Dünyada ve ülkemizde yaşanan gündemi takip edebilmek için günün 24 saati hiç durmaksızın gelişmeleri izlemek, okumak, sosyal medya ya da televizyonları düzenli olarak takip etmek gerekiyor.
Çünkü her şey öyle hızlı akıp gidiyor ki, gözden kaçırdığınız anda birçok gelişme elinizden kayıp gidiyor.
Mesela;
Yemenli Alevi Husiler, Gazze’ye destek vermek amacıyla İsrail’e kuru yük taşıyan Yunan bandıralı bir gemiyi Kızıldeniz’de batırdılar.
Kendileri zor durumda olan, Suudi Arabistan’ın sürekli baskı ve saldırılarına maruz kalan, Sünni Arap dünyasının da hedefi halinde olan Yemenliler, yine de Müslümanlıklarının gereğini yerine getirerek Gazze’deki Sünni kardeşlerine sahip çıkıyorlar.
İran, “12 Gün Savaşı”nın ardından inanılmaz bir güç tazeledi.
Kendi içindeki muhaliflerinin büyük çoğunluğunu arkasına aldı.
Rejim, kendi içinde bazı şeyleri sorgulamaya başladı.
Öyle sanıyorum ki rejim, kendi içinde bazı reformları hayata geçirecek. Başları açık olmasına rağmen İsrail’e karşı dik duran, vatanına ve bayrağına bağlı vatandaşlarının talepleri artık göz ardı edilmeyecektir.
Yani anlayacağınız, İran halkı gerçek anlamda İran milliyetçisidir. Bu artık kanıtlanmıştır.
Güney Azerbaycan yaygarası koparanların heveslerinin kursağında kaldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Geçtiğimiz günlerde İmralı’ya bir heyet daha gitti ve PKK’nın kademeli olarak silah bırakacağı açıklandı.
PKK terör örgütü kurucusu Abdullah Öcalan da kaldığı “beş yıldızlı İmralı adasından” bir video yayınlayarak süreci değerlendirdi.
Ne yalan söyleyeyim, söylediklerini tam anlamıyla yorumlayamadım.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi:
“En kötü barış, en iyi savaştan daha iyidir.”
Yani kimse barışa karşı değil.
Daha dün 12 eve ateş düştü.
Bu acıyı ulus olarak hep birlikte yaşıyor olsak da, evine ateş düşenler kadar hissedemiyoruz.
12 şehidin ardından sorgulanması gereken çok şey var.
Ancak “12 asker neden şehit oldu?” sorusunu sormak suç sayılabilir.
Gerçek şu ki;
Silah bırakıp aramıza dönecek olan PKK militanları şehir yaşamına nasıl adapte olacak?
Statüleri ne olacak?
GBT kayıtları silinecek mi?
Devlet kurumlarında işe girebilecekler mi?
“Bu vatan bizim, bu bayrak bizim.” diyecekler mi?
Zira dağa çıkmadan devletin polisleri tarafından korunup, bu devletin kurucusuna hakaret eden, vatanın kurtuluşunu işgal sayan, “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyen, “Cumhuriyetle hesaplaşacağız.” diyenler varken; dağdakilerden böyle bir duruş beklemek ne kadar mantıklı?
Kim bilir belki de böyle bir konu hiç gündem bile edilmeyecektir.
Yani ortada çok ciddi bir belirsizlik var.
Kimin neye karar vereceği belli değil.
Kimin neye hassasiyet gösterdiği ise iyice muğlak hale gelmiş durumda.
Ancak altını çizmek gerekir ki, İran Güney Azerbaycan’da yapılmak istenen ülkemizin Güneydoğu’sunda da yapılmak istendi. Vatanına, bayrağına bağlı olanlar vatanlarını satmadı, dış mihrakların kışkırtmasına prim vermediler.
Mesela Ekrem İmamoğlu ile başlayan CHP’li belediyelerdeki gözaltılar sizce de tuhaf değil mi?
Hırsızlık yapan elbette cezasını çekmelidir.
Peki o zaman, 2017 yılında İstanbul, Ankara, Bursa, Niğde ve Düzce belediye başkanları görevden uzaklaştırıldığında neden gözaltına alınmadılar da sadece istifaya zorlandılar?
Bu gelişmeler, basit bir “yolsuzluk operasyonu” gibi görünmüyor.
Zaten kamuoyu da bu açıklamalara pek inanmıyor.
Herkes perde arkasında ne olduğuna odaklanmış durumda.
Açık konuşmak gerekirse, işler pek iyi gitmiyor.
Hele ki ekonomik gidişat hiç iyi değil.
Maliye Bakanlığı esnafa sürekli yükleniyor.
Zaten işsizlikle mücadele eden esnaf, vergi memurlarının ekstra yükleriyle iyice bunalmış durumda.
Yani anlayacağınız, toplumda genel bir karamsarlık hâkim.
Yüzler gülmüyor.
Pahalılık, artık geçim sıkıntısına dönüşmüş durumda.
Gençler gelecek kaygısı yaşıyor.
Üniversiteler fabrika gibi; çoğu bilgisiz mezun veriyor.
Diplomalı işsizler ordusu büyüyor.
Ara eleman eksikliği, ülkenin çok ciddi bir sorunu haline geldi.
Otorite var ama boşluğu da var.
Kamuda her şey saat gibi işliyor diyemeyiz.
Demem o ki, bazı şeylerin bir an evvel gözden geçirilmesi gerekiyor.
Göstermelik dokunuşlar artık çare olmuyor.
Halkın içine girilmeli, sorunlar yerinde çözüme kavuşturulmalı, gerçekçi ve mantıklı yanıtlarla halk ikna edilmelidir.
Ben gidişatı iyi görmüyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: