Evet; Ülkemizle birlikte Iğdır’da seçim havası girdabına kapılmıştır. Bununla birlikte ister istemez aday adayları da, teker teker mesajlar vermekte, kendilerini tanıtmakta, sahipsiz kalan Iğdır’ı sahiplenmeye ve kurtarmaya gelmektedirler. Kimileri internet, kimileri eş, dost aracılığı ile selam ve sevgilerini yollamaktadırlar. Varsın gelsinler. Bu gelişleri bizleri son derece memnun eder. Onlar bize, biz onlara olan yıllanmış hasretimizi gidermiş oluruz. Başımızın, gözümüzün üstünde yerleri vardır. Onların gelişinden hoşnut oluruz ve onları da hoşnut ederiz. Hatta kimilerini belki de davul zurna ile karşılarız kim bilir.
Henüz Iğdır’a ayak basmadan, ayak seslerinde yumuşak bir dil, birlik ve beraberlik arzuları, kardeşlik söylemleri uzaktan da olsa duyulmaktadır. Söylemler, arzu ve istekler, çağrılar, muhabbetler insanın içini ferahlatıyor inanın. Siyasi bir doyumsuzluğa ulaştırıyor. O anda insan kendisini Ağrı’nın eteklerinden gelen bir ilkbaharın ılık rüzgârlarında, dağ çiçeklerinin doyumsuz kokuları arasında hissediyor. Ta ki, ayakları Iğdır’ın topraklarına değene ve bir bardak suyunu içtiği ana kadar. O andan itibaren o yumuşak dil, o arzu ve istekler birlik ve beraberlik söylemleri, Iğdır’ın sosyal, siyasal, ekonomik geleceği, birlikte yaşama hazzı, yerini iğneleyici dile, ırkçı ve şoven söylemlere, ayrıştırmaya, siyasi şiddet diline ve hazımsızlığa bırakıyor. Kendilerini bir mahalle baskısı altında hissediyorlar. O baskı duyguları ile bir farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. O yumuşak ve ılık siyasi rüzgârlar, evlerde, kürsülerde, mahallelerde sert rüzgârlara ve fırtınalara dönüşüyor. Oysa gerçekler artık öyle değil. Iğdır ve Iğdırlı artık bilinçlenmiştir. Siyasi bir tecrübe edinmiştir. Güneşin ilk defa Iğdır’dan doğduğunu ve ilk defa Iğdır’ın aydınlanması gerektiğini artık kavramıştır. Ya hep birlikte aydınlıkta kalacağız ya da birlikte eskiden olduğu gibi siyasi karanlıklar içerisinde kalacağız. Gelen her aday adayı Iğdır’ı kurtarmaya geliyor. ( Kimden kurtaracaklarsa) Ancak, hiç birini elinde ekonomik ve sosyal alanda gelişmişlik sağlayacak, Iğdır’a ve Iğdırlıya refah, huzur ve barış getirecek bir silahları yoktur. Bir tek silahları vardır o da Kürt ve Azeri varlığı üzerinden sıkılan mermilerdir ki onlarda artık hep karavanadır. Hiç biri hedefi tutturamıyor. Attıkları her siyasi mermi, ayrıştırıcı, ötekileştirici mermi ne Kürt’e, ne de Azeri’ye isabet etmiyor, etmeyecek.
Gelen de giden de başımızın tacıdır. Yeter ki bize gölge etmesinler. Bilmeliler ki su gider kumu kalır. Siz sevgili Iğdır dışında yaşayan Iğdır sevdalısı Iğdırlılar, bu sevdanızın da seçim akşamına kadar olduğunu biliyoruz. Çünkü hep böyle olmuştur. Aynı su misali, sizler hemen o akşam akıp gideceksiniz ama bizler dipte kalacağız kum misali. Gene acılarımızla, gene sevinçlerimizle, ölü ve dirilerimizle birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Sizler gene bulunduğunuz yerlerden, memleket özlemiyle, eş dost hasretiyle uzaklardan da olsa bize el sallayacaksınız ama sizden sonra bizler tokalaşacağız, kucaklaşacağız.
Sizden ve sizin adınıza siyasi söz ve söylemlerde bulunan kişi ya da kişilerden rica ediyorum. Ne olur dilinizi sertleştirmeyiniz. Oy uğruna etnik bir ayrıştırmaya girmeyiniz. Varsa plan ve projelerinizle, birleştirici, birlikte yaşama arzu ve isteklerinizle, söylemlerinizle geliniz.
Herkesin ve her kişinin siyasi görüşüne fikrine, zikrine saygı duymak gerekir elbette. Lakin eğer o görüş ve düşünce, fikir ve zikir insanları siyasi düşmanlığa, etnik ayrımcılığa sevk ediyorsa o zaman da birilerinin onlara dur demesi gerekiyor. O birileri de birlikte yaşamayı içine sindiren biz Iğdırlılarız.
Siyasi hırs ve siyasi şiddet dili toplumsal bölünmelere sebep olur. Eğer yumuşak dil kürsülerde şiddete dönüşürse bu vebalin altından kimse kalkamaz. Iğdır siyasi yönden hassas bir bölgedir. Geçmişte yangına dönüşen kıvılcımları unutmayalım. Tüm aday adaylarımıza ve aday olacak arkadaşlarımıza gönülden başarılar dilerim. Not: Ne olur bana gönül koymayın. Ben bir nevi seçmenin tercümanı oldum size.