1926, 1927 ve 1930 yılında Ağrı Vilayeti bölgesinde çeşitli asayiş olayları meydana geldi. Bu olayları askerî açıdan önlemekte güçlük çekildi. Bu güçlüğün ana nedeni olarak Ağrı Dağı"nın doğu mıntıkasının İran devleti hâkimiyetinde olması gösterildi. 1930 isyanında İran"a ait olan bu bölgeye Türk birlikleri fiili müdahalede bulundu ve bu olayları burada konuşlanarak engelledi. Bu fiili durumu anlaşma ile sürekli kılmak maksadıyla İran"la Türkiye arasında ikili diplomatik görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler sonucunda 1932 yılında yapılan anlaşma ile bugünkü Türk-İran sınırı tespit edildi. Ağrı Dağı"nın doğu kısmı Türkiye sınırına resmen dâhil oldu. İşte bu gelişmenin ardından Ağrı Dağı bölgesindeki askerî amaçlı keşif ve tatbikatlarda yeni bir döneme girildi. Öncelikle Küçük Ağrı Dağı keşfi tamamlandı. Bu dağın askeri açıdan önemi tespit edildi. Bu keşfin hemen ardından bu kez Büyük Ağrı Dağı üzerinde çalışmalar yürütüldü. 1933 yılı yaz ayında Ağrı Dağı"na çıkmak ve bu dağın konumu hakkında keşifte bulunmak maksadıyla Yzb.Rüştü görevlendirildi. Bu amaçla bir Askeri tatbikat düzenlendi. Yzb.Rüştü, Ordu Dağcılık Kurslarına katılmış olan askeri personelden bazı kişileri tespit ederek dağa çıkış hazırlıklarına başladı. Yzb.Rüştü bu dağa tırmanma hakkındaki görüşlerini şöyle ifade ediyordu: “ Her şeye rağmen Büyük Ağrı"ya çıkmak Türk Ordusu dağcılığı namına kendim için bir gaye olmuştu. Bu yüksek ve korkunç dağa çıkmak şüphesiz basit bir iş değildi. Bu dağın müşkülatını yenmek için her şeyden evvel çok mübrem olan yüksek dağ malzeme ve teçhizatına ihtiyaç vardı.”. Bu düşünceyle işe başlayan Yzb.Rüştü, ihtiyacı olan dağ teçhizat ve malzemelerini tedarik ederek tespit ettiği 50 kişilik bir ekiple 2 Eylül 1933 Cumartesi saat 14:30"da Serdarbulak üzerinden tırmanışa başladı. Bu ekip büyük bir disiplin içinde ve zor şartlarda ertesi gün 3 Eylül 1933 saat 17:30"da Büyük Ağrı Dağı zirvesine ulaştı. Yzb.Rüştü Bey liderliğindeki bu çıkışın ilk Türk çıkışı olduğunu söylemek mümkündür. Böylece Yzb.Rüştü Bey, Ağrı Dağı"na çıkan ilk Türk olarak tarihe geçmiştir.
Bu çıkışın bir devamı mahiyetinde 1937 yılında bir Türk çıkışı daha gerçekleşti.
Bu da yine bir subayın liderliğinde yapılan çıkıştı. Bu çıkış için Bnb.Cevdet Sunay görevlendirildi. Cevdet Sunay da öncelikle çıkış ekibini ve ihtiyaç duyduğu dağ malzemelerini tespit ve tedarik etti. Ağustos"un ikinci yarısından itibaren çıkış hazırlıkları başladı.
Malzemeler çıkışı yapacak olan personele dağıtıldı. Sağlık muayeneleri tamamlandı. 24 Ağustos 1937 sabahı çıkış için Serdarbulak üzerinden harekete geçildi. O gece Mıhtepe"de çadırlarda kalındı.
25 Ağustos sabah saat 06:00"da tırmanışa başlandı. Saat 11:30"da zirveye çıkıldı. Bu tırmanışa 11 subay, 13 ve 15 yaşlarında 2 çocuk, 2 gedikli erbaş ve 50 er katıldı. Ancak bunlardan 10 subay, 2 çocuk, 2 erbaş ve 40 er zirveye ulaşabildi. Zirveye ulaştıklarında yanlarında götürdükleri sac mahfaza içindeki ATATÜRK"ün büstünü de tepeye yerleştirdiler.
Zirvede bir çukur kazılarak içinde ATATÜRK büstü ve bu 1937 çıkışını gerçekleştirenlerin imzalarının olduğu bir hatıra bırakıldığı belirtilmektedir. Bu büst ile ilgili olarak bu kafile içinde çıkışı gerçekleştirenler arasında ve o zamanlar Teğmen rütbesinde bulunan Fazıl Hüsnü Dağlarca da bazı bilgiler vermektedir. Fazıl Hüsnü Dağlarca"nın bu zamanlardaki ismi Fazıl Eratap"tır. Bu olaydan yıllar sonra yazdığı bir şiirinde bu Ağrı Dağı tımanışını konu etmektedir. Gerek dağ çıkışından gerekse bu büstün yerleştirilmesi esnasında yazılan nottan da bahsetmektedir. Dağlarca, “Dağların Sesi” adlı şiirinin bir bölümünde şunları yazmaktadır:
“Yıl 1937 Sürbahan"dan öte Serdarbulak yollarında tanıştık.
Siz topçularla süvarilerle Karaköse"den geliyordunuz, biz piyadeler Erzurum"dan,
Kocaman atlarımız vardı, küçücük atlarımız
Bir sevinçle dere tepe gittik mi, gitmedik mi
Ağrı Dağı"na çıktık mı, çıkmadık mı?”…
Şiirin başka bir bölümünde de şunları söylemektedir:
“Tanıksınız biz üç piyade teğmeni, solumuzda Türkiyece bir mavi,
Nöbetleşe aldık sac kutudaki Atatürk büstünü sırtımıza
-Ata sağdı o sıra biliyorsunuz dağlarla bir-
Oralardan evrene baktık mı, bakmadık mı,
Ağrı Dağı"na çıktık mı çıkmadık mı?”
“Ne demiştik, hâlâ yüreğimdedir, tutanakta:
“Türkiye"nin en büyük adamının büstünü,
Türkiye"nin en yüksek dağına armağan ediyoruz”
Hey hey Türk olarak yücelere aktık mı akmadık mı,
Ağrı Dağı"na çıktık mı, çıkmadık mı?”…



