılmada mekruh olduğu için varsa işine yoksa veya işinin saati gelmemişse okuyup bir şeyler öğrenmeye yönelecektir. Daha sonra iş saati geldiğinde işine gidecektir. Haksız yere kazancın haram olduğu bilinciyle bir dakika dahi işine geç gitmez, işinden kaytarmaz, aldığı ücretin helal olması için kendisinden istenilen şeyi hakkıyla yapacaktır. İşini yaparken dedi kodu haram olduğu ve başkalarının gıybeti günah olduğu için mümin kardeşleri hakkında yanlış ve onları üzen bir şey yapmaz. Eğer bir müminin ihtiyacı varsa ona yardım etmeyi kendisine farz bilir. Eğer şayet kendisi de bir şey yapamazsa diğer mümin kardeşlerinden yardım alarak sorunu çözmeye çalışacaktır. İşten çıkar çıkmaz sorumlusu olduğu ailesine koşup onların yanında olacak eşi ve çocuğuyla ilgilenecektir. Akrabaya sila-i rahim yapmayı farz bildiği için akraba ziyaretinde bulunacaktır. İlim öğrenmek her mümin erkek ve kadına farzdır, ilkesine göre bilgi sahibi de olması gerekmektedir. İşini öyle ayarlamalı ki ilim ve kültürden yoksun olmamalıdır. Müslüman kimse akşamleyin erken uyur sabah da erken kalkar programını her kesin özellikle de Müslümanın hayata geçirdiğini düşün her şey programlı, zaten her iş öyledir programlı yapılan iş kesinlikle başarıya varır. Hayatta programlansa -ki yüce dinimiz bunu güzelce programlamıştır- başarılı ve güzel bir hayat oluşur. Çok kısa ve öz olan bu örnek normal çalışan bir fert içindir. Meslek dallarına göre özel olarak İlahi öğretilerle öğretilen yaşam tarzı vardır ki her sınıfın görevini belirtmektedir. Zaten toplum sınıfları her kes kendi vazifesini tanıyıp icra ederse insanlığın arzuladığı Medine-i Fazıla oluşur. Ayrıca bu programları hayata geçirecek gerekli olan her malzemeyi de sunmuştur. Bunlara engel teşkil edecek her şeyi de yoluyla kaldırma programı da sunulmuştur. Burada yine bir örnek vermek zorundayım, mesela yargı bir toplumun zaruretindendir. Bunda kimse şüphe etmez, cezaların da caydırıcı ve yapılan suçu temizleme niteliği taşımalıdır. Hangi suçu hangi ceza temizler? Sorusuna tam ve net cevabı kimden alalım? Hukukçular, aydınlar ve düşünürlere başvurduğumuz da kesin bir bilgiyle bize bilgi veremeyecekleri kesindir. Akıl ve tecrübeye dayanan bir bilgi sunulacaktır, insanlar çok farklı, farklı oluşlarından zaman ve mekanın farklı oluşundan aynı ceza her yerde aynı etki bırakmamakta ve işlenen suçu temizleme niteliği taşıyamamaktadır. Böyle her gün bir şeyler deneyerek vakit geçirip suçu çoğaltacağımıza, tam ve eksiksiz bir ilime baştan başvurmamız daha güzel ve isabetli olmaz mı? İnsanı yaratan, onda olan insani ve şeytani özellikleri bilen şeytani şeyleri ondan nasıl çıkacağını bilen kimsenin koymuş olduğu suç ve günahı temizlemeye neden gitmiyoruz? Bu gün dünyanın hiçbir yerinde ne yargıdan ne yönetimden, ne komşuluk ilişkilerinden, ne de başka alanlarda hiçbir şeyden razı değillerdir. Neden? Çünkü eksik ve yetersizdir. Bunun tek ve kesin çözümü insanı tam manasıyla tanıyan yaratıcısının onun hakkında verdiği programlar (ferdi ve toplumsal) onun hakkında hayata geçirilmelidir. Yargıyla ilgili bir örnek vereyim: İslam şeriatının yüce yargı sisteminde bir insan başka bir insanı suçsuz günahsız, bilerek haksız yere öldürürse! Katilin ihtiyarı maktulün velilerinin eline verilir. Bu velilere ilk önce diyet alarak katili affetmeleri tavsiye olunur, eğer affetmeseler sadece katili öldürebilirler. Elbette bilinmesi gerekir ki kimse kendi başına böyle bir şeye karar veremez. Bu dediklerimiz mahkeme ve hakimin gözetiminde yapılır. Batı ceza kanunlarıyla kıyaslandığında acımasız gibi gelse de ama insan ilk önce kanunun, ilmi her şeyi kapsamına alan, kendisine faydası zararı olmayan suçu tam temizleyecek kapasite de olduğu nazarı dikkate alındığında bundan daha güzel kanun olamayacağı kesindir. Din büyükleri tarafından bu kanunun felsefesinden bazısına işaret edilmiş Resulullah ın kızı Fatıma Zehra hutbesinde buna işaret edip şöyle buyurmuştur: Allah size kısası kan akıtılmasını önlemek için farz kıldı. İşte bu hüküm hem katilin suçunu temizler. Artık öbür dünyada bu suçun çok ağır cezasından kurtulmuş olur. Hem de maktulün yakınlarının acısı diner ortaya sulh ve barış girer. Ayrıca artık bu ağır cezayı bilen ve gören diğer insanlar böyle bir şeye yeltenmezler. Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: