İsrail’in İran’a ani saldırısı, kimi çevrelerde gülümsemeyle karşılanırken, Müslüman camiada derin bir infial yarattı. Filistin, Gazze, Beyrut, Suriye ve Irak’ta yaşanan acılar göz önüne geldi; birçok insan İran adına üzüldü.
Ben ise şöyle düşündüm:
45 yıldır abluka altında varlığını sürdüren İran, böyle bir saldırının er ya da geç gerçekleşeceğini zaten öngörmüş, hazırlığını da yapmıştır. İsrail’in bu saldırısına kesinlikle karşılık vermeli ve ağır bir darbe indirmeliydi.
Açıkçası İran’ın karşılık vereceğine ve İsrail’e ciddi kayıplar yaşatacağına inanıyordum.
Ve öyle de oldu.
İran bizi mahcup etmedi.
Eğer sessiz kalsaydı, bugün İran haritadan silinmiş, üçe, dörde bölünmüş, bu bölgelerde iç savaşlar çıkmış olurdu. İnsanlar birbirini boğazlarken, İranlı kimliği de tarihten silinirdi.
Ancak İran, İsrail’in bile tahmin edemeyeceği bir sertlikte ve kararlılıkla cevap verdi.
Şimdi İsrail kendi içinde bir kargaşa yaşıyor.
Dünya genelinde birçok Yahudi, “İran bizi affet, hata yaptık, bu savaşı durdur” demeye başladı.
İsrail, yıllarca başkalarına yaşattığını bugün kendisi yaşıyor.
Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da çok kan akıttı. Çok gözyaşına, çok acıya sebep oldu.
Batı dünyasını geçtim, Müslüman dünya dahi bu zulmü sadece seyretti.
ABD ve İsrail’den öylesine korkuyorlardı ki, “Ölecek kimse kalmadı, bari ölenleri gömelim” bile diyemediler.
Çünkü omurgasız zenginlerdi.
Kızlarını Batılılara pazarlayan alçaklardı.
İran, işte bu suskunluğun karşısında Müslümanların onurunu kurtardı.
Dünyaya “biat edilmeyebileceğini” haykırdı.
İşbirliğinin şart olmadığını, yüksek sesle ilan etti.
Televizyon kanallarında mezhepçilikle zehirlenmiş, hasta ruhlu bazı yorumcular İran’ı küçümsemeye çalıştı.
Türkiye’nin yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalacağını söylediler.
Ama ne oldu?
Bir göç dalgası yaşandı mı? Hayır.
Tersine, çeşitli ülkelerdeki İranlılar ülkelerine geri döndü.
Ülkelerini savunmak için oraya koştular.
Suriyeliler için “Din kardeşimiz, elbette gelecekler” diyenler, İran’dan tek bir kişi gelmeden yaygara kopardı.
Gerçi o kesimden utanmalarını beklemek fazla olur.
Allah’a Allahçılık oynayanlar, kuldan utanır mı?
Düne kadar aynı kişiler, “İran, ABD ve İsrail’le danışıklı dövüş yapıyor” demiyor muydu?
Peki bu nasıl danışıklı dövüş?
Sevgili okuyucular,
İran’a mezhep gözlüğüyle bakmak ve ötekileştirmek, ne İslam’la ne de vicdanla bağdaşır.
İran, duruşuyla, ilkeleriyle ve cesaretiyle Müslümanlara örnek olmuştur.
Filistinli, Gazzeli her bir insan, İran’ın kendilerine nasıl destek verdiğini anlatır.
Ama Filistin’e komşu olan Arap ülkeleri kıllarını bile kıpırdatmadı.
Bugün Arap dünyasındaki halklar, diktatörlerine tepki göstermekte.
İran’ın başlattığı bu duruş, Müslüman dünyasında bir uyanışa sebep olmuştur.
İhsan Şenocak gibi mezhepçiliği din zanneden, Siyonizme hizmet eden kafaların yaydığı İran düşmanlığı, dine hizmet değil; açık bir ihanettir.
Bu bir diriliştir.
Hz. Hüseyin, Kerbelâ’da Yezit’in kuşatması altındayken, Yezit ona “Gel, biat et; canını bağışlayayım” demişti.
Hz. Hüseyin’in cevabı şuydu:
“Sen İslam halifeliğine layık olmayan, içki içip maymun oynatan birisin. Ben sana biat edersem, İslam’ın Fâtiha’sı okunur.”
Ve haykırmıştı:
“Ceddim Resûlullah’ın dini benim kanımla ayakta kalacaksa, ey kılıçlar doğrayın beni!”
Bu kültürden gelen bir millet, güce biat etmez.
İran, 45 yıldır Siyonizme biat etmedi.
Ve Siyonizm de 45 yıldır İran’ı devirmek için kesintisiz çalıştı.
Trilyonlarca dolar harcadılar, ama başaramadılar.
Trump, geçtiğimiz aylarda Arap ülkelerini gezerek bu coğrafyadan “trilyon dolarlık rüşvet” topladı.
O paralarla bizi şekillendirmeye, kanımızı emmeye ve bizi birbirimize düşürmeye çalıştı.
Ancak İsrail’in bu şımarıklığı, büyük şeytanın tüm planlarını altüst etti.
Çünkü onlar Allah’ın hesabını unuttular.
Şimdi kendi içlerinde hesaplaşıyorlar.
Ve evet…
Artık yaşattıklarını yaşıyorlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: