Bir kentin çığlığını duyuyor musunuz?

Iğdır… Bir zamanlar verimli toprakların, bereketli ovasının, kültürün ve sınırın gururuydu. Bugün ise kanserin, kirli havanın, çarpık yapılaşmanın ve plansızlığın kıskacında nefes alamayan bir şehir…

Her yıl artan nüfusuyla genişlemesi gereken, nefes alması gereken Iğdır; tersine dar sokaklara sıkışmış, toz-toprak içinde boğulup kalan bir şehir görüntüsüne büründü. Kış aylarında zehir soluyan, yazın dahi duman ve tozdan göz gözü görmeyen bir şehir…

Ve şimdi herkesin aklındaki o büyük soru:
“Yarın Zengezur Koridoru açılırsa, Tebriz–Merend–Aralık demiryolu faaliyete geçerse ,Ermenistan Alican sınır kapısı açılırsa Iğdır bu yükü nasıl kaldıracak?”
Cevabı acı ama gerçek:
Iğdır’ın ,Iğdırlının vay haline…
Daha şimdiden tıkanan yollar, daracık caddeler, sıfır planlamayla büyüyen mahalleler; böylesine dev bir uluslararası trafik akışına nasıl dayanacak? Bugün bile yaşanmaz hale gelen bir şehir, yarın bu yükün altında ezilecek.

ZEHİR SOLUYAN BİR ŞEHİRDE YAŞAMAK…
Her gün solunan kirli hava, kalitesiz kömür, tezek dumanı…
Üstüne yıllardır bölgeye ölüm saçan Metsamor Nükleer Santralinin radyasyon yükü…

Ve sonuç: Artan kanser vakaları, Kalp-damar hastalıklarında tırmanış, Akciğer rahatsızlıklarının patlama noktasına gelmesi, Sinir sistemi bozuklukları, Erken ölümler…Bir insanın yaşayacağı en ağır cezalardan biri: Her gün zehir soluyarak yaşamak.

Iğdır halkı işte bunu yaşıyor.
Bir dönem bir milletvekili demişti:
“Iğdırlı Serhat’ta sınır bekçiliği yapıyor. Devlet bu millete maaş bağlamalı.”
Gerçekten de sınırda yaşamanın zorluğu var.
Ama bugün görüyoruz ki Iğdırlı sadece sınırı değil, hayatı bekliyor. Nefesi bekliyor. Temiz havayı bekliyor.

DEVLETİN DE, HALKIN DA ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI ŞART
Bir şehrin yavaş yavaş değil, bile bile ölüme sürüklenişi…
Bugün artık yarın denilecek bir gün bile kalmadı.
Iğdır’ın hava kirliliği artık ulusal güvenlik, halk sağlığı, hatta yaşam hakkı sorunudur.

Bu yüzden hükümete açık çağrıdır: Doğalgaz,elektrik fiyatları, Iğdır’da indirimli olmalıdır. Köyler ve ilçeler dahil tüm kırsala doğalgaz ulaştırılmalıdır. Maddi durumu kötü olan vatandaşlara kombi ve abonelik desteği verilmelidir. Elektrik ve ısınma destekleri artırılmalıdır.
Çünkü bu halkın kendi imkanlarıyla bu zehir döngüsünü kırması mümkün değildir.
Vali Ercan Turan’ın başlattığı “Kombi bizden, tesisat sizden” kampanyası değerli bir adım… Malesef ilgi gösteren pek az..
Ama vatandaşın hâlâ tezek, kalitesiz kömür, nemli odun yakmaya devam etmesi tercih değil, belki de çaresizliktir.
Hem vatandaşın hem devletin birlikte mücadele etmesi gereken bir tablo var karşımızda.

IĞDIR BİR BATIĞA DOĞRU ÇEKİLİYOR
Plansız büyüme, kontrolsüz sanayileşme, betonlaşma, kesilen ağaçlar ve yok olan yeşil alanlar…
Her biri Iğdır’ın boğazına sarılan bir ilmek gibi.
Bugün Iğdır’da nefes almak artık lüks.
Yarın ise belki mümkün olmayacak.
Bu şehir bir çığlık atıyor, yıllardır…
Ama duyan yok.
Görecek olan da çok geç fark edecek.

SON SÖZ: BU ŞEHRİ YA ÖLÜME TERK EDECEĞİZ, YA DA HEP BİRLİKTE KURTARACAĞIZ
Iğdır’ın kaderi değişebilir.
Ama değişmesi için önce bu gerçeği kabul etmek gerekiyor:
Iğdır alarm veriyor, hem de en yüksek sesle.
Ve artık kimsenin bu sesi duymamazlıktan gelme lüksü yok.
Bu şehir bizim.
Bu toprak, bu hava, bu yaşam bizim.
Ya sahip çıkacağız…
Ya da her gün biraz daha kayıp vere vere tükenişi izleyeceğiz.
Bu şehir nefes alamıyor.
Bu şehir yaşamıyor.
Bu şehir tükeniyor. Iğdır’ın gidişatı hiç iyi değil.
Hatta kötü bile değil: Tehlikeli.
Bugün ses yükselmezse,
yarın ağıt yükselir.
Iğdır’ın çığlığı duyulmalı…
Çünkü duyulmazsa;
bir şehir değil,
bir yaşam biçimi yok olacak.