NEVRUZ BAYRAMI GELENEĞİNİN EN GÜZEL UNSURU“ BAYRAM PAYI“
İNCELEME: Yaşar SÖZEN & Soner SAĞLAM
Azerbaycan Edebiyatı üzerine araştırma yapan ve bu konuda çeşitli makale, yazıları çalışmaları olan iki akademisyen yazar öğretmen Yaşar SÖZEN & Soner SAĞLAM çocuk edebiyatı yazarı olan Eyvaz Zeynalov ‘un yazdığı Nevruz bayramını anlatan “BAYRAM PAYI” adlı hikayesini inceleyerek tahlil etmişlerdir.
Kendilerini kutluyor başarılar diliyorum. Nevruz bayramı geleneğini anlatan hikaye gerçekten okunmaya değer bir hikaye ve hikayede Ermeni zulmünden kaçan Hocalı Soykırımına uğrayan bir ailenin Bayram geleneği yaşasın diye yoksulluk içindeki mücadelesi ile bayramcalık toplayan güzel yürekli iki çocuğun güzel davranışını anlatan hikaye sizleri çok uzaklara götürecek duygulandıracaktır.
Eyvaz Zeynalov, Bağımsızlık Dönemi Azerbaycan edebiyatının önde gelen çağdaş isimlerinden biridir. Zeynalov, Azerbaycan edebiyatında yetişkinlerin yanı sıra çocuklar için de eser veren önemli bir yazardır. Azerbaycan çocuk edebiyatında özellikle çocuklara yönelik kaleme aldığı hikâye ve masal türündeki eserleriyle tanınır.
Eyvaz Zeynalov’un çocuklar için yazdığı “Bayram Payı “adlı hikâyesi, çocuğa görelik ilkesinin iç yapı unsurları bakımından incelenmiştir.
Bayram Payı adlı çocuk hikâyesinin konusu, günümüzde özellikle Kafkasya’da, Kuzey ve Güney Azerbaycan’da, Türkiye’nin doğu bölgelerinde ve genel olarak bütün Türk dünyasında canlı olarak yaşatılan ve geçmişten günümüze aktarılan Nevruz Bayramı gelenekleridir.
Nevruz geleneklerinin yanı sıra Hocalı bölgesinde Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı gerçekleştirdikleri katliamın acı sonuçları da metnin kurgusal yapısı içinde konu olarak ele alınır ve işlenir.
Kısacası Nevruz gelenekleri ile Hocalı Katliamının acı neticeleri, hikâyenin genel konusunu teşkil eder. İki arkadaşın yani Vagif ile Mehdi’nin, Nevruz Bayramı’nın en güzel geleneklerinden biri olan papak ya da torba atma şeklinde adlandırılan geleneği yaşatmaları, evlerin kapılarının önüne papak atarken gelişen olaylar dizisi kurgusal yapı içinde konu olarak ele alınır ve işlenir.
Bunların yanı sıra hikâyede gelişen olaylar çerçevesinde konu olarak üzerinde durulması gereken noktalardan bir diğeri ise yardımlaşma ve merhamet değerleri ile çocuk dünyasıdır. Hikâyede vuku bulan olaylar eşliğinde yardımlaşma ve merhamet değerleri ile çocukların hayal dünyası, üzerinde durulması gereken önemli konulardır. Hikâyede Nevruz Bayramı yaklaştığından dolayı bayram için yapılan hazırlıklar başlamıştır.
Türk dünyasının genelinde 21 Mart, Nevruz Bayramı olarak kutlanır. Ancak Nevruz ile ilgili gelenekler mart ayının başında başlar ve 21 Mart’a kadar yani büyük bayram gününe kadar devam eder. Bu süreçte belirli bayram hazırlıkları yapılarak gelenekler yaşatılır ve en sonunda büyük bayram günü coşkuyla karşılanır.
Bazı bölgelerde pratik olarak küçük farklılıklar olsa da genel anlamda aynı geleneklerin yaşatıldığı ve aynı ritüeller eşliğinde bayramın kutlandığı görülür. Hikâyede Nevruz Bayramı için hazırlıklar yapılmakta ve gelenekler sırasıyla yerine getirilmektedir. Hava kararır, çocuklar büyük bayram ateşinin etrafında toplanıp oynar, eğlenir, şarkı söyler ve bu ateşin üzerinde atlar.
Bu sırada Vagif, Mehdi’yi kenara çekerek papak atmaya gideceklerini söyler. İki arkadaş önceden anlaşmış, bayram günü yani çarşamba akşamı evleri birlikte dolaşıp, kapıların önüne papak atacaklarını söylemişlerdir. Atalarından çocuklara kalan bu geleneği şimdi Vagif ile Mehdi yaşatır.
İki arkadaş önceden hazırladıkları büyük torbaya topladıkları hediyeleri koyacak, sonra da aralarında kardeş payı yapacaklardır. Çocuklar ilk defa papak atmazlar. Geçmiş yıllarda birçok kez bu geleneği canlı olarak yaşattıkları için artık tecrübe sahibidirler.
Çocuklar gidecekleri yerleri ise giriş kapılarına göre değerlendirirler. Özellikle eski ve tahtadan olan kapılar ile pahalı ve gösterişli olan kapılara yaklaşmazlar. Çünkü çocuklara göre kapılar ev sahiplerinin aynasıdır ve kapılar da ev sahiplerine benzer. Tahta ve eski kapıların sahiplerinin çoğunluğu fakirdir.
Zenginlerin kale kapılarını andıran pahalı kapıları ise kendileri gibi yenilmezdir. Bu kapılar, her zaman her adamın yüzüne açılmaz. Bu kapıların arkasında yenilen ve içilenler, her evde yenilen ve içilenlere benzemez. Dolayısıyla her papak atanın da papağına bir şey konulmaz. Çocuklar ne toplarlarsa orta hâlli kapılardan toplarlar. Çünkü bu kapıların sahipleri anlayışlı, eli açık ve cömert insanlardır. Hikâyenin henüz başında toplumsal yapı hakkında verilen bu bilgiler hem hikâyenin genel yapısı hem de okurun hikâyeyi anlaması ve anlamlandırması sürecinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü çocukların Nevruz Bayramı’nın en eski geleneklerinden biri olan papak atma ritüelini gerçekleştirirken yaptıkları bu değerlendirmeler, o günün toplumu, toplumun sahip olduğu sınıf bilinci, toplumda meydana gelen sınıf farklılığı hakkında okura önemli çıkarımlarda bulunma fırsatı verir.
Hikâyeyi okuyan ve anlamlandırmaya çalışan çocuk okur, verilen bu örnekle toplumsal sınıf farklılığını anlayacaktır. Çünkü o günün toplumu ekonomik olarak fakir, orta gelirli ve varlıklı olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Toplumda meydana gelen bu sınıf farklılığı, doğal olarak toplumun her alanını derinden etkilemiş ve geleneklerin yaşatılmasında temel bir ölçüt olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla çocukların yaptıkları bu değerlendirmeler, hikâyede okura verilmek istenilen iletiler üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir.
Hikâyenin başkahramanlarından Vagif’in, arkadaşı Mehdi’ye papak atmaya gidelim mi sorusunu sormasıyla hikâyedeki çatışma unsuru başlar.
Vagif’in sorduğu bu soru, metindeki çatışma unsurunun başladığı yerdir. Devamında yaşanan olaylar çerçevesinde çatışma unsuru artarak devam eder. İki arkadaş oturdukları muhitteki kapıları yoklayarak bir hayli papak atarlar ve torbalarını neredeyse doldururlar. Son binaya gelirler ve üçüncü kattaki ilk zile basarlar. Papağı kapının eşiğine koyup hemen saklanırlar. Kapı çalındığında içeride Fatma teyze televizyon izlemektedir.
Fatma teyze, kızı Sara’ya kapının çalındığını söyler. Sara, kapı deliğinden bakar ve çocukların papak attıklarını görür. Ancak kapıyı açıp açmama konusunda kararsızdır. Sabırsız olan çocuklar kapıyı tekrar çalıp saklanırlar. Sara, istemeyerek de olsa kapıyı açar ve papakları yerden kaldırır. Sara, papakları annesine gösterip içine ne koyacağını düşünür. Annesi papaklara kavrulmuş buğday koymasını söyler. Lakin papaklara koymak için aldıkları malzeme ise sadece bir papağı dolduracak seviyededir. Papak atmak eski bir gelenek olduğu için içerisine muhakkak hediye olarak bir şeyler koymak gerekir. Çünkü herkes Nevruz Bayramı’na hazırlık yapar, semeni yeşertir, yumurta boyar, bahçelere saç asar, kazanlarda buğday kavurur, şekerpare ve baklava gibi tatlılar hazırlar. Hazırlanan bu yiyecekler papak atan çocuklara hediye olarak verilir. Sara da küçükken birçok kez papak atmış ve bu geleneği canlı olarak yaşamıştır. Saraların kapılarının önüne çocukların papak atmaları ve Sara’nın bu papaklara ne koyacağını kara kara düşünmesi, metinde henüz başlayan çatışma unsurunu tırmandırır. Sara, her papağa bir goğal (küçük, sütlü gevrek veya küçük pide), bir şekerpare, beş altı tane şeker, üç dört tane de ceviz koyar. Ancak çocuklar yanlış bir kapıyı çalmışlardır. Çünkü bu evde Hocalı Katliamından kaçmış bir ailenin oturduklarından habersizdirler. Evde Fatma teyze ile kızı Sara tek başına yaşarlar. Ev ise kendi soydaşlarının yanına kaçıp giden bir Ermeni’nindir.
Hocalı Katliamında Ermeniler, Fatma teyzenin kocasını ve oğlunu evleriyle birlikte yakmışlardır. Kızının yani Sara’nın eşini ve çocuklarını öldürmüşlerdir. Fatma teyze kızıyla birlikte uzun bir zaman ormanda eza eziyet çekerek tesadüfen sağ kalmıştır. Fatma teyze bunun sonucunda kalp ve şeker hastası olmuş, kızının ise parmakları soğuktan donmuştur. Fatma teyze ve kızı, devletin onlara verdiği yardımlarla geçimlerini sağlamaktadırlar. Bayramdan dolayı devlet onlara biraz malzeme yardımı yapmış ve kendi imkânlarıyla bir şeyler alarak bayrama hazırlanmışlardır.
Vagif ile Mehdi, papaklarının içine konulanları görünce pişman olurlar. Bu kapıya boş yere papak attıklarını söylerler. Artık başka bir kapıya papak atma fikrinden vazgeçerler.
Merdivenlerden inerken Mehdi birden durur. Vagif neden durduğunu sorar. Mehdi, onlara bir papak bayram payı verelim mi diye Vagif’e sorar. Vagif arkadaşının kimi kastettiğini hemen anlar. Çocuklar bayram payı olarak topladıkları torbayı açarlar. Papağın birine şekerpare, baklava, yumurta, kavrulmuş buğday, ceviz ve fındık doldurup az önce geldikleri kapının eşiğine bırakır, zile basar ve saklanırlar. Mehdi’nin Vagif’e bir papağın içine bayram payı olarak hediye koyup, az önce çaldıkları kapının önüne bırakma fikrini sunması üzerine metindeki çatışma unsuru daha da tırmanır. Kapı çalınınca Sara, çocukların kapıya yine papak attıklarını düşünür ve ne yapacağını bilemez. Sara, yavaşça kapıya doğru yürür, delikten dışarıya doğru bakar, kapıyı yavaşça aralar ve kimseyi göremez. Kapının önünde az önce atılan papaklardan birinin ağzına kadar dolu olduğunu görür.
Başını uzatarak etrafa bakar ve çocuklar saklandıkları yerden Sara’nın gözüne ilişir. Sara, çocuklara bunun ne olduğunu sorar. Vagif ile Mehdi, saklandıkları yerden çıkıp, utana utana Sara’ya yaklaşır ve onlara bayram payı getirdiklerini söylerler. Sara, böyle bir şey olur mu diye tepki verir ancak ne diyeceğini bilemez. Çocuklar neden olmayacağını, onlar için bu hediyeleri getirdiklerini söylerler ve kabul etmesi için Sara’ya yalvarırlar. Sara artık hiçbir şey diyemez. Gözleri dolar, çocukların bu davranışı onu çok duygulandırır. Papağı alıp boşaltır ve boş papağı çocuklara verir. Geri döndüğünde annesi ne olduğunu sorar ancak Sara cevap veremez. Çünkü gözyaşları yanaklarından aşağı akar. Böylelikle hikâye son bulur. Çocukların Fatma teyze ve kızı Sara’ya bir papak dolusu hediye vermek istemeleri, az önce geldikleri kapıyı tekrar çalmaları, Sara’nın kapıyı açıp içi hediyelerle dolu papağı görmesi, çocuklara bunun ne olduğunu sorması, aldığı cevap karşısında ne diyeceğini bilememesi ve hüzünlenip ağlaması, metnin kurgusal yapısı içinde çatışmanın zirvesidir. Vagif ve Mehdi’nin Fatma teyzelerin kapısına dolu papağı koymalarıyla çatışmanın zirvesi yaşanır ve devamında yaşanan olaylarla düğüm çözülür. Böylelikle hikâye son bulur.
Görüldüğü gibi kurgusal yapı içinde birçok konu ve değer bir arada ele alınarak işlenmiştir. Bir yanda Nevruz gelenekleri kendini hissettirirken, diğer yandan Hocalı Katliamının acı sonuçları görülür. Bir yerde yardımlaşma ve merhamet değerleri ön plana çıkarken, diğer taraftan çocukların ne kadar saf ve temiz bir dünyalarının olduğu okura duyumsatılır. Doğal olarak hikâye metninde birçok konu birlikte ele alınarak işlenmiştir. Hikâyede konu bağlamında üzerinde durulması gereken ilk nokta, bütün Türk dünyasında önemli bir yere sahip olan Nevruz gelenekleridir. Metinde Nevruz gelenekleri hakkında genel bir bilgi verildikten sonra, özel olarak kültürel belleğimizde önemli bir yere sahip olan ve Nevruz bayramlarında çocuklar tarafından canlı olarak yaşatılan papak atma geleneği okura aktarılır. Hikâyenin kurgusal yapısı zaten papak atma geleneği üzerine kurulmuştur. Bu geleneği en canlı şekilde yaşatan çocuklardır. Aynı zamanda bu gelenek, Nevruz Bayramı’nda çocuklar tarafından oynanan güzel bir oyundur. Çocuklar evleri ziyaret ederek, evlerin kapılarının önüne bir papak ya da torba koyarlar. Kapının önüne papak veya torba attıktan sonra ev sahibine görünmemek için saklanırlar. Ev sahipleri kapıyı açar, kapının önünde bir papak ya da torba gördüklerinde bunun çocuklar tarafından kapının önüne konulduğunu anlarlar. Ev sahipleri, papak atmanın önemli bir gelenek olduğunu ve bunun içine neler konulması gerektiğini de bilirler. Çocukları sevindirmek için papak ya da torbanın içine genellikle yumurta, kavrulmuş buğday veya mısır, goğal denilen sütlü gevrek veya küçük pide, şekerpare, baklava, ceviz, fındık, şeker vb. çocukların yiyebilecekleri şeyler konulur. Özellikle çocukların yiyebilecekleri çerez veya tatlı tarzında yiyecekler hediye edilir. Bu yiyecekler aynı zamanda Nevruz Bayramı’nın önemli bir simgesi hâline gelmiştir. Bunun yanı sıra bu gelenekleri yaşatmanın iki önemli iletisi daha vardır. Birincisi, gelenekleri yaşatan çocuklara hediyeler vererek onları bayram gününde sevindirmektir. İkincisi ise toplumda yardımlaşmayı, dayanışmayı, birlik ve beraberliği sağlamaktır. Bu tür geleneklerin temel amacı, toplumsal dayanışmayı sağlayarak toplumda birlik ve beraberliğin olduğu bir ortamı tesis etmektir. Dolayısıyla Nevruz geleneklerinin konu olarak ele alınmasının dışında, bu geleneklerin canlı olarak yaşatılmasıyla çocuk okura önemli iletiler verilir. Metinde Nevruz geleneklerini canlı şekilde yaşatan kahramanlar Vagif ile Mehdi’dir. Vagif ve Mehdi’nin başından geçen olaylar eşliğinde Nevruz gelenekleri çocuk okura duyumsatılır. Bayram Payı hikâyesinde konu olarak üzerinde durulması gereken noktalardan biri de Hocalı Katliamı ve bu katliamın insanların hayatında meydana getirdiği büyük acılardır. Hikâyedeki yardımcı kahramanlardan Fatma teyze ve kızı Sara, Hocalı Katliamının mağdurlarıdır. Hocalı Katliamında Fatma teyze eşini ve oğlunu, Sara ise eşini ve çocuklarını kaybetmiş, sadece anne kız sağ kalmışlardır. Hocalı’dan kaçarak günlerce ormanda yaşamışlardır. Fatma teyze kalp ve şeker hastası olmuş, Sara’nın ellerini don vurmuştur. Şimdi ise soydaşlarının yanına kaçıp giden bir Ermeni’nin evinde yaşamakta ve devletin verdiği yardımlarla geçimlerini sağlamaktadırlar. Kısacası Hocalı Katliamının en ağır acılarından birini de Fatma teyze ve kızı Sara yaşamıştır. Yazar, Hocalı Katliamının ne demek olduğunu, bu süreçte neler yaşandığını, insanların başına neler geldiğini, bu 51 Çağdaş Azerbaycan Çocuk Edebiyatı Yazarı Eyvaz Zeynalov’un “Bayram Payı” Adlı Hikâyesi Üzerine Bir İnceleme olaydan Azerbaycan Türklerinin nasıl etkilendiğini, Fatma teyze ve kızı Sara’nın yaşadıkları eşliğinde okura aktarır. 1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gecesinde Karabağ’ın Hocalı şehrinde meydana gelen bu katliam, Azerbaycan edebiyatında şu ana kadar birçok manzum ve mensur esere konu olmuştur. Bu olay doğal olarak çocuk edebiyatına da yansımış, Bağımsızlık yıllarında çocuk yazar ve şairlerinin eserlerinin başat konularından biri hâline gelmiştir. Bu dönemde özellikle çocuklara özgü kaleme alınan hikâyelerde Hocalı Katliamı önemli bir konu olarak ele alınmış ve işlenmiştir. Bayram Payı hikâyesinde de Hocalı Katliamının mağduru olan bir ailenin yaşadıkları, metnin kurgusal yapısı içinde çocuk okura aktarılır. Fatma teyze ve kızı Sara, metnin kurgusal yapısı içinde bu katliamın mağduru olan iki karakterdir. Fatma teyze ve Sara’nın başına gelenler, Hocalı Katliamının acı sonuçlarını çocuk okura kurgusal yapı içinde duyumsatır. Böylelikle çocuk okur, yakın geçmişte meydana gelen ve Azerbaycan tarihinde önemli bir yere sahip olan Hocalı Katliamını öğrenecek ve dolayısıyla gelecek nesilde millî bir bilinç meydana gelecektir. Hocalı Katliamı, 20 Yanvar, Karabağ Savaşı, Şuşa’nın kurtuluşu gibi Azerbaycan’ın yakın tarihinde meydana gelen ve Azerbaycan Türk varlığını derinden etkileyen bu tür olayların çocuk yazar ve şairleri tarafından çocuklar için kaleme alınan eserlerde işlenmesinin temel amacı, çocuk ve gençlerde yani gelecek nesilde millî bir bilinç meydana getirmektir. Çocuk ve gençlerde millî bir şuur oluşturmanın çeşitli yolları vardır. Bu yollardan biri de çocuk ve gençler için kaleme alınan eserlerde toplumun hayatını derinden etkileyen ve topluma yön veren olayları edebî bir dille ele almak ve işlemektir. Bu yönelim, Azerbaycan’da son dönem çocuk edebiyatı yazar, çizer ve şairleri arasında popüler olan bu durumdur. Çünkü millî tarihi sadece bilgi veren ya da bilgi aktaran eserler aracılığıyla değil, edebî eserler eşliğinde ve kurgusal bir yapı içinde ele almak ve işlemek, çocuk ve gençler için daha etkileyici olmaktadır. Dolayısıyla çocuk edebiyatı şair ve yazarları da bu yolu tercih etmiş ve eserlerinde Azerbaycan tarihinde önemli olan olaylara yer vermişlerdir. Hikâyede konu bağlamında üzerinde durulması gereken önemli noktalardan biri de yardımlaşma ve merhamet değerleridir. Yardımlaşma ve merhamet değerleri, Vagif ve Mehdi’nin kurgusal yapı içinde sergilemiş oldukları davranış, eylem ve konuşmaları ile başlarından geçen olaylar çerçevesinde çocuk okura duyumsatılır. Vagif ve Mehdi, öncelikle her kapıya papak atmazlar. Çünkü onlar, kapıların görüntüsüne göre evlerde kimlerin oturduğunu tahmin ederler. Özellikle eski ve tahta kapılar ile çok gösterişli olan kapılara papak atmazlar. Çünkü bilirler ki eski kapıların sahipleri yoksul kimselerdir ve yoksul kimselerden hediye talep etmek doğru olmaz. Gösterişli kapıların sahipleri ise zengin kimselerdir ve zengin kimselerden sıradan hediyeler talep edilmez. Dolayısıyla Vagif ile Mehdi, daha çok orta hâlli kapılara giderler ve hediyelerini bu ev sahiplerinden alırlar. İki arkadaş epey bir hediye topladıktan sonra, son binanın üçüncü katına gelirler ve buradaki kapının önüne papak atarlar. Ancak bu kapıdan umduklarını bulamazlar. Çünkü bekledikleri hediyeler gelmez. Ancak bu kapının ardında yaşayanların Hocalı Katliamından kaçmış yoksul bir aile olduğunu bilmezler. Pişman bir şekilde dönerken Mehdi, bu evde yaşayanların savaş kaçkını ya da yoksul kimseler olabileceğini düşünür. Vagif’le aklından geçenleri paylaşır ve iki arkadaş bu kapının ardında yaşayanlara yani Fatma teyze ile Sara’ya bir papak dolusu hediye vermek isterler. Bir papağı topladıkları yiyeceklerle ağzına kadar doldurup kapının önüne koyarlar. Çocukların yapmış oldukları bu davranış, ne kadar büyük bir merhamet ve yardımseverlik duygusuna sahip olduklarını gösterir. Çocuklar, o evde yaşayanların ihtiyaç sahibi insanlar olduklarını anladıkları için onlara merhamet etmiş, topladıklarını onlarla paylaşmış ve onlara yardım eli uzatmışlardır. Metnin kurgusal yapısı içinde ön plana çıkan merhamet ve yardımlaşma değerleri, çocukların sergilemiş oldukları bu güzel davranış ve eylemlerle okura sezdirilir. Anlatıda konu olarak üzerinde durulması gereken önemli unsurlardan biri de çocukların saf ve temiz dünyalarıdır. Vagif ve Mehdi’nin Nevruz geleneklerini canlı olarak yaşatmaları, ihtiyaç sahiplerine hiçbir karşılık beklemeden yardım etmeleri, çocukların ne kadar saf ve temiz bir dünyalarının olduğunu okura duyumsatır. Çocukların sahip oldukları merhamet, iyilik, yardımseverlik gibi duygular tamamen karşılıksızdır. Bütün çocuklar, insanlara hiçbir karşılık beklemeden yardım edebilir ve her canlıyı hiçbir karşılık beklemeden sevebilir. Çünkü çocukların saf ve temiz bir hayal dünyaları vardır. Metnin kurgusal yapısı içinde Vagif ve Mehdi, davranış, eylem ve konuşmalarıyla bu saf ve temiz dünyayı okura gösterir. Dolayısıyla çocuk dünyası, hikâyede üzerinde durulması gereken önemli konulardan biridir. Sonuç olarak Bayram Payı adlı çocuk hikâyesi, Azerbaycan çocuk edebiyatının edebî bir verimi olarak başarılı bir konuya ve kurguya sahiptir. Özellikle Nevruz gelenekleri, Hocalı Katliamının insanlar üzerinde bıraktığı büyük acılar, çocuk dünyası, merhamet ve yardımlaşma değerleri gibi konular, metnin kurgusal yapısı içinde başarılı bir şekilde ele alınmış ve işlenmiştir. Metnin genel yapısı içinde çocuk okuru olumsuz yönde etkiyecek veya örnek olacak herhangi bir şiddet unsuru ya da olumsuz bir durum yoktur. Dolayısıyla anlatı; çocuğa görelik, çocuk gerçekliği, çocuk duyarlılığı ve çocuk bakışı gibi çocuk edebiyatını meydana getiren temel ögeler kapsamında değerlendirildiğinde konu, kurgu ve olay örgüsü bakımından başarılı bir hikâyedir.
Serdar Ünsal Yazar