Önceki gün, 47 yıl sonra bir ilk yaşandı ve PKK’lılar silah bırakarak, sembolik şekilde silah ve teçhizatlarını yaktılar.
Yıllardır “bombaladık, yıktık, dağıttık, bitirdik, ayakkabı numaralarını biliyoruz” denilen PKK’lılar, askeri disiplin düzeninde adeta bir gövde gösterisi yaparcasına merdivenlerden tek sıra halinde inerek, silahlarını hazırlanan tören alanındaki bir alev kabının içine koyarak yaktılar.
Silahlarını bırakan PKK’lıların yüzlerine dikkat ettim. Hiçbirinde tebessüm yoktu. Sanki gönülsüzce gelmişlerdi. Sonuçta bir barış adımı atılıyordu, tebessüm edebilirlerdi. Ama ne hikmetse, gayet ciddi ve asık suratla silahlarını bıraktılar.
Neyse… Süreç başladı. Bakalım bu süreç nasıl devam edecek? KCK, PYD, PEJAK ve diğer uzantılar da PKK gibi bu sürece dahil olacak mı, yoksa farklı bir boyutta mı devam ettirilecek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumartesi günü Kızılcahamam’da bir otelde, partisinin 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda önemli açıklamalar yapacağı önceden duyurulmuştu. Aynı toplantıda, AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’na DEM’in de dahil edildiği açıklandı.
Yani bu şu demek: Artık Türkiye yeni bir sürece girmiştir. PKK’lılara artık “terörist, vatan haini” denilmeyecek. “Ne mutlu Türküm” ibaresi tamamen tarih olacak; eğer bir slogan atılacaksa, “Ne mutlu Türk, Kürt, Arap” denilecektir.
Şaka bir yana, PKK 47 yıl boyunca “Ne mutlu Kürdüm” diyebilmek için kendince mücadele vermiş, bedel ödemişken; Araplar da aradan sıyrılıp çıkmış oldular.
Neyse… Kesinlikle bir gün barış olacaktı. Demek ki o gün, bu günmüş.
Artık geçmişte edilen sözler, yapılan uygulamalar, verilen şehitler, geride kalan gaziler… Herkes yaşananların bir kader olduğunu kabullenmek mecburiyetindedir. Çünkü itiraz edecek olan, “vatan haini” konumunda değerlendirilebilir.
Eskiden nasıldı mesela? Örneğin Iğdır’da seçim olduğunda, MHP haricinde kim nereden aday olsa “bölücü, vatan haini” ilan edilirdi. Evi, iş yeri basılır; “Sen nasıl gidip AKP’den aday olup oyumuzu böldün, HADEP’e, DEM’e kazandırdın?” denilirdi.
Yani Türk oyları illa ki bir yerde toplanmalı, DEM’e belediye veya milletvekilliği kaptırılmamalıydı.
Oldu ki DEM kazandı; ona selam veren bile PKK’lı olarak fişlenir, dışlanır, devletin vatansever yiğitleri tarafından kötü adam ilan edilirdi.
Ama devlet adamı olarak kendileri, “devlet işi gereği” diyerek oturur konuşur, yemek yer, iş paslar, iş çözer, talimata uyar ama vatandaşa düşman olun çağrısı yaparlardı.
Yıllarca toplum hep bu sebeplerden ötürü baskı altına alındı. Toplum tarafından dışlanmaları sağlandı, dövüldü, sindirildi, işine, ekmeğine dil uzatıldı. Sosyal medya kahramanları, hiçbir sınır tanımadan kişilerin mahremine kadar dil uzattılar.
Hani biz gazeteciyiz ya… Olur da DEM’li bir belediyenin bir haberini yapalım: “Yol yaptı, yolu süpürdü, yangını söndürdü” diyelim, kıyamet kopardı. “Bunlar PKK’lı olmuşlar, PKK ile ortak çalışıyorlar” derlerdi.
Allahsızlık, kitapsızlık, hadsizlik, sınır tanımadığı için kime neyi anlatacaksın ki?
Şimdi o tipler suspus.
Birisi çıkıp AK Parti’ye, MHP’ye ne laf edebiliyor, ne eleştiri yapabiliyor? Dillerini yutmuş gibiler. Süreci görüp dilsize, sağıra yatmış durumdalar.
Hadi onaylıyorsunuz diye varsayalım… Peki, o yıllarda yaptıklarınızdan utanıyor musunuz?
Aslında verilecek cevabı biliyorum: “Konjonktür farklıydı.”
Daha önce de demiştim: En kötü barış, savaştan iyidir.
Bu bir gün olacaktı. Şimdi oldu. Ama bunun da Çözüm Süreci gibi ilk seçimin ardından dağılmaması için doğru adımların atılması gerekmektedir.
Madem barışıldı, madem Cumhur İttifakı’nın birer parçası olundu, o zaman Iğdır Belediyesi’nden işten çıkarılanlar geri işe alınamaz mı?
Artık oy kaygısı da kalmadı. Cumhur İttifakı tek çatı altında seçime gidebilir, seçmenin oyu üçlü ambleme istenebilir.
Nasıl olsa artık ortada “vatan haini” denilecek kimse kalmadı. Belki CHP, düne kadar DEM/PKK ile ilişkilendirilip “vatan hainleri” deniliyordu, hatta “CHPKK” diye sunuluyordu. Şimdi de “barış sürecini sabote ediyor” deyip vatan hainliğiyle suçlanabilir.
Aslında bu işe karşı olanlar da içten içe benimsiyor gibime geliyor.
Bu sadece Türk kesiminde yok, Kürt kesiminde de aynı. Bütün Kürtler bu barışı benimsiyor diyemeyiz. Nasıl ki bizdeki şehit yakınları ve gaziler bu işe ateş püskürüyorsa, PKK’da ölenlerin yakınları da aynı tepkiyi PKK ve DEM’e gösteriyorlar.
AK Parti, MHP ve DEM’in aldığı bu karar ileriki safhalarda daha çok netlik kazanır. Çünkü sandığı görmeden, vatandaşın bu işe olumlu mu, olumsuz mu baktığını kestirmek çok kolay değildir.
İlk seçim takviminde, insanların nasıl bir tepki verdiği sandıkta belli olur diye öngörüyorum.
Şunun bir kez daha altını çizmiş olduk ki: Siyaseten birbirine laf atan, söz diyen, mangalda kül bırakmayanların sakın ola sözüne itibar edip düşman olup kalp kırmayın. Çünkü kimsenin ipine un serilmez. Dün edilen sözleri siz etmişsiniz gibi sıkılırsınız; ama onların umurunda bile olmaz.
Haydi bakalım, yeni süreç hayırlı olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: