Evet; Bir Dünya Kadınlar Günü tekrar kutlandı. Ben de bu günü tüm içtenliğimle kutluyor tüm kadınlarımızın ellerinden öpüyorum. Yüz elli yıla yakındır kutlanıyor dünyada. Bizde ise otuz beş-kırk yıldır kutlanıyor. Kutlanıyor kutlanmasına ama kadın ve erkek kimliği açısından bakıldığız zaman kadınlar hep arka plandadır. Bu dünya kuruldu kurulalı kadına değer verilmemiştir. Kadın hala eziliyor, horlanıyor, dışlanıyor ve hala erkeğin esiridir. İşkence görüyor, cinayetlere kurban gidiyor. Kim tarafından? Doğurup büyüttüğü oğlu, babası, kardeşi, dayısı, amcası ve de kocası tarafından. Kısaca doğurduğu erkek tarafından. Sosyalleşmiş, belli bir kültür seviyesine ulaşmış, ataerkil zincirlerini kırmış, devede kulak sayıdaki birkaç kadının kutladığı bu güne de şükretmek lazım. Oysa dün bu da yoktu. Ey kadın, ey bacım, ey annem, ey evlerimizin güneşi; Ezildin, cefa çektin, uykusuz kaldın, gözyaşların dinmedi. Erkeğin ellerine sarıldın, ayaklarına kapandın. Ar dediler, namus dediler, töre dediler seni töresiz törelerine kurban ettiler. Kendi namussuzluklarını örtmek için seni namussuz gösterdiler. Okutmadılar, ya da okuryazar öğrenince okuldan aldılar. Seni Dünyaya saçılan güneş ışığından mahrum ettiler. Satıldın, dayak yedin, seni sevdiğine vermediler. Seni türbanlı, türbansız, açık, kapalı diye ikiye bölüp seni sana düşman ettiler, ediyorlar. Seni küçültüp avuçlarında ezmeye çalışıyorlar. Hâlbuki sen türbanlı da türbansız da, açık da kapalı da olsan, kadınsın anasın, bacısın. Seni yaratan suçlu yaratmadı. Seni suçlayan, dışlayan, azarlayan, öldüren, satan doğurduğun erkektir, oğlundur, kocandır, babandır, kardeşindir. Çünkü sen bir erkeğin gözünde, madem ki kadınsın o halde suçlusun. O ise erkektir. Öyle ise suçsuzdur. İmajı her zaman vardır. Çünkü atasından böyle görmüş böyle bilir, böyle yetiştirir. “Bir kadını başının yaşı ile gözünün yaşı eksik olmamalıdır yoksa erkeğin yerine geçer.” “Kadının sırtından sopası karnından sıpası eksik olmamalıdır.” “Cehennemin en büyük kapısı kadınlar içindir.” “Köpeğe kemik kadına sopa atılır.” “ Kadının saçı uzun aklı kısadır.” Diyen senin atalarındır. Atasından duyduğunu ve işittiğini aynen bu gün bu çağda sana uygular. Sizler için kullanılan, “ Kadın erkeğin eşi evin güneşidir.” “Kadın başımızın tacıdır.” Ana gibi yar olmaz.” Gibi birtakım olumlu sözler olsa da, erkeğin gözünde hep arka plandasınız. Oysa Yüce Allah sizleri ve bizleri eşit yaratmıştır. Sen de ben de dokuz ayda dünyaya gelmişiz. İkimiz de doğarken ağlıyoruz ama bir farkımız var. Biz büyüyünce ağlamıyoruz fakat sizleri ağlatmaya ve küçümsemeye devam ediyoruz. Müslüman ve Yahudi inancına göre kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır. Ayaklarından yaratılsaydı ezilirdi. Başından yaratılsaydı üstün olurdu. Eşit olsun diye ayak ve başın ortasından, yani kalbinin hizasından yarattı ki eşit olsun sevilsin diye. Ne yazık ki sanki siz, erkeğin ayaklarından yaratılmışınız da ezilesiniz diye. Unutulmamalıdır ki, her erkeğin anası da bir kadındır. Kadını ezen anasını ezmiş sayılır. Sizler için Mevlana Hazretleri de; “ İnsan yani erkek yiğitlikte Zal Oğlu Rüstem olsa, Hz. Hamza’dan daha cesur olsa, yine de hükmede konusunda kadının esiridir. Görünüşte su ateşten üstündür. Fakat ikisinin arasına su girdi mi ateş o suyu kaynatır, buharlaştırır. Sen de su gibi kadından üstünsün ama, gerçekte ona mağlupsun. ” Diyor. Başka bir Hadisi Şerifte de Şöyle buyurulur. “ Kadın erkeğin eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.” Doğrusu bu görüşler arasında gidip geldim. Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal var. Ama ben her zaman ve her şartta sizlerin yanındayım ve bir kez daha gününüzü kutluyor, ellerinizden defalarca öpüyorum… Öpüyorum… Öpüyorum. Çünkü siz her şeyden önce anasınız anamızsınız.