Aylardır Iğdır’da devam eden yüksek tansiyonlu siyasi çalışmaların tansiyonu nihayet düştü. Çok yükseklere tırmanan ırkçılık, insanları ötekileştirmek, yok saymak, dışlamak bu seçim döneminde nerede ise Ağrı Dağının zirvesine kadar ulaşmıştı. Tarihinin en ırkçı, en şoven günlerini yaşayan Iğdır’ın siyasi tansiyonu, Ağrı Dağını zirvesinden yuvarlanarak gelen ve geldikçe de büyüyen bir kartopu misali, siyasi çığa dönüşmeden 30 Mart akşamı Iğdır’ın tam ortasına düşerek param parça oldu. Iğdır yine sandık öncesi o güzelim sevgi ve hoşgörü günlerine döndü. Yerini siyasi şakalaşmalara bıraktı. Su akıp gitti geriye kumu kaldı. Seçim süresince kullanılan dil ve uslup her ne kadar hoş olmasa da, sağ duyulu Iğdır seçmeni buna pek itibar etmemiştir. Kimi çantacılar gelip “ Iğdır’ı, Kürtlerden kurtarmamız gerekir.” Derken, kimileri de “Iğdır’ı Azerilerden kurtarmaya” çalışıp, burada bir ayrıştırmaya denemesine çalıştılar. Kimleri bir kısım Iğdırlıyı çapulcuya benzetti, kirlenmiş bir zemine benzeterek bilmem kaç ton deterjan ve kaç ton suyla temizlemeye çalışırken, kimileri de bir kesim Iğdırlıyı Erivan’a, Ağdama, Şuşa’ya, Hocalıya, İran’a dedelerinin yanına sürmeye çalıştı. Ama Iğdır bunları dinlemedi. Iğdırlı bunlara fırsat vermedi. Bizi bizimle baş başa bırakın dedi. Iğdır geçmişten ders alarak bu sözde Iğdır sevdalılarına pirim vermedi. Onlar 31 Mart sabahı çantalarını alıp gittiler akan su misali… Iğdır’da Türkü, Kürdü, Azeri’si, Terekemesi, Laz’ı, Göçmeniyle yerinde kaldı dipte kalan kum misali… Bunu bir takım asıl çapulcular, siyasi bukalemunlar iyice bilmelidirler ki Iğdır, tüm yaşayanlarıyla bir bütündür ve bu tür oyunlara asla gelmedi, bundan sonra da bu seçimi ne Kürtler kazanmıştır, ne de Azeriler kaybetmiştir. Asıl kazanan Iğdır olmuştur. Iğdırlı olmuştur diyorum, çünkü birkaç nahoş söz ve söylemler bazılarımızı üzse de son derece seviyeli, sorunsuz, vurdusu kırdısı olmayan, kimsenin burnunun kanamadığı bir seçim dönemi geçirdik. Elbette üzülenlerimiz olacaktır, birbirini suçlayan, satılmışlıkla azarlayanlarımız olacak, sevinçten dört köşe olanlarımız olacaktır. Tüm yarışmaların da doğasında da bu yok mu? Ebetteki yarışanlardan birinin galip gelmesi gayet doğaldır. Herkes ve her kesim dün olduğu gibi bu günde yarın da gelecekte de, geçmişte olduğu gibi yine kol kola gönül gönüle, gezecek, tozacak aynı masada çay içip şakalaşacak, kız alıp verecek, cenazesinde üzülecek düğününde gülüp eğlenecek. Kimse kimsenin tavuğuna kış, kızına hışt, oğluna puşt demedi demeyecek, diyemez, diyemeyecektir. Biz şimdi gelelim asıl konuya! ( Ha aklıma gelmişken, Cabbar Şıktaş’ın da köşesindeki yazısından ötürü de ona teşekkür ederim.) Siyasi görüş ayrı, birlikte yaşamak daha da bir ayrıdır. Evet; Ben Murat Yiğit’in seçim sonrası konuşmalarını dinledim. Son derce olumlu, siyasi barış dolu, birlikte başarma azmi ve bu başarmaya herkesi ortak etme heyecanı vardı. O çantasını alıp Iğdır’ı kurtarmaya gelenlerin asıl şimdi ve bundan sonra gelip Iğdır’ı kurtarmaları gerekir. Planları, projeleri, düşünceleri ve öngörüleriyle belediyeye yardımcı olmaları, yapılan iş ve işlemleri takip etmeleri, varsa yanlışları düzeltme tavsiyelerinde bulunmaları gerekir. Ellerini birlikte taşın altına koymaları gerekir. Iğdır kurtarılmak isteniyorsa ancak böyle kurtarılır. Yoksa Belediyeyi Kürt Kazanmış Azeri Kazanmış, bunun bir önemi yoktur. Uzun yıllardan beri siyasi yorgunluk, sosyal ve ekonomik yorgunluktan o çirkin ve nahoş olan ırkçılıktan bıkıp usanan Iğdır’ı birlikte yönetir ve yaşatırsak birlikte mutlu oluruz. Benim sevincim birilerinin üzüntüsü olursa, birilerinin üzüntüsü benim sevincim olursa, inanın, biz bundan haz almayız, alamayız. Farklı fikirlere, farklı dil ve dinlere baskı uygulamak, dışlamak, hor görmek insanlara yakışır bir davranış olmadığı gibi doğru da değil. Iğdır’ın siyasi iradesi böyle tecelli etmiştir. Saygı duyacaksın. Ne demiş Einstein (Ayınştayn) ! “Her zaman aynı işlemi yaparak farklı sonuçlar elde edemezsin.” Nereye, ne zamana kadar ırkçılık… Yeter artık, bıktık usandık sizlerin ırkçılığından, önyargılarından. Iğdır yeni bir dönemin başlangıcını yeniden yaşamalıdır. Azeri ve Kürt eli senin yakandadır ve Kelebek senin avucundadır sevgili Murat Yiğit. Sen istersen o yaşar, istemezsen o ölür. Sana ve ekibine gönülden başarılar diliyorum.